Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):
Orijinal adı “Once Upon a Time in Venice”, Google “Venedik’te Bir Zamanlar” olarak Türkçeye çeviriyor, “Los Angeles’ta Gizli Görev” Türkçe adıyla vizyona giriyor. Herhangi bir art niyetim yok sadece dikkatimi çektiği için not ettim. (29 Mayıs 2018)
Bu paylaşıma yapılan açıklama: “Venice”, Los Angeles’ta bir plaj adıymış, “Bir Zamanlar Venedik’te” adıyla gösterime girse, seyirci Avrupa’da geçen bir film zannedeceği ve yanıltılmış olacağı için filmin Türkçe adında filmin geçtiği şehrin adı kullanılmış. Dünyanın birçok ülkesindeki gösterimlerde de film adında Los Angeles şehrinin adı kullanılacakmış. İnsan her gün yeni bilgi ediniyor. Bu vesileyle bilmeyenler için yazayım: Los Angeles’in Venice Plajı gibi bizim Tekirdağ ilimizin Saray ilçesindeki geniş bir kumsalın adı da Kastro Plajı olarak biliniyor.
Rıfat Ilgaz’ın “Hababam Sınıfı” adlı unutulmaz eseri Ertem Eğilmez tarafından sinemaya aktarıldığında olağanüstü ilgi gördü ve sinemamızın en başarılı dizi filmleri olarak sinemamızdaki müstesna yerlerini aldılar. “Hababam Sınıfı”, “Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı”, “Hababam Sınıfı Uyanıyor”, “Hababam Sınıfı Tatilde”, “Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor”, “Hababam Sınıfı Güle Güle” (sıralamam filmlerin vizyona giriş yıllarına göredir, alt tarafı facebook paylaşımı diyerek kontrolsüz yazmam, her zaman gerekli itinayı göstermiştirim) gibi filmlerin vizyona girdiği yıllarda doğal olarak sinemamız bu filmlerin “Hababam” ve “Sınıf” gibi yan rüzgarlarından da sebeplenmek istedi ve hatırlayabildiğim kadarıyla o yıllarda “Hababam Taburu”, “Kızlar Sınıfı” vs. gibi filmler de çevirdi. Çok sevilen ve sevilmekte olan bu dizi filmlerin hayattaki oyuncuları günümüzde memleketin muhtelif yerlerindeki etkinliklere, festivallere, şenliklere, günlere, açılışlara, vs. gidiyorlar ve oralara Hababam neşesini de beraberlerinde götürüyorlar. Diyorum ki bir organizatörün aklına gelse de aralarına “Hababam Taburu” ve “Kızlar Sınıfı” gibi filmlerin hayattaki oyuncularını da alarak şenlik kapsamını daha da bir genişletse. Muharrem yap bunu. (29 Mayıs 2018)
Kulakları çınlasın, türküyü dinlerken “Sabile” şarkısı hayranı Yıldırım Akbulut’u hatırladım. “Saydım” türküsü en sevdiğim türkülerin başında gelir, şöyledir: “Şu dağlarda kar ol-saydım ol-saydım / Bir asi rüzgâr ol-saydım ol-saydım / Arar bulur muydun beni beni / Sahipsiz mezar ol-saydım ol-saydım.” (Az önce ne sevdiğim belli ne sevmediğim İbrahim Tatlıses’ten dinledim. Tesadüfen radyoda O çıktı, arayıp, bulmadım yani.) (29 Mayıs 2018)
Tabi, illa kusur bulacaksınız, bulmasanız olmaz zaten. Eser yaratıcısı muhtemelen “Filmi 90 dakika yapsam kusursuz olurdu, 188 dakika yapayım da herkes kusur bulma duygusunu tatmin etsin.” diye düşünmüştür. (31 Mayıs 2018)
Bazen iyilik yapayım derken refüze olabiliyorsunuz. Eminönü tramvay durağı girişinde “Sirkeciye nasıl gideceğiz.” diye konuşuyorlardı. Çok uzak sanıyorlar diye öneride bulundum: “Tramvayı boşuna beklemeyin; tee orası, beş dakikada yürürsünüz.” dedim. “Yürümek istemiyoruz.” dediler. İyilik yapayım derken Refüze Ekrem oldum yani. (02 Haziran 2018)
