Altın Koza’da Okullar Sinemada, Sinema Okullarda

19. Uluslararası Adana Altın Koza Film Fesitvali devam ederken, Okullar Sinemada, Sinema Okullarda projesi kapsamında öğrenciler de film izlemenin keyfini yaşıyor. Proje kapsamında öğrenciler, bir yandan Cinemaximum ve Avşar Snemaları’ndaki 2 salonda film izlerken, bir yandan da sınıflarına kurulan sinemalarla film izleyebiliyor. 71 okulda 80.000 öğrenciye ulaşması hedeflenen etkinlikte, Milli Mensucat İlköğretim Okulu ile Cafer Recai Gizer İlköğretim Okulu öğrencileri, sınıfta film izleme keyfini yaşadılar; Paris’te Çılgın Macera, ile Afacan ve Kurbağa Surat filmlerini sınıflarında izlediler.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Koza’da Okullar Sinemada, Sinema Okullarda yazısına devam et
  • Engelsiz Festivalde Engellilere Film Gösterimi

    Engellilere yönelik etkinlikleri dolayısıyla Engelsiz Festival olarak ilân edilen 19. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde engelliler için film gösterimi yapıldı. Adana’nın engelsiz mekânlarından Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’ndaki film gösterimini Zihni Aldırmaz, gözlerine siyah bant takarak izledi. Adana Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, film gösteriminden önce yaptığı konuşmada, engellilerin hayatını kolaylaştırmak için ellerinden geleni yapacaklarını belirterek, “Engellilerin kullanmadığı hiçbir mekân bizim değildir. Engellilerin katılmadığı hiçbir etkinlik de tam değildir.” dedi.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Engelsiz Festivalde Engellilere Film Gösterimi yazısına devam et
  • Diyarbakır’da Sivil Toplumla İnsan Hakları ve Sinema Günleri, Çocuk Hakları Haftası’yla Devam Ediyor

    Diyarbakır Sanat Merkezi’nin Eylül – Kasım 2012 süresince yürüteceği Diyarbakır’da Sivil Toplumla İnsan Hakları ve Sinema projesi, 16 Eylül 2012 Pazar akşamı 19:30’da Sülüklü Han’da yapılan film gösterimiyle başladı. Diyarbakır’da sivil toplum çalışmalarının kültürel boyutuna katkı sağlamak amacıyla yola çıkan ve Açık Toplum Vakfı tarafından desteklenen çalışma, Diyarbakır’da faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının ortaklığıyla gerçekleşecek film gösterimleri ve yuvarlak masa tartışmalarından oluşuyor. Açılış gösterimini, Diyarbakır Sanat Merkezi proje koordinatörü Övgü Gökçe sundu.

  • Basın Bülteni: 1 / 2
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Diyarbakır’da Sivil Toplumla İnsan Hakları ve Sinema Günleri, Çocuk Hakları Haftası’yla Devam Ediyor yazısına devam et
  • Hobbit: Beklenmedik Yolculuk’un 2. Fragmanına Ait Türkçe Altyazılı Yayın Linkleri Açıklandı

    Tüm dünyada 14 Aralık 2012′den itibaren vizyona girmesi plânlanan Hobbit: Beklenmedik Yolculuk (The Hobbit: An Unexpected Journey) filminin 2. fragmanına ait Türkçe altyazılı yayın linkleri açıklandı. Peter Jackson’ın yönettiği ve Cate Blanchett, Luke Evans, Elijah Wood ile Martin Freeman’ın oynadığı filmde hikâye, ulu ejder Smaug’dan Erebor’un kayıp Cüce Krallığı’nı geri isteyen ana karakter Bilbo Baggins’in yolculuk maceralarını anlatıyor. Ansızın büyücü Gandalf ortaya çıkar ve Bilbo kendini onüç cüceden oluşan bir grupta bulur. Bu yolculuk onları Goblinler ve Orklar’la dolu topraklara götürecektir.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Filmmor’dan Açıklama: Galatasaray Üniversitesi Rektörlüğü’nü Ayrımcı Kararından Dolayı Kınıyoruz

    Galatasaray Üniversitesi Rektörlüğü’nün önümüzdeki günlerde düzenlenecek olan Cinsiyet Eşitliğinin İnşası Konferansı’na yer tahsisini iptâl etmesi üzerine konferans düzenleyicisi Filmmor tarafından açıklama yayınladı. Açıklama şöyle: “İsveç ve Türkiye’de benzer alanlarda deneyimli kadınlar ile kadın kurumlarını buluşturmak, ekonomik ve politik katılım, eşitsizlik, şiddetle mücadele ve kadın-erkek eşitliğinin inşası pratiklerine dayalı somut …”

  • Açıklamanın devamı için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Hayat, Aşk, Ölüm

    Claude Lelouch’un 1969 yapımı filminden adını alan yazı başlığım, son Cannes şenliğinde hayranlıkla karşılanan ve büyük ödül Altın Palmiye’nin yanısıra saygın Fipresci ödülünü de kazanan Avusturyalı auteur sinemacı Michael Haneke’nin yeni filmi Aşk (Amour) ile ne de güzel örtüşüyor.

