Vodafone Freezone Kaçan Filmler Festivali

Vodafone FreeZone, sene içinde ders ve sınav koşturması sebebiyle kaçırılan hit filmleri yeniden sinemalara getiriyor. Üstelik gençler, kendileri için hayata geçirilen bu festivalin programını kendileri belirliyor. Festivalde yer alması istenen filmler Vodafone FreeZone’un Facebook sayfasındaki Özgür Anket’te gençlerin seçimine sunuluyor. 07 – 09 Ekim 2013 tarihleri arasında oylamaya açılan Özgür Anket’in sonucuna göre belirlenen filmler 21 – 24 Ekim 2013 tarihleri arasında vizyona çıkacak. Festival  İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Eskişehir’de 7 salonda gerçekleştirilecek.

  • Basın Bülteni
  • Vodafone Freezone Kaçan Filmler Festivali yazısına devam et

    Yabancıların Arzuları Üzerinden Şekillenen Hayatlar

    Dünya sinemasının en üretken yönetmenlerinden Woody Allen’ı izlemek her zaman keyiflidir. Hele hele edebiyatla haşır neşir olduğu çalışmalarında. Bunların şimdilik sonuncusu olan ‘Blue Jasmine’, Tennessee Williams’ın ünlü oyunu ‘Arzu Tramvayı / A Streetcar Named Desire’dan yola çıkmış. Ancak birebir uyarlama olmaktan ziyade, Williams’ın oyununun ölümsüz karakterleri ile benzerlikler içeren, olay örgüsüyle ince ince flört eden bir deneme bu. Aslına uygun koyu bir dram olmak yerine, Woody’nin mizahından nasibini almış yaman bir burjuva sınıfı eleştirisi. Tepetaklak bir düşüş öyküsünün ardında, çağdaş kapitalizmin güdüsünde gözü doymak bilmez insancıkların bitmez tükenmez statü ve lüks tutsaklığı üzerine hınzır bir taşlama.

    Kızkardeşi Ginger ile birlikte evlâtlık olarak yetiştirildiği orta sınıf ailenin gözbebeği olmuş çekici Jeannette, fiziksel özelliklerinin de yardımıyla kendisine sınıf atlatacak zengin bir koca bulmuş, alelâde ismini ‘Jasmine’ olarak değiştirdikten sonra, parlak ve gösterişli bir hayatın hanımefendisi oluvermiştir. Gün gelir, finansçı kocasının dolandırıcılığı ortaya çıktığında ise tüm ihtişam elinden kayıp gider.

    ‘Blue Jasmine’, Park Avenue’nün mağrur güzelinin San Fransisco’nun ücra mahallelerinde yeni bir hayat kurmak, daha ziyade kaybettiği görkemli yaşamı geri kazanmak üzerine verdiği savaşım üzerine. Williams’ın Blanche Dubois’sı gibi Jasmine’in hayatında da gerçeklere yer yoktur, mucizeler ve tatlı hayaller peşindedir. Kendini erkeği üzerinden var etmiş genç kadın, kaybetmiş olduğu rüya yaşamını statü sahibi başka erkekler üzerinden geri almayı deneyecektir.

    Tek bir karakterin bütüne egemen olduğu nadir Allen filmlerinden biri ‘Blue Jasmine’. Bu da daha önce Williams’ın oyununu sahnede Liv Ullmann yönetmenliğinde başarıyla sergilemiş olan Cate Blanchett’e müthiş bir performans sunma olanağı sağlamış. Kendi ayakları üzerinde duramayan mağrur Jasmine’in umutsuz mücadelesini ve derinleşen nevrozunu ustalıkla aktarıyor Avustralyalı mükemmel oyuncu. Herkesin defalarca yazdığı gibi, Blanchett isminin başta Oscarlar olarak bilinen Akademi Ödülleri olmak üzere önümüzdeki aylarda açıklanması beklenen ödül listelerinde sıkça geçeceğini tahmin ediyorum ben de. Yazımı noktalamadan, usta oyuncuya eşlik eden diğer mükemmel yorumculardan da söz etmek isterim. Oyunun özgün Stella’sına kıyasla daha sevecen ve insaflı kız kardeş Ginger’da yetenekli İngiliz oyuncu Sally Hawkins, yine oyunun buyurgan ve şiddet yüklü Stanley Kowalski’si yerine Andrew Dice Clay’in çok daha evcil ve sevimli Augie’si filmin önemli kozlarından. Henüz izlememiş olanlar için lezzetli bir bayram şekeri kıvamında ‘Blue Jasmine’. Kaçırmayın.

