Oscarlı Yönetmen Farhadi: Yılmaz Güney’i Çok Seviyorum

Bir Ayrılık adlı filmiyle En İyi Yabancı Film ve En İyi Özgün Senaryo dallarında Oscar kazanan İranlı ünlü yönetmen Asghar Farhadi, Yılmaz Güney’i çok sevdiğini söyledi. Oscar’lı yönetmen Asghar Farhadi’nin Geçmiş (The Past) filmi, 50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali özel gösterimler kuşağında Altın Portakal’a konuk oldu. AKM Aspendos Salonu’ndaki gösterime sinemaseverler yoğun ilgi gösterdi. Farhadi, bu yıl Cannes Film Festivali’nde jüri özel ödülü kazanan ve başrol oyuncusu Berenice Bejo’ya En İyi Kadın Oyuncu ödülü getiren filminin söyleşisinde izleyicilerle buluştu. Söyleşiye Farhadi ile birlikte filmin başrol oyuncusu Ali Mosaffa da katıldı. Asghar Farhadi’nin ülkesi dışında çektiği ilk film olan Geçmiş, bu yılın adından en çok söz ettiren yapımları arasında.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Oscarlı Yönetmen Farhadi: Yılmaz Güney’i Çok Seviyorum yazısına devam et

    Behlül Dal Sinema Müzesi Açıldı

    Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin fikir babası yönetmen Behlül Dal adına Sinema Müzesi açıldı. Antalya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı tarafından Haşim İşcan Mahallesi’nde düzenlenen Behlül Dal Sinema Müzesi’nin açılışına Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın, Vali Yardımcısı Recep Yüksel, Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Türk sinemasının yıldız oyuncuları Ediz Hun, Salih Güney, Talat Bulut, Oya Aydoğan, Kenan Kalav, festival konukları ve vatandaşlar katıldı. Başkan Mustafa Akaydın, Behlül Dal’ın eşi Nevin Dal adına ünlü yönetmen Ertem Göreç’e ve müzenin tasarımcısı Ayhan Doğan’a plaket takdim etti.

    Altın Portakal’da 50’nci Yıla Yakışır Açılış

    Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı (AKSAV) işbirliğiyle bu yıl 50’incisi düzenlenen Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin açılış resepsiyonu görkemli geçti. Resepsiyon, Kübalı dansçıların şovları ve muhteşem havai fişek gösterisi ile renklendi. Harrington Park Otel’deki açılış resepsiyonunda Büyükşehir Belediye Başkanı ve AKSAV Şeref Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Akaydın, AKSAV Başkanı Tufan Dağıstanlı ve AKSAV Yönetim Kurulu üyeleri ile birlikte konukları karşılayarak

    Altın Portakal’da Bugün: 05 Ekim 2013

    50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Ulusal Uzun Metraj Yarışma filmlerinin gösterimi bugün Mehmet Bahadır Er ile Maryna Er Gorbach’ın birlikte yönettiği Sev Beni adlı filmin gösterimi ile başlıyor. Gün içinde saat 11:00’de Atatürk anıtına çelenk sunma töreni; 11:30’da Behlül Dal Sinema Müzesi’nin açılışı; 13:00’de avni Tolunay, Behlül Dal, Hayati Hamzaoğlu ve Rekin Teksoy’un mezarlarının ziyareti yapılacak. Saat 17:00’de AKM’de Ulusal Yarışmanın 2. filmi Uvertür, film ekibinin katılımıyla seyircilere sunulacak. Alpgiray M. Uğurlu’nun yönettiği filmin başrollerini Burak Türker. Tuba Ölçener ve Yücel Yüksel paylaşıyor.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Benim Dünyam, 25 Ekim’de Sinemalarda

    Yapımını TMC’nin, yapımcılığını Erol Avcı’nın yaptığı, yönetmenliğini Uğur Yücel’in üstlendiği Benim Dünyam filmi için geri sayım başladı. Başrollerini Uğur Yücel ve Beren Saat’in üstlendiği, yılın beklenen filmi Benim Dünyam, 25 Ekim’de vizyona giriyor. 1950’li yılların Büyükadası’nda, iki yaşındayken geçirdiği bir rahatsızlık nedeniyle hem kör hem sağır olan, bu nedenle hiçbir kavramı “bilmeyen”, çevresiyle tamamen uyumsuz bir çocuk olan Ela ile hayatını Ela’yı iyileştirebilmeye adayan Mahir Hoca’nın çarpıcı hikâyesini konu alan filmin afişi Emre Erdem tarafından hazırlandı. Hint yapımı Black filminden uyarlanan filmin uyarlama senaryosunu Uğraş Güneş yazdı. Filmin oyuncu kadrosunda ayrıca Ayça Bingöl, Turgay Kantürk, Hazar Ergüçlü, ve Yasemin Conka gibi başarılı oyuncular rol alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Seyfi Teoman


    Seyfi Teoman (30. Uluslararası İstanbul Film Festivali En İyi Film Ödüllü Bizim Büyük Çaresizliğimiz’in yönetmeni.)


