Kukuriku – Kadın Krallığı

Dikkatli sadibey.com takipçileri farketmiştir, sadibey.com son günlerde -af buyrun- su koyverdi, “görevi ihmal ve suistimâl etti” demeyelim de “seyrek bilgi girişlerine duçar oldu” diyelim. Efendim sadibey.com bu yıl -eskilerin deyimiyle- leyleği havada gördü, bir bakıyorsunuz yurt dışına gidiyor bir bakıyorsunuz yurt içine. Yurt dışında, taaa Singapur’da çalışan oğlumuzu ziyaretimiz sırasında hanım tarafından, Karadeniz’de yaşayan bir aile büyüğümüzü kaybetmiş idik. Malûm Karadeniz fındık memleketi. Büyüğümüzün 40’ını, “Hazır herkes geleceğinden fındık hasadına rastlatalım 60’ı olarak yaparız” dediler. Biz de cenazesinde bulunamadığımız büyüğümüzü analım diyerek Karadeniz yollarına düştük. Tam bu aşamada sadibey.com’un güncelleme aksaklıkları başladı -ki bunun müsebbibi hakikaten ve kesinlikle yine sinemacılarımızdır.

Sen tut Karadeniz’e git, oralara gitmişken “Sonbahar”ın çekildiği Hopa vadilerini, “Yüreğine Sor”un çekildiği Ayder, Çamlıhemşin vs. yaylalarını ziyaret etme. Olmaz tabiki. Böylece seyyah olup şu Anadolu’yu gezelim dedik. Bu gezintiler aşamasında geçtiğimiz kuş uçmaz kervan geçmez, internet çekmez yörelerde de yol katettiğimizden görev aksamaları oldu. Tabi ki geçtiğimiz ay Göynük tarafında çekilen “Kukuriku – Kadın Krallığı”nın da bu aksamada payı var. Göynük, kenarda kalmış bir ilçe olsa da neredeyse meşhur Safranbolu ile yarışacak düzeyde tarihi vasıflara haiz bir ilçemiz. İlçenin genç Belediye Başkanı Kemal Kazan işin sırrına ermiş, merkezdeki eski binalara birebir aynen restorasyon şartı ile yenileme müsadesi veriyor. İlçe sinemada ilk defa Ömer Kavur tarafından keşfedilmiş, rahmetli “Akrebin Yolculuğu” filmini Göynük’te çekmiş. Hatta bizi gezdiren rehber arkadaş, son haftasında filmi çektiği konağa geldiğini ve bir gün kaldığını söyledi. Filmin afişinde de Tuncel Kurtiz’in arkasında Göynük’ü temsil eden Zafer Kulesi var. Küçük kasabalarda ve şehirlerde benzer kule görüldüğünde hemen saat kulesi denir. Bizde öyle deyince hemen Zafer Kulesi olarak düzelttiler.

“Kukuriku – Kadın Krallığı” Göynük’ten 13 uzaklıktaki, tam mânâsıyla yeryüzü cenneti diyebileceğimiz Çubuk Köyü yakınında çekiliyordu. Daha önce “Rüzgârlı Bahçe” adlı TV dizisi için tamir edilmiş 5 yeldeğirmenine 2 adet daha eklemişler. Ayrıca Kadınlar Kahvehanesi, filmdeki karakterlerin evleri, kümesler, ahırlar, panayır yeri vs. yapılmış. “Kadın Krallığı”nın bulunduğu arazinin karşısında Çubuk Köy ve gölü, diğer üç tarafında ise orman var. Sette yapılan toplantıda oyuncular filmdeki kıyafetleri ile basının karşısına çıktı. İtiraf edeyim “Kukuriku” adını ilk duyduğumda dişi “Recep İvedik” gibi sulu sepken, sokaktaki vatandaşa hitap eden bir film olarak algıladım. Fakat sete gidip yapılan masrafı ve sanatçıları görünce sinemamızın çok farklı bir film kazandığı kanaatini edindim. Bizim filmcilerimize akıl sır erdirilemiyor, bir tarafı Recep’lerle meşgûl olurken bazı deliler çıkıp, ne bileyim “Ulak”a para yatırıyor, “Cenneti Beklerken”, “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?” gibi filmler çekiyor. “Kukuriku – Kadın Krallığı”da sanırım öyle bir film olacak. Tabi gelecekte “Ulak”, “Cenneti Beklerken”, ve “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?” gibi filmler klâsikleşecek, Recep’ler unutulup gidecek. Ne diyeyim herşeyde bir HAYIR vardır (Recep’ler istisna). Zaten “Kukuriku – Kadın Krallığı”nın oyuncu listesinde, önde gelen oyuncularımdan Serap Aksoy ile Ali Düşenkalkar’ın adını gördüğümde bu filmin mutlaka iyi olmak mecburiyetinde olduğunu anladım.

