David Cronenberg’in bizde de vizyona giren son filmi adını Hollywood ünlülerinin ikametgahlarının yer aldığı rehber broşürlerden alıyor. ‘Yıldız Haritası / Maps to the Stars’ tam da Kanadalı sinemacıdan beklenebilecek cürette bir Hollywood taşlaması. Hatta taşlamadan da öte son derece sert bir düzen eleştirisi.
Beden deformasyonu üzerine kafa yormuş olduğu bir dizi ilginç çalışmasıyla tanıyıp sevdiğimiz Cronenberg 2000’li yıllarda Amerika’da (History of Violence / 2005) ve Kıt’a Avrupası’nda (Eastern Promises / 2009) insan kaynaklı şiddetin kökenlerini kurcalamış, bir önceki Don DeLillo uyarlaması ‘Cosmopolis / 2010’de çağdaş kapitalizminin ürünü genç borsa milyarderinin hipnotik yolculuğu boyunca yeni yüzyılın teknoloji destekli güç ve iktidar tutkusunu mercek altına yatırmıştır. Bu serüvende Cronenberg’in yolunun çağdaş kapitalizmin en gösterişli vitrinine, bugün artık dev medya imparatorluklarının çarpıştığı eğlence endüstrisinin tapınağı Hollywood diyarına düşmesi kaçınılmazdı. Hele bu konuda tam teşekküllü bir yazar dosta sahipse.
‘Yıldız Haritası’ Hollywood’un içinde büyümüş Amerikalı yazar, oyuncu, yapımcı ve yönetmen Bruce Alan Wagner’ın özgün senaryosundan yola çıkmış. Hollywood ünlülerine limuzin şöförlüğü de yapmış olan Wagner bir dizi romanıyla bu yıldızlar beldesinden detaylı portreler çizer. Kimi eleştirmenlerin deyimiyle bir ‘Hollywood Satyricon’unu resmeder. Wagner’in sarkastik olduğu denli acımasız ve öfke dolu metni Cronenberg gibi aşırı uçlara açılmaktan çekinmeyen bir sinemacının elinde adresini bulmuş gibi görünüyor.
Bir Amerikan rüyasıyla açılan ‘Yıldız Haritası’ aşama aşama bir kabusa dönüşüyor. Florida’dan ünlülerin dünyasına sızmak için gelen Agatha’nın sır dolu geçmişini öğreniyoruz film ilerledikçe. Küçük yaşta kazandığı şöhretle dengesini kaybetmiş Justin Biebervari çocuk yıldız Benjie ve oğullarının sırtından büyük paralar kazanan ailesi, genç yaşta ölmüş oyuncu annesiyle hesaplaşması bitmemiş yaşlanmakta olan bir başka yıldız oyuncu ve onu sakinleştirmeye çalışan terapisti/gurusu, yapımcılar, yönetmenler, menajerler bu bildik düzenin aktörleri olarak resmi tamamlıyor.
Başta Robert Altman’ın ‘Oyuncu / The Player’ı (1992) olmak üzere bu eğlence imparatorluğu üzerine yapılmış birçok taşlamanın ötesinde çok yargılayıcı ve öfkeli bir bakışla sunuluyor Hollywood. Şeytani krallığın aktörlerini en iğrenç, en komik, en rezil, en bencil halleriyle göstermekten imtina etmiyor yazar ve yönetmen. Tüm bunlar bu kukla bebeklerin aslında birer kurban olduğu gerçeğini görmemizi engellemiyor yine de. Acımasız sistemin çarkına kapılarak ışığa koşan pervaneler gibi yanmaktan kurtulamıyor sonuçta hepsi. Havana’nın annesi bir yangında ölüyor. Benjie’nin annesi cehennem ateşinde kavruluyor. Tipik bir Cronenberg figürü olan Agatha’nın vücudu yanık izleriyle dolu. Paul Eluard’ın İkinci Dünya Savaşı’nda Fransız direnişçilerine destek olmuş ‘Liberté / Özgürlük’ şiirinden başka sığınılacak bir şey kalmıyor bu kabus yüklü evrende.
(11 Ocak 2015)
Ferhan Baran