Beyoğlu Belediye Başkanlığı seçim kampanyasını yaptığım günlerde, Berlin’den bir arkadaşım telefon etti. İstanbul’a dönen kız kardeşi için bir iş bulmamı rica ediyordu. Ben de kıza bizim kampanya da çalışması için iş verdim. İşlerimizin yoğunluğu nedeni ile kızın nerede ve kiminle yaşadığını sormamıştım. Bir gece evlerimize dağılma saati gelince kızın hâlâ ofiste olduğunu gördüm. “Sen niçin hâlâ buradasın?” diye sorunca “Merak etmeyin evim çok yakın. Yaşlı bir tanıdığımızın evinde kalıyorum.” dedi. Balo sokaktaki ofisimiz Beyoğlu’nunun gece hayatının en canlı ve tehlikeli bölgesindeydi. Bir genç kız için bu saatlerde bu sokaklar her türlü “tehlike” demekti. “Haydi seni evine bırakalım.” dedim.
Balo Sokaktan çıkıp kızın rehberliğinde Sadri Alışık sokağına girdik. Karakolun (Ekipler Amirliği) karşısındaki Anadolu Sokağına saptık. Eski bir binanın ikinci katına girince kıza veda etmek istedim, ama O “içeri girin size bir meslektaşınızı tanıştıracağım.” dedi. Kız elindeki anahtarla kapıyı açınca önce kesif bir kokuyla irkildim. İçeri girdiğimizde ise içler acısı bir sefaletle karşılaştım. Salon da açık bir televizyon karşısında eski bir koltukta oturan kişiyi hemen tanıdım. Dizlerine örtülmüş bir battaniye ile gelenlere hiç aldırmadan gözlerini televizyon ekranına sabitlemiş yaşlı adam Orhon Murat Arıburnu’ydu.
1960’larda Varlık Dergisi’nde şiirlerini okuduğum, bir yığın filmde başrol oynamış ve yönetmiş bir sinema ustasını bu sefaletin ortasında görmek beni dehşete düşürmüştü. Odanın dibindeki sönmüş soba, masanın üzerindeki yemek artıkları ve kurumuş ekmekler, yürek paralayıcı bir görüntüydü.Bu ülkenin en değerli aydınlarından biri olan Orhon Murat Arıburnu dışarıdaki Mart soğuğundan, dizindeki eskimiş bir battaniye ile korunuyordu.
Kız beni tanıştırmadan sobayı yakmaya koyuldu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Şaşkındım. Arıburnu zaten ne bana ne de kıza bakıyordu. Sanki orada yoktuk. Ortamı sindirebilmek, bu hüznü yaşamak bana çok zor geldi ve hemen çıkıp gittim. Bizim kız esasında Bakırköy’deki bir evde kalıyormuş. Mesaimiz uzayınca Arıburnu’nun evinde kalıyormuş. Uzak bir akrabasıymış. Sonra birkaç gün yine konuşmak için gittim. Kendimi tanıttım ama hiç bir ses ve tepki alamadım. Sanırım bir hafta sonra kız koşarak geldi ve acı haberi verdi. İkimiz eve girdiğimizde Orhon Murat Arıburnu’nu ayni koltukta ve geceden açık kalmış televizyona bakarken gördük. Ölmüştü. O yıllarda sadece TRT belli bir saatten sonra yayın yapmadığı için ekran karlı görüntüyle açık kalmıştı. Tarih 11 Nisan 1989’du.
Al eline hançeri
Açılıp açılıp da vur
Bir damla kanım akmaz
Öyle çok kederliyim
Niçin öldüğüm anlaşılmaz / Orhan Murat Arıburnu
(24 Eylül 2019)
Sabahattin Çetin (Sinemacı)