İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde Yılın En Kısa Gününde Kısa Filmler

Yılın en kısa günü, 21 Aralık 2012, aynı zamanda kısa filmlerin de bayramı olacak. Fransa Ulusal Sinema Merkezi (CNC) tarafından 2011 yılında başlatılan etkinliğin birincisi iki milyondan fazla izleyici ile büyük başarı elde etmişti. İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde 21 Aralık Cuma günü İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali işbirliğiyle Atomlar Asla Ölmez, Yaşam Öyküm, Tremblay En France, Köprü, Bir Seyahat Günlüğü: Madagaskar, Ağaç Kabuğunun Altındaki Sessizlik ve Kartpostal adlı kısa filmler ücretsiz olarak izleyicilerle buluşacak. En Kısa Gün Etkinliği, Türkiye’nin farklı kentlerine kısa filmleri hatırlatmış olacak.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü afişe haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde Yılın En Kısa Gününde Kısa Filmler yazısına devam et
  • Yeni Başlayanlar İçin Anna Karenina

    Günümüzün popüler İngiliz yönetmenlerinden Joe Wright’ın edebiyat uyarlamalarını sevdiğini biliyoruz. Kendi kültüründen Jane Austen uyarlaması ‘Aşk ve Gurur / Price and Prejudice’ ile yaptığı ilk çıkışına edebiyat çevreleri pek yüz vermese de, film Keira Knightley’nin de yıldızını parlatan hafif, sevimli bir denemedir. II. Dünya Savaşı’nın yakan kavuran atmosferinde ziyan olmuş bir aşkın hikâyesini anlatan çok daha mütevazi Ian McEvan romanından, Christopher Hampton imzalı senaryo ile çektiği ‘Kefaret / Atonement’ ise kanımca en başarılı çalışmasıdır.

    Wright bu defa çok daha büyük bir lokmaya, Lev Tolstoy’un nehir romanlarından Anna Karenina’ya el atmış. Geniş hacimli edebiyat başyapıtlarını sinemaya uyarlamanın zorluğu, sinema tarihi boyunca bu konudaki denemelerin genellikle hayal kırıklığı ile sonuçlandığı malûm. Benzer bir durum Anna Karenina için de geçerli. Star sisteminin güdümündeki Hollywood’da Greta Garbo (1935) ve Vivien Leigh (1948)’nin baş kadın kahramanı canlandırdığı uyarlamalar sıradan melodramlardır. Sovyetler Birliği döneminin 1967 tarihli uyarlaması, çok yerinde bir oyuncu seçimine -Karenina’da benzersiz Tatiana Samoilova, Vronsky’de Vasili Lanovoy- rağmen ruhsuz ve donuk bir çalışmadır. İngiliz asıllı Bernard Rose’un Karenina’ya hiç yakışmamış Fransız Sophie Marceau ve uluslararası bir oyuncu kadrosu ile kotardığı daha yakın tarihli (1997) denemesi yine bu çok katmanlı eserin hakkını vermekten uzaktır, ancak bu kez romanda Tostoy’un alter ego’su konumundaki Konstantin Dmitriyeviç Levin karakterinin daha kapsamlı bir biçimde değerlendirilişi ile dikkatleri çeker.

    Wright, Rusya’daki mekânlarda çekim yapmanın yüksek maliyetini hesaba katarak hikâyenin önemli kısmını bir tiyatro sahnesine taşımış. Seyirci koltukları kaldırılmış, tüm alan -sahne arkası ve sofita bölgesi de dahil olmak üzere- tiyatro sahnesi olarak değerlendirilmiş. Bu tercihte ebeveynlerinin işlettiği bir kukla tiyatrosunda büyümüş olması denli, tiyatroyu 19. yüzyıl sonları Rus İmpatorluğu’ndaki toplumsal hayatın metaforu olarak kullanma isteği etkili olmuş. Tiyatroyu bir sanat formu ve temaşa sanatı olarak hep küçümsemiş Tolstoy’un eseri için aslında hayli ironik bir seçim. Ancak sınıflararası derin eşitsizlikle içten içe kaynayan devrim öncesi Rusya’sında jet sosyetenin Batı Avrupalılara -özellikle Fransızlara- öykünmesinden, toplumsal hayatın herkese biçilen roller doğrultusunda bir tiyatro dünyasına benzeşmesinden yola çıkıldığında, yönetmenin buluşu hiç de fena sayılmaz. Dönemle bağlantılı sahne tasarımları, kostüm ve diğer ayrıntılar üzerine sohbet ettiğimiz tarihçi dostların da takdirleri doğrultusunda son derece başarılı. Döneme İngiliz dokunuşu kusursuza yakın olan film özellikle bu açıdan izlenmeye değer.