Bendenizin bazı benzer saplantıları vardır. Meselâ üstadımız Atilla Dorsay “Bu film iyidir” desin, 1970 yılından beri gider o filmi mutlaka izlerim. Hiçbirşey anlamasam 2. kez gider izlerim. Dorsay iyi demişse mutlaka vardır bir sebebi derim. Keza -inşallah yıkılıp da yerine yapılacak AVM.nin tepesine taşınmaz- Emek Sineması saplantım da öyledir. Emek Sineması’nda gösterilen filmlerin yönetmeni, oyuncusu, şirketi, şusu, busu beni hiç ilgilendirmezdi. Orada mutlaka iyi film gösterileceğine şartlanmıştım, gider seyrederdim, her seferinde de memnun ayrılırdım.

Yazı nereden nereye gidiyor. “Kukuriku – Kadın Krallığı”na dönersek, bir Bulgar anlatısından konu alan film tam bir ilkler filmi. Filmde anlatıcı Babaruhi karakterini de canlandıran yapımcı Bahattin Doğan hikâyeyi senarist Hasan Özsoy’a getirdiğinde Hasan Özsoy uğraşmış, uğraşmış ancak 10 dakikalık bir senaryo yazabilmiş. Sonra günlerce düşünmüş, ikinci bölümü yazdıktan sonra film akmış gitmiş. Senarist Hasan Özsoy, yönetmen Serkan Ok, oyunculardan Cenk Gürpınar, Çağıl Taşbaşı ve Göksel Bekmezci’nin de ilk sinema filmi olan “Kukuriku – Kadın Krallığı”, erkeklerin işlerini kadınlar yapsa ne olacağı konusu üzerine kurulu. İktidar el değiştirse de zorbalık yine sürüyor. Daha önce “Tersine Dünya”da da benzer bir konu işlenmişti ancak “Kukuriku – Kadın Krallığı”nda erkekler yine erkek gibi, kadınlar yine kadın gibi davranıyor. Yani erkekler kadınsı hareketler yapmıyor. Önlük takıyorlar, ev işlerini yapıyorlar, çocuk bakıyorlar, eşleri işe giderken onları uğurluyorlar. 2.5 milyon lira gibi büyük bir bütçeyle çevrilen filmin şansının açık olmasını diliyoruz.

Sadi Bey’in Twitter Günlükleri: Ekstra

“Mother and Child” adlı yabancı film “Anneler ve Kızları” adıyla 30 Temmuz 2010’da vizyona giriyor. Sinemamızdaki “Anneler ve Kızları”

ise 1971 yılında vizyona girmişti. Ömer Lütfi Akad’ın yönettiği Erman Film yapımı filmde Yıldız Kenter, İzzet Günay, Neşe Karaböcek ve …

… Leyla Kenter oynuyordu.

Tek kopya da olsa sinemalarda “Cenazede Ölüm” adıyla gösterilen “Death at a Funeral”ın DVD.si “Çılgın Cenaze” adıyla DVD raflarında …

yerini aldı. Niye böyle oluyor? Geçenlerde de sinemalarda “Son Veda” adıyla gösterilen En İyi Yabancı Film Oscar ödüllü “Okuribito – …

… Departures”nın başına aynı şey gelmiş idi. Bu durumdan bazı filmlerin sinemalara alel acele, baştan savma, lâf olsun diye gösterime …

… verildiği mânâsını mı çıkarmalıyız? Veya filmi DVD.ye, Pay TV.ye, gazete promosyonuna, vs. satarken “filmi sinemada da vizyona …

… sokmuş idik” deyerek fazla para talep etme gerekçesi olarak mı kullanıldığı anlamını çıkarmalıyız? O zaman haddim olmayarak …

… “bu akıl bana çok geldi, biraz da size vereyim”: DVD.de çok satmış ve fakat sinemalarda gösterilmemiş filmlerin de bazılarını değişik…

… isimle şu kadar yıl sonra sinemalarda vizyona çıkarın anasını satayım, belki iş yapmaz.

(Not: Her iki filmin DVD.lerinin piyasaya sürülmesi aşamasında isimleri değişik duyurulmuş idi. Neyse ki filmlerin DVD.leri son anda sinemalarda gösterildikleri isimlerle piyasaya sunuldu. Sadi Bey’in twitter’ları havada kalmış oldu. Olsun, Sadi Bey havada kalsa da olur, yeter ki filmler sinemalarda gösterildikleri isimleriyle anılsın.)

(08 Ağustos 2010)

Sadi Çilingir

[email protected]