‘Gözlerini Kırp / Blink Twice’ yaz aylarının güzel sürprizlerinden biri. Amerikalı ünlü rock müzisyeni Lenny Kravitz’in oyuncu kızı Zoë Kravitz’in imzasını taşıyan film, kokteyl garsonluğu yapan Frida’nın (Naomie Ackie) sosyal medyada hayran hayran takip ettiği teknoloji milyaderi Slater King (Channing Tatum) ile bir bağış gecesinde karşılaşmasıyla başlıyor. Gücünü kötüye kullandığı ve insanlara iyi davranmadığı geçmişi için kamuoyundan özür dileyen King, partide yakınlaştığı genç kadını sakin ve huzurlu bir hayat sürmek adına satın aldığı özel adasında rüya gibi bir tatile davet ediyor. Garson arkadaşı Jess’i (Alia Shawkat) yanına alan Frida güneşli günler ile çılgın gecelerin birbirine karıştığı bu cennet köşesinde King’in kızlı erkekli avanesi ile birlikte harika vakit geçirmeye başlıyor.
Adaya varışta telefonların teslim edildiği bir düzende, her bir konuğun lüks döşenmiş odalarda misafir edildiği, kızların yatakları üzerine bırakılmış bembeyaz giysileri kuşandığı, adada özel olarak yetişen ‘desiderio’ çiçeğinden damıtılmış parfümü kullandıkları gerçek bir düş alemidir burası. Gündüzleri havuz başında şampanyanın ve uyuşturucunun en hası ikram edilir. Geceleri Slater’ın çocukluk arkadaşı Cody’nin (Simon Rex) adada yetiştirilen ya da denizde avlanan ürünlerle kotardığı gurme sofralarında mum ışığında yenilir içilir, danslar edilir. Çıplak elleri ile yılan avlayan tuhaf hizmetliler tedirgin edicidir biraz, yine de eğlencenin sonlanmasını kimse istemez. Ancak izahı zor şeylere tanık olundukça Frida, Jess ve daha önce Survivor programlarında yer almış TV yıldızı Sarah (Adria Arjona) kendi gerçekliklerini sorgulamaya başlar. Geceleyin olan biteni neden hatırlamıyorlardır? Frida’nın kolundaki morluk nasıl oluşmuş ya da tırnakları arasındaki toprak parçaları nereden gelmiştir? Bu partiden sağ çıkmak istiyorlarsa gerçeği ortaya çıkarmak zorundadırlar.
Kravitz’in 2020 yapımı ünlü TV dizisi ‘High Fidelity’nin ödüllü yazarı E. T. Feigenbaum ile ortaklaşa kaleme aldığı senaryosu, ilk bakışta yakın dönemde izlediğimiz ‘Hüzün Üçgeni / Triangle of Sadness’, ‘Glass Onion’ ya da ‘Menü / The Menu’ benzeri, bir grup insanı bir adada toplayarak sınıf ilişkilerini irdeleyen örnekleri anımsatıyor. Burada da mizahi dozun şiddete evrilişi, sosyal hicvin yerini buz gibi bir dehşet kasırgasına bırakması fazla zaman almıyor. Kadınların muktedir eril imparatorluk ile mücadelesi sürpriz bir finale ulaşırken Kravitz de ilk uzun metrajından alnının akıyla çıkmayı beceriyor.
Genç sinemacı merak duygusunu her bir kareye ustaca yerleştirmiş. Görüntü yönetmeni Adam Newport-Berra, simetrik iç tasarımlarla hayranlık uyandıran görsel evreni yaratmada çok başarılı. Kathryn J. Schubert’in çarpıcı kurgusu ve Chanda Dancy’nin hipnotik müzik çalışması parmak ısırtıyor. Zengin oyuncu kadrosunun katkısı da çok önemli. Kasi Lemmons’un 2022 yapımı biyografik yapıtı ‘I Wanna Dance With Somebody’de ölümsüz Whitney Houston’a hayat vermiş olan Ackie, yakınlarda ‘Hit Man’de izlediğimiz Arjona ya da çok farklı bir kompozisyonda karizmatik klasını konuşturmayı sürdüren Kravitz’in gerçek hayattaki partneri Tatum gayet iyiler. 80’ler sonu ile 90’lı yılların ünlü oyuncuları Geena Davis (Thelma and Louise), Kyle MacLachlan (Blue Velvet, Twin Peaks), Christian Slater (True Romance) ile M. Night Shyamalan’ın ilk büyük çıkışı ‘Altıncı His / The Sixth Sense’in çocuk yıldızı Haley Joel Osment’i -yaşlanmış hallerine biraz da burularak- küçük yan rollerde izliyor olmak bir diğer hoşluk olarak filmin artı hanesine yazılıyor.
Özgün adını ‘Tehlikedeysen Gözlerini İki Defa Kırp’ deyişinden almış olan yapım, vizyonuyla #MeToo harcına sağlam bir katkıda bulunan Kravitz’in yeni çalışmalarını merakla bekletiyor doğrusu.
(22 Ağustos 2024)
Ferhan Baran