    Wright’ın tüm bir detay zenginliği, tiyatro ve dans figürleriyle başdöndüren bu bir çeşit şarkıların olmadığı müzikâl formülü özellikle başlarda güzel işliyor. Tutkunun bacayı sardığı Dario Marianelli’nin enfes müziğiyle desteklenmiş o ünlü balo sahnesinde örneğin. Kitty’den red yanıtı alan Levin’in hayal kırıklığıyla baloyu terk ederek karlar altındaki köyüne dönüşünde olduğu gibi, kapalı mekânlardan doğaya dönüş bölümleri de iyi kotarılmış. Finaldeki sahne dışına taşmış kır tablosu da öyle. İtirazım oyuncu seçimine. Ne ağdalı İngilizce aksanı ve bildik mimikleriyle Keira Knightley’yi Anna Karenina, ne de ‘Alacakaranlık / Twilight’ serisinden fırlamışa benzeyen yakışıklı yeniyetme Aaron Taylor-Johnson’ı Vronsky olarak benimsemek kolay değil. Bu durum ikili arasındaki derin tutkunun perdeye yansımasını büyük ölçüde engelliyor.

    Peki, Tostoy’un aralarında Orhan Pamuk’un da bulunduğu birçok yazar tarafından dünya edebiyatının en kusursuzu, en mükemmeli olarak kabul edilmiş romanı nerede diyorsanız, onu bu filmde aramayınız. Pamuk’tan alıntıyla eserin ‘evet, işte hayat böyle bir şey!’ dedirten zenginliğine nüfuz edebilmeyi düşünmeyiniz. Bunun için yapmanız gereken şey romanı okumak.

    Wright’ın gösterişli barok uyarlaması bu haliyle -Baz Luhrmann’in ‘Romeo ve Juliet’i gibi- popüler oyuncularıyla daha çok genç izleyiciyi cezbetmeye yönelik bir çeşit ‘Yeni Başlayanlar İçin Anna Karenina’ görünümünde.

    (28 Aralık 2012)

    Ferhan Baran

    ferhan@ferhanbaran.com

    Murat Akkoyunlu, Klak Sinema Programı’nda

    Bugün TV, Klak Sinema Programı’nın bu haftaki stüdyo konuğu, Murat Şeker’in yönettiği Çakallarla Dans 2: Hastasıyız Dede filminin Del Piyero’su Murat Akkoyunlu.
    Bu hafta vizyonda iki yakışıklı Hollywood yıldızının başrolde olduğu filmler kapışıyor. Biri olgunlaşmanın ve kırışıklıklarının keyfini çıkaran Brad Pitt’li Kibarca Öldürmek, diğeri ise hâlâ 20 yıl önceki gibi kusursuz görünme konusundaki ısrarını sürdüren Tom Cruise’lu Jack Reacher.
    Gizem Ertürk’ün hazırlayıp sunduğu Klak Sinema Programı, 22 Aralık 2012 Cumartesi günü saat 13:20’de Bugün TV ekranında sinemaseverlerle buluşuyor.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Murat Akkoyunlu, Klak Sinema Programı’nda yazısına devam et
  • Aslı Özge’nin Köprüdekiler Filmi Levent Kültür Merkezi’nde

    Beşiktaş Belediyesi ve Yeni Sinema Hareketi işbirliğiyle Levent Kültür Merkezi’nde ücretsiz olarak gerçekleştirilen Her Cuma Yeni Sinema etkinliği kapsamında, bu Cuma 19:00’da Aslı Özge’nin yazıp yönettiği Köprüdekiler filmi gösterilecek. 2009 yılında Uluslararası İstanbul ve Uluslararası Adana Film Festivalleri’nde ve 2010 yılında Uluslararası Ankara Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülünü kazanan Köprüdekiler, ulusal ve uluslararası birçok festivalde gösterildi. 21 Aralık 2012 Cuma günü, saat 19:00’da başlayacak gösterimin ardından filmin yönetmeni Aslı Özge izleyicilerin sorularını cevaplayacak.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Aslı Özge’nin Köprüdekiler Filmi Levent Kültür Merkezi’nde yazısına devam et
  • Kadir İnanır, Kanal D Cinemania’da

    Ömür Gedik’in hazırlayıp sunduğu Kanal D Cinemania’da sezonun bu haftaki konuğu usta oyuncu Kadir İnanır.
    Ünlü oyuncu Kadir İnanır uzun bir aradan sonra ilk kez katıldığı televizyon programı olan Cinemania için çok özel açıklamalarda bulundu. Elveda Katya filminde oynamayı nasıl kabul etti? Yakında çıkacak olan anı kitabı hakkında neler söyledi? Yeşilçam dönemiyle şimdiki dönemi nasıl kıyaslıyor?
    Editörlüğünü Fırat Sayıcı’nın yaptığı programda vizyona giren yeni filmler, haberler, vs. yer alıyor. Ömür Gedik tarafından sunulan Cinemania Programı her Cumartesi Kanal D’de.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kadir İnanır, Kanal D Cinemania’da yazısına devam et