Ben, Ahmet Uluçay’ı bir defa SİYAD gecesinde gördüm. Ama ben Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’ı da gördüm. Birincisi gerçekleşmemiş olabilirdi, buna üzülürdüm. Ama ikincisi gerçekleştiği için, Uluçay’ın bundan böyle “motor” diyemeyeceğine daha fazla üzüleceğim. Bozkırda Deniz Kabuğu’nun teknik işlemlerinin bitirilip gösterime çıkarılması sinemamızın bir gönül borcu olmalıdır.
Uluçay, köylü sinemacı olarak anılacak belki, ama ona -yaptığı filmlerden sonra- iyi veya kötü sinemacı diyebiliriz, ama kökeni ile vasıflandıramayız.
Yaptığı 8 kısa 1 uzun ve çekimleri bitmiş 1 uzun filmden sonra sadece yönetmen demeliyiz.
Sinematek’in bir programın kapağın içinde, tam olarak açılınca Orson Welles’in bir fotoğrafı vardı (siyah/beyaz), sonra bir “gazete küpürü”nde yer alan Yılmaz Güney’in kamera başında çömelmiş bir fotoğrafı (Arkadaş filminin çekimi sırasında) bir de Dönüş’ün setinde kameraya sarılmış Türkan Şoray fotoğrafı. Başka yönetmenlerin de kamera başında, vizörden bakarken bir çok fotoğrafları vardır. Bunlarda çok önemlidir ama ben yukarıda saydığım üç fotoğrafa sahip olduğum için şanslıyım. Bunların yanına, bu akşam (30.11.2009) televizyonda haberi verilirken gösterilen Ahmet Uluçay’ın, aldığı ödülleri önüne dizmiş, bacaklarını uzatıp yere oturmuş fotoğrafını koymak isterim.
Işıklar içinde yatsın. (Çok yazık)
(01 Aralık 2009)
Orhan Ünser