Bir filmin neyi, niye ve nasıl anlattığı önemlidir. Doğal olarak her film (her sanat yapıtı) kendince bir mesaj iletir; bu, size doğru veya yanlış gelebilir, etkisi sizin süzdüklerinizle doğru orantılıdır. Kimi zaman farklı etkiler nedeniyle ‘havaya giremeyip’ beğenmeyebilirsiniz, başkalarının çok beğendiğini…
Genel anlamıyla baktığımızda, ben korku filmlerinden pek hazzetmiyorum. Özellikle bizim ülkemizde zaten bir korku iklimi hüküm sürdüğü için, hayatın içinde de korktuğumuz için bir de filmde korkmak (ya da adrenalin yükselmesi yaşamak) istemiyorum. Bu, korku filmleri izlenmez, izlenmemeli gibi bir anlam taşımıyor kuşkusuz. Tüyleri diken diken, gözleri fal taşı gibi açılmış, tırnaklarını yiyerek, merek ve heyecanla korku filmi izleyenler büyük keyif alıyordur muhakkak. Korkmak da, o heyecanı yaşamak da, koltukta sıçramak da hayata dâhil.
“Kötü Ruh: Uyanış” bir dizi film, yıllardır izlenen, meraklılarının özlemle beklediği… Bundan öncekiler kırsal alanda geçerken; bu kez şehirde, bir binanın içinden, hatta daireden bile çıkmadan anlatılıyor. Jenerikten önceki ‘korkunçluk’ filmin habercisi… Daha film başlamadan korkmaya başlıyorsunuz…
Birbirlerinden uzak, ayrı şehirlerde yaşayan iki kardeşin bir araya gelmesi kötü ruhu uyandırır. İşin içinde, yani filmde çocuklar (özellikle de en küçük kız) olmasa belki kabûl edilebilir; ancak “kötü ruh” ne tanıdık dinliyor ne çocuk ne de ölüm. Yeniden dirilebiliyor örneğin. Genel olarak, kötü ruhlardan kurtulamayız, aman büyüklerinizin sözlerinden çıkmayın mesajı işleniyor.
Seçime bağlarsak…
Bir aydan daha az bir zaman kaldı; hem Cumhurbaşkanı seçeceğiz hem parlamentoyu oluşturacağız. Bizim merakımız kime oy verirsek yaşamamız daha iyi olur ya da kim kazanır. Bu soruların yanıtları tabii ki filmde yok, ama siz, isterseniz bu filmin mesajını o yönde okuyabilirsiniz. Anne, kardeşiyle tartışmayı çocuklar duymasın diye üç çocuğunu alışverişe yollar. Hata: Çocuklar arabayla gidip pizza alırlar (yok, pizzanın bir katkısı yok) oysa araç kullanabilmek için yaşları küçüktür, ehliyetleri olmaması gerekir. Belki de o hata (!) nedeniyle ‘kötü ruh’ uyanır ve olaylar başlar. Biz seçmenler de bu seçimde ‘hata’ ile oylarımızı heba edersek halen yaşamakta olan liyakatsiz, hukuksuz, iki dudak arasındaki ekonominin heterodoks hali devam eder.
Sonuç olarak
“Neofaşizm diye adlandırılan insanların çözümsüzlükten kendilerinin de aynı terörün içinde bulmalarına hak vermeleri” olarak nitelendirilebilir bu film. “Kendini çekiç sananlar karşısındakini her zaman çivi olarak görürmüş”. Her ne olursa olsun çözümü bireysel bilek gücünde ve aklında bulan, dayanışmaya hiç mi hiç ihtiyaç duymadan birlikte çözüm aramayan insanlar olur da o “kan banyosu”na kendileri de katılırsa kötülük sürer gider.
Filmi, adrenalininiz yükselsin diye, tırnaklarınızı kemirmek, tüylerinizin diken diken olması için izleyebilirsiniz. Rüyalarınıza gireceğini pek sanmam, ama unutmayın ki ne siz çekiçsiniz ne insanlar çivi!
21 Nisan’dan başlayarak gösterimde…
(20 Nisan 2023)
Korkut Akın