Omar ve Biz

Maryna Er Gorbach ile Mehmet Bahadır Er’in yönettiği ve Cem Bender, Taj Sher Yakub, Menderes Samancılar ile Hala Alsayaneh’in oynadığı Omar ve Biz (Omar and Us), önümüzdeki aylarda CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Protim Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
İsmet sınır görevi yaptıktan sonra emekli olmuş bir askerdir. İletişim kurmakta zorlandığı için oğlu Kemal kendisinden kaçarak Amerika’ya gitmiştir. Karısı Fetihe de oğlunun yanına gitmek istemektedir. Türkiye – Yunanistan sınırındaki bir sitede yaşayan İsmet, komşusu Sabri’nin hayatını kurtaran iki göçmeni evinde misafir etmeye başlamasıyla kendisini hiç beklemediği olaylar içinde bulur.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Trailer
  • IMDb

Omar ve Biz yazısına devam et

Müslüm Baba

Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):

Elinde “Müslüm” filminin afişi ile “Roma” filmine giren bir sinemasever gördüyseniz şaşırmayın; O benim. (Nişantaşı City’s’de gişede isteyene “Müslüm” filminin afişi ücretsız veriliyor.) (16 Aralık 2018)

Leb demeden leblebiyi anladığımız gibi arada fın demeden fındığı, fıs demeden fıstığı da anlayalım ki anlama kabiliyetimiz artsın. Malum ekonomi ile ilgili bir toplantıda konuşulurken birden ana muhalefet liderine giydirme yapılabiliyor; kel alaka bağlantıyı anlamakta güçlük çekebiliyoruz. (24 Aralık 2018)

Yılın en iyileri listesi yapmanın arkasında gizli bir “ben bu işi iyi bilirim” övünmesi var. -gibi geliyor bana- Samimi bir kanaat -tir bu- (26 Aralık 2018)

“Robert De Niro olsa beğenirdiniz ama bu Sadi De Çilingir.” (Son zamanlarda sos medyada sıkça rastladığımız cümleye Robert ve “bizzat şahsen kendimi” uyguladım.) (28 Aralık 2018)

Vallahi benim cahil kafam paralı poşet meselesini, bastır 25 kuruşu, rahat rahat çevreyi kirlet olarak algılıyor. Konuya en iyi çözümü “Marketler naylon poşet yerine ücretsiz bez poşet versin” diyerek, hem cinsim ve hem yaşıtım, 70’lik bir delikanlı önerdi. Öyle yapın veya yaptırın. (02 Ocak 2019)

25 kuruşluk poşetin 15 kuruşunun vergi olmasının ve paralı otoyolların verdiği ilhamla, al sana uçuk bir öneri: Yaya trafiğinin yoğun olduğu caddelerde otokaldırım uygulaması yapın. Cadde başına ve çıkına kumbara koyun. Buralarda yürümek isteyenlerden para alın. Parası olmayan benim vatandaşım da ara sokakları bedava arşınlasın. (02 Ocak 2019)

Müsbet veya menfi, hayatı olduğu gibi kabûl etmek lâzım. Zaman değişiyor, yeniler geldikçe eskiyor, uzaklaşıyor ve öteleniyoruz, her şeyden. Kısa film festivalinin başlangıcında birkaç kez danışmışladı, sonra 2 kez jüri üyesi yaptılar, bir-iki yıldır bilgi bile göndermiyorlar. Müsbet veya menfi, hayatı olduğu gibi kabûl etmek lâzım. (04 Ocak 2019)

Meselenin bir de şu tarafı var: 25 kuruşa sattığınız poşetin yine çevreye atılmayacağının garantisi var mı? Bence -kasaya koyacağınıza- bastırın 15 kuruşu o poşeti geri alın, dönüştürüp vatandaşa yeniden çakarsınız.(*)
(*) Hiç kullanmadığım bu zarif kelimeyi haberlerden aldım. (06 Ocak 2019)

Üzerimde alışveriş için tek torba bulundurduğumdan alışverişlerimi azar azar yapmaya başladım. Atıyorum, 1 kilo patates, 2 kilo hıyar, 3 kilo domates, 4 kilo muz, 5 kilo portakal alacağıma torbamda fazla yer kaplamasın diye hepsinden yarımşar kilo alıyorum. Marketlerin bir miktar zararı olacak mı ne? (06 Ocak 2019)

