Sinematik Yeşilçam’da Aralık 2016: Cüneyt Arkın

Sinematik Yeşilçam sitesi yeni bir uygulamaya başlıyor. Site bundan sonra her ay, seçilen bir sanatçımız ve yönetmenimiz üzerine yoğunlaşacak. Haberler ve diğer paylaşımlarının yanı sıra sitenin yayını ağırlıkla olarak seçilen isim üzerine yapılacak. Aralık 2016, Sinematik Yeşilçam sitesinde Cüneyt Arkın ayı olarak belirlendi. Aralık ayı boyunca site yazarlarının Cüneyt Arkın’la ile ilgili eski ve yeni yazılarına yoğunlaşılacak. Bu ay özellikle Cüneyt Arkın’ın başrolünü oynadığı sinemamızın en önemli intikam filmlerinden İnsan Avcısı öne çıkarılacak. Gökay Gelgeç’in hazırladığı dosya bugüne kadar film üzerine internette paylaşılmış en detaylı inceleme dosyası olacak.

Sinematik Yeşilçam’da Aralık 2016: Cüneyt Arkın yazısına devam et

Japon Sinema E-Dergisi’nin 11. Sayısı Okuyucu ile Buluştu

Japon Sineması Platformu’nun aylık yayın organı olan Japon Sinema E-Dergisi’nin yeni sayısı çıktı. Derginin 11. sayısının Sinema Dosyası bölümünde Little Forest film serisine, Japon Sineması’ndaki ilklere ve usta yönetmen Yasujiro Ozu’nun Sanma no Aji filmine yer veriliyor. Anime – Manga dosyasında Mukuo Hadan’a, animelerin yapım sürecine, Akagami no Shirayuki-hime serisine ve yetişkinlerin dünyasına hitap eden hentai animelere yer veriliyor. Derginin Japon Edebiyatı dosyası bölümünde ise Japon Edebiyatına damgasını vurmuş, Shirakaba akımı ve realizmin usta ismi Shiga Naoya bilinmeyen yönleriyle ayrıntılı ve geniş olarak ele alınıyor.

Japon Sinema E-Dergisi’nin 11. Sayısı Okuyucu ile Buluştu yazısına devam et

Can Sıkıntısı

Tom Ford’un sinema serüveni sürüyor. 60’lı yılların muhafazakâr ortamında bunalmış eşcinsel İngiliz edebiyat profesörü kompozisyonunda muhteşem Colin Firth’ün kelimenin tam anlamıyla döktürdüğü 2009 yapımı ilk uzun metraj denemesi ‘Tek Başına Bir Adam / A Single Man’ ile takdir toplamış olan ünlü modacı, tam yedi yıl sonra ikinci filmiyle beyazperdeye dönüş yapıyor. Ünlü ‘Cabaret’ye kaynaklık etmiş ‘Goodbye to Berlin’in de yazarı olan Christopher Isherwood’un aynı adlı romanından yola çıktığı bir önceki çalışmasının ardından yeniden bir edebi metne başvuran Ford, Austin Wright’ın 1993 tarihli ‘Tony ile Susan’ isimli romanını ‘Gece Hayvanları / Nocturnal Animals’ başlığıyla uyarlamaya girişmiş bu kez.

Amerikalı yazarın hikâye içinde hikâyeden oluşan metnini, farklı türleri buluşturan bir film içinde filme dönüştürmeye uğraşmış taze sinemacı. Üzerlerinde beyaz eldiven ve çizmelerle çırılçıplak dans eden aşırı kilolu geçkin kadınların striptizvari gösterisiyle başlatıyor filmini. Bunun Susan’ın sanat galerisinde sergilenen bir enstalasyonun parçası olduğunu anlıyoruz çok gecikmeden. Kırklı yaşlarının başlarındaki alımlı kadını, yakışıklı kocasıyla kopuk ilişkisinin aynası görünümündeki camdan ve metalden lüks konutunda can sıkıntısı ile baş başa izlemeye başlıyoruz daha sonra. ‘Her şeye sahip olduğunu, mutlu olmamaya ne hakkı olduğunu’ düşündüğü sırada eline geçiyor, 19 yıl önce terk etmiş olduğu gençlik aşkı ilk eşi Edward’ın adına ithaf etmiş olduğu henüz basılmamış romanının nüshası.

Paket kağıdının kestiği elinden damlayan kan metnin içeriğinin habercisidir sanki. Yakın bir dostunun ‘etrafımızdaki saçmalığın tadını çıkar, inan gerçek hayattan daha az zahmetli bir evrende yaşıyoruz’ sözlerini doğrularcasına karanlık ve zalim dış dünyayı anlatan romanı okumaya koyulduğunda, zayıf ve güçsüz olduğu için yüzüstü bıraktığı genç adam ile ilişkisi çerçevesinde kendi geçmişiyle hesaplaşmaya koyuluyor Susan.

