Bir Bilet: Tek Gidiş

14. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali bu yıl 30 ülkeden 68 yönetmenin filmleriyle, erken ve zorla evliliklerden ataerkil iktidara, çocuk haklarından siyaset tarihine, sömürgecilikten anne-kız ilişkisine dek pek çok konuyu gündeme getirecek. Bu konulardan biri de uluslararası kadın ticareti. Birleşmiş Milletler verilerine göre, her yıl 700 bin ilâ 4 milyon kişi ticarete konu oluyor. Bunların yüzde 70’e yakınını kadınlar oluşturuyor. Festivalin Bir Bilet: Tek Gidiş adlı bölümünün ilk filmi Küçük Asker (Lille Soldat) adlı yapım.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Bir Bilet: Tek Gidiş yazısına devam et
  • Zor Hedef

    Fred Cavaye’nin yönettiği ve Gilles Lellouche, Roschdy Zem, Gerard Lanvin ile Elena Anaya’nın oynadığı Zor Hedef (A Bout Portant – Point Blank), 27 Mayıs 2011’de M3 Film dağıtımıyla Filma Ltd. tarafından vizyona çıkarıldı.
    Samuel sağlık görevlisi belgesini almak için çalışırken Nadia, Samuel’e saldıran adamlar tarafından kaçırılır. Polis gözetiminde hastanede yatan Sartet’i oradan çıkarmak için Samuel’in sadece üç saati vardır. Samuel’in kaderi polisin hırsızlık suçundan peşinde olduğu Sartet’e bağlıdır. Eğer karısını bir daha görmek istiyorsa çok hızlı davranmalıdır.

  • Basın Bülteni: 1 / 3 / 2
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Diğer basın bültenleri ve bağlantılara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Zor Hedef yazısına devam et
  • Kırmızı Başlıklı Kız: Kötülere Karşı

    Mike Disa’nın yönettiği ve Glenn Close, Hayden Panettiere, Cheech Marin ile Patrick Warburton’un seslendirdiği animasyon film Kırmızı Başlıklı Kız: Kötülere Karşı (Hoodwinked Too Hood vs. Evil), 06 Mayıs 2011’de Pinema Film dağıtımıyla Film Pop tarafından vizyona çıkarıldı.
    Kırmızı, Başlık Kardeşleri isminde bir gizli örgütün eğitiminde karşımıza çıkar. Nicky Flippers tarafından acilen göreve çağrılır ve eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalır. Kötü kalpli bir cadı, Hansel ve Gretel adında iki masum çocuğu alıkoymuştur ve Nicky’nin arama kurtarma görevi için Kırmızı’ya ihtiyacı vardır.

  • Basın Bülteni: Uzun / Kısa
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb
  • Zeki Demirkubuz Söyleşisi

    İstanbul Bilgi Üniversitesi koordinasyonu, VCD, MFA ve FTV MA’nın katkılarıyla Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsü’nde C Blok, Yazgı, İtiraf, Bekleme Odası, Kader, Kıskanmak gibi filmlerin ünlü yönetmeni Zeki Demirkubuz ile söyleşi yapılacak.
    04 Mayıs 2011 Çarşamba günü saat 15:00’de Sesten Sessizliğe / Aydınlıktan Karanlığa başlığı altında düzenlenecek olan ve katılımın serbest olduğu söyleşiye tüm sinemaseverler bekleniyor.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Zeki Demirkubuz Söyleşisi yazısına devam et
  • Türk Sinemasının Çınarları Büyükçekmece’de Biraraya Geldiler

    Yönetmen Ümit Efekan ve Murat Soydan’ın Büyükçekmece sahilindeki Antik Restaurant’ta düzenledikleri özel gecede Türk sinemasının çınarları biraraya geldi. Geceye katılanlar ünlüler arasında Ateş Böceği Ercan, Engin Çağlar, Tamer Yiğit, Murat Soydan, Cihat Tamer, Yusuf Sezgin, Nilüfer Aydan, Serdar Gökhan, Tuğrul Meteer, Vadullah Taş, Suna Yıldızoğlu, Nuri Alço, Erol Tezeren, Levent Aykul ve Meral Orhonsay gibi Türk sinemasının sevilen isimleri vardı. Geceye katılan Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün, sinemamızın ünlü yüzlerini görmekten büyük mutluluk duyduklarını belirtti. (Haber: Muharrem Erdemir.)