    Ramin Matin (50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali En İyi Film Ödüllü Kusursuzlar’ın yönetmeni.)

    Ramin Matin


    Ramin Matin (50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali En İyi Film Ödüllü Kusursuzlar’ın yönetmeni.)


    Seyfi Teoman (30. Uluslararası İstanbul Film Festivali En İyi Film Ödüllü Bizim Büyük Çaresizliğimiz’in yönetmeni.)

    Lisa Simpson’ın Alman Sesi Sabine Bohlmann İstanbul’da TÜYAP’ta

    Alman oyuncu ve seslendirme sanatçısı Sabine Bohlmann, 06 – 08 Kasım 2013 tarihleri arasında Kelime Yayınları’nın konuğu olarak 32. İstanbul Kitap Fuarı’nda okurlarıyla buluşuyor. Sabine Bohlmann, oyunculuk eğitimi aldıktan sonra birçok filmde ve dizide oynadı, aynı zamanda seslendirme sanatçısı olarak çalıştı. Çalısüpürgesi’nin Muhteşem Dünyası isimli 5 kitaplık dizisi Kelime Yayınları’ndan yayımlanmakta olan Bohlmann, The Simpsons çizgi dizisinde Lisa Simpson’ın sesi olarak Almanya’da çok iyi tanınıyor. 1980’ler ve 90’lar arasında sesinin bulunmadığı tek bir çocuk programı bulunmuyor.

    50. Altın Portakal’ın Kısa Öyküsü

    Türkiye’nin en köklü sanatsal etkinliği, peşinde sürüklediği bir dizi sinemasal tartışmayla ve ülkenin kültürel tarihine düşürdüğü yarım yüzyıllık derin izlerle sona erdi. Tarihi boyunca “Sinema, yalnızca sinema değildir” deyişini doğrulayan nice örnekle karşımıza çıkan festivalin 2013 serüvenine kimi temel başlıklar halinde yaklaşmak istedik.

    Köklere Dönüş

    50. Portakal’ın genel çerçevesi çizilirken ilk Altın Portakal’ın eksen alınması yerinde bir karardı. Hafta boyunca 1964 Şenliği’ne damgasını vuran yapımların hatırlanması, dahası çeşitli etkinliklerle dönemin ve yaratıcılarının hatırlanması da öyle… Yalnızca bir şerhle: Açılış Gecesi’nde Safa Önal’ın da işaret ettiği gibi, “Acı Hayat” ve “Gurbet Kuşları” eksenli “mizahi yorumun” (özellikle Refiğ’in filminin günümüzün popüler TV oyuncuları tarafından birebir yeniden canlandırılması) neye hizmet ettiği sorusu boşlukta kaldı.

    Yeşilçam’a ve Portakal’ın köklerine saygı duruşu; belgesel, kitap, söyleşi ve panellerle yolculuğunu sürdürürken, olgunun kültürel yaşamımızda ne kadar önemli bir tanık olduğunun hatırlatılması, 50. Festival’in en büyük artısıydı kuşkusuz. Behlül Dal Sinema Müzesi’nin açılması ise çok geç atılmış bir adım olmakla birlikte, önemli bir boşluğu doldurmaya talipti. Bu aşamadan sonra, Müze’yi içerik olarak da güçlendirmek gerektiği unutulmamalıdır. (Bütün bu çalışmalara çok da uzun olmayan bir süre önce başlandığı hatırlandığında, kimi eksiklikler doğal karşılanacaktır. Buna, bu satırların yazarı tarafından kaleme alınan “Altın Portakal’ın Öyküsü” adlı kitap ve birkaç noktada vahim hatalar içermekle beraber, iyi niyetli bir çabanın ürünü olan 50. Yıl Belgeseli de dâhildir.)