Kanyon’a giriyorum, güvenlik görevlisine “Yeni yılınız kutlu olsun.” dedim, tuhaf tuhaf baktı. Bir haftalık gecikme ile kutladığımdan dalga geçiyorum sandı herhalde. Hemen durumu kurtardım, ekledim: “Geç olsun, güç olmasın.” Güldü. (07 Ocak 2019)

Metronun yürüyen merdiveninin başında “Sağ tarafta bekleyiniz – Stand on the right.” yazıyor; 2 saattir bekliyorum bir şey olduğu yok, ne yapmamı önerirsiniz? (Bu işin esprisi) Adı üzerinde, “yürüyen merdiven”, yaya trafiğini hızlandırsın diye yapılmış. Vatandaşı niye beklemeye teşvik ediyorsun? “Yürü, yürümekle yollar aşınmaz.” de; ne bileyim “Yürü ya kulum.” de. En iyisi “Soldan ilerleyiniz.” de. Sağda durma, yerinde sayma yani. (07 Ocak 2019)

Bugünkü alışverişlerimi sırasıyla bozacıdan, balıkçıdan, manavdan ve marketten yaptım. Sırasıyla bozacı, balıkçı, manav poşet parası almadı, market alamadı, çünkü vermedim. Sırasıyla bozacıya kuru fasulye, nohut; balıkçıya pirinç, mercimek; manava un, şeker satmasını önereceğim ve bundan sonra alışverişlerimi oralardan yapacağım. Heeey market, duy bunu. (07 Ocak 2019)

69 yaşımın kanaatine göre, doğrusu toplu taşıma vasıtalarında yaşlılara değil de, yorgun, hasta ve güçsüzlere yer verilmelidir. Her seferinde, şahsıma yer veren gençler gücenmesin diye oturduğumu itiraf ederim (09 Ocak 2019)

Müjde, müjde. Paralı poşet uygulamasında vatandaş lehine çözümü buldum. Manav reyonundan 4 domates, 3 ücretsiz poşet aldım. Fotoğrafta görüldüğü gibi birine domatesleri, birine çay paketini, diğerine ay çekirdeği, beyaz peynir ve çikolatayı koydum. Salına salına eve geldim. Vermeyeceğim o 10+15=25 kuruşu. (Poşetleri çöpe değil, caddedeki geri dönüşüm kutusuna atıyorum.) (09 Ocak 2019)

Robin Hood = Errol Flynn, Kevin Costner, Cary Elwes, Russell Crowe, Brian Blessed, Taron Egerton. Herkesin Robin Hood’u kendine, benimki Kevin Costner. (12 Ocak 2019)

Çalışırken arada “Tarkan: Viking Kanı”na göz atıyorum, Kırmızı boya ile yapılan kan görüntüleri, sakıncalı bulunduğundan flulaştırılmış olarak gösteriliyor. Araya reklamlar girdi. Şampuan reklamında “kırık yok” yazısı “kirik yok” şeklinde seslendirilmiş. Öyle anlaşılıyor ki Türkçemizin katledilmesinde herhangi bir sakınca görülmüyor. Bözmeyin mörelinizi, verdir buyuklerimizin bır bıldıgı. (12 Ocak 2019)

(26 Eylül 2019)

Sadi Çilingir

sadicilingir@sadibey.com

Aras Bulut İynemli ve Nisa Sofiya Aksongur Seyirciyi Gözyaşlarına Boğacak

Mehmet Ada Öztekin’in yönettiği, Aras Bulut İynemli ve Nisa Sofiya Aksongur dışında İlker Aksum, Mesut Akusta, Yıldıray Şahinler, Yurdaer Okur, Sarp Akkaya, Deniz Baysal, Deniz Celiloğlu ve Celile Toyon gibi önemli isimlerden oluşan kadroya sahip 7. Koğuştaki Mucize filminin tanıtımları seyirciyi daha filmi görmeden duygulandırdı. Sosyal medyadan çok fazla yorum alan filmde baba kız Memo ve Ova’nın karşılıklı sahneleri izleyenlerin boğazında yumru oluşturuyor.

