Bu şehre her gelişimde bir tuhaf olurum. 10 sene önce üniversite öğrencisi olarak ilk kez adımımı attığım bu minik ve sevimli şehrin hayatımda bu kadar büyük bir etki ve tat bırakacağını asla tahmin edemezdim. Hem tarihi hem de doğasıyla Türkiye’nin en batısındaki bu sınır şehri, nev-i şahsına münhasırlığın kelime anlamını doldurup taşıracak güzellikte.
Zagor’un Memleketi Edirne
Dolayısıyla burada uluslararası bir film festivali yapılacağını daha ilk duyduğumda (Yeşilçam’ın Zagor’u Levent Çakır ile geçtiğimiz yaz yaptığımız bir TV çekimi sırasında öğrenmiştim.) içim kıpır kıpır olmuştu. Festivale, yine kendisinin zarif davetiyle geldiğim için oldukça mutluydum.
Yıllar önce üniversitedeyken bizde bir kısa film festivali organize etmiştik ve o festival benim mezuniyet projesi olarak Yavuz Çetin’in hayatını anlatan belgesel i çekmeme vesile olmuştu. O Altın Süpürge hâlâ evin en kıymetli köşesinde durur.
Edirne’nin Güzel İnsanları
İşte tüm bunları düşünerek 2 saatlik yol su gibi akıp geçmiş ve yol yorgunluğu konaklayacağımız otele vardığımızda kapım çalındı ve elinde bir bardak çayla biri duruyordu. “Çay getirdim, yorgunsunuzdur.” dedi. Teşekkür ettim, yüzüme gülümseyerek bakıp “Beni hatırladınız mı?” diye sordu. “Sinema programınızı yaparken bana hediye göndermiştiniz,” dedi. Yine bu şehirde böyle tatlı bir tesadüf yaşamak tüm yorgunluğumu alıp gitmişti bile.
Festivalde Balkan Rüzgarı Esti
Öncelikle Edirne’de Uluslararası bir film festivali olması fikri dahi bence çok daha önceden olması gereken bir şeydi. Geç de olsa böyle bir karar alındığı için çok mutluyum. Çünkü Edirne memleketin yüzü batıya dönük, en modern ve güzel şehirlerinden biri… Zaten birçok yerel festivali de var. Dolayısıyla bunu çoktandır hak ediyordu.
Bir diğer güzel fikir, Balkanlardaki komşu ülkelerin basın mensuplarının davet edilmesi ve onların filmlerinin gösterilmesi çok yerinde bir karardı. Arnavutluk’tan Sırbistan’a; Romanya’dan Yunanistan’a birçok Balkan ülkesinden basın mensupları gelmişti. Hepsi de büyük bir özen ve dikkatle festivali takip ettiler.
Ödül Gecesinde Sunucu Rezaleti
Teması Balkanlar olan festivalin Uluslararası Jüri Başkanı Toni Gatlif’ti ancak Fransa’da yaşanan son terör olaylarında bir yakının kaybettiği için katılamadı. Dünyanın en yanında yaşanan terör olaylarının her şeyi zincirleme nasıl etkilediğine bakın. Her şeye rağmen Edirne halkı ve Trakya Üniversitesi öğrencileri tarafından büyük bir ilgiyle karşılanmış, salonlar yüzde doksan doluluk oranına ulaşmıştı. Az katılım olmasına rağmen sorunsuz geçtiğini öğrendiğimiz açılış gecesinin ardından da festival gayet güzel ilerliyordu. Ancak ne yazik ki ödül töreni tüm bu emeklere ve ilgiye yakışmayacak kadar fena bitti. Gecenin sunucuları İlker Kurt ve Aslı Şahin’in fena halde hazırlıksız olmaları, ardı ardına hatalar yapmaları ve düşen moralleriyle birbirlerine destek olmak yerine dibe çekmeleri nedeniyle salonda soğuk rüzgârlar esmeye başladı. Neredeyse tamamı dolu olan salon bir süre sonra neredeyse tamamen boşaldı. Bu arada sunucular yanlış isimleri anons etmeye, ödül alan isimlere hiç bakmadıkları için yerine gelen kişiyi ödül alan kişi sanmaya kadar ardı ardına ölümcül hatalar yapmayı sürdürdü. Bir süre sonra Aslı Şahin kendini toparlamaya çalışsa da İlker Kurt’un antipatik halleri insanların sinirlerini iyiden iyiye bozmaya başladı. Ödül almaya çıkan Şenay Gürler ve Hüseyin Karabey de sahnede İlker Kurt’a tepkilerini dile getirdiler.
Bizim ödül törenlerimizin en büyük sorunu zaten sunucu olarak seçilen kişiler. Yıllarca canlı yayın deneyimi yaşamış bir sunucu olarak nacizhane şunu söyleyebilirim ki, 10 dakikalık bir yayın için bile ne kadar ön hazırlık yaptığımı çok iyi bilirim. Çünkü canlı yayında her an her şey olabilir ve her şeye hazırlıklı olmak durumundasınız. Elbette hatalar olur, olabilir ama onun da farkına varıp özür dilemesini bilmek erdemdir, işi pişkinliğe vurursanız itici olursunuz. Elbette bu gördüğümüz ilk kötü sunucular değil, Mehmet Aslan’dan Mete Horozoğlu’na birçok ismin kötü sunumlarına geçmişte şahit olduk. Yani iyi oyuncu olmakla iyi sunucu olmak aynı şey değil.
Biz gereksiz yere kendine fazla güvenen bir milletiz. Koskoca dünyada ünü şu memleket sınırlarını geçememiş hatta şehirlerle sınırlı bu insanlar ben oldum havasına girip kendilerine verilen göreve gerektiği hassasiyeti göstermeyince işte olan bizlere oluyor. O salonda 2 saat boyunca ne ızdırap çektik. Kimsenin bize bunu yaşatmaya hakkı yok. Bir zahmet herkes bir kendine gelirversin.
Final gecesi öyle bir karabasan gibi çöktü ki ne ödül alan filmlerden ne de isimlerden konuşacak halimiz kaldı. Ayrıca salonda bulunan Yeşilçam’ın emektar isimlerinin adlarının anılmaması ise ne ödül, ne plaket, sadece hatırlanmak isteyen oyuncularımızın kalbini kırdı.
Sonuç olarak festival Edirne’ye yakıştı, seneye hatalar, eksikler masaya yatırılarak çok daha güçlü bir festival ile karşılaşacağımıza eminim.
Ödüller
En İyİ Film: Kar Korsanları (Fatih Hacıhafızoğlu)
En İyi Yönetmen: Emin Alper – (Abluka)
En İyi Erkek Oyuncu: Mehmet Özgür – (Abluka)
En İyi Kadın Oyuncu: Tilbe Saran – (Çekmeceler)
En İyi Senaryo: Hüseyin Karabey ve Abidin Parıltı – (Sesime Gel)
En İyi Görüntü Yönetmeni: Feza Çaldıran – (Kuzu)
Jüri Özel Ödülü: Emine Emel Balcı – (Nefesim Kesilene Kadar)
Jüri Özel Ödülü: Feride Gezer – (Sesime Gel)
En İyi Kısa Film: Wong Kar Wai Üzerine Kısa Bir Film
En iyi Kısa Film Jüri Ödülü: Sonuç
En İyi Uzun Metrajlı Film: Goat
SİYAD En İyi Film: Abluka
(28 Kasım 2015)
Gizem Ertürk