Yaşamın belirleyici iki gücü var: Dişi ve erkek. Buluşamadığında yaşam da olmuyor. Buluştuğunda da o yaşam (bazen) cehenneme dönüyor. İşte en tam da o nedenle erkek yerine “adam” diyoruz belki de.
Yaşadıklarını unutması kolay olmayan genç kadın, biraz da kafasını dinlemek amacıyla tek başına birkaç günlüğüne bir köye tatile gider. İnsan, gittiği yere kendisini de götürdüğü için tek başına olması mümkün değildir. Duyguları, kaygıları, sevinçleri de yanı başındadır. Kolay da değildir aşmak hepsini.
Jessie Buckley’nin canlandırdığı Harper, eve vardığında, bahçedeki elmayı büyük bir arzuyla ısırır. Bu, hepimizin bildiği gibi cennetten kovulan ilk insanlar öyküsüne göndermedir. Dolayısıyla sakin ve güzel köy, bambaşka bir gerilimin, korkunun yuvası olacaktır.
Karşısına çıkan her erkek (Rory Kinnear canlandırıyor her birini) o yaşadıklarının yansımasıdır… Sonrası klasik gerilim ve korku. Gördüğünüz, bildiğiniz halde korkmaktan kendinizi alamıyorsunuz.
25… ama asıl önemli olan, filmden çıktıktan sonra kendi içinizde verdiğiniz savaş. İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi sonrasında ülkemizde giderek artan kadın cinayetlerine karşı ne yaptığınızı sorguluyorsunuz ister istemez, her ne kadar filmde cinayet yoksa da.
Bu arada muhakkak belirtilmesi gereken ise, yönetmenin kafasında çektiği filmini beyazperdeye tam olarak yansıtamaması. Evet, korkuyorsunuz. Evet, ürperiyor ve geriliyorsunuz. Ama yine de bir şeyler eksik kalıyor. Onu da seyircinin bilgi birikimi, dünya görüşü ve çevresi belirleyecek.
Adamlar (Men), korku, dram, Yönetmen ve Senarist: Alex Garland, Oyuncular: Jessie Buckley, Rory Kinnear, Gayle Rankin. 03 Haziran’dan başlayarak gösterimde…
(01 Haziran 2022)
Korkut Akın
korkutakin@gmail.com