Yargıç Dredd (Dredd 3D)
Yönetmen: Pete Travis
Karakterler: John Wagner-Carlos Ezquerra
Senaryo: Alex Garland
Müzik: Paul Leonard-Morgan
Görüntü: Anthony Dod Mantle
Oyuncular: Karl Urban (Yargıç Dredd), Olivia Thirlby (Anderson), Lena Headey (Ma-Ma), Rakie Ayola (Baş Yargıç), Warrick Grier (Caleb), Wood Harris (Kay)
Yapım: DNA Films-IM Global (2012)
“Bakış Açısı” filmiyle Roma’da Amerikan başkanına yapılan suikastı sekiz bakış açısıyla yansıtan İngiliz yönetmen Pete Travis, çizgi romandan uyarladığı üç boyutlu “Yargıç Dredd” filminde de çarpıcı bir görsellik oluşturmuş.
Gelecek… ABD’nin başkenti Washington’dan Boston’a kadar uzanan “Lanetli Dünya”da (Cursed Earth) 800 milyon insan yaşıyor. Şehirler devasa ve kaotik. Hikâyenin geçtiği metropole de “Mega City One” diyorlar. Nükleer bir felâkatin ardından şehirler duvarların içine hapsolmuş ve insanlar şehirlerde hapishanede yaşar gibi. Çünkü duvarların ardı radyasyon ve çöl. Suç oranları yükselmiş. Her şey güvenliğe göre ayarlanmış. Eski şehrin harabe binalarının yanında 200 kattan daha yüksek apartman bloklarının bazıları gecekondu gibi. Suç örgütleri her şeyiyle ele geçirmiş. Dış görünümleriyle “robocop”ları hatırlatan motosikletl yargıçlar şehirde asayişi sağlıyorlar. İtaat etmeyenleri öldürme yetkileri var. Yargıç Dredd’e ortak olarak çaylak bir yargıç da veriliyor. Sarışın ve güzel çaylak yargıç Anderson, telepatik tarafları çok güçlü ve insanların zihnini okuyabiliyor. Ona medyum diyorlar. İlk görev 200 katlı “Peach Trees” (Şeftali Ağaçları) bloğunda sorunlar çıkıyor. Eskiden fahişelik yapan, ama yüzü bıçakla doğrandıktan sonra uyuşturucu işinde barones olan Ma-Ma lakaplı Madeline Madrigal, kendi kurallarına uymayan birkaç kişiyi “yavaş çekim” uyuşturucu verdirip derilerini yüzdürdükten sonra gökdelenin tepesinden aşağıya attırıyor. Bu uyuşturucuyu alanlar zamanı yavaş çekimde yaşıyorlar. Cesetler, Dredd oradayken yere çakılıyorlar. Olaya el koyan Dredd, Anderson’la beraber Ma-Ma’nın çetesinin peşine takılıyorlar. Bu o kadar kolay değil. Bina, bilgisayar kontrolüyle zırhını bürünüyor ve dış dünyayla ilişkisi kesiliyor. Binanın katlarının çoğunda yoksul insanlar da yaşıyor. Dredd ve Anderson, Ma-Ma’nın siyahi adamlarından Kay’i rehin alıyor. Ardından cehennemi bir savaş başlıyor ve sonunda iyiler kazanıyor.
İnsanı irkilten bina…
“Peach Trees” kulesi göründüğünde insanı gerçekten ürpertiyor. Kalın beton duvarlar, dış saldırılara karşı binanın kendini zırhla koruması insanda tecrit edilmişlik duygusu yaşatıyor. Bu binada yoksulluk ve geleceksizlik de var. Şehrin diğer binalarında olduğu gibi. Sistem, kıyamet sonrasında hayatın normale dönmesinden çok güvenliğe yönelmiş ve tam anlamıyla polis devleti kurulmuş. Geleceksiz bu dünyada suç oranları artmış. 2012 yapımı “Dredd 3D-Yargıç Dredd” filmi distopik bir bilmkurgu. Ridley Scott’ın 1982’de Philip K. Dick’ten uyarladığı “Blade Runner-Mahşerin Fedaisi” bilim-kurgusunda olduğu gibi gelecek karanlık ve umutsuz. Pensilvanya’da 1949 yılında doğmuş İskoç asıllı çizgi romancı John Wagner, Carlos Ezquerra’yla ortak yarattıkları “Judd Dredd” çizgi romanıyla tanınıyor. Wagner, Vince Locke’la ortak yarattıkları “A History of Violence-Şiddetin Tarihçesi” çizgi romanları da var. Önemli yönetmenlerden David Cronenberg bu çizgi romanı aynı adla 2005 yılında beyazperdeye uyarlamış ve başrolü de Viggo Mortensen’le Ed Harris’e vermişti. İngiliz çizgi romanının diğer öneml adı 1947 Zaragoza doğumlu İspanyol Ezquerra. 1970’te Londra’da doğmuş yazar Alex Garland, Danny Boyle tarafından 2000’de sinemaya uyarlanmış “Beach-Kumsal” romanıyla biliniyor. Garland, Mark Romanek’in 2010’da Japon yazar Kazuo Ishiguro’dan uyarladığı “Never Let Me Go-Beni Asla Bırakma” romanının senaryosunu da yazmıştı.
İngiliz yönetmen Pete Travis, görselliği ve kurgusuyla çarpıcı 2008 yapımı “Vantage Point-Bakış Açısı” filmiyle sinemada ilk filmini çekmişti. 1955 Oxford doğumlu kameraman Anthony Dod Mantle, Lars von Trier ustanın filmlerindeki görüntülerden hatırlayabilirsiniz. Saniyede 20 bin kareyle çekilmiş anların perdeye yansıyışı muhteşem. Görüntü alabildiğine yavaşlıyor ve her şeyi tüm ayrıntılarıyla görüyorsunuz. Yavaş çekimlerde, ketçap şişesinden fışkırır gibi savrulan kanlar üzerinize geliyor gibi sanki. Yönetmen, bazı anlarda şehri en tepeden gösteriyor. Görüntüler üç boyutlu olduğu için aşağıya düşecekmişsiniz gibi oluyor. Adrenalin hayli yüksek filmde.
(27 Eylül 2012)
Ali Erden
[email protected]