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Türk Sinemasının Çınarları Büyükçekmece’de Biraraya Geldiler yazısına devam et
  • Serdar Gökhan Resim Sergisi

    Aktör, yapımcı, yazar, ressam, sevilen sinema oyuncusu Serdar Gökhan’ın “öz mesleğim” diye tanımladığı Natural temalı ilk kişisel resim sergisi “First Look”, 07 Mayıs 2011 tarihinden itibaren Arnavutköy Art Gallery Istanbul’da sanatseverlerin karşısına çıkıyor. Sevilen sanatçı Serdar Gökhan ilk okul yıllarında başlamış olduğu sanatsal faaliyetlerini Beşiktaş Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde okuduğu yıllarda da sürdürmeye devam etti. Babıali’de yedi yıl tabela ve resimli roman ressamlığının yanı sıra film platolarında set dekoratörlüğü yaptı,  prodüktör Kadir Kesemen’in dikkatini çekerek sinemaya oyuncu olarak yöneldi ve ağırlık verdi.

    Sualtından Halfeti

    Şanlıurfa Valiliği ile Doğa Araştırmaları Sporları ve Kurtarma Derneği (DASK) işbirliğiyle düzenlenen Sualtından Halfeti Fotoğraf Sergisi, 02 Mayıs’ta Yerebatan Sarnıcı’nda başlıyor. Sergide, 10 yıl önce Birecik Barajı’nın suları altında kalan Halfeti’nin sokakları, evleri, halkın suyla ilişkisi, gelişmekte olan su sporlarından renkli kareler, sanatseverlerin beğenisine sunuluyor. Baraj suları altında, görüş mesafesine bağlı olarak çekilen karelerde, Halfeti’nin yeni evsahipleri olan yosunlar, balıklar, midyeler ve diğer canlıların sualtındaki yaşam alanıyla buluşması da yansıtılıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Sualtından Halfeti yazısına devam et
  • İşçi Filmleri Festivali Emek Dostlarını Davet Ediyor

    6. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali, 01 – 08 Mayıs 2011 tarihlerinde İstanbul, Ankara, İzmir’de ve 05 – 09 Mayıs 2011 tarihleri arasında Artvin’de eş zamanlı olarak gerçekleştiriliyor.
    Festival bu yıl ilk defa İstiklal Caddesi’nde açılış yapacak salon olmadığı için İTÜ Maçka’da açılış gecesi düzenliyor.
    Sessizce geçiştirilemeyecek bu durumu protesto etmek için 02 Mayıs 2011 Pazartesi günü 17:00’de Ritim Art eşliğinde Tünelden başlayıp Emek Sineması’na, oradan Taksim’e devam edecek festival yürüyüşüne tüm Emek Dostları bekleniyor.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yapımcılar Terketti, Filmi Oyuncular Tamamladı: Ağır Abi

    Yapımcısının terkettiği Ağır Abi filminin çekimleri ekibin kendi imkânlarıyla tamamlandı. Film 06 Mayıs’ta vizyona giriyor. MSM mezunu Halil Taşdemir, Oğuzhan Uğur ve Serhat Turhan’ın filmlere konu olacak serüvenleri destek sözü aldıklarında başladı. Çekimler için Gebze – Eskihisar’a giden film ekibi büyük bir sürprizle karşılaştı. Destek sözü veren iş adamları ve fabrika sahipleri ortadan kayboldu. Bunun üzerine ekipten üç arkadaş filmi tamamlamaya karar verdi. Arabalar satıldı, borçlanıldı, normal bir sinema filminde olması gereken hiç bir detay atlanmadı ve Ağır Abi vizyona yetiştirildi.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Hollywood’dan Paradigmanın İflasına Bir Ayna: Kimliksiz

    Abartılı Amerikan rüyası safsatalarının bilindik patikalarında seyirciyi aptal yerine koyan filmleriyle dünya sinema piyasasını elinde tutan Hollywood’dan yeni çıkan Kimliksiz – Unknown, hem şaşırtıcı konusuyla bu imajı sorguluyor, hem de emperyal paradigmanın ‘gerçek’ karşısındaki durumunu gözler önüne seren bir film.

    Bol bayraklı, Amerikan rüyasını dünyanın her tarafına yaymayı konu alan Hollywood yapımlarından bıkkınlık geçiren sinema izleyicisinin bu algısını biraz olsun tamir edecek Kimliksiz gösterime kısa bir süre önce girdi. Filmin, Ortadoğu’daki gelişmeler ve Wikileaks’ın yarattığı tartışmalara denk gelmesi dikkat çekici.