    Ön Jüri’ler… Ana Jüri’ler…

    Dile kolay, 68 filmin başvuruda bulunduğu bir Festival’den söz ediyoruz ve ortaya 10 filmlik böylesi bir seçki çıkıyor. Festival tarihindeki kimi kırılmaları göz önünde bulundurduğumuzda “50 yılın en kötü seçkisi” şeklindeki abartılı ifadelere katılmamakla beraber, mevcut tablonun pek de iç açıcı olmadığını söyleyebiliriz. Portakal’ın tarihinde, film yarışmasına böylesi bir yoğunlukta başvuru olmadığı da hatırlandığında gelinen nokta daha iyi anlaşılabilir. Yıl içinde gösterime girecek (ya da büyük çoğunlukla giremeyecek) filmler hakkında bilgiye eriştikçe daha sağlıklı yorumlarda bulunabiliriz; ama ulusal yarışmanın neden sadece 10 filmle sınırlandırıldığını sormak hakkımız diye düşünüyoruz. Ayrıca yıllar önce Engin Ayça’nın söylediği gibi, Ön Jüri’lerin sadece oy verme mekanizmasının dışına çıkarak, gerekçeli kararlarla çalışması gereken kurumlar olduğu tespitini masaya yatırma zamanının geldiğinin de altını çizelim.

    Bu yıl, gözlerden ırak tutulmaması gereken olgulardan biri de Ana Jüri’nin oluşumuyla ilgiliydi. Görüş ayrılıklarının ilk kez bu derece yalın olarak gözlemlendiği basın toplantısını hatırlayalım. Şükrü Avşar, yarışmacı filmlerin gösterim olanağı bulup bulamayacaklarına ve Sinema Genel Müdürlüğü’nün parasal yardımlarına odaklanırken, Jüri’deki arkadaşı yönetmen Reis Çelik, sözünü ettiği kurulun etkin bir üyesi değil miydi? Bağımsız yapımlara küçük yardımlar yerine “büyük” filmlere “büyük” paralar verilmesi gerektiği önerisi alınan kararlarda nasıl bir rol oynadı vs. Bağımsız yapımlar ve gişe filmleri üzerine bitmek bilmez bir dizi tartışmanın odağında bulunan bir Jüri’nin hangi tartışmalardan geçerek bu sonuçlara ulaştığını öğrenmek, hiç kuşkusuz sinemamızın bugününe de ışık tutacaktır. Umudumuz, önceki yıllarda kimi kararları (çoğunlukla haklı olarak) eleştiren Ümit Ünal ve değerli yazarımız Burçak Evren’de sizin anlayacağınız…

    Sözün kısası, ön ya da ana jüriler susmasın, pek çok zenginliği de içerdiğini düşündüğümüz kararların nasıl alındığına ya da olası karşı koyuşlarına açıklık getirsin. Çok şey mi istiyoruz? Sanırım evet…

    Filmlere ve Sonuçlara Dair

    Seçiciler Kurulu’nun kararları bir bütün olarak ele alındığında, “Sev Beni”, “Uvertür” ve “Kısa Film” dışında yer alan tüm filmlerin irili ufaklı ödüllere ulaştığı görülebilir. Bu bağlamda, Jüri’den Yeşilçam öykü sineması ya da onun izdüşümü sayılabilecek diziler ekseninde bir yorum bekleyenleri “ters köşeye yatıran” başlıca filmin “Sev Beni” olduğu söylenebilir. “Kısa Film”in çıkış noktasındaki özgün yapının, 62 upuzun dakikada (!) nasıl yerle bir olduğunu ya da “Uvertür”de hemşireye bitmek bilmez nutuklar atan işverenin, elenen filmleri acilen görme isteği uyandırmasını da geçelim ve diğer sonuçlara göz atalım.

    Başarılı; ancak değeri ilk anda anlaşılamayan ilk filminin ardından gündeme gelen “Kusursuzlar”da Bergmanvarî bir yoruma kapı aralayan Ramin Matin; gerek oyuncu yönetimi, gerek de teknik başarısıyla diğer yapımlar arasından sıyrılabilecek bir filme imza atmıştı. Senaryodaki kimi belirsizlikler filmin eksi hanesine yazılsa da, bu yapım ile diğerleri arasındaki makasın hayli geniş olduğu söylenebilir. Yönetmen ödüllerinin de sahibi olan filmin, En İyi Film Ödülü’nü “Cennetten Kovulmak” ile paylaşması, Jüri’nin en büyük yanılgısıydı kanımca. Yalnızca Çocuk Oyuncu dalında ödül alıp, diğer hiçbir temel dalda düşünülememiş bir filme böylesi bir paye vermek şaşırtıcıydı. Ferit Karahan’ın, Kürt sinemasının onca öfkesiyle şu ana dek hemen hiç yanına uğramadığı “meselenin sınıfsal yorumuna” ucundan da olsa yaklaşması anlamlıydı elbette; ama sonraki gelişmeler, subjektivizmin bildik sularına yelken açılmasıyla anlamını yitiriyor gibiydi.