Engelsiz Filmler Festivali’nde Geleceğin Sinemacılarına Özel Program

Engelsiz Filmler Festivali, çocukların sanatsal üretimlerini teşvik etmek amacıyla “Çocuklar İçin” seçkisiyle, 7. yılında da minik sinemaseverleri ağırlıyor. Minik sinemaseverlerin olduğu kadar yetişkinlerin de ilgisini çekecek “Çocuklar İçin” seçkisinde bu yıl 3 animasyon film yer alıyor. Küçük Kardeşim Mirai (Mirai no Mirai), Corgi: Kraliyet Afacanları (The Queen’s Corgi) ve Uçan Halı ve Kayıp Elmas (Up and Away) adlı filmler çocukların beğenisine sunulacak.

Engelsiz Filmler Festivali’nde Geleceğin Sinemacılarına Özel Program yazısına devam et

Altın Koza Türkiye’de Cinsiyet Eşitliğini Sağlamak İçin 5050 × 2020 Kampanyasını İmzalayan İlk Festival Oldu

Bu yıl 23 – 29 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek olan 26. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali yerel basın toplantısı, 18 Eylül’de Adana’da gerçekleşti. Toplantıya, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Genel Sekreter Yardımcısı Türkan Eşli, festival direktörü Kadir Beycioğlu ile yürütme kurulu üyeleri Menderes Samancılar, Timur Savcı ve Nebil Özgentürk katıldı. Festival programının ve yeniliklerin anlatıldığı toplantıda, Türkiye’de cinsiyet eşitliğini sağlamak amacıyla 5050 × 2020 Kampanyası’nı imzalayan ilk festivalin Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali olduğu da duyuruldu.

Altın Koza Türkiye’de Cinsiyet Eşitliğini Sağlamak İçin 5050 × 2020 Kampanyasını İmzalayan İlk Festival Oldu yazısına devam et

Beyoğlu’nun İzbe Sokaklarında Yoksul Yapayalnız Ölen Bir Sinemacı; Orhon Murat Arıburnu

Beyoğlu Belediye Başkanlığı seçim kampanyasını yaptığım günlerde, Berlin’den bir arkadaşım telefon etti. İstanbul’a dönen kız kardeşi için bir iş bulmamı rica ediyordu. Ben de kıza bizim kampanya da çalışması için iş verdim. İşlerimizin yoğunluğu nedeni ile kızın nerede ve kiminle yaşadığını sormamıştım. Bir gece evlerimize dağılma saati gelince kızın hâlâ ofiste olduğunu gördüm. “Sen niçin hâlâ buradasın?” diye sorunca “Merak etmeyin evim çok yakın. Yaşlı bir tanıdığımızın evinde kalıyorum.” dedi. Balo sokaktaki ofisimiz Beyoğlu’nunun gece hayatının en canlı ve tehlikeli bölgesindeydi. Bir genç kız için bu saatlerde bu sokaklar her türlü “tehlike” demekti. “Haydi seni evine bırakalım.” dedim.

Balo Sokaktan çıkıp kızın rehberliğinde Sadri Alışık sokağına girdik. Karakolun (Ekipler Amirliği) karşısındaki Anadolu Sokağına saptık. Eski bir binanın ikinci katına girince kıza veda etmek istedim, ama O “içeri girin size bir meslektaşınızı tanıştıracağım.” dedi. Kız elindeki anahtarla kapıyı açınca önce kesif bir kokuyla irkildim. İçeri girdiğimizde ise içler acısı bir sefaletle karşılaştım. Salon da açık bir televizyon karşısında eski bir koltukta oturan kişiyi hemen tanıdım. Dizlerine örtülmüş bir battaniye ile gelenlere hiç aldırmadan gözlerini televizyon ekranına sabitlemiş yaşlı adam Orhon Murat Arıburnu’ydu.

1960’larda Varlık Dergisi’nde şiirlerini okuduğum, bir yığın filmde başrol oynamış ve yönetmiş bir sinema ustasını bu sefaletin ortasında görmek beni dehşete düşürmüştü. Odanın dibindeki sönmüş soba, masanın üzerindeki yemek artıkları ve kurumuş ekmekler, yürek paralayıcı bir görüntüydü.Bu ülkenin en değerli aydınlarından biri olan Orhon Murat Arıburnu dışarıdaki Mart soğuğundan, dizindeki eskimiş bir battaniye ile korunuyordu.