‘Tony ile Susan’ iki farklı dünya arasındaki zıtlıklar üzerinden geçmişle hesaplaşma üzerine yoğun bir metin. Edward’ın Ford’un filmiyle aynı adı taşıyan romanında bir gece vakti Batı Teksas’ın tekinsiz otoyolunda mahsur kalmış çekirdek ailenin annesi ve ergenlik yaşlarındaki kızı, yollarını kesen üç belalı adam tarafından kaçırılır, tecavüz edilir ve vahşi bir biçimde katledilir. Ölümden tesadüf eseri kurtulan baba, emektar bir dedektifin yardımıyla suçluların cezasını bulması için mücadele etmeye kararlıdır. Romanı okumadım ve Amerikalı yazarın ailesi katledilen Tony ile zayıf ve güçsüz olduğu için hırslı karısı tarafından terkedilen genç adam arasında kurmaya çalıştığı bağın detaylarına vakıf değilim. Lakin Ford’un metni sinemaya aktarırken bu konuda pek de yeterli olduğu söylenemez. Modacı yönetmen çok iyi tanıdığı ve ekmeğini yediği bir dünyayı betimlemekte hayli yüzeysel kalmış öncelikle. Sevgililerin ilk gençlik yıllarına dönüş bölümleri de klişelerle dolu. Tony’nin mahvına neden olan üç serseri katil ile geç vakitlere kadar uyumadığı için ilk sevgilisinin ‘gece hayvanı’ lakabını taktığı Susan arasında kurulmak istenen ilişki bu nedenle hayli havada kalmış gibi.

Ford sıkı bir görüntü yönetmeni ile (Seamus McGarvey) çalışmış. Almodovaryen moda estetiğini kullanmaktan kaçınmamış. Abel Korzeniowski’nin Bernard Hermannvari tınılarıyla bir Hitchcock edasıyla başlıyor filmine. Kırsal Teksas’ta geçen bölümlerde daha evvel çok yetkin örneklerini izlediğimiz bir aileye tecavüz hikâyesine, daha sonra Bronsonvari bir intikam serüvenine yöneliyor. Tanış olduğu mükemmel oyuncu kadrosunu filmin hizmetine seferber etmiş. Başroldeki melül bakışlı Amy Adams ve yakışıklı Jake Gyllenhaal dışında, Coen filmlerinden kopup gelmişe benzeyen usta oyuncu Michael Shannon, Teksaslı püriten annede Laura Linney ve küçücük parti bölümünde İngiliz oyuncu Michael Sheen’in tartışılmaz yeteneklerinden yararlanmış. Jenerikteki şaşırtıcı obez kadınlar gösterisine inat genç ve güzel çıplak bedenleri (filmin kötü adamını ‘Anna Karenina’nın yakışıklı Vronsky’si Aaron Taylor-Johnson canlandırıyor) film boyunca sergilemiş. Ancak Tom Ford’un tüm çabası bu parçalı hikâyenin derinlikli bir bütünlüğe ulaşmasına, Susan’ın dertlerine empati duymamıza yetmiyor. Son tahlilde Susan’ınkine benzer bir can sıkıntısıyla ayrılıyoruz salondan.

(10 Aralık 2016)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Seyyah Kitap’tan Sinema Defteri

Sinema temalı defter Sinema Defterim, Seyyah Kitap etiketiyle kitapçı raflarında yerini aldı. Sinema yazarı Rıza Oylum’un hazırladığı defterin sayfalarında sinema tarihinin unutulmayan kült filmlerinden çeşitli replikler ve film kareleri yer alıyor. Sinema Defterim, hem okumak de hem yazmak için hazırlandı. Sinemasever okuyucular defterin sayfalarına notlar alırken Andrey Tarkovski’den Andrej Wajda’ya, Ingmar Bergman’dan Akira Kurosawa’ya kadar sinema tarihine damgasını vurmuş çok sayıda dünya yönetmeninin görüşlerini de okuyabilecekler. 196 sayfalık Sinema Defterim, sinemaseverler için keyifli ve sinema dolu günler vaat ediyor.

Seyyah Kitap’tan Sinema Defteri yazısına devam et

Ali Erden Yazıyor: İyi Vampirlerle Kötülerin Bitmeyen Savaşı

İlk dört filmi görmeyenler için girişte geçmişten küçük anlar perdeden geçip giderken bellekleri de tazeliyor. Bu çizgi roman estetiğindeki fantastik aksiyon 2003’te Len Wiseman’ın “Underworld-Karanlıklar Ülkesi”yle başladı. 2006’daki “Underworld: Evolution-Karanlıklar Ülkesi: Evrim” filmini de Wiseman yönetmişti. Patrick Tatopoulos, 2009’da serinin üçüncü filmi “Underworld: Rise of the Lycans-Karanlıklar Ülkesi: Lycanların Yükselişi”ni … Devamı… »

Avrupa Birliği 6. İnsan Hakları Film Günleri

Avrupa Birliği 6. İnsan Hakları Film Günleri, 05 – 18 Aralık 2016 tarihleri arasında İstanbul, Ankara, Giresun, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Mersin’de düzenleniyor. Etkinlikte, 28 Avrupa ülkesinden 40’ı aşkın film gösterilecek. Bir Adalet Kuramı, Yarın da Var, Dünyayı Verelim Çocuklara ve Kumdaki Kırmızı Çizgi başlıklı dört ayrı kategoride gösterilecek filmler, mültecilerin durumu, kadın ve çocuk hakları, ayrımcılık, iklim değişikliği gibi konuları ele alıyor.

Avrupa Birliği 6. İnsan Hakları Film Günleri yazısına devam et