    Filmin kadın kahramanı Anne’ın unutulmaz bir sahnede dediği gibi yaşam ne kadar güzeldir ve aşkla dolu yaşandıysa ne kadar da uzundur. Yaşamın tüm güzellikleri gibi yaşlılık ve yaklaşan ölümü de doğallıkla karşılar yaşlı çiftimiz. Uzun yıllara yayılmış aşkları zor günlerde yeniden sınanacaktır.

    ‘Aşk’ tek mekânda geçen bir oda filmi. Haneke bu kış sonatını kendine özgü uzun plân sekanslarla anlatmış. Işık kullanımı yine minimal. Film için bestelenmiş müzik yine kullanmıyor ancak ustanın klâsik müziğe ilgisi malûm. Funny Games’in ölüm yolculuğuna çıkan ailesinin otomobilinden bir opera aryası yükseliyordu. Keza La Pianiste’in baş kahramanı müzikle haşır neşirdi. Bu defa evdeki yardımcılar dışında filmin tüm karakterleri müzisyen: yaşlı çiftimiz saygın müzik öğretmenleri, kızları, damatları bir oda orkestrasının elemanları, Anne’ın eski öğrencisi ve günümüzün ünlü müzisyeni ise bizzat Fransa’nın önde gelen piyanistlerinden Alexandre Tharaud’dan başkası değil. Böyle olunca film Schubert’le başlayıp Beethoven ve Bach’tan alıntılarla devam eden piyano müziğiyle bezenmiş.

    Finali haberleyen kısa giriş bölümünün ardından film bir konser salonunda Schubert’in Op.90 Do Minör 1 numaralı Impromptu’sünün etkileyici ezgileriyle açılıyor. Hemen ardından gelen bir atardamar tıkanıklığı ve başarısızlıkla sonuçlanan ameliyat yaşlı kadını tekerlekli sandalyeye ve giderek yatağa mahkûm ediyor. Evde yarı zamanlı hastabakıcılar olmasına rağmen karısının baş yardımcısı ve bakıcısı yıllardır birlikte olduğu kocasıdır. Sabırla, özveriyle, şefkatle, aşkla bakıyor sevgili karısına. Belki daha kederli günler yaşanacak ama gün gelecek her şey bitecektir. Yaşamın kanunu budur, isyan etmez kabullenirler. Ta ki o tahammül edilmez an gelene ve yeni bir karar alana kadar.

    ‘Aşk’ yetmişlerini yaşayan usta yönetmenin yaşlılık üzerine yaptığı çok etkileyici, hüzünlü, şiirsel bir yapıt. Sinemanın anıtlarından Jean-Louis Trintignant ve Emmanuelle Riva (Hiroşima Sevgilim’in unutulmaz oyuncusu) ve Haneke’nin gözdelerinden Isabelle Huppert’in yorumlarından büyük destek alıyor. Ve bir de ‘eve giren güvercin’li o unutulmaz plân sekanstan.

    Adana Altın Koza Festivali’nde Türkiye prömiyerini yapan Aşk olağanüstü ilgi üzerine Filmekimi’nde tam 6 kez gösteriliyor. Seanslar şöyle: 28 Eylül Cuma 19:00 Beyoğlu / 21:30 Atlas; 29 Eylül Cumartesi 21:30 Atlas; 02 Ekim Salı 21:30 Atlas; 03 Ekim Nişantaşı Citylife 11:00; 04 Ekim Perşembe 16:00 Beyoğlu

    (27 Eylül 2012)

    Ferhan Baran

    [email protected]

    Ferzan Özpetek, Altın Koza’da İzleyiciyle Buluşuyor

    Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ve 23 Eylül’e kadar devam edecek olan 19. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali tüm görkemiyle sürüyor. Festival kapsamında, 20 Eylül 2012 Perşembe günü saat 20:15’de Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nın jüri başkanı yönetmen Ferzan Özpetek’in Cahil Periler (Le Fate Ignoranti) isimli filminin galası yapılacak. Ferzan Özpetek’in seyirciyle buluşacağı gala, Cinemaximum Salon 2’de gerçekleştirilecek. Margherita Buy, Stefano Accorsi, Serra Yılmaz ve Gabriel Garko’nun oynadığı Cahil Periler, ülkemizde 28 Eylül 2001′de sinemalarımızda gösterilmişti.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ferzan Özpetek, Altın Koza’da İzleyiciyle Buluşuyor yazısına devam et
  • Allan Sekula: Birleşmeyen Filmler 1972 – 2012 Sergisi, Akbank Sanat’ta