Kız beni tanıştırmadan sobayı yakmaya koyuldu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Şaşkındım. Arıburnu zaten ne bana ne de kıza bakıyordu. Sanki orada yoktuk. Ortamı sindirebilmek, bu hüznü yaşamak bana çok zor geldi ve hemen çıkıp gittim. Bizim kız esasında Bakırköy’deki bir evde kalıyormuş. Mesaimiz uzayınca Arıburnu’nun evinde kalıyormuş. Uzak bir akrabasıymış. Sonra birkaç gün yine konuşmak için gittim. Kendimi tanıttım ama hiç bir ses ve tepki alamadım. Sanırım bir hafta sonra kız koşarak geldi ve acı haberi verdi. İkimiz eve girdiğimizde Orhon Murat Arıburnu’nu ayni koltukta ve geceden açık kalmış televizyona bakarken gördük. Ölmüştü. O yıllarda sadece TRT belli bir saatten sonra yayın yapmadığı için ekran karlı görüntüyle açık kalmıştı. Tarih 11 Nisan 1989’du.

Al eline hançeri
Açılıp açılıp da vur
Bir damla kanım akmaz
Öyle çok kederliyim
Niçin öldüğüm anlaşılmaz / Orhan Murat Arıburnu

(24 Eylül 2019)

Sabahattin Çetin (Sinemacı)

Baba Parası

Selçuk Aydemir’in yönettiği ve Ahmet Kural, Murat Cemcir, Devrim Yakut ile Rasim Öztekin’in oynadığı Baba Parası, 01 Ocak 2020′de CJ Entertainment dağıtımıyla TR 40 33 Productions tarafından vizyona çıkarıldı.
Ülkenin en zengin insanının gayri meşru çocukları, babalarının ölümü üzerine büyük bir servete konar. Birbirinden farklı karaktere, kültüre, yaşam tarzına sahip olan kardeşler, kendilerine düşen payı almak için harekete geçtiklerinde beklenmedik bir durumla karşı karşıya kalırlar. Kardeşler, yasal mirasçı olmalarına rağmen, mirasın tamamına sadece birisi, en kötü huylu olanı sahip olabilecektir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Baba Parası yazısına devam et

Sevgili Sadi’yi Bekleyen Filmler

Sinema sitemizin kurucusu değerli dostum Sadi Çilingir bizleri çok korkuttu. Bayram tatilinin hemen ertesinde beklenmedik bir rahatsızlıkla hastaneye kaldırıldı. Onun tekrar aramıza dönmesi için bir ayı aşkın bir süre tüm sevenleri dualarını esirgemediler. Allah onu bizlere bağışladı. Halen evinde istirahat ederken sinema salonlarına dönmek ve yazılarını hazırlamak için sabırsızlandığını biliyorum.

Bu uzun süreç içinde bir avuç güzel film vizyona girdi. Bazıları halen gösterimini sürdürüyor. Yazımda bu filmlerden söz ediyorum ve kendini daha iyi hissettiğinde izlemesi için sevgili Sadi’ye önermek istiyorum.

Oyuncu yönetmen Louis Garrel’in ikinci yönetmenlik denemesi ‘Sadık Bir Adam / L’Homme Fidèle’ Fransız Yeni Dalgası’nın izinde kadın-erkek ilişkileri ve aşk üçgenleri hakkında arayışlar üzerine ilginç bir çalışma. François Truffaut imzalı 1968 yapımı ‘Çalınmış Buseler / Les Baisers Volés’nin başlangıç bölümüne ince bir atıfla başlıyor film. Paris’in damları üzerinde bir süre kıvrılan kamera görkemli Eyfel kulesini kadraja aldıktan sonra Abel ve Marianne’ın dairelerine sızıyor. Yoğun bir nostalji duygusuyla izlenen bu çağdaş Antoine Doinel öyküsünde, esas belirleyici olan kadınlar. Kırklı yaşların başındaki Marianne, politikacıları olduğu gibi birlikte olduğu erkekleri yönlendirmeyi çok iyi biliyor. Çocukluktan ergenliğe, oradan kadınlığa geçişte doyumsuz telâşıyla güncel genç kadını tanımlıyor Eve. Çağdaş heteroseksüel erkek fantezisinin bir izdüşümü olan Abel ise, kabullenilmiş edilgenliği ile büyümek için kadınlar tarafından yönlendirilmeyi bekliyor.

