34. İstanbul Film Festivali’ne Locarno Şenliği büyük ödüllü son filmi ‘Evvelden / Mula Sa Kung Ano Ang Noon’ (ya da İngilizce adıyla ‘From What Is Before’) ile konuk olan Lav Diaz çağımızın en güçlü yaratıcılarından biri. Filipinli sinemacının sadece bizde değil tüm dünyada keşfedilmesi biraz vakit aldı. Bunun başta gelen nedeni filmlerinin standartların çok ötesinde uzunlukta olması. Geçtiğimiz yıl festivalde gösterildiğinde hayran olduğumuz ve 2014 yılının en iyi filmleri listemizde başköşeye yerleşmiş olan bir önceki çalışması ‘Norte: Tarihin Sonu’ dört saati aşkın süresine rağmen yönetmenin önceki filmlerine kıyasla kısa bile sayılabilir. Filmografisinde yer alan kimi filmlerin altı, ikisinin dokuz, ‘Melancholia’ başlıklı olanın sekiz saat uzunluğunda olduğu biliniyor.
Konvansiyonel sinemayla işi yok Diaz’ın. Zaman algısı farklı. Malay insanına özgü bir zaman dilimi içinde klişelerden arınmış uzun planlar eşliğinde ülkesini mercek altına alıyor. 300 yılı aşkın İspanyol sömürge yılları (ülkenin adı İspanyol kral II. Philip’den miras) ardından Amerikan vesayeti, İkinci Dünya savaşıyla birlikte Japon işgali, 1965’ten başlayarak 20 yıllık Marcos diktası ve takibeden iç savaşla lanetlenmiş, ruhunu arayan memleketinin makus kaderinin izini sürüyor filmlerinde. Gözde yazarı Dostoyevski’nin etkisi tüm filmografisine sızmış. 1998 yapımı ilk filmi ‘Suç ve Ceza’dan bir alıntıyla başlar. Bir uyarlamadan ziyade bu ölümsüz romanın başlangıç olay örgüsünü kullanan ‘Norte: Tarihin Sonu’ ahlaki ve sosyal çöküş karşısında şiddet uygulamayı seçen nihilist entellektüel Fabian ile ailesini geçindirmeye çalışan köylü Joaquin’in kesişen hikâyesini, ülkenin yoksulların yaşadığı (filme adını veren) kuzey bölgesinden insan manzaraları eşliğinde anlatır. Visconti’nin ‘Lanetliler’de yaptığı gibi, bir ulusun ahlaki çöküşünü, bir ailenin benzer düşüşüyle paralel vermeyi dener. Tanrıyı, gerçeği, ahlakı, günahı, adaleti, ulus olma bilincini, tarihi tartışmaya açar. Bunları yaparken zamanı tamamen kontrol altına alırken benzersiz mizansenleri, uzun planları, ışık ve (11 yıl aradan sonra ilk kez kullandığı) renkler aracılığıyla kendi dünyasını kurar.
‘Evvelden’ yönetmenin siyah / beyaz estetiğine dönüş yaptığı son çalışması. Günümüzde geçen ve uluslararası dağıtıma çıkma şansı bulan ‘Norte’nin öncülü olarak da kabul ediliyor. Beş buçuk saati aşan süresiyle konvansiyonel sinemaya yine meydan okuyan Diaz bu kez Filipinler’in yakın geçmişine götürüyor izleyicisini. Diktatör Marcos yönetiminin ülkenin ruhunu kemirdiği döneme, sıkıyönetimin ilan edildiği 1972’nin hemen öncesine. Kaybolmuş çocukluğuna, kendi deyimiyle ‘lanetli yıllara’ uzanırken ülkesinin başına gelenlerin kronolojisini çıkarmayı deniyor.
Erken yetmişlerde merkezden uzak bir sahil köyündeki yaşamı, kadim gelenek ve görenekleriyle bölge insanlarını tanıyor, geniş bir zaman süreci içinde karakterleri tüm hal ve tavırlarıyla yakından inceleme fırsatı buluyoruz önce. Ardından tuhaf olaylar sakin yerleşim bölgesinin düzenini altüst etmeye başlıyor. Büyükbaş hayvanlar nedensizce parçalanmış halde bulunuyor ormanın ortasında. Gece yarısı kulübeler ateşe veriliyor. Uzaklardan feryat eden kadın çığlıkları işitiliyor. Geçmişe yönelik saklanan sırlar, yalanlar ortalığa dökülüyor ve askerler geliyor daha sonra.
Askerlerle yapılan konuşmalarda, Marcos ve karısı Imelda’nın portrelerinde, sıkıyönetim bildirgesinde duyulan sesinde diktatörün nefesini her an enselerinde hisseden Filipinlileri görüntülerken, mikrokosmos olarak ele aldığı ücra yerleşim bölgesi üzerinden bir ulusun çöküşünün allegorik hikâyesine girişiyor Diaz. Filmlerinde halkının asırlar boyu süregelen büyük kederini dile getirdiğini ifade eden sinemacı, Ferdinand Marcos’un aynı adı taşıyan oğlunun 2016 seçimlerine hazırlandığı, diktatörün yakınları ve sıkıyönetim dönemindeki yakın işbirlikçilerinin halen önemli mevkilerde bulunduğu bir dönemde bu filmi çekmiş olmasının önemini vurguluyor. Bir yıl önce çekimlerin yapıldığı Abulug köyüne elektriğin hala gelmediğini, yol ve köprülerin yapılmadığını sözlerine ekliyor.
Festivalin ilk günlerinde gösterilecek olan ‘Evvelden’ uzun süresi nedeniyle seyri kolay olmayan ancak sinefiller için gerçek bir şölen değerinde yapıtlardan. Sinema yapmak arzusunda olan gençler için kaçırılmayacak bir ders aynı zamanda.
[‘Evvelden’ 05 Nisan Cumartesi 19:00 Kadıköy Rexx; 06 Nisan Pazar 11:00 Atlas; 07 Nisan Pazartesi 20:30 (normal seanslardan bir saat öncesinde başlıyor, dikkat!) Beyoğlu Sinemaları’nda gösterilecektir.]
(02 Nisan 2015)
Ferhan Baran
[email protected]