Filmin basın bültenini okuduğumda “yine klişe bir terör saldırısı filmi” diye içimden geçirdim. Yine Ortadoğulu teröristler, yine fundamental İslamcılar, yine… ancak film beni yanılttı doğrusu.
“Paris Hatıraları” (Revoir Paris), terör saldırılardan, kurbanların sayılmasından ve hayatta kalanların güvenliğinin ve sağlığının sağlanmasından sonra; bu terör saldırganlarının peşine düşenlerle ya da ölenlerin yakınlarına olanlarla ilgili değil. Saldırı sonrası iyileşme yolunda hayatla yeniden bağlantı kurmakla ilgili başka bir film. Alice Winocour, özünde hayatını yeniden kurmaya çalışan ve ışıklar şehri Paris’te yaşamayı yeniden öğrenmeye çalışan bir kadının hikâyesini sunuyor bize.
Mia (Virginie Efira) Rusça tercümandır. Konferanslarda ve radyo istasyonlarında çalışmak için motosikletiyle Paris’i dolaşır. Biz de Paris’in güzelliklerini görürüz. Hele gece ışıltıları ile Paris bir başka güzel gösterilir. Cerrah erkek arkadaşı Vincent (Grégoire Colin) ile çok mutlu görünmektedir. Bir akşam birlikte bir restoranda yemek yerken Vincent, bir telefon alır ve işe dönmesi gerektiğini söyler. Mia da kalkar restorandan. Yolda şiddetli bir yağmur bastırınca bir restoran – bara sığınır. Karşı masada bir adam (Benoît Magimel) meslektaşlarıyla doğum gününü kutlamaktadır. Pasta gelir ama adamın dikkati dağılmıştır çünkü Mia’ya bakmaktadır. Ardından makineli tüfek sesleri gelir… Ve sonrası kara delik.
Alice Winocour’un Cannes’da “Yönetmenlerin 15 Günü” seçkisinde yer alan filmi işte bu saldırıda hayatta kalan Mia’nın hasar görmüş ruhunu araştırır, ancak o geceye ait anılarını çözmeye yardımcı olmak için sempatik yabancıların izini sürerken ona doğrusal, araştırmacı bir iyileşme süreci sağlar. Trajediden sonra Mia’nın hayatı saldırıdan sağ kurtulan pek çokları gibi rotasından çıkar. Ağır bir keder, suçluluk ve sürekli yankılanan şok sarmalından kaçış başlar.
Seçilmiş çekimler ve seslerle gösterilen, ustaca kurgulanan ve ardından siyaha kesilen saldırı olayları, Mia için olduğu kadar izleyici için de belirsizdir. Mia, En azından fiziksel olarak tek parça halinde hayattadır. Zihni hem anıların, hem de yeniden canlandırmanın devreye girdiği ya da kaybolduğu bir yerdir. Çünkü yaşadığı olayın bazı yerleri siyah olduğu kadar boştur da. Yeni bir dünyaya ve yeni bir Paris’e doğru itilen Mia, diğer kurtulanlarla ve ayrıca hayatta kalamayan kurbanların yakınlarıyla yavaş yavaş karşılaşarak bu kayıp yapboz parçalarını birleştirmeye başlar. Bunlardan en önemlisi ve mutlaka bulmak istediği kişi, saldırı anında elini tutan, ona sarılan ve Paris’te kaçak olarak çalışan Senegalli genç bir erkek garsondur. Mia bu genci ararken ışıltılı Paris’in öteki yüzünü gettoları, göçmen mahallerini, tutunmaya çalışan sürekli polisten kaçan göçmenlerin dünyasını görür.
“Paris Hatıraları” size, ölüm-kalım anında hiç tanımadığımız, farklı sosyo-ekonomik sınıflardan olduğunuz, belki de normal şartlarda selam bile vermeyeceğiniz insanlarla hayatın son saniyesini paylaşmanın, hayatta kalabilme umudunun ve o an birinin elinizi tutmasından aldığınız güven ve rahatlama hissinin ne demek olduğunu etkili bir şekilde geçiriyor: “Elimi tuttuğun için teşekkür ederim.”
(16 Temmuz 2023)
Semra Güzel Korver