    Yönetmenliğini Jaume Collet-Serra’nın yaptığı, Liam Neeson, Diane Kruger, January Jones, Bruno Ganz, Sebastian Koch gibi isimlerin oyuncu kadrosunda yer aldığı Gerilim – Dram türündeki film, bir yandan gizli servis elemanlarının maruz kalacağı olası kimlik karmaşasına işaret ederken, öbür yandan da Amerikan siyasetin dünyaya biçmeye çalıştığı kimliğin gerçekle yüzleşmesi aşamasındaki tutarsızlık zincirlerine ışık tutuyor.

    Baştan sona yüksek bir çıtayla seyreden, senaryonun sürekli gizem sarmalıyla örülmesi, hatta bulmaca gibi bir konuya sahip olması ile izleyiciyi sürükleyen yapım, ‘bilinmezlik ve inandırıcılık çabası’ zeminiyle ve bu zemini destekleyen görsel doyuruculuğuyla da dikkat çekiyor.

    The Bourne Identity, Filghtplan gibi benzeri filmlerle paralel hatlarda ilerleyen film kadrosunun oyunculuk desteği ise dikkate değer.

    Dünyanın sayılı bilim insanları ve devlet liderlerinin katılacağı ve Berlin’de organize edilen bir konferans için görevlendirilen bir grup ajanın dünyanın kaderine oynayan vazifeleri sırasında işlerin yolundan çıkmasıyla başlayan film, yüklenen bir belleğin bütün veritabanını yitirmesi gibi, kimlik ve kişilik karmaşasına giren Martin’in gerçeğin peşine düşmesini konu alıyor.

    Sağ gösterip sol vuran emperyal politikalar

    Sözkonusu bilim kongresinde önemli bir bilim adamının dünyanın tamamını, özellikle de kapitalizmi ilgilendiren bir açıklama yapması plânlanmaktadır. Tamamen doğal yollarla ürettiği ve her mevsime uyumlu, birkaç kez ürün veren ve her türlü hava koşullarında yetişebilen bir mısır türünü (simgesel olarak) Suudi Kral’ın finansmanıyla dünyaya armağan etmeye hazırlanan bilim insanının bu çabası, özellikle de dünya siyasetine yön veren kapitalist güçlerin işine gelmemektedir. Zira milyarlarca dolar anlamına gelen hormonlu, doğal dengeyi alt üst eden kendi pazarlarını tehdit eden bu girişimi, kongre misafirlerinin kaldığı oteli havaya uçurarak engellemeye çalışan CIA, aylar öncesinden hazırladığı ekibini görevlendirir. Ekiple birlikte Martin Harris de doktor sıfatıyla, üstelik kongre davetlilerinden biriymiş gibi içeri sızacaktır. Yine kadın ajanlardan biri de eşi olarak söz konusu kongreye gidecektir. Ne var ki Berlin’de geçirdiği bir araba kazasından sonra kendine geldiğinde eşinin kendisini tanımadığı ve başka bir adamın da kendisinin yerine geçtiğini fark eder. Yani Harris’in kontrolden çıktığını tespit eden servis, yeni bir elemanını aynı isimle, üstelik koca bir geçmişi de anında değiştirerek ve başka bir adamın geçmişi haline getirerek durumu yeniden kontrole almaya çalışır.

    Kimseyi inandıramayan Harris, bir yandan yaşadığı kaza sonucu bir bilinç kaybı yaşamış olabileceğini düşünürken, öbür taraftan asıl kimliğinin giderek ağır basmasıyla bu oyunu aksiyon ve gerilim dolu bir eforla bozmaya koyulur.

    Başlangıç kısmı kısmen sönük, gri bulutlarla süslü, soğuk bir atmosferde geçen filmin ikinci yarısı ise bol aksiyonlu ve oyunculukların da tırmanışa geçtiği bir seyir izliyor.

