İşler Çığırından Çıktı

Martin Scorsese, Marvel izlencelerini bir eğlence parkında vakit geçirmeye benzetiyor. Auteur sinemacıya katılmamak mümkün değil. Ancak yaşadığımız yüzyılda dev Amerikan sinema endüstrisinin Marvel seri filmleri sayesinde çarkları döndürdüğü gerçeğini kabûl etmek gerekiyor. Nitekim pandemi nedeniyle izleyici kaybeden ülkemiz sinema salonları dijital teknolojideki baş döndürücü gelişmeyi takiben neredeyse seri imalata geçen Marvel stüdyo ürünlerini tüm dünyada olduğu gibi çoklu salonlarda programlama yoluna gidiyor. Ağırlıklı olarak 15 – 25 yaş aralığındaki genç izleyiciyi cezbeden bu yapımlar endüstrinin dünya çapında ayakta kalmasını sağlarken sinema evrenine ilginç sürprizler sunmuyor da değil. Sözgelimi, Amerikan popüler kültürünün gözde figürlerinden Batman’in Matt Reeves’in yönettiği son versiyonu (The Batman) bu tür aksiyon filmlerine mesafeli duranlar için başarılı bir kara film denemesi olarak beğenimizi kazanan örneklerden biriydi.

Keza, biraz da Benedict Cumberbatch ve Tilda Swinton gibi çağımızın iki eşsiz oyuncusu hatırına izlediğim 2016 yapımı ‘Doctor Strange’ felsefi dokunuşlarıyla biz eleştirmenlerden olumlu not almıştı. Marvel evreninin yan karakterlerinden biri olarak egosu tavan yapmış bu kibirli cerrah ölümcül bir kaza sonrası maharetli parmaklarını kullanamaz hale gelişinden sonra kapısını çaldığı ruhani ustası kadim büyücünün mistik eğitimi ile yepyeni güçler kazanıyor ve evrene bakışı değişiyordu. Her şeyin maddesel evrenden olmadığını içselleştiren doktorumuz daha sonra ‘Örümcek Adam’ serisinin son sürümüne (‘Örümcek Adam: Eve Dönüş Yok / Spider Man: No Way Home) konuk oluyor, ait olduğu evreni sonsuz çoklu evrenin sınırsız tehlikelerinden korumak için mücadelesini sürdürüyordu.

Yeni gösterime giren ‘Doktor Strange Çoklu Evren Çılgınlığında / Doctor Strange in the Multiverse of Madness’ adından payını almış, işlerin çığırından çıktığı bir devam filmi. Doktorumuzun taze versiyon Örümcek Adam’ın başını beladan kurtarmak isterken uyguladığı büyünün yoldan çıkması ile çoklu evrenin kapılarının açıldığını ve bunun başka evrenlerdeki karanlık güçlerin istilasına davet anlamına geldiğini seriyi takip edenler hatırlayacaktır. Bu süreçte, Tanrılar kadar güçlü Scarlet Witch çoklu evrende gezme kabiliyeti olan America Chavez’in gücünü ele geçirmek için Strange’in evrenine inince, eski doktor şimdinin yetenekli büyücüsü edinilmiş güçlerini devreye sokarak evrenler düzenini korumayı misyon ediniyor bir kez daha. Hikâye kısaca böyle ancak şeytan yelpaze misali açılan ayrıntılarda gizli yine. Seyir zevkini bozmamak için detaylara girmeden çılgın bir tempo ile akan bu gösterişli macerayı geniş perdede izlemeniz gerektiğini hatırlatalım.

İlk filmin yönetmeni Scott Dericksson bu yeni serüveni türün deneyimli ismi Sam Raimi’ye emanet etmiş. Filmin kızıl iblisi Scarlet’i ve onun farklı bir evrende yarattığı iki erkek çocuk annesi Wanda’yı son dönemin parlayan isimlerinden Elizabeth Olsen, özel güçlere sahip America’yı ise genç oyuncu Xochitl Gomez canlandırıyor. Bu arada, Marvel evrenine yeni ufuklar açan çoklu evren geçişleri sayesinde Avengers serisinin farklı süper kahramanlarının (adlarını vermeyelim, sürpriz olsun) öyküyü ziyaret etmesi unutulmamış. Lakin deli tempolu filmin tartışmasız baskın karakterinin CGI teknolojisi olduğunun altını çizmekte yarar var. Bu defa Uzak Doğu felsefesi kırıntılarına pek rastlayamayacaksınız ancak çoklu evrenin bilinçaltına açılan pencereleri olan rüyalarda gezerlik ya da biri animasyon olan farklı evren turları ile eğlenebilir, yönetmen Raimi’nin zanaatini konuşturduğu dehşet portföyünden taşıdığı tek gözlü canavar ahtapottan uzayda uçuşan iblis ruhlara, rüyalara musallat olan deforme bedenler ile envai çeşit karanlık yaratıkların üstünüze üstünüze geldiği korku tünellerinde gezinebilirsiniz. Marvel evreninde yeni bir perde açan bu ürkütücü aksiyon serinin hızlı takipçilerini memnun edecek mi, hep birlikte göreceğiz.

(07 Mayıs 2022)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com