    (16 Ekim 2013)

    Ferhan Baran

    [email protected]

    Onur (!) Ödülleri

    Ülkemizde yer yıl çeşitli film festivalleri yapılıyor. Bunların içinde, Antalya Altın Portakal gibi 50. yılını kutlayanlar da var, her yıl pıtırak gibi yeni başlayanlar da. Bu festivallerin en önde gelen ortak özelliği hepsinde Onur Ödülleri verilmesi. Kimlere veriliyor bu ödüller? Çoğunluğu -hepsi demekte mümkün- Yeşilçam döneminde bir takım filmlerde oynamış, son dönemde televizyonlara boy gösteren veya gösteremeyen, eski sinema oyuncularına… Çoğunu şimdiki zaman seyircisi (!) perdede (beyazperdede!) hiç görmemiş, bir çoğunun adı, genel seyirci için -unutulmuş demiyorum- hatırlanmayan fakat bazı festival kervanlarına (ne demekse) katılan eski kuşak sinemacılar. (“Yeni kuşak sinemacı” diye bir grup ortaklıkta yok… Her filmde yeni yeni isimler -içinde reklâmdan, televizyondan gelen de, yapımcının, yönetmenin akrabası olan da- ortaya çıkıyor.)

    Hollywood, Charlie Chaplin’e yıllarca ödül vermedi; filmleri hâlâ saygıdeğer, Hollywood’un ödül (Oscar) verdiği bir çok filmden daha çok… Chaplin, geri dönmemeye karar vererek A.B.D.’den ayrıldı, kökeni olan eski kıtaya, Avrupa’ya döndü. 20 yıl sonra Hollywood’a davet edilen Chaplin’e “bir özel Oscar” verildi, bu doğal ki bir onur ödülü idi.

    50. yılını kutlayan Altın Portakal, sinemamız tarihinde yerini almış kimi kişilere yapılan anma gecesinde onur ödülleri verdi. İlk “altın portakal”ı alan oyunculara (Türkân Şoray – İzzet Günay) ödülleri “tekrar” verildi. (Antalya Altın Portakal Festivali’nde bu yıla gelince kadar, ne filmlere, hangi oyunculara hangi filmleri ile ödüller verildiğine “kimse” değinmedi -gerek var mı idi?-)

    Yukarıda değindiğimiz gibi yapılan tüm festivallerde -eski Yeşilçam oyuncularına (yaşamda olanlara, filmlerine hiç bakılmadan)- ödüller veriliyor, hem de en az 3 – 4 kişiye. Yakında Yeşilçam filmlerinde şöyle veya böyle oynamış -başrol (!) ile sınırlı mı?- onur ödülü almamış oyuncu kalmayacak. Festivaller yine devam edecek. Onur ödülü alanlar kitaplara -konu olmak değil ama- girecek. Peki aklıma gelen soruyu sorayım, “onur ödülü” almak için, sinemada eski-miş olmak (veya eskiden bir kısım filmlerde oynamış olmak) yeterli mi? (Hele “onur ödülü” gecesinin festival başlamadan önce yapılması, törenle bu 3 – 4 kişiye “övgülerle (!)” ödüller verilmesi gelenek hale gelmişken bize ne kadar laf düşer?)