    Huma bitkisine yandan bir selâm

    ”Geçmişi Olmayan Adam” türevlerini anımsatsa da çok daha başka bir yoldan konuyu ele alan filmin enteresan bir yanı da, pek bilinmeyen bir Dersim söylencesine yandan atıfta bulunması. Elbette ki bilinçli yapılmamış olsa da, Huma bitkisinin öyküsünü hatırlatır bir yanı var filmin. Derler ki tarihin birinde sadece Dersim’de yetişen ve bir çok hastalığa deva olan Huma bitkisi (Ki Huma kelime etimolojisi olarak Huda, Allah’a kadar uzanan bir kavramdır) Amerikalılarca tespit edilir ve Dersim’e gelen kalabalık bir ekip dağlarda bu bitkinin tamamını kökleriyle birlikte söktükten sonra dağlar ilâçlanır ve o bitki bir daha yeşeremez. Yanlarında götürdükleri Huma, söylem odur ki bu gün kanser ve birçok hastalıkta ilâç olarak kullanılır.

    Oldukça yüksek bir bütçeyle çekilen, ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Japonya ve Kanada ortak yapımı filmin bazı aksiyon sahneleri abartıya kaçsa da, özellikle Wikileaks belgeleriyle ortalığa saçılan kirli ilişkilerin hangi mekanizmalar devreye sokularak sonuçlara dönüştürüldüğünü projeksiyondan geçiriyor. Öyle ki Suudi Kral’a radikal gruplarca suikast düzenleniyormuş süsü verilen bir eylemle, bilim insanı ve bitkisini ele geçirip kontrolü ele geçirmeye çalışan finans – kapital, bu yolda hiçbir sınır tanımamaktadır. Üstelik de dünyanın en büyük üniversiteleri ve bilim akademileri, akademisyen ve bilim çevreleri de dahil edilerek.

    Ancak işler her zaman onların istediği şekilde gitmemektedir ve kontrolden çıkan küçük parçaların birleşmesiyle gezegeni ilgilendiren büyük bir oyun bozulmuş olur.

    (08 Mayıs 2011)

    Rawin Sterk

    Taşrada Var Bir Zaman’a En İyi Sinema Kitabı Ödülü

    13. Uluslararası Eskişehir Film Festivali kapsamında bu yıl beşinci kez verilen Sinema Kültürüne Katkı Ödülleri, 30 Nisan Cumartesi gecesi düzenlenen açılış töreninde sahiplerini buldu. Atilla Dorsay, Reis Çelik, Yaprak İşçibaşı, Ahmet Gürata ve PSerpil Kırel’den oluşan yarışma jürisinin seçtiği en iyiler şöyle: En İyi Sinema Dergisi kategorisinde ödülü Arka Pencere alırken En İyi Sinema Makalesi ödülünü, Dilek İmançer Tekinci aldı. En İyi Sinema Kitabı Mansiyon Ödülü, Umut Tumay Arslan, Ayşe Pay, Aslıhan Doğan Topçu’nun, En İyi Sinema Kitabı ödülü ise Zeynep Tül Akbal Süalp ve Aslı Güneş’in Taşrada Var Bir Zaman adlı kitabına verildi.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Taşrada Var Bir Zaman’a En İyi Sinema Kitabı Ödülü yazısına devam et
  • Hüseyin Zan

    Muammer Özer’in Bir Avuç Cennet filminin açılışında, Anadolu’dan İstanbul’a göç eden aileyi taşıyan traktörün şoförü idi Hüseyin Zan. Yıllarca kötü adamın yardakçısı olarak esas oğlandan dayak yiyen Zan’ı, uzun bir zamandan sonra traktör şoförü olarak görmek, ilginç bir izlenimdi.

    Sinemamızın kötü adamlığı dizi rol haline dönüştüren, Ahmet Tarık Tekçe’den başlayarak Öztürk Serengil, Erol Taş, Kenan Pars, Turgut Özatay, Bilal İnci ve diğerleri yanında, filmin kahramanına, sevgilisine, ailesine, iyi tarafta olanlara her türlü fenalığı yapan grup içinde yer alırdı, genellikle Zan. Farklı roller oynadığı da oldu, hatta Çetin İnanç’ın Bombala Oski Bombala * (1972) filminde başrol oynadı. Sinemamız bunu zaman zaman yapmıştır, yıllar boyu figürasyon üstü yan rollerde oynayan kimi oyuncuları (Salih Tozan, Sami Hazises, Nusret Özkaya, Suzan Avcı, Ayşen Gruda, Özcan Özgür…) sırası gelmiş başrolde oynatmıştır.