Halen gösterimi süren, Quentin Tarantino’nun beklenen 9. filmi ‘Bir Zamanlar… Hollywood’da / Once Upon a Time… in Hollywood’ 1969 yılının Hollywood’undan bir kesit aktarıyor. Stüdyo sisteminin iyice çıkmaza girdiği, Vietnam’ın ardından ’68 olayları ile dünyanın çalkalandığı, çiçek çocukları hippilerin gündemde olduğu bir döneme uzanıyoruz. Bu yılları yaşamış olan farklı kuşaklardan izleyiciye derin bir nostalji duygusu yaşatan ilginç yapımda, Tarantino’nun efsane diyalogları ve görsel hakimiyeti, dönemin yeniden yaratılması neredeyse kusursuz. Sinemanın kalbini derinden sarsan, Manson çetesinin Roman Polanski’nin yıldız eşi Sharon Tate ve misafirlerini acımasızca katlettiği yıl 1969. O meşum geceye yaklaşırken gerilimi tırmandırıyor yönetmen. Ama Tarantino bu, ‘Soysuzlar Çetesi / Inglourious Basterds’ın finalinde, Hitler ve adamlarını bir sinema salonunda alevler altında yok ederek tarihin gidişatını değiştirivermişti. Nazilerin ölümcül alev makinası yine devreye giriyor ve yönetmen beklenmedik bir finalle bir kez daha şaşırtıyor izleyicisini. 160 dakikalık uzunluğuna karşın ilgiyle izlenen bu keyifli yapımı, sinefiller ve nostaljik takılanlar kaçırmayacaktır mutlaka. Dennis Hopper’ın (Easy Rider) adını da geçirmek suretiyle dönemin çiçek çocuklarını tümüyle karalayan bir tavır takınmasaydı üstad, daha çok sevecektim bu filmi.

İzlerken Sadi’yi düşündüğüm ve çok beğeneceğini umduğum bir diğer film ‘Elveda Oğlum / So Long, My Son’, Çinli usta Wang Xiaoshuai imzasını taşıyor. ‘80’li yıllardan günümüze Çin toplumunu kasıp kavuran sosyo-ekonomik değişimin insanların hayatlarını nasıl etkilediğini ve nasıl bedbaht ettiğini; devletin ve rejimin ezdiği bireyin dramını hüzünle aktaran üç saat uzunluğunda bir nehir film bu. Her ikisi de bu yıl Berlin Film Festivali’nden ödülle dönen başrol oyuncuları mükemmel. Çağan Irmak imzalı ‘Babam ve Oğlum’dan beri bu denli gözyaşı dökmemiştim.

Sadi’ye öneriler yazımı, halen gösterimde olan bizden bir filmle tamamlamak istiyorum. Değerli sinemacımız Emin Alper’in Berlin’de yarışmış üçüncü uzun metrajı ‘Kız Kardeşler’ sadece ülkemizin değil dünya sinemasının bu yıl içinde ürettiği en iyi filmlerden biri. Bir dağ köyüne sıkışmış bireylerin yoksunluğunu, çaresizliğini, çıkışsızlığını, ağırlıklı olarak bir gece boyunca aktaran Alper’in ‘Tepenin Ardı’ndan sonra bir kez daha kırsal tek mekâna dönüş yaptığı bu yeni eseri her anlamıyla kusursuz. Besleme olarak kasabalı, şehirli evlere gönderilen kızların hikâyesi çok vurucu, ancak beni daha çok etkileyen, zincirlerini kırmak için didinen Veysel’in umutsuz mücadelesi oldu. Bunda, ilk kez izlediğim tiyatro oyuncusu Kayhan Açıkgöz’ün üstün yorumunun büyük katkısı olduğunun altını çizmeliyim. Haklarını yemeyelim, üç kızkardeşi canlandıran kadın oyuncuların her biri (büyükten küçüğe doğru; Cemre Ebuzziya, Ece Yüksel ve Helin Kandemir) gayet başarılı. Alper’in kırsal alanda kadın cinselliğini yaman bir biçimde ele alan incelikli senaryosu ve güçlü diyalogları, Emre Erkmen imzalı görüntüler, Çiçek Kahraman’ın başarılı kurgusu ve iki Yunan bestecinin (Giorgos ve Nikos Papaioannou) yaylılar eşlikli etkileyici müzik çalışmasını da teker teker anmadan geçmeyelim.