    Toplumsal gerçekçiliğin eleştirel olarak yeniden ele alınışının öncülerinden fotoğrafçı, film yapımcısı, yazar ve eleştirmen Allan Sekula’nın Allan Sekula: Birleşmeyen Filmler 1972-2012 Sergisi, 12 Eylül – 31 Ekim 2012 tarihleri arasında Akbank Sanat’ta. Sergi kapsamında düzenlenecek olan konferans ve film gösterileri de izleyiciler tarafından takip edilebilecek. Marie Muracciole ve Ali Akay’ın küratörlüğünde gerçekleştirilen sergi, yakın zamanda tekrardan baskı olarak düzenlenen bir erken dönem slayt gösterisinin iki haline odaklanıyor. Sergide ayrıca son dönemde montajlanan 4 film yer alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Allan Sekula: Birleşmeyen Filmler 1972 – 2012 Sergisi, Akbank Sanat’ta yazısına devam et
  • Karanlık Gelecekte Güvenlik Devleti

    Yargıç Dredd (Dredd 3D)
    Yönetmen: Pete Travis
    Karakterler: John Wagner-Carlos Ezquerra
    Senaryo: Alex Garland
    Müzik: Paul Leonard-Morgan
    Görüntü: Anthony Dod Mantle
    Oyuncular: Karl Urban (Yargıç Dredd), Olivia Thirlby (Anderson), Lena Headey (Ma-Ma), Rakie Ayola (Baş Yargıç), Warrick Grier (Caleb), Wood Harris (Kay)
    Yapım: DNA Films-IM Global (2012)

    “Bakış Açısı” filmiyle Roma’da Amerikan başkanına yapılan suikastı sekiz bakış açısıyla yansıtan İngiliz yönetmen Pete Travis, çizgi romandan uyarladığı üç boyutlu “Yargıç Dredd” filminde de çarpıcı bir görsellik oluşturmuş.

    Gelecek… ABD’nin başkenti Washington’dan Boston’a kadar uzanan “Lanetli Dünya”da (Cursed Earth) 800 milyon insan yaşıyor. Şehirler devasa ve kaotik. Hikâyenin geçtiği metropole de “Mega City One” diyorlar. Nükleer bir felâkatin ardından şehirler duvarların içine hapsolmuş ve insanlar şehirlerde hapishanede yaşar gibi. Çünkü duvarların ardı radyasyon ve çöl. Suç oranları yükselmiş. Her şey güvenliğe göre ayarlanmış. Eski şehrin harabe binalarının yanında 200 kattan daha yüksek apartman bloklarının bazıları gecekondu gibi. Suç örgütleri her şeyiyle ele geçirmiş. Dış görünümleriyle “robocop”ları hatırlatan motosikletl yargıçlar şehirde asayişi sağlıyorlar. İtaat etmeyenleri öldürme yetkileri var. Yargıç Dredd’e ortak olarak çaylak bir yargıç da veriliyor. Sarışın ve güzel çaylak yargıç Anderson, telepatik tarafları çok güçlü ve insanların zihnini okuyabiliyor. Ona medyum diyorlar. İlk görev 200 katlı “Peach Trees” (Şeftali Ağaçları) bloğunda sorunlar çıkıyor. Eskiden fahişelik yapan, ama yüzü bıçakla doğrandıktan sonra uyuşturucu işinde barones olan Ma-Ma lakaplı Madeline Madrigal, kendi kurallarına uymayan birkaç kişiyi “yavaş çekim” uyuşturucu verdirip derilerini yüzdürdükten sonra gökdelenin tepesinden aşağıya attırıyor. Bu uyuşturucuyu alanlar zamanı yavaş çekimde yaşıyorlar. Cesetler, Dredd oradayken yere çakılıyorlar. Olaya el koyan Dredd, Anderson’la beraber Ma-Ma’nın çetesinin peşine takılıyorlar. Bu o kadar kolay değil. Bina, bilgisayar kontrolüyle zırhını bürünüyor ve dış dünyayla ilişkisi kesiliyor. Binanın katlarının çoğunda yoksul insanlar da yaşıyor. Dredd ve Anderson, Ma-Ma’nın siyahi adamlarından Kay’i rehin alıyor. Ardından cehennemi bir savaş başlıyor ve sonunda iyiler kazanıyor.

