Vicdani Sorumluluktan Kaçmak Mümkün mü?

Ülkemizde ilk kez 19. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde görücüye çıkmış olan ‘38 Şahit / 38 Témoins’ toplumsal sorumluluk üzerine çok etkileyici bir deneme. Belçikalı yönetmen Lucas Belvaux’nun yakın tarihli bu son filmi, gerçek bir olayın izini sürmekte. Catherine Kitty Genovese, Mart 1964’de gece geç vakit işten eve dönerken, New York’un Queens bölgesinin nezih semtlerinden Kew Gardens’ta saldırıya uğrar. Ölümcül olmayan ilk bıçak darbelerine direnen genç kadın çığlıklarıyla saldırganı püskürtmeyi başarır önce. Ancak semt sakinlerinin harekete geçmediğini gören saldırgan tekrar harekete geçer. Genovese bu kez ardarda sekiz kez bıçaklanır ve tecavüze uğrar. Adamın genç kadını öldürmesi yarım saati aşkın bir sürede gerçekleşir ve bu zaman zarfında komşulardan hiç biri yardımına koşmaz.

Bu korkunç ve trajik olay 60’lı yılların en çok yankı uyandıran haberlerinden biri olarak öncelikle Amerikan basınında büyük yer bulur. Köşe yazarları, yorumcular ve aralarında din adamlarının da bulunduğu geniş bir toplumsal kesim vakayı, ‘kayıtsızlık’, ‘ahlâki duyarsızlık’, ‘insanlığın yokoluşu’ nitelemeleriyle lânetler. İnsan yaşamı Thomas Hobbes’un 1651 tarihli ‘Leviathan’ın da yazdığı gibi yalnız, zavallı, çirkin ve kıyıcı mıdır yoksa.

Olay sosyal psikologları da harekete geçirir. Genovese vakasıyla ilgili tartışmalardan yola çıkan Latané ve Darley, günümüzde sosyal psikoloji açısından klâsik kabul edilen araştırma programlarına başlar. Bu araştırmacılar, başka bir insanın acısıyla özdeşim kurmanın ya da en basit anlamda yurttaş sorumluluğunun, bir tehlike durumunda müdahaleye yol açıp açmayacağını soruşturur. Başlangıçtaki çıkış noktaları, birden fazla tanığın olduğu durumlarda, birilerinin yardım etme olasılığının daha yüksek olduğu yönündedir. Ancak elde edilen bulgular bunun tersini göstermiş, tanık grubu büyüdükçe yardım etme olasılığının daha azaldığı gözlenmiştir. Araştırmacılar bununla ilgili olarak ‘sorumluluğun dağılması’ teorisini geliştirmişler, acil bir durumda başkalarının varlığının, eylemde bulunmama sorumluluğundan kaytarmak için fırsat sağladığını ileri sürmüşlerdir. İronik biçimde, ikinci bir tanığın varlığı bile sorumluluğun dağılmasına ve sosyal kaytarmaya yol açmaktadır.

Sosyal psikoloji kitaplarında temel vakalardan biri olarak yer alan Kitty Genovese olayı, Goncourt ödüllü Fransız yazar Didier Decoin’in de ilgisini çekmiş ve senaryo yazarı olarak önemli yönetmenlerle çalışmış olan Decoin’in ‘Est-ce Ainsi Que Les Femmes Meurent / Kadınlar Böyle mi Ölür’ isimli romanına esin kaynağı olmuştur.

İşte bu romandan yola çıkan Belvaux, öykünün mekanını New York Queens’ten Fransa’nın kuzeybatısında Seine nehri halicinde yer alan liman kenti Le Havre’a taşımış. Filmin odak noktasında yer alan yük gemisi kaptanı Pierre, cinayet mahalline bakan dairelerden birinde oturmaktadır. Olay gecesi çocuk bakıcılığı yaptığı işinden bisikletiyle eve dönen Sabine Martel’in feci çığlıklarıyla uyanmış, genç kızın mücadelesine şahit olmuş ancak hiçbir girişimde bulunmamıştır. Vicdan azabı çekmektedir. Kendi deyimiyle ‘hiç bitmeyen bir gecenin içindedir’. Yaşananları önce olay gecesi ülke dışında bulunan nişanlısına daha sonra polise itiraf eder. Yapılan soruşturma sonucunda tüm mahallenin olaya şahit olduğu ancak müdahalede bulunmadıkları ortaya çıkacaktır.

‘38 Şahit’, Gezi Parkı eylemlerine destek olan güzel insanların, haksızlığa ve zulüme karşı duruşlarıyla tarihe geçecek saygın bir örneğini verdikleri sosyal sorumluluk, vicdani sorumluluk üzerine tartışma açan bir film. Ünlü üçlemesinin ardından, ‘Güçsüzün Hakkı / La Raison du Plus Faible’ (2006), ‘Rehine / Rapt’ (2009) gibi filmleriyle sosyal konuları irdelemeyi sürdüren oyuncu / yönetmen Belvaux’nun da yedinci çalışması. Sosyal Psikoloji’ye ilgi duyanlar özellikle kaçırmasın. [‘38 Şahit’ bu hafta İstanbul’da Cine Majestic (Beyoğlu) ve Atlantis (Kadıköy) sinemalarında gösterilmektedir].

(22 Haziran 2013)

Ferhan Baran

[email protected]