Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):
Hayatın içinden sabah sabah: Pazarcı esnafı kardeşlerimden ricamdır: Sevgili esnaf kardeşim, pazarda mallarınıza tezahürat yaparken lütfen söylemlerinize dikkat edin. Ne o öyle, “Ayşe Kadın 5 liraaa”, “Ayşe Kadın 5 liraaa” veya “Patlıycan ablaaa”, “Patlıycan ablaaa”. Hanımlar alınsa yeridir. “Yeşil Ayşe 5 lira”, ne bileyim “Patlıcaaan” diye bağırın ki kimse alınmasın. Bu vesileyle genelde kahvaltıda yenen küçük kırmızı turptan bahsedeyim. Elma, armut, ayva, şeftali, domates, hıyar gibi meyve ve sebzelerin hiçbirinin kabuğunu tek parça soyamıyorum. Artık küçüklüğünün verdiği narinlikten dolayı fazla özen gösterdiğimden mi bilemiyorum ama sadece küçük kırmızı turpun kabuğunu tek parça soyabiliyorum. O nedenle küçük kırmızı turpa en iyi kabuk soydurma ödülü verilse hak edeceği kanaatindeyim. (20 Mayıs 2018)
Murat Cemcir’e karşı linç kampanyası başlatan fotoğraf hakkındaki kanaatim. Bu fotoğrafı gerekçe gösterenlere konunun hareketli görüntüsünü izlemelerini öneririm. Grup halinde merdivenlerden çıkıyorlar. Uygun yere gelindiğinde görevli grubu durduruyor, dönüyorlar, Murat Cemcir o sırada poz vermek için elini cebine sokuyor fotoğraf tam o anda çekiliyor. Yanlış anlaşılacak bu fotoğrafın yayınlanması doğru değil. Ayrıca Bennu Yıldırımlar’ın mütevazı davranıp kendi isteğiyle arka tarafta durmadığını ne biliyorsunuz? Keza Yıldırımlar’ın sol tarafını kapatan Özay Fecht’i görmüyor musunuz? Araya bir de espri sıkıştırayım: Murat Cemcir’in ensesinde de gözü mü var sanıyorsunuz, Yıldırımlar’ın arkasında kaldığını görmemiş olamaz mı? Bütün bu yazdıklarımın üzerine Cemcir’in o sırada erkek oyuncu ödülüne aday gösterildiği bilgisini haiz olduğunu eklersek, sinemanın mabedi denilen o yer ve zamanda insana adını sorsanız hatırlayamaz. Yapmayın böyle, gençlerin önünü kesmeyin. (20 Mayıs 2018)
“Hıçkırık nasıl geçer?” bilgisini almak için tesadüfen sabah.com.tr’ye girdim. El insaf, sorunun cevabını 16 parçaya ayırmışlar, hepsini okuyorsunuz, sonunda doktora gidilmesini öneriyorlar. Bu kadar ünlü markaların web sitelerinin böyle oyunlara başvurması okura hizmetten çok tıklamaya hizmet ettiklerini gösteriyor ve markalarına büyük zarar veriyor. Mütevazı olmayayım, girin adı sanı pek bilinmeyen sadibey.com’a, bir tane haber bölünmesi, bir tane reklam görün, dönün bana tıklayın. Arada sırada görünenler karşılıklı barter anlaşması ve beğenilen etkinliklere destek verme girişimidir ve herhangi bir maddi getirisi yoktur. (20 Mayıs 2018)
Yanımda oturan gencin müzik bilgisini çaktırmadan kontrol edeyim dedim, “Kadiiifeden kâsesi…” diye kısık sesle mırıldandım. Hemen “‘Kadifeden kesesi’ amca, kâsesi değil.” dedi. Sınavdan geçti netekim, ancak benim bu yaşa kadar bu güzelim türküyü niye yanlış bildiğime akıl erdirememiştir. Kadifeden kısası… (25 Mayıs 2018)