    İnsanı irkilten bina…

    “Peach Trees” kulesi göründüğünde insanı gerçekten ürpertiyor. Kalın beton duvarlar, dış saldırılara karşı binanın kendini zırhla koruması insanda tecrit edilmişlik duygusu yaşatıyor. Bu binada yoksulluk ve geleceksizlik de var. Şehrin diğer binalarında olduğu gibi. Sistem, kıyamet sonrasında hayatın normale dönmesinden çok güvenliğe yönelmiş ve tam anlamıyla polis devleti kurulmuş. Geleceksiz bu dünyada suç oranları artmış. 2012 yapımı “Dredd 3D-Yargıç Dredd” filmi distopik bir bilmkurgu. Ridley Scott’ın 1982’de Philip K. Dick’ten uyarladığı “Blade Runner-Mahşerin Fedaisi” bilim-kurgusunda olduğu gibi gelecek karanlık ve umutsuz. Pensilvanya’da 1949 yılında doğmuş İskoç asıllı çizgi romancı John Wagner, Carlos Ezquerra’yla ortak yarattıkları “Judd Dredd” çizgi romanıyla tanınıyor. Wagner, Vince Locke’la ortak yarattıkları “A History of Violence-Şiddetin Tarihçesi” çizgi romanları da var. Önemli yönetmenlerden David Cronenberg bu çizgi romanı aynı adla 2005 yılında beyazperdeye uyarlamış ve başrolü de Viggo Mortensen’le Ed Harris’e vermişti. İngiliz çizgi romanının diğer öneml adı 1947 Zaragoza doğumlu İspanyol Ezquerra. 1970’te Londra’da doğmuş yazar Alex Garland, Danny Boyle tarafından 2000’de sinemaya uyarlanmış “Beach-Kumsal” romanıyla biliniyor. Garland, Mark Romanek’in 2010’da Japon yazar Kazuo Ishiguro’dan uyarladığı “Never Let Me Go-Beni Asla Bırakma” romanının senaryosunu da yazmıştı.

    İngiliz yönetmen Pete Travis, görselliği ve kurgusuyla çarpıcı 2008 yapımı “Vantage Point-Bakış Açısı” filmiyle sinemada ilk filmini çekmişti. 1955 Oxford doğumlu kameraman Anthony Dod Mantle, Lars von Trier ustanın filmlerindeki görüntülerden hatırlayabilirsiniz. Saniyede 20 bin kareyle çekilmiş anların perdeye yansıyışı muhteşem. Görüntü alabildiğine yavaşlıyor ve her şeyi tüm ayrıntılarıyla görüyorsunuz. Yavaş çekimlerde, ketçap şişesinden fışkırır gibi savrulan kanlar üzerinize geliyor gibi sanki. Yönetmen, bazı anlarda şehri en tepeden gösteriyor. Görüntüler üç boyutlu olduğu için aşağıya düşecekmişsiniz gibi oluyor. Adrenalin hayli yüksek filmde.

    (27 Eylül 2012)

    Ali Erden

    [email protected]

    Altın Portakal’da Mizah Zirve Yapacak

    Geçtiğimiz yıl kadın temasıyla bağlantılı olarak Antalya Kadın Zirvesi’ni düzenleyen Altın Portakal, bu yıl 49. festivalin Mizah, Muhalefet ve Demokrasi ana teması temelinde, Türkiye’nin önde gelen mizah sanatçılarını sanatseverlerle buluşturacak Türkiye Mizah Zirvesi’ne imza atıyor. Mizah Derken, Politik Arenada Mizah, Sinemada ve Televizyonda Mizah başlıkları altında gerçekleşecek Türkiye Mizah Zirvesi’nde, mizah dünyasının usta çizerlerinin karikatürlerinden oluşan bir sergi de yer alacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Portakal’da Mizah Zirve Yapacak yazısına devam et
  • Türkiye’nin İlk Olimpik Jimnastikçisi Göksu Üçtaş’ın Hikâyesi’nin Anlatıldığı Road to London Yirmi Şehirde Yüzden Fazla Salonda Gösterimde

    Gaziantep’te doğan ve beş yaşında jimnastiğe başlayan Göksu Üçtaş on altı senelik çalışmanın ardından Olimpiyat elemelerini kazandı. Göksu Üçtaş’ın yaşam alanı ve antrenmanlarını konu alan Road to London geçtiğimiz hafta Cinemaximum Sinemaları’nda yaklaşık seksen salonda film önlerinde gösterime girdi. İzleyicilerden  aldığı yoğun ilgiden ötürü, filmin sponsorlarından biri olan Cinemaximum filmin gösterimlerini yüzden fazla salona taşıdı.