Geniş Aile: Yapıştır Filminin Bursa Galası Kent Meydanı AVM’de Yapıldı

Bursa Kent Meydanı AVM, Geniş Aile: Yapıştır filminin galasına ev sahipliği yaptı. 16 Ekim Cuma akşamı 19:30’da Avşar Sinemaları’nda gerçekleşen galaya filmin oyuncuları Bülent Çolak, Ahmet Sarsılmaz, Mine Teber ve senarist Cüneyt İnay katıldı. Sinemaseverlerle fotoğraf çektirip imza veren oyuncular daha sonra filmi bir kez de Bursalı seyircilerle izlediler. İnay, Teber, Sarsılmaz ve Çolak, filmin oynadığı iki salona birden girerek izleyicilere sürpriz yaptılar.

Geniş Aile: Yapıştır Filminin Bursa Galası Kent Meydanı AVM’de Yapıldı yazısına devam et

Hayal Ülkesi

Lisandro Alonso’nun yönettiği ve Viggo Mortensen, Ghita Nørby, Viilbjork Malling Agge ile Esteban Bigliardi’nin oynadığı Hayal Ülkesi (Jauja), 13 Kasım 2015’de M3 Film dağıtımıyla İKSV tarafından vizyona çıkarıldı.
Hayal Ülkesi, bir yüzbaşının zamanın ötesinde, geçmişin kaybolup, geleceğin anlamsızlaştığı bir yere götüren bir arayışının hikâyesi. 1882’de, yerli halka karşı soykırım harekâtı sırasında Patagonya’da bir ileri karakoldayız. Danimarkalı yüzbaşı Gunnar Dinesen’in 15 yaşındaki kızı Ingeborg genç bir askere tutulup evden kaçınca, yüzbaşı Dinesen genç çifti bulmak için tekinsiz ve tehlike dolu düşman bölgesine girmeyi göze almaya karar verir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ferhan Baran Yazıyor

Emin Alper’in Merakla Beklenen Filmi Abluka 06 Kasım’da Vizyonda

Venedik Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü, Adana Altın Koza’dan da En İyi Film ödülü dahil toplam 5 ödülle dönen Emin Alper’in son filmi Abluka, 06 Kasım’da vizyona girmeye hazırlanıyor. Film, Ümit Ünal’ın jüri başkanlığı yaptığı 22. Adana Altın Koza Film Festivali’nde de En İyi Film, En İyi Kurgu (Osman Bayraktaroğlu), En İyi Sanat Yönetimi (İsmail Durmaz), Halk Jürisi Ödülü ve Umut Veren Genç Erkek Oyuncu (Berkay Ateş) ödüllerine layık görüldü.

Mustang

Bir hayat nasıl karartılır?

Yemyeşil bir dağ, masmavi bir deniz; cıvıl cıvıl, kanı kaynayan, oynaşan, ağız dolusu gülen çocuklar… bunlar bir kefesinde hayatın. Diğer kefesinde mahalle baskısı, zorbalık, tutuculuk, ‘eller ne der’ tedirginliği, ‘hanım yaptı kaza oldu, halayık yaptı ceza oldu’ anlayışı…

Ülkemizin her karesinde olduğu gibi tutuculuk, buna da bağlı olarak mahalle baskısı, dolayısıyla da zorbalık öne çıkıyor “Mustang”de… Anne babası ölmüş, babaanne ve amca cenderesi arasında sıkışmış beş genç kızı tanıyoruz filmde. Filmin bir mesaj verme derdi yok, yönlendirmiyor da izleyiciyi… sadece durum tespiti yapıyor, saptıyor ve sunuyor. Artık siz ne alırsanız…

Hayat, bir bütün…

Ankara’da patlayan bomba ile yaralananlara, ‘son nefesinizi de biz alacağız’ dercesine gaz sıkanlardan hiçbir farkı yok ailenin. Duygu yoksunu, empati gibi bir derdi olmayan babaanne ve amca. Varsa yoksa kendilerine bir şey demesinler… Gençlerin onca çaba harcamasına, kendilerini var etme mücadelesine engel olsunlar, gerekirse baskı uygulasınlar o kadar. Ülkemizin hemen her köşesinde izleyegeldiğimiz bir toplumsal gerçeklik yansıyor “Mustang” ile beyaz perdeden.

O beş genç kız, birer birer “suç” işliyorlar. Sahi, bizim ülkemizin dışında nerede suç sayılıyor gülme, hayatın tadını çıkarma?