Asansörden çıktık, “Buradan sağa döneceğiz.” dedim. “Emin misin?” diye sordu. Espriyi yakalamışım, fırsatı kaçırır mıyım, “İlahi hanım, 37 yıllık adamının adını bilmiyor musun?” dedim. Neyse ki kızmadı, güldü. (25 Mayıs 2018)
“Döner?” dedik, “Çakır Ali.” dediler. Pilav üstü döner söyledim. “Yok abi, sade döner olur bizde.” dediler. Demek ki Since 1957’den beri müşteriler döner dükkanında pilav üstü döner yiyemiyor. Oradan markete geçtim, kırmızı mercimek alayım dedim, menşeine baktım, Kanada yazıyor. Minibüse bindim. Delikanlı makineye kartını gösterdi, makine “Yetersiz bakiye.” dedi. Ceplerini karıştırdı, “185 kuruşum var abi.” dedi. Şoför kızdı, “Hiç vermesen daha iyi kardeşim.” diye azarladı. Bu sefer ben kızdım, para uzattım, “Al şunu.” dedim. Aldı. Bu arada unutmadan yazayım, makineye kredi kartı da gösterilebiliyor. Aklınızda olsun, kredi kartı ile 3 liralık yola 2,45 liraya gidebiliyorsunuz. Aferim bana. Bir paragrafta, yarım saat içinde başımdan geçen hayattan gerçek yansımalarla memleketimizin ahvalini özetledim. Yollar, köprüler yapıyoruz ama insanlarımızı bozduk. (26 Mayıs 2018)
Mehmet Güreli’nin 27 Temmuz’da vizyona girecek “Dört Köşeli Ücgen” adlı filminin afişinde oyuncu adları yazmıyor. Bunun bir mânâsı olmalı. Mânâlandıranlardan yorum beklediğimi belirteyim. Denk getirdiğimde Mehmet Bey’e soracağım. Lütfi Ömer Akad’ın “Gelin” filminin afişinde de hiçbir oyuncunun hatta hiçbir kişinin adı yoktur, sadece filmin adı ve renkli olduğu yazılmıştır. (26 Mayıs 2018)
Gördüğümüz rüyalarda da bir hikmet var. Gün içinde en çok ne ile meşgul oluyorsanız gece rüyanızda da o konuyla ilgileniyorsunuz. Misal, gün içinde güzel hanımlar ve latif beyleri dilinize ve zihninize dolamışsanız, o akşam rüyanızda da onlar arz-ı endam ediyor. Keza gün içinde mahalle pazarına gidip domates, biber, patlıcan kovalamışsanız akşam rüyanızda pazarcı esnafı sizi kovalıyor. Bendeniz de gün içinde sinemacılık ve filmcilikle meşgul olduğumdan genelde gördüğüm rüyalar hep aynı konular etrafında dönüyor. Eskiden daha çok Sophia Loren, Kim Novak, Anita Ekberg, Steve Reeves, Arnold Schwarzenegger (araya bu iki herkülü de karıştırayım ki yanlış anlaşılmasın), Aysel Tanju, Suzan Avcı, Diclehan Baban, Nesrin Topkapı görürdüm; yaş ilerleyince mecburen sektör sorunları rüyalarıma girmeye başladı. Sabaha karşı gördüğüm rüyamda filmcilikle ilgili yeni bir kavram buldum, gözlerimi onunla açtım. Bir film sinemalardaki gösterimini tamamladığında, filmin maliyeti, izleyen kişi sayısına bölünmeli ve o filmi bir kişinin seyretmesi için milletin cebinden kaç para harcandığı açıklanmalı. Misalen 4,5 milyon liraya mal olan filmi 2 bin kişi izlemişse filme kişi başına 2.250 TL harcanmış oluyor. (27 Mayıs 2018)
Fazla abartmaya gerek yok. Hepimiz “Hayat” filminin figüranlarıyız; beyazperdede bir an görünüp kayboluyoruz. Telaşa mahal yok, başroldekiler de gün geliyor unutuluyor. (28 Mayıs 2018)
(06 Eylül 2018)
Sadi Çilingir
sadicilingir@sadibey.com