Papa geçirdiği kalp krizi sonucu ölmüştür. Kutsal makamın tahtı boşta olup, üç hafta sonra toplanacak konseyde yeni ruhani lider seçilecektir. Vatikan tecrit altındadır. Dünyanın dört bir yanından gelmiş olan kardinaller seçim öncesinde aramadan geçerler. Tüm elektronik cihazlar kaldırılır, mobil telefonlar toplanır. Dış dünya ile irtibat tamamiyle kesilmiştir. Robert Harris’in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan ‘Konsey / Conclave’ kapalı tek … Devamı…»
Günlük arşivler: 9 Şubat 2025
Gizemli ve Öngörülemez
24 Mayıs 1941 tarihinde doğmuş olan Bob Dylan popüler müziği uzun yıllar boyu etkilemiş, Amerikan folk müziğinin yeniden canlanmasında etkin rol oynamış müzisyenlerden birisidir. Çağdaş Amerikan kültürünün eşi benzeri olmayan ikonu, savaş karşıtlığı, sivil haklar ve sosyal huzursuzluklar üzerine edebi referanslarla inşa ettiği sözleri ve müziğiyle 60’lar kuşağının sözcüsü haline gelmiştir.
Sinemalarımızda gösterimi süren, geçtiğimiz günlerde başlayan 75. Berlin Film Festivali’nde özel bir gala ile Avrupa izleyicisine sunulan ‘Bob Dylan: Tam Bir Bilinmez / A Complete Unknown’ halen hayatta olan ve 80’li yaşlarında, 1988 yılından beri devam eden ‘hiç sonlanmayacak dünya turnesi’ kapsamında konser vermeyi sürdüren sanatçının kariyerindeki ilk yıllara, geleneksel akustik folktan çağdaş folk-rock türüne geçişinin hikâyesini anlatıyor. Yönetmen James Mangold ile Jay Cocks’un, Elijah Wald’un 2015’te yayımlanan ‘Dylan Goes Electric!’ adlı kitabından yola çıkan senaryosu, Dylan’ın (Timothée Chalamet) 1961 yılında otostop yaparak New York’a gelişi ve ilk iş olarak, tedavi edilemez Huntington hastalığından yatan idolü Woody Guthrie’yi (Scott
McNairy) hastane odasında ziyareti ile başlıyor. Bu ziyareti sırasında folk müzisyeni ve sosyal aktivist Pete Seeger (Edward Norton) ile tanışması onun New York’un bohem mekânlarında sahne almasına vesile oluyor. Kariyeri ‘The Gaslight Cafe’ benzeri kulüplerde başlayan yirmili yaşların başındaki Dylan, Columbia stüdyolarındaki kayıtlarının yığınlara ulaşması ile kendisini zirvede buluyor. Bu ilgi ve tezahürat onun tercihi değildir oysa. Siyah gözlüklerinin ardına gizlenmesi ve onları yalnızca sahnedeyken çıkarması bundandır. Halkı memnun etmek için müzik yapmak, kitlelerin yerden ayaklarını kesen ilk dönem folk şarkılarını yinelemeye, seyirci istiyor diye sahnede tek başına gitarıyla hayatının sonuna kadar ‘Blowin’ in the Wind’i söylemeye hiç niyeti yoktur.
90’lı yıllarda ‘Şişman / Heavy’, Angelina Jolie’ye genç yaşında Oscar ödülü getiren ‘Aklım Karıştı / Girl, Interrupted’ filmleri ile tanıyıp radarımıza aldığımız, zaman zaman çalıştığı popüler aksiyonlar bir tarafa, Western klasiği ‘3:10 to Yuma’nın çok başarılı yeni versiyonu ve bir diğer folk idolü Johnny Cash’in öyküsü ‘Sınırları Aşmak / Walk The Line’ ile sinema evreninde iz bırakmış olan Mangold’un son çalışması, bildik anlamda biyografik bir film olmanın ötesinde, Dylan’ın 1961’de başlayıp olaylı 1965 Newport Folk Festivali’ne uzanan süreçte, onun gizemli öngörülemez tavrını ele alıyor. Mangold, geçmişinden hiç söz etmeyen kapalı kutu sanatçının gizemini çözme çabasına girişmiyor. Onun Joan Baez (Monica Barbaro), aktivist kız arkadaşı Sylvie (Elle Fanning) ve o dönem hayatına giren kişiler ile ilişkilerine mesafeli bakışını koruyor. Dylan’ın kişiliğine yakışan bu yaklaşım, böylece filmi ağdalı romantik bir dolu biyografinin tuzağına düşmekten kurtarıyor. Gizemli başına buyruk ruhun başta ve sonda Guthrie ile olan sahnelerinde, belki de en kırılgan anlarına tanıklık ediyoruz.
