Steven Spielberg’in televizyon için çektiği ‘Düello / The Duel’dan (1971), yıllar sonra ülkemizde bir kez daha ‘Bela’ adıyla gösterime giren bir diğer yapım olan ‘Borgman’, kuzeyli aykırı sinemacı Alex van Warmerdam’ın geçtiğimiz yıl Cannes Şenliği yarışmalı seçkisinde yer almış sekizinci uzun metrajı. ‘Elbise / De Jurk’ (1996) ve ‘Küçük Tony / Kleine Teun’ (1998) gibi kimi ilk dönem yapıtları İKSV festivallerinde gösterilmiş olan Hollandalı yönetmen, ülkesinde saygın bir yazar, grafik sanatçısı ve aktör olarak da tanınıyor.
1992’de ‘Abel’ ile başlayan sinema serüveninde aykırı, kışkırtıcı hikâyeler anlatıyor 62 yaşındaki yönetmen. Kadın erkek ilişkilerini masaya yatırıyor. Aile kurumuna çomak sokuyor. Mutlu aile düşlerini istilâ ediyor. İlk filmlerinden beri çevresine topladığı oyuncu ekibinin desteğiyle, kaleme aldığı hınzır oyunlarını bir bir hayata geçiriyor. Kusursuz bir öykü anlatıcısı olan van Warmerdam’ın statükoyu, mevcut düzeni tersyüz etmede, cinsel tatminsizlik ve şiddet barındıran kapalı ortamları deşmede üstüne yok. Dinsel kurumlar da bundan nasibini alıyor kuşkusuz. Kiliseyi ve aileyi itibarsızlaştırırken ırkçılığı, ayrımcılığı topa tutuyor. Bunları yaparken mizah duygusu hep ön plânda. Bu bakımdan, bazılarının Haneke kıyaslamasından ziyade, Bunuel’in gerçeküstücü ruhuna daha yakın Hollandalı yönetmen.
Son çalışmasının önceki filmlerine nazaran daha karanlık bir ton taşıdığını belirtiyor van Warmerdam. Yeraltında yaşayan Camiel Borgman, aralarında Katolik bir rahibin de bulunduğu üç avcının baskınıyla toprağın altından yeryüzüne çıkıyor. Kendisi gibi evsiz yoldaşlarıyla birlikte ortalığı birbirine katmak, uyumlu bir görüntü veren düzeni yerle bir etmek için. Kimdir Borgman? Bir düş mü, şeytanın ta kendisi mi, yoksa korkularımızın ete kemiğe bürünmüş hali mi? Önceki filmlerinin karakterleri gibi ‘oyun’ oynamaya, lüks bir rezidansta oynanan mutlu aile oyununu bozmaya gelmiştir Borgman ve müritleri. Bir kez daha hayal gücünün en karanlık noktalarına dalmayı hedeflemiş yönetmen. Borgman ve arkadaşlarının katalizör görevini üstlendikleri bu uçuk serüvende, kötülüğün gündelik hayata nasıl sızdığının, iyi yetişmiş düzenli bir hayat süren insanlarda nasıl vücut bulduğunun yaman araştırmalarından birini daha hayata geçirmiş.
Hansel ve Gretel masalının çağdaş uyarlaması olan ‘Grimm’ (2003) dışında tüm filmlerinde oyuncu olarak yer alır Alex van Warmerdam. ‘Elbise’nin seks düşkünü kondüktörü, ’Kuzeyliler / De Noorderlingen’in (1992) mektupları okuyarak tüm kasaba halkının cinsel mahremine dalan postacısı, ‘Küçük Tony’nin evdeki kadınların boyunduruğu altında ezilmiş, gençlik idealleri sönüp gitmiş küçük adamıdır. Yazgı, yaratıcılık ve iktidar ilişkilerini acı bir mizahla yorumlayan ‘Garson’un (Ober) (2006) baş karakteri yine odur. Kendilerini kanser hastanesinde ‘palyaçolar’ olarak tanımlayan ‘Emma Blank’in Son Günleri – De Laatste Dagen van Emma Blank’in (2009) aile bireylerinden tekinsiz (köpek) Thomas’dan sonra yine yan bir rolde, kötülükler meleğinin havarilerinden Ludwig olarak izliyoruz yönetmeni son çalışmasında. Yapımcılığı erkek kardeşlerinden Marc üstleniyor, en küçükleri Vincent ise müzikleri besteliyor her zaman olduğu gibi. Alex van Warmerdam’ın ürkütücü masallarının sonuncusunu beyazperdede izlemek istiyorsanız biraz acele edin. Sessiz sedasız başlayan gösterimi fazla uzun ömürlü olmayabilir.
(13 Temmuz 2014)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com