Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):
Telefonları ile dikey hareketli görüntü çekip sosyal medyada paylaşan sinema sektörü mensuplarını alenen kınıyorum. Yatay hareketli görüntüyü koruması gereken önde gelen kullanıcılar sinema sektörü insanlarıdır. Vatandaş bu furyada korkarım dikey hareketli görüntüye iyice alışacak, yatay hareketli görüntülü filmleri yadırgamaya başlayacak ve filmleri de dikey perdelerde, dikey görüntüyle izlemeyi talep etmeye başlayacak. Hareketli görüntülerinizi ve naklen yayınlarınızı yatay çerçeveyle yapmaya özen gösterin, özen gösterin, özen gösterin. Dikey görüntülü paylaşımlara beğeni koymayın, beğeni koymayın, beğeni koymayın. (27 Şubat 2019)
Atilla İlhan’ın “Ben sana mecburum” dizesinde sanki İstanbul’un da payı var gibime geliyor. Genelde İstanbul’u terk edip, Anadolu’nun bağrına doğru yelken açanlar giderlerken hep “Artık İstanbul’da yaşanmaz, trafik, kargaşa, kaos, vs., vs.” diyerek gidiyorlar; sonra bir bakıyorsun her yıl birkaç kez İstanbul’a gelmeden yapamıyorlar. O nedenle Atilla İlhan’ın “Ben sana mecburum” dizesinde sanki İstanbul’un da payı var gibime geliyor. (27 Şubat 2019)
Sadık Aslan’ın “Soğuktu ve Kar Yağıyordu” adlı romanı Dorlion Yayınevi tarafından satışa sunulmuş. Tanıtımında geçen, “İnce ince kar yağıyordu Ankara’ya. Sanki kar, bütün kötülükleri ve karanlıkları beyaza dönüştürmeye çalışıyor da Ankara direniyordu buna.” paragrafı, bir müziksevere doğal olarak Cem Adrian’ın “Kar yağmış yollara, örtülmüş izler… Sen yoksun ya, böyle ıssız Ankara, sensiz Ankara.” dizelerini; bir sinemasevere de doğal olarak Engin Ayça’nın 1990 yılı yapımı, başrollerini Türkan Şoray ve Ekrem Bora’nın paylaştığı o güzel “Soğuktu ve Yağmur Çiseliyordu” filmini hatırlatıyor. Roman, adının ilhamını… (28 Şubat 2019)
“Bir Yıldız Doğuyor”un yeniden gösterime girmesine bakarsak Oscar rüzgârı diyeceğim ama değil, çünkü eski zamanların nitelemesiyle sinema sezonunun tam ortasında, filmlerin hafta bulmakta göbeklerinin çatladığı zaman aralığında, bizimkiler “Müslüm” ve “Aslı Gibidir” de, yeniden vizyona girdi. Her halükârda neşesini bozmayan; iyi günde, kötü günde vur patlasın, çal oynasın televizyonu Flash TV.nin de kapandığı göz önüne alınırsa, görüntü sektöründe bu durum pek hayra alamet değil sanki. (02 Mart 2019)
Bir Varlık Hikâyesi: İhtiyarlara Yer Yok: Siz siz olun, biriktirdiğiniz dönüşüm malzemelerini caddedeki geri dönüşüm kumbarasına götürmek için evden çıktığınızda, önce malzemeleri atın, sonra alışveriş yapın. Bendeniz hata ettim, önce iki yufka aldım. Görenlerden “çöp biriktiren amca” damgasını yememek için, elimdeki şeffaf geri dönüşüm torbasını, yufkaların bulunduğu torba ile kamufle ettim. Sonra gittim, dalgınlıkla hepsini birden geri dönüşüm kutusuna bir güzel attım. Eve dönüşte baktım elimde yufka torbası yok, geri döndüm kumbaraya baktım. Yufka torbam dipte yatıyor, alamadım tabi ki. Hanımın menfi iltifatlarına muhatap olmamak için tekrar gidip iki yufka daha aldım. Dolayısıyla iki yufkaya dört yufka parası ödemiş oldum. Bunlar hep varlıktan oluyor ve tam burada o efsane tweeti akla getiriyor. Toplu taşıma vasıtalarında yer vermiyorlar diye gençlere sitem eden ihtiyarların, varlık kuyruğunda saatlerce bekleyebilmeleri de tanrının bir mucizesi olsa gerek. (02 Mart 2019)