Gencecik yaşında farklı ve özgün projelere imzasını atmış olan Chalamet’nin film için önemli bir şans olduğunu düşünüyorum. Oscar adayı genç aktör Dylan’ın ilk dönem müziği ile bezenmiş bu güzel filmde onun şarkılarını başarıyla yorumlamış, gitar, ağız mızıkası gibi enstrümanları bizzat kendisi çalmış. Tüm şarkıları bizzat seslendirerek çalgıları konuşturmuş olan diğer Oscar adayları Norton ve Barbaro’yu da çok başarılı bulduğumu belirtmek isterim.
(16 Şubat 2025)
Ferhan Baran
Ferhan Baran Yazıyor: Ve Yelkenli Yol Alırken
77. Cannes Film Festivali’nin ‘Belirli Bir Bakış / Un Certain Regard’ seçkisinde dünya prömiyerini yapan ‘Flow: Bir Kedinin Yolculuğu’, adım adım yaklaşan bir felâketin ardından yaşam savaşı veren dünya canlılarının serüveni üzerinden ilerliyor. Filmin merkeze aldığı kara kedi, insanların var olmadığı -belki de çoktan terk ettiği- ormanın huzurlu sükûnunda dolanırken bir grup köpekle karşılaşıyor. Köpekler yakaladıkları balık için kavga ederken … Devamı…»
Ferhan Baran Yazıyor: Mavi Umudun, Yeşil Özgürlüğün
Romanya’nın Oscar adayı olan ‘Dünyanın Sonuna Üç Kilometre / Trei Kilometri Până La Capătul Lumii’ kent merkezinden uzak, izole bir yerleşim biriminde yaşananları öykülüyor. Tuna deltası üzerinde deniz yoluyla ulaşılabilen Sfântu Gheorghe köyü, yaz tatilinde turistlerin gelişiyle birlikte şehir adetleri ile kırsal geleneklerin çatıştığı bir yer haline dönüşmektedir. Komşu kasaba Tulcea’da okuyan, Adi diye çağrılan 17 yaşındaki Adrian (Ciprian Chiujdea) … Devamı…»
31. İFSAK Kısa Film Festivali
31. İFSAK Kısa Film Festivali, 10 – 16 Mart 2025 tarihleri arasında Beyoğlu Sineması Pera ve İFSAK salonlarında gerçekleşecek. Ulusal ve Uluslararası olmak üzere iki ana bölümden oluşacak festivalde söyleşiler ve bir Masterclass etkinliği yer alacak. Festivalde ayrıca İFSAK Sinema Emek Ödülü de sahibini bulacak. Festivalin Ulusal bölümü, 45. İFSAK Kısa Film ve Belgesel Yarışması’nda ön elemeyi geçen 39 adet kısa filmden oluşuyor. Belgesel, Canlandırma, Deneysel ve Kurmaca kategorilerinde katılan toplam 297 adet kısa film kurgucu Erhan Örs, yönetmen Yiğit Hepsev ve İFSAK sinema birimi üyesi Ayten Ünal’dan oluşan ön jüri tarafından özenle değerlendirildi.
Son Dilek
Melek Öztürk’ün yönettiği ve Ceyda Ateş Toplusoy, Ebrar Alya Demirbilek, Seda Akman ile Anıl Altan’ın oynadığı Son Dilek, 14 Mart 2025’de CJ ENM dağıtımıyla Taçlı Yapım – Inter Medya tarafından vizyona çıkarılıyor.
Deniz, evlilik dışı bir ilişkiden sonra hamile kalmıştır. Babası Deniz’in hamile olduğunu öğrendiğinde onu evlatlıktan reddeder ve evden atar. Sevdiği adama durumu anlatmaya gittiğinde hayatının şokunu yaşar. Karnında bebeği ile sokakta kalır. Deniz’in bir kızı olur. Cemre 6 yaşına gelir ve okula başlar. Cemre, bir gün okulda fenalaşır. Anne kızın kaderi değişir. Hastaneye kaldırılan Cemre’nin ölümcül bir hastalığı vardır.
Sırr: Kudüs Macerası
Fatih Kandemir’in yönettiği ve Ozan Akbaba, Engin Alkan, Sefa Zengin ile Bora Sivri’nin oynadığı Sırr: Kudüs Macerası, 14 Mart 2025’de CJ ENM dağıtımıyla HuArt Studios tarafından vizyona çıkarılıyor.
Ömer Dede, Kudüs’te yüzyıllardır açılmamış bir sırrın peşine düşer. Kadim düşmanı Ethan da aynı sırrın peşindedir ve Ömer Dede’yi adım adım takip eder. Dede’nin torunları Ali, Ayşe ve arkadaşları Anjelika, Hasan Naci ve Süleyman ile birlikte Kudüs sokaklarında karşılarına açılan bir kapıdan girdiklerinde kendilerini gizemli, mistik bir yolculuğun içinde bulurlar. Bu yolculukta onlara Süleyman Peygamber’in yoldaşı Hüdhüd’ün torunu rehberlik eder.