“Ahlat Ağacı”na kusur bulanların artık film seyretmelerine ve sinemaya gitmelerine gerek yok zannımca. Kitap okuyun, müzik dinleyin, resim sergisi, heykel müzesi gezin. Ne bileyim, sekizinci sanatı, dokuzuncu sanatı, onuncu sanatı icat edin, onlarla haşır neşir olun kardeşim. Adam daha ne yapsın? (02 Haziran 2018)
“The Bookshop” filminin seans düzenlemesi için Cinemaximum Art House salonlarına alenen teşekkür ediyorum. Bu hafta bizim kuşağa (60 – 70 yaş aralığı) çok hoş bir nostalji yaşatıyor. 1967 – 70 yılları arasında bendeniz Kırklareli’ndeyken Saray, Gençlik ve Lale Sineması’nda filmler sadece geceleri 21:00 seanslarında gösterilir, Cumartesi, Pazar günleri herkese, Çarşamba günleri ise sadece hanımlara öğle saatlerinde seanslar düzenlenirdi. Sağ olsun Cinemaximum Art House salonları da “The Bookshop” filmini her gün tek seans göstererek benzer bir uygulama gerçekleştiriyor. Ne kadar güzel. (11 Haziran 2018)
O çok ünlü şarkıya yeniden söz yazdım ve yanda Hollywood versiyonunu gördüğünüz Ahmet’e ithaf ettim. Sözlerin çoğuna kıyamadığım için sadece bir nokta (.) ekledim. Şöyledir yeni güfte düzenlemem:
“Aşkın kanununu yazsam yeniden
Kimi ümitleri yel alır gider
Kimi benim gibi sever gönülden
Kimi senin gibi .el olur gider” (12 Haziran 2018) (İlhamın ne zaman ve nerede geleceği belli olmuyor. Bu ilham New York’ta gelmiştir.)
Bazı arkadaşlar “Twitter’e kısa ve öz cümlelerle fikir, öneri, düşünce, kanaat, vs., vs. yazmalı, orası fotoğraf paylaşımı, hikâye anlatımı, şiir yazımı, vs., vs. yeri değildir” diyor. Bendeniz zaman zaman başıma gelen ilginç olayları, kapıma gelen ilhamları yazıyorum, çeşitli fotoğraflar koyuyorum. Sağolsun Twitter şimdiye kadar hiç “Bana koymayın, bana yazmayın, vs., vs. demedi. (14 Haziran 2018)
◄2018 yapımı “Çukur” dizisinin final bölümünü izlerken, 1969 yapımı “Sonsuz Ölüm” (Butch Cassidy and the Sundance Kid) filminin sonunu ◄hatırladım. Size de öyle oldu mu? (18 Haziran 2018)
Lafı tersinden anlamak şöyle bir şey olsa gerek:
“Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde”(*)
dizelerinin tersine döndürülmüşü:
“İşi ainedir lafın kişiye bakılmaz
Rütbenin görünür şahs-i eseri aklında”
(*) Orijinal dizeler,
“Kişinin aynası işidir, lafa bakılmaz
Şahsın aklının ölçüsü eserindedir” manasına geliyor. Başka bir deyişle “Lafla peynir gemisi yürümez, yaptığın işi göster” demek oluyor. (18 Haziran 2018)
New York’ta dolaşırken, neredeyse iki binanın birisinin önünde inşaat iskelesi kurulu olduğunu görünce şehrin modasının geçtiğini ve eskidiğini düşünüp -oğlum yaşamını burada sürdürdüğünden- hayıflanmıştım. Sonra öğrendim ki tüm binaların dış cephelerinin beş yılda bir bakım şartı varmış. Dökülen sıvalar, çatlayan duvarlar, yerinden oynayan tuğlalar, pencere izolasyonları onarılıyormuş. Arpası başımıza, pardon darısı. (29 Haziran 2018)
(23 Eylül 2018)
Sadi Çilingir