Hepimizin geçmişinde sevgiyle hatırlanan animasyon filmleri bulunur. Yaşı fazlasıyla tutanlar, “Bambi”yi unutmaz örneğin. Annesini kaybettiğinde bir arkadaşım ayağa kalkıp bağırarak ona yol göstermişti (beş yaşında falandık): “Bambi, Bambi, annen orda!” “Fantasia”yı izleyince şaşıp kaldık. Pixar filmleri, bize animasyonun yeni dünyasını tanıttı. Animasyon yaratıcıları arasında benim için Hayao Miyazaki ile Nick Park’ın da önemli bir yeri vardır.
Onun için de, animasyonda kahraman gibi kahraman ilk kızdan söz ederken, bu tanımı Pixar filmleriyle sınırlıyorum. Daha önce Pixar’ın hep erkek kahramanları olmuş: Woody ile Buzz (Toy Story), Nemo, Ratatouille, Wall-E… Şimdi ise “Brave” ile bize başına buyruk, söz dinlemez, korkusuz, kızıl saçlı İskoçyalı bir prenses sunuyorlar. Demek ki Pixar yirmi altı yılın ardından nihayet bir filminin kahramanının kız olmasını uygun görmüş. Gerçi, filmin yönetmenlerinden birinin, karakterleri yaratmış, senaryoda çalışmış olan Brenda Chapman’ın da işine son verdiler ama, o ayrı konu.
Orijinalinde, kendisi de İskoç olan Kelly Macdonald’ın konuştuğu Merida (neyse ki dublaj hayli makûl, Beren Saat’in Merida’sı da bana gayet uygun geldi), ateşli karaktere sahip bir İskoç prensesi. Savaşçı bir babası, kızını kusursuz bir prenses olarak yetiştirmeye odaklanmış bir annesi var. En çok sevdiği şey de, annesi Elinor’un (Emma Thompson) disiplininden ve görgü kurallarına ilişkin öğütlerinden uzak kalmak: kırlarda dolaşıp oklarıyla hedefleri vurmak.
Ne yazık ki hayat, baba hediyesi yayla ok atarak geçemiyor. Ülkenin yönetimdeki dört klanın oluşturduğu barışçıl krallığı sürdürebilmek için, Merida’nın annesiyle babası Fergus (Billy Connolly), büyük oğullarıyla beraber lordları davet ediyorlar. Maksat Merida’yı evlendirmek. Ama kızıl saçlı asimiz, göreneklerin bir açığını yakalayıp, Fergus’un ilk çocuğu olarak okçuluk yarışmasına katılınca taliplerinin hepsini geride bırakıyor. Sonra da evden kaçıp bir cadıya (Julie Walters) gidiyor. Maksat, annesini caydırmak. Ama, baş yardakçısı karga da, cadı da hiç güvenilir yaratıklar değiller. Cadı pastasını yiyen Elinor, koskoca bir ayı oluyor. İşin fena tarafı, bir süre önce Fergus’un bacağının bir kısmını vahşi bir ayı kaptığı için, Elinor kralın eline geçerse derdini anlatana kadar (ki zaten anlatamıyor) canından olma ihtimalı yüksek.
Aslında “Brave”, Pixar geleneğinden sadece kız kahramanıyla ayrılmıyor. Merida, Disney filmlerinde ender görülür bir şekilde, ne öksüz ne yetim. Annesi de babası da yaşıyor. Pixar genellikle ana karakterleri insan olmayan animasyonları tercih eder, şimdiye kadar da hiç kostümlü bir dönem filmi yapmadı. “Brave”, bütün bu kuralları yıkmış. Bilmiyorum, erkek çocuklar beğenir mi, çünkü kitaplarda olduğu gibi filmlerde de kesin bir ‘cinsiyet ayrımı’ var. Rowling bile bu ayrımcılığa karşı önlem almış, ‘kız’ olduğu anlaşılıp erkek çocuklar baştan ona tavır almasın diye adını J. K. olarak yazmayı tercih etmişti. “Brave”, daha çok kızlarla anneleri için bir rüştünü ispat etme macerası. Hem annelerle kızları arasındaki ebedi anlaşmazlıkları keyifle izleyebilirler. Adı niye cesur, hatta savaşçı anlamına “Brave” öyleyse? Belki de erkek çocuklar kansın da gelsin diye. Hatırlarsanız, Disney de “Rapunzel” filminin adını, kız kahraman itici olur endişesiyle “Tangled” yapmıştı.
Küçük kızlarınıza akıllı, bağımsız, hareketli modeller arıyorsanız, “Brave”e buyurun. Üstelik heyecanlı ve komik. O hoplayıp duran kıvır kıvır kızıl saçları unutamayacaksınız! Kahramanlarımız Viking olmasa da, eğer öyle muhabbetlerden hoşlanıyorsanız doğrusu İskoç klan başları da kavgacı ve eğlenceli olma yönünden, Vikingler’den aşağı kalmıyor. Ayımızın biraz daha çevik, atik ve tetik olmasını isterdik ama, o kadar kusur kadı kızında da bulunur…
(15 Eylül 2012)
Sevin Okyay