Kıyamet Sonrası Bir Distopya

Açlık Oyunları (The Hunger Games)
Yönetmen: Gary Ross
Roman: Suzanne Collins
Senaryo: Billy Ray-Suzanne Collins-Gary Ross
Müzik: T Bone Burnett-James Newton Howard
Oyuncular: Jennifer Lawrence (Katniss), Josh Hutcherson (Peeta), Woody Harrelson (Haymitch), Donald Sutherland (Snow), Stanley Tucci (Caesar), Wes Bentley (Seneca), Willow Shields (Primrose), Liam Hemsworth (Gale) Elizabeth Banks (Effie), Amandla Stenberg (Rue)
Yapım: Lionsgate (2012)

Etkileyici yönetmenlerden Gary Ross’un “Açlık Oyunları” çarpıcı bir bilimkurgu. Film, yazar Suzanne Collins’in üçlemesinin ilk kitabından sinemaya uyarlandı. Gerisi gelecek gibi.

Sinemanın parlak yönetmenlerinden Gary Ross’tan kıyamet sonrası distopik bir film geldi. 2012 yapımı “The Hunger Games-Açlık Oyunları”, başarılı bir bilimkurgu filmi. 1956 Los Angeles doğumlu Ross, ülkemizde bilinen yönetmenlerden. Ross, estetik olarak büyüleyen 1998 yapımı “Pleasantville-Yaşamın Renkleri” filmiyle daha çok tanınıyor. Ross’un 2003 yapımı umudun simgesi yarış atına adanmış “Seabiscuit-Zafer Yolu” da ülkemizde vizyona çıkmıştı. “Açlık Oyunları” filmi, yazar Suzanne Collins’in bilimkurgu serisinin ilk kitabından sinemaya uyarlandı. Seri “Açlık Oyunları”, “Ateşi Yakalamak” ve “Alaycı Kuş” romanlarından oluşuyor. Bu bilimkurgu serisi, 2011 yılında Pegasus Yayınları’ndan çıkmıştı. Aynı yayınevi yazarın “Yeraltı Günlükleri Serisi”nin beş kitabını da yine 2011’de çıkardı. Bu seri “Gregor ve Gri Kehanet”, “Gregor ve Felaket Kehaneti”, “Gregor ve Kan Kehaneti”, “Gregor ve Sır Kehaneti” ve “Gregor ve Zaman Kehaneti”nden oluşuyor.

Ölüm kalım savaşı…

Hikâye, Kuzey Amerika’daki hayali Panem ülkesinde geçiyor. Panem’de yıllarca sürmüş iç savaş ve trajediler, ulusu neredeyse bir yok oluşa sürüklemiş. Rocky Dağları’nın eteklerindeki Capitol şehrine bağlı 12 mıntıka kurulmuş. Gettolara benziyor. Otoriter yönetim, bu mıntıkaları Nazilerin Yahudileri topladığı toplama kampları gibi kontrol altında tutuyor. Bu mıntıkalarda yaşayan halk yoksulluk ve açlıkla savaşıyor. Panem’in hükümdarı otokrat Coriolanus Snow. Yönetim, iç savaşın karanlık günleri unutulmaması için ölüm-kalım yarışları düzenliyor. 74. Geleneksel Açlık Oyunları için mıntıkalardan bir kız, bir oğlan olmak üzere 24 yarışmacı seçiliyor. Bu açlık oyunlarında sadece bir kişi hayatta kalıyor. O da Panem’in kendisine sunduğu zenginlikle hayatını bolluk içinde geçiriyor. Bu oyun televizyon için realiti şovu. Bu hayatta kalma şovlarına “survivor” deniliyor.

Film, 12. mıntıkada açılıyor. 16 yaşındaki oklu Katniss Everden, çok sevdiği küçük kız kardeşi Primrose’un bu oyunlara seçildiğinde eskort Effie’yi ikna edip gönüllü olarak oyunlara katılıyor. Fırıncının oğlu Peeta Mellark da kurada çıkan diğer oyuncu olur. Onlara, bu oyunda ipuçları verecek de 50. yarışı kazanmış ve şimdi durmadan içen Haymitch Abernathy. Hızlı trenle, zenginliğin yaşandığı ve tüm zevklerin sunulduğu Capitol şehrine gelindiğinde bu şehirde yaşayan zenginlerin eğlenmesi için düzenlendiğini anlıyorsunuz. Mıntıkalarda ne kadar yoksulluk ve açlık varsa, bu şehirde de alabildiğine zenginlik ve bolluk var. Tıka basa işkembelerini dolduruyorlar. Sonra, içlerinde çocukların da olduğu 24 genç insan hayatta kalabilmek için birbirlerini öldürmeye başlıyor ormanın derinliklerinde. İttifaklar da oluşuyor. Peeta, Katniss’e olan aşkını itiraf ediyor oyun başlamadan önce. Şova “katharsis” ve romantizm katmak için Seneca bunu kullanıyor. Bu şov televizyon ekranlarından kesintisiz de yayımlanıyor. Final geldiğinde hikâyenin bitmediğini anlıyorsunuz. Çünkü geride çok hikâye var. Görselliği zengin bu gerilim yüklü film, özellikle distopik bilimkurgudan hoşlananları mutlu edecek. Filmin devamı gelsin diyorsunuz. Filmde ve romanda, aslında göndermeler var. Roma İmparatorluğu, Antik Yunan, ABD’nin işgâlleri, bu işgâllerle halkların üstüne çöken yoksulluklar ve birçok şey. Filmdeki genç oyuncuların performansları da mükemmel. Üç ustanın, Woody Harrelson, Donald Sutherland ve Stanley Tucci’nin karşısında çok rahatlar. Fonda duyulan müzikler de iyi. İnsana gerilim duygusu yaşatabiliyor.

(Bu yazı 23 Mart 2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)

(23 Mart 2012)

Ali Erden

sinerden@hotmail.com