    Hüseyin Zan, Yeşilçam’ın üretimi filmlerin vazgeçilmez oyuncularındandı ve o devirde afişlerde, jeneriklerde adı küçük harflerle yazılan kimi kaderdaşları gibi 80’lerin başında başlayan çözülüm ile piyasadan çekildiler, televizyonlara kayan oldu ama kimileri İstanbul’u da terk ederek kendilerine yeni yaşamlar kurdular. 1960’da İçimizden Biri (Türker İnanoğlu) ile sinemaya giren Zan, Yeşilçam’ın kendisine giydirdiği rollerde, kavgacılıkla yıllarca perdede yerini aldı, sonraları, arada değindiğimiz gibi farklı rollerde oynamasına rağmen, yıllarca yaptığı işi -kavgacılığı- sinemaya yeni girecek olanlara öğretmeye çalıştı ama filmlerde giderek değişiyordu, rollerde. Şimdiki nesil seyirci, eğer eski filmlere ilgi duyar, televizyonda veya sair yollarla izleme olanağına kavuşursa, filmlerden birinde mutlaka Hüseyin Zan’a rastlayacaktır, tanıyamayabilir de ancak o filmlerinde kabûl gördüğü bir dönem vardı, o rollerinde.

    İyi veya kötü karakterde rol alan ve bu özellikleri -genellikle- her görüldüğünde doğru değerlendirilen rollerinin benimsendiği oyuncular vardı. O filmlerden kimisi kalıcı idiler, kitaplara girdiler sinemamızın anıldığı günlerde -kopyasına ulaşılıyorsa- hâlâ gösteriliyorlar. Kimileri ise -seyredilip geçilenler- hiç beklemediğimiz zamanlarda karşımıza çıkıyorlar. İşte bunların herbirinde Hüseyin Zan’a şu veya bu rolde rastlamak olası.

    Yıllardır sinemadan uzaklaşmış olsa da hâlâ Yeşilçam’ın bir parçası olarak kalan Hüseyin Zan’ın kaybı, şimdilerde kapatılmış kapılarına demir kepenkler konulmuş Emek Sineması ile bir döneme, bir sinema anlayışına ad veren Yeşilçam çınarından bir yaprağın daha düşüşüdür, acaba kimlerin umurunda… ama o kadar yitiğe rağmen yine kalan, şu veya bu nedenle izlenebilen kimi filmler hep olacak, o zaman adı bilinmese de, görüntüsü tanınmasa da Hüseyin Zan (ve daha bir çokları) hep yaşayacaklar …

    Sinema yönetmenleri ile ilgili bir derleme yapmaya çalışıyorum ama sadece uzun metraj ve kurmaca filmlerde. Yoksa sinemada kısa film ve belgesel film alanlarına girmek istemiyorum ve de televizyon filmleri alanına, şimdi burada bir an durmak istiyorum. Evet, Hüseyin Zan’ın yönetmenliği de var. Sinemada prodüksiyon işlerindeki çalışmaları dışında 1997 yılında bir televizyon filmi yönetmiş: Sevimli Dostlar. Çetin Büyükarkın’ın senaryosunu yazdığı, Yunus Bülbül, Yılmaz Köksal, Sezer Güvenirgil, Yusuf Sezgin, Şehnaz Dilan, Kâzım Kartal, Hüseyin Zan, Kartal Tibet ve Enis Fosforoğlu’nun oynadığı film ile televizyon filmi alanında da olsa, görsel gösteri sanatları alanında yönetmenlik yapmıştır, bir özelliği daha…

    * Bombala Oski Bombala’daki Oski, Hüseyin Zan’ın lâkabı idi.

    (07 Mayıs 2011)

    Orhan Ünser

    Eskişehir’in Film Festivali Başladı

    Anadolu Üniversitesi 13. Uluslararası Eskişehir Film Festivali, 30 Nisan’da düzenlenen törenle başladı. Sinema Kültürünü Geliştirme Birimi ve İletişim Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen festivalin açılış töreni, Sinema Anadolu’da gerçekleştirildi. Festivalinin açılış töreninde artık gelenekselleşen onur ödülleri de verildi. Bu yılki festivalin onur ödülleri, Türkiye’de ilk sinema müzesini açan, Türkiye’de pek çok ilkleri gerçekleştirmiş Türker İnanoğlu ve sinemamızın sevilen oyuncusu Gülşen Bubikoğlu’na verildi.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Eskişehir’in Film Festivali Başladı yazısına devam et