Sadi Çilingir tarafından yazılmış tüm yazılar

12 Eylül 2008 Haftası

“Bir Aradayız, Hepsi Bu”, hayata tırnaklarıyla tutunanların karşılaşıp ‘kendilerini gerçekleştirmeleri’ ve vicdanın en saf halini, iyilik yapmanın anlamını, hilesiz sevgiyi, seksin – aşkın güzelliğini keşfetmeleri üzerine, soğuk mevsimde geçen bir sımsıcaklık: Randevularınızı iptal edip her psikiyatri seansınızı bu çok gerçek filmi izleyerek geçirmenizi öneririm.

“Çıkış Yok”ta, geçen yıl İstanbul Festivali’nde “Edmond” adlı tuhaf – karanlık filmini izlediğimiz Stuart Gordon, bir trafik kazası olayı çevresinde, insanların insanlıklarından çıkarak rekabetçi sistem içinde nasıl duygusuz birer ‘yaratık’ haline geldiklerine dair sert şeyler söylüyor: ‘Zengin’ ABD ülkesinin asıl yüzüne bakmak için bir fırsat!

“KADINLAR Hakkında her şey…”, yaşama koşulları anlamında türlerinin şanslıları arasında yer alan bir grup kadının, kendine güvenip -karşı cins ve rakibeleri karşısında- ayakları sağlam basarak ‘dik durma’yı öğrenme sürecini, komik diyalogların – durumların – hareketlerin hakkını vererek anlatıyor: Hayatınız boyunca izleyeceğiniz -belki de- tek erkeksiz film; figüranlar dâhil erkek sayısı sıfır (en sondaki ‘masum mu masum’ sürpriz hariç)!

“Oyum Kime?”, haritada bile yer almayan bir kasabada, ‘vasatın da altı’ yaşamıyla kimsenin umurunda olmayan bir baba ile onun duyarlı / akıllı küçük kızının ilişkisini merkeze alarak, ilginç bir gelişmeyle bu adama son derece önemli bir yurttaş sorumluluğu yükleyen ve bu noktadan sonra da malzemesi bol bir komedi olarak güldüren, bazı anlarda ise acıtan bir öykü içermekte: Tek bir kişinin tercihinin bile dünya için değerli olabileceği ‘beylik mesaj’ını da vermekten geri durmayan filmde, ustaların yanında parmak ısırtan bir oyun çıkartan küçük oyuncu Madeline Carroll, mucizenin ta kendisi!

“Sihirli Orman”, boş zamanlarında ‘Tabiat Ana’yı tahrip eden insanoğlunun üç kötü örneğine karşı -mecburen- savaş açan ağaçlar ve hayvanların yanında yer almasını istiyorsanız çocuklarınızın, muhakkak götürün: Eğer ‘ceset giyenler’den değilseniz size de son derece keyif vereceğini düşündüğüm bu İspanya yapımı bilgisayar animasyonu, hem kendi dalında, hem de şarkıda GOYA ödülü sahibi.

“The X Files: İnanmak İstiyorum”da, umudu kaybetmeden mücadele etmek ve ‘vazgeçmemek’ temel fikir olarak alınmış, karanlıklardaki sırlara ulaşma yolunda bir kez daha kendilerini sorgulayan iki eski ajanın araştırmaya başladıkları olaylar silsilesi eğreti kalsa da… Yaradılış çerçevesinde ahlakı ve bağışlanmayı sorgularken, sadece ‘inanmak istemenin’ bile hayatları nasıl değiştirebileceğine işaret ediyor. Dizinin yaratıcısı sinema filmini ‘bizzat’ yönettiğinden daha ‘felsefi’ takılmış. Bir ihtimal hayranlar sıkılacak!

TEK CÜMLE EKSTRA

Cingöz kitap! *

Minimalist sinema, başka bir tanımla yalın, vakur, içten bir tür sinema, bir de yürekliyse, filmler defalarca izleyebileceğiniz küçük küçük başyapıtlar olarak başucunuzda durur. Yeter ki samimiyetine inanın. “Tatil Kitabı”nda, Silifke’de yaşayan 10 yaşındaki Ali’nin tatil süresince yaşadıkları gibi hikâyeler de iyi bir çıkış noktasıdır… Sert mizaçlı – sürekli iş ve para kazanmayı düşünen babası, anlayışlı – sevecen annesi, askeri okuldan ayrılıp sivil yaşama geçmek için gerekli tazminatı dert edinmiş ağabeyi ve kentte ‘deneyip başarısızlığa uğramış’, yine dükkâna dönmüş amcası ile geçirdiği o yaz, büyüklerin dünyasına ciddi bir giriş yaptığı da yazdır. Otorite ile iyice tanıştığı… İşte tam da bu noktada, bir tür kurnazlık devreye giriyor. Öyle ki, aslında eleştirmen olarak önerme yapmanızın bir anlamı yok! Çünkü , ‘masum öykü’de öyle bir şey yok! Ne mi? Filmdeki çerçevelerin içine giren ve gayet net algıladığınız ‘daha geniş anlamda bir otorite’nin varlığı! Finalde, Antonioni’nin “Professione: reporter” adlı filminin yine finalinden esinlemiş olduğunu düşündüğüm, yalnız burada ters yönde yapılan kamera hareketi, Ali’nin yakın planından çok yavaş geriye kaydırma ile genel plana ulaşıyor; iyice belirginleşen ‘otorite’ simgesi, esas vurguyu göze sokuyor.