    Söz öfkeden açılmışken; teknik aksaklıklarına rağmen önemli bulduğum bir film olan “Mavi Ring”, salonu dolduran “hazır kitlenin” film sonrası ve söyleşi esnasındaki heyecanıyla yelkenlerini şişirmiş gibi görünüyordu, ne var ki bu coşku, filmin lehine ol(a)madı. Söyleşide Semir Aslanyürek tarafından dile getirilen ve yönetmenin filmde karşıt konuşlanmış tutsaklar ve askerlere “mesafeli” yaklaştığı vurgusuna ise tam olarak katılamadığımı belirterek konuyu noktalayacağım. Gerisi vizyona…

    Türkan Şoray’ın Başkanı olduğu bir Jüri’nin “Meryem”e kayıtsız kalamayacağı öngörüsü bir bakıma doğru çıkmıştı; “Selvi Boylum Al Yazmalım”la başlayıp, 80’lerin video furyasıyla buluşan “Uzun Yol” ise iki oyunculuk dalında ödüle uzandı; ama Yardımcı Erkek dalında Murat Muslu’nun unutulması, pek unutulacak gibi değildi.

    Kararı oybirliğiyle alan üç değerli sinema yazarının elinden çıkan SİYAD Ödülü’nün ve “Kutsal Bir Gün”ün yorumuna şimdilik girmeyeceğim. Yalnızca sonucun benim için bir parça şaşırtıcı olduğunu söylemek istiyorum. “Mavi Dalga”yı ise yolun başında duran iki yönetmen adına heyecan verici bir başlangıç olarak nitelendirebiliriz. Öykünün sınırlarına ve karakterleri ele almadaki bazı belirsizliklere rağmen…

    En İyi İlk Film’in “Mavi Dalga”, En İyi’lerden birinin ise (yine bir ilk film olan) “Cennetten Kovulmak” olmasını, son yıllarda iyice belirginleşen Portakal şakalarının bir devamı olarak nitelendirip, bu kadar çok İlk Film’in bulunduğu bir yarışmada, söz konusu ödülün nasıl bir anlam taşıdığı sorusuyla bahsi kapatalım.

    Son Bir Parantez

    Son paragrafı, Biket İlkan’ın daha önce Adana’da yarışan ve Portakal’da Özel Gösterimi yapılan “Yarım Kalan Mucize”si için açmak istedim. Filme getirilen eleştirilere oranla başarılı bulduğum ve sinemada çok daha fazla işlenmesini arzu ettiğim bir konunun, bir gazetede “Ce Ha Pe’ye destek Adana’dan geldi!” başlığıyla ele alınmasından dolayı şaşkınlığımı gizleyemiyorum. Atıfta bulunulan diyalogun filmde (bu haliyle) yer almasında soru işaretleri bulunsa da, “dogmatik, dışlayıcı ve eleştiriye kapalı olmak” durumunun “Yarım Kalan Mucize” için değil, böylesi bir yorumu öne çıkaran yazar arkadaşım için geçerli olduğuna inanıyorum. Benzer şeyler, İlhan’ın “aydın kibrine kapıldığı” ifadesi için de geçerli. Kimi zaman “kibirli olmak”, filmi dört kelimeye indirgeyen sinema eleştirisi için de geçerli olabiliyor demek ki.

    (12 Ekim 2013)

    Tuncer Çetinkaya
    ModernZamanlar Sinema Dergisi Editörü

    Sev Beni, 18 Ekim’de Sinemalarda

    Yapımcılığı Mehmet Bahadır Er, Olena Yershova, yönetmenliği Maryna Er Gorbach ile Mehmet Bahadır Er’e ait olan, başrollerde Viktoria Spesivtzeva, Ushan Çakır, Güven Kıraç, Murat Şeker ile Yavuz Bingöl’ün oynadığı, alışılmadık bir aşk hikâyesi Sev Beni filmi, 18 Ekim 2013′de Pinema Film dağıtımıyla vizyona çıkarılıyor. Protim V. P. ve Tato Film ortak yapımı olan filmin konusu şöyle: Cemal çıktığı yurt dışı seyahatinde Sasha’yla tanışır, birbirlerinden etkilenirler. Aşk onları beklemedikleri bir zamanda yakalar. Fakat birbirlerine henüz söyleyemedikleri gerçekleri nasıl aşacaklardır? Cemal yakında evlenecektir, Sasha’nın da bir sevgilisi vardır.