(24 Eylül 2019)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Pera Film’den 16. İstanbul Bienali’ne Özel Program: Ansızın Bir Yabancı Belirir

Pera Müzesi, 14 Eylül – 10 Kasım tarihleri arasında, günümüzün en acil konularından ekolojiyi odağına alan Yedinci Kıta başlıklı 16. İstanbul Bienali’ne ev sahipliği yapıyor. Adını, Pasifik Okyanusu’nun ortasındaki devasa atık yığınından alan bu yılki bienal, insanlığın neden olduğu doğal veya kültürel atıklara antropoloji ve arkeolojinin araçlarıyla bakan güncel sanat çalışmalarına yer veriyor. Pera Müzesi film programları ise 16. İstanbul Bienali’nin sanat ve ekoloji arasındaki ilişkiyi tartışmaya açan temasından hareketle Ansızın Bir Yabancı Belirir başlıklı özel bir film gösterim programı sunuyor. Program, 20 Eylül – 10 Kasım tarihlerinde gösterimde olacak.

Pera Film’den 16. İstanbul Bienali’ne Özel Program: Ansızın Bir Yabancı Belirir yazısına devam et

Ankara Duvarları, Engelsiz Filmler Festivali ile Renkleniyor

Yedinci yılında yine bir yeniliğe imza atan Engelsiz Filmler Festivali, mural (duvar resmi) etkinliğini programına ekliyor. Festivalden bir hafta önce yapılacak etkinlikle, Ankara’daki üç farklı binanın duvarı mural sanatı ile renklenecek. Mural Ankara, 26 – 29 Eylül 2019 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Çankaya Belediyesi’nin de destek verdiği etkinlik kapsamında, 26 Eylül Perşembe günü üç mural sanatçısı ve üç aktivist bir araya gelerek, engelli kadınların gündelik hayatlarında sık sık karşılaştıkları sorunlar üzerine konuşacaklar. Sanatçılar, bu toplantıda konuşulanlar üzerinden bir mural fikri oluşturup görsel bir taslak çizecekler.

Ankara Duvarları, Engelsiz Filmler Festivali ile Renkleniyor yazısına devam et

Altın Portakal’dan Selma Güneri ve Ahmet Mekin’e Onur Ödülü

26 Ekim’de başlayacak ve “Öze Dönüş” temasıyla gerçekleşecek 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Onur Ödülleri sahipleri belli oldu. Onur Ödülleri bu yıl; henüz 14 yaşındayken ilk ödülünü Antalya’da alan, böylece festival tarihinin Altın Portakallı en genç oyuncusu olan Selma Güneri’ye ve Düğün’den Selvi Boylum, Al Yazmalım’a, rol aldığı sayısız klasik ile sinemamızın en önemli jönlerinden ve karakter oyuncularından biri olan Ahmet Mekin’e verilecek. Ödüllerini açılış töreninde alacak olan iki usta oyuncu, festival kapsamında Antalyalılara özel bir sohbete de katılacaklar.

Altın Portakal’dan Selma Güneri ve Ahmet Mekin’e Onur Ödülü yazısına devam et

Adana Festivale Hazır; Altın Koza İçin Geri Sayım Başladı

Merakla beklenen ve Türk sinemasının en önemli gündemlerinden birini oluşturan Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’ne sayılı günler kaldı. Bu yıl yaptığı yeniliklerle büyük heyecan ve merak uyandıran festivalde son hazırlıklar tamamlanıyor. Bu yıl belediye başkanı Zeydan Karalar tarafından davet edilen yeni bir ekiple yola çıkan festivalin yeni yürütme kurulunda, Menderes Samancılar, Timur Savcı, Nebil Özgentürk, Kadir Beycioğlu ve İsmail Timuçin yer alıyor. Adanalı sanatçıların ağırlıklı olarak yer aldığı, usta isimlerden oluşan festivalin yeni yürütme kurulu temiz, şeffaf, hiçbir ayrım gözetmeyen, sansürsüz ve özgür bir festival hedefliyor.