    [Bu gün gazetede okudum, 13.sü (?) yapılan Frankfurt Türk Film Festivali’nde (!?) de onur ödülleri verilecekmiş, Frankfurt Anakent Belediyesi ve Hessen Eyalet Başkanlığı tarafından. Bu kurumlar (ın temsilcileri), bizim son 10 – 15 yıldır film çekimine katılmayan, bu eski oyuncularımızı nereden biliyor-lar (tanıyorlar) da ödül veriyorlar.]

    (16 Ekim 2013)

    Orhan Ünser

    Michael Caine: Hayatıma Giren Kadınlar Benden Yaşça Küçüktü

    Belçika, Almanya, Fransa ve ABD ortak yapımı olan ve yaşlı bir adamla genç bir kadının aşkını konu alan Son Aşk’ta (Mr. Morgan’s Last Love) Matthew Morgan karakterini canlandıran, iki Oscar ödülüne sahip 80 yaşındaki usta aktör Michael Caine, İngiliz Now Dergisi’ne verdiği röportajda “Filmdeki karakterler arasındaki aşk beni çok etkiledi. Gerçek yaşamımda da 2 kez evlendim, ayrıldım. Eski eşlerim de benden yaşça küçüktü” dedi. Françoise Dorner’nin La Douceur Assassine adlı romanından beyazperdeye uyarlanan filmde aralarında 50 yaş fark olan ve birbirine ilk görüşte aşık olan yaşlı bir adam ve genç bir kadının hayatı anlatılıyor. 18 Ekim’de sinemalarımızda gösterime girecek olan ve IMDb’nin 7 puan verdiği film sinemaseverlere bir hayli gözyaşı döktürecek.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • İçimdeki Çember

    Deniz Çınar’ın yönettiği ve Fırat Çınar, Coşkun Çetinalp, Kadir Vurguncu ile Fadime Vurguncu’nun oynadığı İçimdeki Çember, 28 Mart 2014′de Çınar Film dağıtımıyla Çınar Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Halil, Türkiye´nin ücra köylerine incik boncuk satan yaşlı bir adamdır. Çerçi Halil, Haşhaş köyünde ürünlerini sattıktan sonra başka bir köye gitmek için yollara düşer. Yaşlı adam saatlerce yürüdükten sonra dinlenmek için ıssız bir dağ başında mola verir. Yabancı bir adam Çerçi Halil´e saldırır ve onu bayıltır. Halil yüksek, ıssız bir tepenin üstünde gözlerini açar ve etrafına çizilen bir çemberin içinde bulur kendini; parası, silahı ve eşyaları çalınmıştır.

    • Basın Bülteni
    • Fotoğraflar
    • Facebook
    • Fragman
    • IMDb

    İçimdeki Çember yazısına devam et

    Son Durak

    Ryan Coogler’in yönettiği ve Kevin Durand, Michael B. Jordan, Octavia Spencer ile Melonie Diaz’ın oynadığı Son Durak (Fruitvale Station), 01 Kasım 2013′de Medyavizyon Film dağıtımıyla Medyavizyon Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    22 yaşındaki Oscar Grant hayatıyla ilgili yeni kararlar alır. Yılbaşı gecesi arkadaşları ve eşiyle eğlenmek üzere şehir merkezine giden Oscar Grant, çok ani gelişen bir olay sonucunda polis tarafından tartaklanır ve vurularak öldürülür. Oscar’ın ani ölümü hem yakın çevresini hem de tüm Amerika’yı derinden sarsan bir olay olacaktır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman: Türkçe Altyazılı / Orijinal
  • IMDb
  • Son Durak yazısına devam et