Bir sosyal medya kullanıcısı çok güzel yazmış. Yatırımlar, paramızın 6 sıfırlı zamanındaki 20, 25 katrilyonlarla ifade edilirken, patatesin fiyatı günümüzdeki 6 sıfırsız 2, 3 liralarla telâfuz ediliyor diye. Eee çok doğrudur; İzmir’de belediyenin yaptığı ulaşım “zam”ları, İstanbul’a gelirken yolda gelirken değişime uğrayıp “fiyat ayarlaması” olmuyor mu? Cumhuriyetin ilk yıllarında kazma, kürekle yapılan yolların, günümüzde devasa iş makineleriyle yapılan yollarla mukayese edilmesi gibi. Vatandaş yemiyor yani… 15 liralık patlıcanı. Gidip tanzim satışından alıyor. (03 Mart 2019)
Yaşlılıkta da bir hikmet var, bazen işe yarıyor. TRT Müzik’te yayınlanan “Yeşilçam’dan Şarkılar” programında “Ben gamlı hazan sense bahar, dinle de vazgeç” şarkısının, Cüneyt Arkın ve Fatma Belgen’in oynadığı Erman Film yapımı “Alın Yazısı” adlı filmin şarkısı olduğu şeklinde ifade edildi. Oysa film 1972 yılı yapımı, şarkı ise Melahat Pars tarafından 1950’lerde bestelenmiş. Program yapanların, hele hele TRT.de program yapanların biraz araştırma yapmalarında ve daha dikkatli davranmalarında fayda var. (03 Mart 2019)
Zaman açısından ileride gibi görünüyoruz ama bizden öncekilerin şarkılarını, türkülerini söylediğimize; şiirlerini, romanlarını, hikâyelerini okuduğumuza göre bir bakıma onlardan ve o zamanlardan gerideyiz. (09 Mart 2019)
Hayatın içinden, ayniyle vaki, taze bir hikâye: Siz yine 25 kuruşluk poşete yatın kalkın dua edin. Malkara Can Güler Peynir Helvacısı’ndan peynir helvamı aldıktan sonra karşısındaki ünlü Vefa Bozacısı’ndan da 1 kilo boza alayım dedim. Kasadarın tepesindeki listede yazan 15 TL.yi tezgâha koydum. Kasadar “18 lira.” dedi. Tepeyi işaret ettim, “Orada 15 yazıyor.” dedim. “Evden kap getirirseniz öyle.” diye soğuk soğuk cevap verdi. Matematiksel hesaba göre, ünlü Vefa Bozacısı plastik kabı 200 gram bozaya satıyor. Geri götürüp 3 liramın iadesini talep etsem mi? Acaba? Siz yine 25 kuruşluk poşete yatın kalkın dua edin. (11 Mart 2019)
Sinema Yazarı vasfını haiz arkadaşlar her halükârda sinema salonunda film seyrini teşvik etmeli. Devran döndü, zaman değişti. Gönül, mısır hışırtısı ve telefon ışıltısı olmadan film izlemek istiyor ama öyle de olsa film seyrinde öncelik büyük perdeli sinema salonlarının olmalı. Evde yüksek teknoloji ekranlı TV.lerde Netflix ve diğer dijital imkânlarla film izlemeye öncelik veren yazar arkadaşların unvanlarını da dijitalleştirip Netflix Yazarı, Dijital Yazar, vs. gibi değiştirmeli. (12 Mart 2019)
(23 Ocak 2020)
Sadi Çilingir