Kuşku yok ki, sinema -sık sık vurgulamanın önemli olduğunu düşündüğüm gibi- alabildiğine özgürdür, dünya ve evrendeki her atom (felsefi anlamda atom) eleştirilebilir. Ama yeteneğiniz kısıtlı ise ve açıkgözlüğe başvurursanız bu itici olur. İşte bu ‘alt niyet’ dolayısıyla bu film bana hiç sevimli ve üstelik Silifke gibi cennetimsi bir yerde geçmesine rağmen cazip gelmedi. Dünyanın hemen hemen her ülkesindeki küçük yerleşim birimlerinin sınırları içinde geçen yaşamlar ve bazen bu yaşamlardan kurtulmak için zincirlerini (burada baba otoritesi) kırmak isteyen bireyler konu edilir. Bu genelde, bahsettiğim ‘küçük bir sinema’ anlayışı ile gerçekleştirildiğinde -ki amaca uygundur- çok zevk verir. Ama burada küçük bir çocuk üzerinden aile bireylerine uzanan öyküde, kadrajın içindeki her bir öğenin tesadüf olamayacağı ve yönetmen tarafından düzenlenmesi gerektiği temel koşul olan bu profesyonel sinemada, ‘büyük otorite’ vurgusu beni rahatsız etti. Rahatsız eden vurgulanan değil, bu yaptığım önermenin rahatlıkla çürütülecek olabilirliği. Yani “öyle bir vurgu yok” dense kalakalırsınız. Ancak o zaman da mizanseninden sorumlu olmayan bir yönetmenin “yönetmen” olarak varlığı kabul edilemez: Aynen oyuncu yönetiminde tam anlamıyla ‘çuvallaması’ gibi. Profesyonel, yarı amatör ve amatör kadronun yönetilmesinde bir sorun daha doğrusu yönetilememesi gibi bir sorun söz konusu. Örneğin, babayı oynayan bir adamcağız var, metni zor ezberlemiş, zar zor konuşuyor, sahne ‘düşüyor’, berbat oluyor, yönetmen ortada yok! Yani hiç kimse mi uyarmıyor? Hiç mi yeniden alınmıyor? Uzatmak gereksiz.

Ben genç yönetmenlerin daha cesur, söyleyecekleri bir şey varsa daha net söylemelerinden yanayım. Yoksa “Ulak” gibi (üstelik bu filmde yönetmenin kafası da karışıktı), “Tatil Kitabı” gibi her yana çekilebilecek ve kusura bakılmasın izleyeni -yaratıcıları öyle düşünmese bile- pek de akıllı yerine koymayan filmlerden çekeceğimiz var. Kişisel arzum, Türkiye’deki ve AB ülkelerindeki festivallere, aşiret – cemaat – tarikat gibi bir yığın büyük otoritenin egemenliğinin de sorgulandığı filmlerin katılması.

* “cinedergi.com”da da yayımlanmıştır.

(10 Eylül 2008)

Ali Ulvi Uyanık

aliuyanik@superonline.com

Geç Gelen Gençlik

Francis Ford Coppola’nın yönettiği ve Tim Roth, Alexandra Maria Lara, Bruno Ganz ile Andre Hennicke’nin oynadığı Geç Gelen Gençlik (Youth Without Youth), 05 Eylül 2008′de Pinema Film dağıtımıyla Pinema Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Dominic Matei, 2. Dünya Savaşı öncesi akademik çalışmalarına devam eden 70 yaşında bir profesördür. Bir yıldırım sonrası profesör fiziksel olarak gençlik yıllarına döner. Bilimsel çalışmaları Nazilerin dikkatini çeken profesör gençlik aşkı Laura ile tekrar karşılaşır. İzlendiğinin farkına varınca kaçmaya başlar. Profesör geri gelen gençliğini, aşkı, araştırmaları bu kaçışlarla yeniden yaşamaya başlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Kara Bulut’un Çekimleri Devam Ediyor

    Theron Patterson’ın ilk uzun metrajlı filmi Kara Bulut’un çekimleri Bulut Film’in yapımcılığında İstanbul’da devam ediyor. Filmin 18 Ağustos’ta başlayan çekimlerinin 14 Eylül’de tamamlanması plânlanıyor. Dizilerde ve filmlerde pek kullanılmayan mekân tercihleriyle ve İstanbul’u odağa almasıyla dikkat çeken Kara Bulut’da Reha Özcan, Yeşim Ceren Bozoğlu, Haktan Pak, Kamer Çelenk, Tolga Sarıtaş, Şehsuvar Aktaş, Banu Fotocan, Şerif Erol, Şevki Özcan, Yakup Yavru ve Güner Özkul oynuyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • UIP Filmcilik Filmleri

    Garfield Komedi Festivali (Garfield’s Fun Fest), Cash (Ca$h), Ziyaretçiler (The Strangers), Mumya: Ejder İmparatoru’nun Mezarı (The Mummy: Tomb of the Dragon Emperor), Aşkın Yaşı Yok (Smart People), Mamma Mia, Narnia Günlükleri: Prens Kaspiyan (The Chronicles of Narnia: Prince Caspian), Kung Fu Panda, Aşkzede (Forgetting Sarah Marshall), Wanted, The Incredible Hulk, Iron Man, Ulak, 05 – 11 Eylül 2008 seansları için tıklayınız.

