Ustadan Büyüleyen Bir Dostluğun Filmi

The BFG
Yönetmen: Steven Spielberg
Roman: Roald Dahl
Senaryo: Melissa Mathison
Müzik: John Williams
Görüntü: Janusz Kaminski
Oyuncular: Mark Rylance (BFG), Ruby Barnhill (Sophie), Penelope Wilton (Kraliçe), Marilyn Norry (Matron), Jemaine Clement (Teklokmadayutan), Rebecca Hall (Mary)
Yapım: Amblin-Walt Disney (2016)

Steven Spielberg usta, içindeki çocuğu dışarı çıkardığı üç boyutlu “The BFG”, çocukları, özellikle kız çocuklarını mutlu edecek gerçeküstücü bir başyapıt.

Steven Spielberg… Bir zamanların dâhi çocuğu… Ama içindeki o çocuk hiç ölmedi. İnsanda her zaman sinema sevgisini dışarı çıkartabilen usta, sinematografik anlatımıyla da sanatseverlere ilham veriyor. Spielberg’ün sinema perdesinde gördüğümüz 18. filmiydi 2016 yapımı sinemaskop ve üç boyutlu “The BFG…” Spileberg, bu gerçeküstücü filmini ünlü Galli yazar Roald Dahl’ın 1982’de basılan “The BFG”, bizde “Koca Sevimli Dev” adıyla Can Çocuk Yayınları’nca resimli olarak 2016’da basıldı. Yazardan, Joe Dante tarafından 1984’te “Gremlins-Gremlinler” ve Tim Burton tarafından 2005’te “Charlie and the Chocolate Factory-Charlie’nin Çikolata Fabrikası” sinemaya aktarılmıştı. Elbette daha var.

Yetimin dostluğa dokunuşu…

Annesi ve babası o daha da küçükken ölmüş yetim küçük kız Sophie’nin rüyasının, hayal gücünün peşinde kötülüğe karşı birleşip dostluğun anlamını keşfedişinin filmi bu. Filmde devler animasyon olarak yansıyor. Sophie’ye hayat veren küçük Ruby Barnhill’in karşısında oyuncu varmış gibi muhteşem ve büyük performans veren oyunculuğuna da en başta saygı duymalı. Film, Thames Nehri üzerinde açılıyor. Elbette parlamento binası da çerçeveye giriyor. Kamera, Londra’nın karanlık ve ıslak sokağından yetimhaneye uzanıyor sonra. Küçük Sophie, devlerden haberli. Arkadaşı yok. Geceleri de pek uyuyamıyor. Kelimeleri doğru düzgün kullanamayan ve dünya kadar yaşlı BFG (Big Friendly Giant), Londra’da iyi insanlara rüya dağıtırken, Sophie onu görüyor. BFG, varlığından kimse bilmesin diye Sophie’yi “Devler Diyarı”ndaki mağarasına götürüyor. Orada, başını Teklokmadayutan’ın çektiği kötücül dokuz dev çetesi var. İnsanlara fasulye diyorlar. BFG’ye de “cüce” lakabını vermişler boyu kendilerinden küçük olduğu için. BFG, rüyaları biriktiren ve sürekli tuhaf salatalık yiyen sevimli ve dost bir dev. Mağarasının içinde kendine göre sistem kurmuş BFG, “Rüyalar Diyarı”ndan rüyalar toplamaya gidecekken Sophie de gitmek istiyor. Devleri aşmak gerekiyor önce. Rüyaların ışık topu gibi uçuştuğu bu diyarda önce suya atlamak gerekiyor. Sonra da rüyaları kelebek gibi avlamaya geliyor. BFG, rüyaları şehirdeki insanların mutlu olması için dağıtıyor. Sophie’nin de rüyasını yakalıyorlar bu diyarda.

Devlere karşı savaş…

Sophie, kötü devleri yenmek için BFG’yle Buckingham Sarayı’na Kraliçe’ye ulaşmak istiyor. Sonunda ulaşıyorlar. Ama önce Kraliçe’nin rüyayı görmesi gerekiyor. Kraliçe onları tam bir misafirperverlikle karşıladıktan sonra kötü devlere karşı savaşa izin veriyor. Gerçekten devlerin helikopterlerle uzaktaki bir adaya götürülüşleri çok keyifliydi. Elbette filmin müziklerine de kulak vermeli. John Williams’ın duyulan senfonileri unutulmaz. Elbette Polonyalı büyük kameraman Janusz Kaminski’nin özellikle mağara anlarındaki çalışmaları muhteşem. Filmdeki renk tonları da çoğunlukla canlıydı. Elbette filmin girişindeki gotik Londra görüntüleri de etkileyici. Ustanın bu filmi, sinema belleğine alınmalı.

(29 Haziran 2016)

Ali Erden

[email protected]