Pozitif ayrımcılık

Yönetmen, genç kadın penceresinden bakıyor yaşananlara… öyle de bakmalı. Senaryoyu çok iyi kotarmış. Rejisi de sakin -giderek hareketleniyor, filmin dramıyla doğru orantılı- temiz ve yalın. Yeşilçam deyimiyle atraksiyonlara girmiyor, oyun oynamıyor. Tavrı net.

Yönetmen Deniz Gamze Ergüven’in ilk filmi olduğuna inanmak zor, doğal mekânda, aynı doğallıkla oynayan genç oyuncularla (bu arada hemen belirtmeliyim, Saraybosna ve Uluslararası Sakhalin Film Festivali’nde oyuncu ödüllerini hak etmiş kızlar… filmin kazandıklarını da unutmamalı) rahat çalışmış. “Soğukkanlı geçiş” diyebileceğimiz yerler var. El halılarının değeri simetrinin bozukluğuyla ölçülürmüş, buna da bağlı olarak göze çarpmayan hatalar hoş görülüyor.

Bir hayat niye karartılır?

Bir yandan kızların yaşamını mahvetmeye soyunan mahalleli, bir yandan da onları kurtarmak için mahallenin elektriklerini bile kesmeyi, direklerdeki yükselticileri kırmayı göze alabiliyor. Tipik Anadolu insanı tavrı; kaypak ve sürekliliği olmayan… İçleri gidiyor aslında onların da… kızlarla birlikte kendi kurtuluşlarını görüyorlar onların yaptıklarında ama yine de engel olmayı görev biliyorlar.

Belirleyici noktalardan biri “bekâret”. Kuşkusuz öyle kolay dillendirilebilen bir şey olmasa da kızlar, açık yüreklilikle saflarını belirlemiş. Ailelerin takıntısı olan bu “bozulma/bozulmama’ durumuna, gerdekten apar topar doktora götürülen kız yanıt veriyor (öncesinde bütün kızlar götürülmüştü muayeneye ama bu acı, acının da acısı). Bundan çıkarmamız gerekenler var, en azından gelecek kuşakları benzer sıkıntılarla yüz yüze getirmemek için.

Sakin akan filmde, rejiden çok senaryo öne çıkıyor, üzerinde çalışılmış. Yönetmen de senaryonun ritmini filme yansıtmış. Son dönemde, gerek yerli gerekse yabancı filmlerde, bir türlü bitmeme hastalığı görüyordum. Bu kez film, dozunda ve zamanında bitti. İzlerken ama en çok da salondan çıktıktan sonra yaşamınızla karşılaştırırken bulacaksınız kendinizi.

Mustang, yönetmen Deniz Gamze Ergüven, oyuncular Güneş Nezihe Şensoy, Doğa Zeynep Doğuşlu, Elit İşcan, Tuğba Sunguroğlu, İlayda Akdoğan, Nihal Koldaş, Ayberk Pekcan…

(24 Ekim 2015)

Korkut Akın

Mustang ya da Bir Başkaldırı Öyküsü

Gencecik bir yönetmenden ilgiye değer bir ilk film ‘Mustang’. Fransa’nın tanınmış sinema okulu ‘La Fémis’ mezunu Deniz Gamze Ergüven’in çalışması adını Batı Amerika’nın vahşi atlarından almış. Karadeniz’in yemyeşil cennetinde bir sahil kasabasında yaşayan beş kızkardeş vahşi batının başına buyruk atları gibi özgürce yaşamak istiyorlar genç kızlıklarını. Lakin özgür doğayı zincir altına almak isteyen töreler ve yasakların vücuda gelmiş hali babaanne ve yörenin diğer kadınları ile erkek egemen baskının sembolü amca buna izin vermeye niyetli değildir. Yöre gençlerinin kızlı erkekli oyunları bardağı taşıran son damla olur ve on yıl önce anne ve babalarını kaybetmiş beş kardeşin yaşadığı ev yüksek duvarlar ve parmaklıklarla çevrili bir hapishaneye dönüşür.

Bu esirlik süresince torunlarını iffetli (!) bir ev kadını olarak yetiştirmeye çalışan babaaane, gece vakti kıymetli oğlunun pervasızca odalarına daldığı torunlarını başlarına bir kaza gelmeden evlendirme derdindedir. Kızların kimi gönüllü kimi gönülsüz başka evlere gelin gittiği sürecin tanığı olan en küçük kardeş ise bu gidişe dur deme cesaretini gösterecektir.

