Şiddet içeren filmleri sevmiyorum. Hele de sosyal mesaj vermek amacıyla iki parlak cümlenin ardına sığınanları… Adı güzel, “Barut Kokteyli” (Gunpowder Milkshake), görüntüleri, oyuncuları da adına uygun. Ama o kadar!
Moda denilen şey, geçmiştekileri yine yeniden gündeme getirmekse, Yeşilçam filmleri dünya sinemasının rehberi olacak demektir. Vurdulu kırdılı denirdi -şimdi aksiyon aldı yerini- filmlerde “esas oğlan” asla vurulmaz, yaralanmaz, ölmezdi. Cüneyt Arkın’ı anımsadınız değil mi? Onlarca mermi (veya ok) yer, düşmez; hatta o haliyle boğuşmayı sürdürürdü. Onlarca “düşman”, bazen tek hamlede saf dışı kalırdı. Çocuktuk, hoşumuza giderdi, ama sinemadan çıktıktan sonra arkadaşlarımıza anlatırken kahkahalarla gülerdik. Hayatın gerçeklerine aykırıydı. …bir de tabancasının mermisi asla bitmezdi. Saymaya yetişemezdik…
Barut Kokteyli, benzer Yeşilçam filmlerinin günümüz teknolojisiyle yeniden çevrimi gibi… aradaki fark Cüneyt Arkın değil, Karen Gillan ile Lena Headey olması…
Siyasetçilerin ağzından düşmeyen Z kuşağı, hayatı televizyonlardan öğrenen, okumayan ama (Uğur Mumcu’nun savsözüyle) “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan” gençler… Barut Kokteyli’nde de kütüphane bir silah deposu… Dolayısıyla kitabı suç unsuru olarak gösteren 12 Eylül yöneticilerini aklıyor bu açıdan. Bir de “suç örgütü” lideri, dört kızı olduğu ve onları anlamadığı (oysa basit diye tanımladığı tek oğluyla çok iyi anlaşıyormuş öldürülmeseymiş) için kendisini feminist olarak tanıtıyor esas kıza… Kütüphaneciler, kan gölüne çevrilmesine imkân tanıyor ama küfredilmesine karşı çıkıyor…
Sonuç olarak Z kuşağı büyükleriyle izlerse hem babalarının, dedelerinin (her ne kadar feminist sosu olsa da kadınların izlemek isteyeceğini sanmıyorum) anılarını canlandırmak ve gülmek için bir fırsata dönüştürebilir.
Barut Kokteyli (Gunpowder Milkshake)
Sosyal soslu aksiyon…
Yönetmen: Navot Papushado
Oyuncular: Karen Gillan, Lena Headey, Angela Bassett, Michelle Yeoh, Carla Gugino…
20 Ağustos’tan başlayarak gösterimde…
(16 Ağustos 2021)
Korkut Akın