    Kim Ki Duk’tan Moebius

    Kim Ki Duk’un yönettiği ve Cho Jae Hyun, Seo Young Ju ile Lee Eun Woo Kim’in oynadığı Kim Ki Duk’tan Moebius (Moebius), 11 Ekim 2013’de M3 Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Karısını aldatan bir koca ve ondan intikam almak için cinsel organını kesmeye çalışan bir kadın. Kadın, kocasının penisine müdahale edemeyince erkeğe zarar vermenin en kolay yolunu seçiyor ve kendi öz oğlunun penisini keserek evi terk ediyor. Baba, oğlunun cinsel işlevini kaybetmesinin suçlusu olarak kendisi olarak görüyor ve bunun üstesinden gelmek için çabalıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb
  • Ferhan Baran Yazıyor
  • Sev Beni’ye İlk Ödül Kosova’dan

    Yönetmenliğini başarılı yönetmen çift Maryna Er Gorbach ile Mehmet Bahadır Er’in yaptığı Sev Beni isimli filme ilk ödül, Kosova Fer Film Festivali’nden geldi. En İyi Film ödülünü alan Sev Beni, şu anda 50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin ulusal uzun metraj film kategorisinde yarışıyor. 04 Ekim 2013 Cuma günü galası yapılan Sev Beni filmi sinema yazarları ve izleyicilerin büyük beğenisini topladı. Başrollerinde Ushan Çakır, Viktoria Spesivtzeva, Güven Kıraç, Yavuz Bingöl, Murat Şeker, Mehmet Bahadır Er, Sergey Puskipalis, Elena Stefanskaya, Margarita Koşeleva’nın oynadığı  film 18 Ekim 2013′de Pinema Film tarafından vizyona çıkarılıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Fil’m@9 Premier’de Irak, Polonya, Almanya ve İngiltere’den Kısa Filmler

    Giderek serinlemeye başlayan havaların en keyifli etkinliği, uluslararası festivallerde dikkatleri üzerinde toplayan kısa filmlerden oluşan seçkisiyle yeniden karşınızda. İstanbul’un hoş mekânlarını samimi bir sinefil ortamına çeviren Fil’m@9, kaçırılmaması gereken bir seçenek.
    Misafirlerine DJ performansıyla keyifli dakikalar yaşatan etkinlik, bu kez Irak, Polonya, Almanya ve İngiltere’den kısalarla sinemaseverleri ağırlıyor. Eylül seçkisinde gösterilen ve oldukça beğeni toplayan Baghdad Messi filminin yönetmeni Sahim Omar Kalifa’ya ait Land of Heroes izleyicilerin beğenisine sunuluyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Fil’m@9 Premier’de Irak, Polonya, Almanya ve İngiltere’den Kısa Filmler yazısına devam et

    Kesişen Hayatlar

    Srdan Golubovic’in yönettiği ve Aleksandar Bercek, Leon Lucev, Nebojsa Glogovac ile Nikola Rakocevic’in oynadığı Kesişen Hayatlar (Circles), 18 Ekim 2013’de M3 Film dağıtımıyla Calinos Films tarafından vizyona çıkarıldı.
    Bosna Savaşı sırasında Sırp askeri Marko, silâh arkadaşlarının Müslüman bir sivile yaptığı kötü muameleyi durdurmaya çalışırken kendi hayatını tehlikeye atar. Aradan 12 yıl geçer, savaş biter fakat Marko’nun bu hareketinin, babası, nişanlısı ve yardım ettiği adamda açtığı derin yaralar kapanmaz. Aksine bu kadar zaman sonra hepsi bir kez daha bu olayla karşı karşıya kalacaktır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman: Türkçe Altyazılı / Orijinal
  • IMDb
  • Üç Yol’un Türkiye Prömiyeri 50. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Yapıldı

    Şair Faysal Soysal’ın yönettiği Üç Yol: Mostar’dan Hasankeyfe’e filminin özel gösterimi 50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yapıldı. Antalya Kültür Merkezi’nin Aspendos Salonu’ndaki Soysal’ın ilk uzun metraj filminin gösterimine yönetmen Faysal Soysal, oyuncular Kristina Krepela, Nik Xhelilaj, Faketa Salihbegovic, Rıza Akın ile filmin görüntü yönetmeni Şahin Sisic katıldı. Filmde oyuncuların performansları, görüntü ve müzik çok beğenildi. Antalya halkı filmi bol bol alkışladı. Yönetmen ve oyuncular fuayede de halkın yoğun ilgisi ile karşılaştı. Soysal, yapılan söyleşide sinema anlayışının politik olmayan, barışçıl, kardeş olmanın ortak erdemli duygularına işaret eden bir sinema olduğunu belirtti.