    Sinema Sevgilim’de Bu Hafta

    Kanal Türk TV, Sinema Sevgilim programı bu hafta (06 Eylül) Emir Kusturica’nın sinemasını, Haldun Armağan, Şenay Aydemir, Kerem Akça, Uğur Vardan ve Veysel Atayman yardımıyla inceliyor.
    Programda uzun süredir film çekmeyen, Yavuz Özkan’la bir söyleşi ve yeni filmi İlkbahar Sonbahar’ın kamera arkası görüntüleri yer alıyor.
    Haftanın yeni filmleri Anamorf, Aşkın İngilizcesi, Beni Aya Uçur, Dağların Hakimi, Dante 01 ve DVD’si yeni çıkan Elektrikli Arabayı Kim Öldürdü, 4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün filmleri tanıtılıyor. Sinema Sevgilim, her cumartesi 12:00’da Kanaltürk ekranlarında.

  • Basın Bülteni
  • Pandora’nın Kutusu

    Yeşim Ustaoğlu’nun yönettiği ve Tsilla Chelton, Derya Alabora, Övül Avkıran ile Onur Ünsal’ın oynadığı Pandora’nın Kutusu, 23 Ocak 2009′da Tiglon Film dağıtımıyla Ustaoğlu Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Her biri diğerinden farklı sorunun ve hayat standardının içinde sıkışıp kalmış, birbirinden habersiz, tam anlamıyla orta yaş ve sınıfa mensup üç kardeş İstanbul’un değişik bölgelerinde yaşamaktadırlar. Bu üç kardeş bir gün doğup büyüdükleri Batı Karadeniz’in dağlarında bir yerlerde olan köylerinden gelen bir telefon ile bir araya gelirler. Gelen habere göre yaşamını köyde sürdürmekte olan yaşlı anneleri Nusret Hanım kaybolmuştur.

    Pandora’nın Kutusu yazısına devam et

    Tatil Kitabı’nın Altıncı Ödülü Montreal’den

    Seyfi Teoman ve Bulut Film’in ilk uzun metrajlı filmi Tatil Kitabı, 21 Ağustos – 01 Eylül tarihleri arasında düzenlenen Montreal Film Festivali’nde İlk Filmler Yarışması’nda Bronz Zenith Ödülü’ne lâyık görüldü. Yarışmalı bölümündeki tek Türk yapımı olan filmin Kuzey Amerika prömiyeri Kanada’da Montreal Film Festivali ile gerçekleştirildi. Türkiye’ye özel bir bölüm ayrılan festivalde ayrıca Mehmet Güreli’nin Gölge, Özcan Alper’in Sonbahar ve Derviş Zaim’in Nokta filmleri de gösterildi.

    Altyazı’da Tayvan Esintisi

    Altyazı Aylık Sinema Dergisi, Eylül sayısında, bu ay Türkiye’deki sinemalarda gösterilecek olan Seyfi Teoman’ın Tatil Kitabı filmini kapağına taşıyor. Altyazı’nın vizyon bölümünde ayrıca, Eylül ayında vizyonda olacak Hellboy II: Altın Ordu ve Vol.İ filmleri üzerine eleştirel yazılar, The X – Files: İnanmak İstiyorum ile Kara Şövalye’yi inceleyen yazılar yer alıyor.
    Altyazı’nın eleştiri sayfalarında, Ölülerin Günlüğü, Kızkardeşim Evleniyor ve 9,90 YTL filmleri hakkındaki eleştirilerin yanında, vizyona girmeden DVD.si çıkan Into the Wild hakkındaki bir eleştiri yazısını bulabilirsiniz.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altyazı’da Tayvan Esintisi yazısına devam et
  • Pinema Film Filmleri

    Geç Gelen Gençlik (Youth Without Youth), 9,90 YTL (99 Francs), Üç Hanedan: Ejderin Dirilişi (Three Kingdoms: Resurrection of the Dragon), Bonneville, Kadavra (Pathology), Öldüren Cazibe (Death Defying Acts), Shine a Light, Yetimhane (El Orfanato – The Orphanage), Yasak Krallık (The Forbidden Kingdom), Taze Gelin Şaşkın Damat (Wedding Daze), Çaylak Profesyonel (Semi – Pro), Gecenin İki Yüzü (We Own The Night), Cenazede Ölüm (Death at a Funeral), 05 – 11 Eylül 2008 seansları için tıklayınız.