Gün Işığı Umudu ile Gecenin İçinden Geçenler

Panah Panahi’nin yönetmenliğini yaptığı ‘Yola Devam / Jaddeh Khaki’ bir yol hikâyesini konu alıyor. Feleğin çemberinden geçen bir çekirdek aile kendi aralarındaki ilişkiler gibi engebeli kırsalda yolculuk etmektedir. 6 yaşındaki küçük kardeş tüm saflığı ile arabanın içinde cıvıldarken, anne baba ve 20 yaşlarındaki büyük oğul temkinli suskunluklarını sürdürür. Küçük çocuğun yanında havadan sudan konuşulur ama dert büyüktür. Araba İran’ın kuzeybatısındaki Türkiye sınırına doğru yol alırken ailenin sırrı yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar.

Yönetmenin soyadından Cafer Panahi’nin akrabası olduğunu düşündüğünüzde yanılmadınız. Geçtiğimiz yıl Cannes’da dünya prömiyerini yapmış filmin yaratıcısı İranlı ustanın 38 yaşındaki oğlu. Rejim tarafından ev hapsine mahkum edilen, yurt dışına çıkması yasaklanan Cafer Panahi’nin sabit planlar üzerinden ilerleyen daha ciddi görünümlü sinemasından farklı olarak hayatı kederi ve coşkusuyla kucaklayan bir filme imza atmış genç Panahi. Oğullarının kanun dışı yollardan ülke dışına çıkabilmesi için varını yoğunu gözden çıkarmış ailenin bireyleri, hüzün ve mizahın birbirini dengelediği bir yolculukta yaşama tutunuyor. Sosyoloji okumuş büyük oğlan Ferit ise düşünceli. Gün Işığı umudu ile gecenin içinden geçen, Panah’ın içinde olduğu genç kuşaklar daha iyi bir ülke ve daha iyi bir hayat için mücadele etmiş ve ellerinde yalnızca hayal kırıklığı kalmıştır. Oğul Ferit de bir çok arkadaşı gibi ülkesinin mevcut durumundan ümitsiz geleceğini yabancı diyarlarda kurma arzusundadır. Geride bıraktığı ailesi veda vakti gelmiş olsa da ayrılık hüznünü içlerine atıp yaşamaya devam edeceklerdir. Yolculuk sırasında Schubert’in hüzünlü andantinosuna (la majör 20. No’lu piyano sonatı, ikinci bölüm) Farsi popüler ezgiler karışır. Araba içinde İslam Devrimi öncesinin şen şakrak popüler şarkıları ile dans edilir, kaybın acısı yaşam enerjisi ile giderilmeye çalışılır.

‘Yola Devam’ küçük boyutu içinde kalplere gönüllere seslenen bir büyük film. İran sinema geleneğinin, genç Panahi’nin ustası Kiarostami’nin ve de onların izini sürmüş Nuri Bilge Ceylan külliyatının etkisini hissedebiliyorsunuz filmde. Oğul Panahi’nin Ceylan’ın ‘Kış Uykusu’nda kullanmış olduğu Schubert ezgisini kullanmayı tercihi bu açıdan anlamlı. Bir sohbet esnasında annesinin sorusu üzerine Ferit sinema tarihinin en büyük filmi olarak gördüğü eşsiz Kubrick başyapıtı ‘2001’in Zen huzurundan ve onun hayata bakışını değiştirdiğinden söz ediyor. Ferit karakteriyle kendi duygularını açığa vuran Panahi, kamp yerinde baba oğulun astronot misali gökyüzüne yıldızlar alemine yükseldiği fantastik sekans ile hislerine görsel bir karşılık sunmayı da ihmal etmiyor.

Daha fazla dramatik hale getirmemek için veda faslını çok uzak tek planda çeken sinemacı, ailenin doğanın içinde eridiği güzelim sekansta sinemacı kumaşının altını çiziyor. Ağlamayı susturmak için gülen karakterler eve dönüş yolunda şarkılara sığınıyor, devrim sonrasında İran’ı terk etmek zorunda kalmış şarkıcıların ezgileri ile avunmaya çalışıyor. Annenin gözyaşları, babanın acı mizahı ailenin en küçüğünün çocuksu coşkusuna karışırken, biz izleyiciler boğazımızda düğümlenmiş bir hıçkırık ile ayrılıyoruz sinema salonundan.

(03 Haziran 2022)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com