‘Mustang’ adını aldığı yaban atları gibi enerjik, asi ve denetimsiz bir film. Çekiciliği tam da bu deli enerjisinden kaynaklanıyor. Filmin çekildiği İnebolu yöresinin örf ve adetlerine ya da genç karakterlerin şehirli kızlar gibi duruş ve davranışlarına, hatta abartı ve klişelere pek fazla aldırmadan yoluna devam eden Ergüven’in
hedeflediği evrensel bir başkaldırı hikâyesi. Kızların yaşadığı evin giderek kapanması, parmaklıkların yükselmesi ve sıklaşmasıyla tam bir kapalı cezaevine dönüşmesi o güzelim doğa içinde insanların ne denli karanlık bir zindanda yaşadıklarını simgelemesi açısından son derece etkileyici. Arada hoş şeyler de olmuyor değil. Kızların yalnızca kadınların seyircisi oldukları futbol maçına kaçışları ya da teyzenin erkekler takımı bunu fark etmesin diye yörenin elektrik trafosunu sabote ettiği ferahlatıcı anlar uzun sürmüyor gerçi.

Bin kilometre uzaklıktaki İstanbul’a kaçış da bir çözüm değil kuşkusuz. Ama masal bu ya, başkaldırmak gerekiyor. Evdeki bilgisayar, cep telefonu benzeri dış dünyayla iletişimi sağlayan tüm araç gereçleri, rengarenk giysileri, hatta isyancı kadının çıplak göğsü yüzünden Delacroix’nın 1830 devrimini tasvir eden ‘Halka Yol Gösteren Özgürlük / La Liberté Guidant Le Peuple’ resmini bile yok eden zihniyete dur demek gerekiyor.

Fransız sermayesiyle çekilen ve hoş bir sürpriz olarak Fransa adına en iyi yabancı film Oscar’ına aday adayı gösterilen ‘Mustang’ birbirinden yetenekli beş genç oyuncusu, David Chizallet ve Ersin Gök ikilisinin etkileyici görüntüleri ve Warren Ellis’in western tınıları taşıyan özgün müzik çalışmasından büyük destek alan ilgiye değer bir çalışma. Küçük kızların, genç kadınların artık büyük bir kasabaya dönüşmüş İstanbul’daki yaşam kavgasına Ergüven’in merakla beklediğimiz bundan sonraki işlerinde tanık olmayı bekliyoruz. Böyle bir hikâyeyi konu edinen başka bir genç sinemacının Emine Emel Balcı’nın Dardenne kardeşler etkisi taşıyan ilk filminin önümüzdeki hafta gösterime gireceğini de bu vesileyle müjdeleyelim. Bir işçi kızın İstanbul varoşlarında hayatta kalma mücadelesini soluk soluğa anlatan ‘Nefesim Kesilene Kadar’ı beklerken ‘Mustang’ın özgürlük çığlığına kayıtsız kalmayalım.

(23 Ekim 2015)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Akademik Programda Nedim Şener’den Önemli Açıklamalar

5. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali akademik programı 16 Ekim 2015’de İstanbul Üniversitesi Kongre Kültür Merkezi’nde yapılan “Adli Sistemde Ayrımcılık” konulu panelle başladı. Panele konuşmacı olarak katılan gazeteci Nedim Şener “Polis eve gelene kadar hukuka inancım vardı” dedi. Panel, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof Dr. Adem Sözüer, Prof. Dr. Bahri Öztürk, Prof. Dr. Ersan Şen ve Gazeteci Nedim Şener’in katılımıyla gerçekleşti.

Akademik Programda Nedim Şener’den Önemli Açıklamalar yazısına devam et

Memduh Ün Pazartesi Günü Ebediyete Uğurlanıyor

Sinemamızın en önemli yönetmenlerinden Memduh Ün, 19 Ekim 2015 Pazartesi günü anılıyor. Duayen yönetmenimiz 19 Ekim Pazartesi günü 11:00’de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Profesör Sami Şekeroğlu Sinema – TV Merkezi’nde düzenlenecek törenle anılacak. Tören sonrası Bodrum’a nakledilecek olan Memduh Ün, 20 Ekim 2015 Salı günü Bodrum Torba Camii’inde kılınacak öğle namazının ardından Torba Mezarlığı’nda toprağa verilecek.

  • Basın Bülteni: 1 / 2

Altın Kedi İçin Yarışacak Filmler Açıklandı

İzmir’in uzun soluklu tek film festivali olan Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali, bu yıl 16. kez kapılarını açmaya hazırlanıyor. Festivalde, ulusal ve uluslararası Altın Kedi Ödülleri için yarışacak olan filmler açıklandı. Finalist filmler, yönetmen Serdar Akar’ın başkanlığında, oyuncu Yiğit Özşener, oyuncu Vildan Atasever, Yunan asıllı görüntü yönetmeni Andreas Sinanos ve Macar sinema yazarı György Baron’un yer aldığı jüri tarafından değerlendirilecek.

Altın Kedi İçin Yarışacak Filmler Açıklandı yazısına devam et