  • Basın Bülteni: 1 / 2
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Üç Yol’un Türkiye Prömiyeri 50. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Yapıldı yazısına devam et

    1. Bursa Aile Dostları Film Festivali

    Bursa Lebon Kültür Merkezi, kuruluşunun 25. yılında ilk etkinlik olarak 11 Ekim 2013 Cuma günü Türkiye’nin İlk hayvan temalı film festivali olan 1.Bursa Aile Dostları Film Festivali’ni gerçekleştiriyor. Sinemanın kuruluşundan itibaren dönemleri baz alıp, o dönem içerisindeki “hayvan temalı” filmlerin gösterimlerinin yapılacağı festivalde bu ilk yılın teması: “Sinema’nın İlk Yılları: 1896-1909” olarak belirlendi. Dünyanın ilk kadın sinema yönetmeni Alice Guy Blache’nin Ustalara Saygı bölümünün konuğu olacağı festivalde açılış filmi, kökleri Bursa İznik’e dayanan Serge Avedikian’ın Cannes’de ödül alan Hayırsız Ada filmi olacak.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • 1. Bursa Aile Dostları Film Festivali yazısına devam et

    Diyaloglar

    Canavarlar Sofrası / İkili Oyun (Thomas Crown Affair)

    İnsanlar ellerindekinin değerini kaybedene kadar anlamazlar. (Canavarlar Sofrası, Yön: Ramin Matin.)
    Elindekinin değerini kaybedene kadar anlayamazsın. (İkili Oyun-Thomas Crown Affair, Yön: John McTiernan.)

    Korkuyorum Anne / Kosmos
    Sol eli başımın altında olsun, sağ eli beni kucaklasın. (Korkuyorum Anne, Yön: Reha Erdem.)
    Sol eli başımın altında olsun, sağ eli beni kucaklasın. (Kosmos, Yön: Reha Erdem.)

    Leoparın Kuyruğu / Masallardan Geriye Kalan
    Leoparın kuyruğunu asla tutma, tutarsan asla bırakma. (Leoparın Kuyruğu, Yön: Turgut Yasalar.)
    Leoparın Kuyruğunu tutmayacaksın, tutarsan bırakmayacaksın. (Masallardan Geriye Kalan, Yön: Mustafa Uğur Yağcıoğlu.)

    Altın Portakal’ın İlk Galası: Sev Beni

    Altın Portakal Film Festivali’nde yarışma filmleri, gala gösterimleriyle seyirciyle buluşmaya başladı. Bu yılın ilk galası ise Mehmet Bahadır Er’in yönetmenliğini yaptığı Sev Beni adlı film oldu. Senaryosunu ve yönetmenliğini Mehmet Bahadır Er ve eşi Maryna Er Gorbach’ın yazdığı film izleyiciyle buluştu. Bu yılki ulusal filmlerin jüri başkanlığını yapan Türkan Şoray ve diğer jüri üyelerinin de izlediği filme sinemaseverler yoğun ilgi gösterdi. Gösterimin ardından film ekibinin katıldığı bir söyleşi gerçekleşti. Banu Bozdemir’in moderatörlüğünü yaptığı söyleşiye yönetmenler Mehmet Bahadır Er ile eşi Maryna Er Gorbach, oyuncular Ushan Çakır, Viktoria Spesyvtseva, Murat Şeker, filmin müziğini yapan Barış Diri ve sanat yönetmeni Marketa Korinkova katıldı.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Altın Portakal’ın İlk Galası: Sev Beni yazısına devam et

    Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu