Filmmor Kadın Kooperatifi, TÜRSAK Başkanı Engin Yiğitgil ve İletişim Danışmanı Nimet Demir ile İlgili Çağrı Yayınladı

Filmmor Kadın Kooperatifi, TÜRSAK tarafından gerçekleştirilen 2007 yılındaki 44. Altın Portakal Film Festivali sırasında TÜRSAK Başkanı Engin Yiğitgil ve festivalin iletişim danışmanı Nimet Demir arasında meydana gelen olayla ilgili bir çağrı yayınladı. Çağrı şöyle: “TÜRSAK Başkanı Engin Yiğitgil’in, organizasyonu TÜRSAK tarafından gerçekleştirilen 2007 yılındaki 44. Altın Portakal Film Festivali sırasında festivalin iletişim danışmanı Nimet Demir’e, sözlü ve fiziksel şiddet uyguladığını basından öğrenmiş, kadın filmleri festivalleri ve kadın sinemacılar olarak Engin …

  • Çağrının devami için tıklayınız.
  • “Filmmor Kadın Kooperatifi, TÜRSAK Başkanı Engin Yiğitgil ve İletişim Danışmanı Nimet Demir ile İlgili Çağrı Yayınladı” üzerine bir yorum

    1. -KAMUOYUNA VE BASINA AÇIKLAMAMDIR- NİMET DEMİR

      HUKUK BANA “HAKLIYMIŞSIN” DEDİ ama BURUK BİR MUTLULUK İÇİNDEYİM!

      1) ENGİN YİĞİTGİL, 2007 YILININ ALTIN PORTAKALI’NDA BANA YAŞATTIĞI ŞİDDET VE HAKARETTEN SUÇLU BULUNDU VE CEZASI VERİLDİ.

      22 Ekim 2007’de Engin Yiğitgil’den gördüğüm şiddet ve hakaretlerle ilgili dava 11 Ekim 2010’da sonuçlandı. Mahkeme, Engin Yiğitgil’e, hakaret ve yaralamaya teşebbüsten ceza verdi. Suçu birden çok kez ve birçok kişinin önünde işlediği için arttırıldı. Sonuçta, toplamda 13 ay 15 gün hapis cezası verilmesine, cezanın para cezasına çevrilmesine, parayı ödemediği takdirde hapis yatmasına karar verildi.

      2) ENGİN YİĞİTGİL, GÖSTERDİĞİ ŞİDDETİ PROTESTO EDEN KİŞİ VE KURUMLARLA, HABER YAPAN GAZETECİLERİN ALEYHİNE AÇTIĞI TÜM DAVALARI DA KAYBETTİ:

      Engin Yiğitgil; gerçeği en iyi kendisi bildiği halde, gerçek dışı ve mantıksız iddialarla benimle beraber, hem gazeteciler Rahşan Gülşan, Alin Taşçıyan, Ayşe Özek Karasu, Aslı Onat, Yasemin Bay ve Rıdvan Akar hakkında, hem de olayı protesto eden Filmmor, Uçan Süpürge gibi kurumlar hakkında şikâayette bulundu ve tazminat davaları açtı. Suçunu, yavuz hırsız misali üste çıkmaya çalışarak gizleyebileceğini sanmış olmalı. Ama gerçek ne kadar gizlenebilir ki! Davalar da şikayetler de sonuçlandı. Engin Yiğitgil’in tüm şikayetleri hakkında takipsizlik kararı verildi. Biten tazminat davalarının hepsinde birer birer haksız olduğu ortaya çıktı. Davaları kaybetmeye başlayınca, diğerlerini de kaybedeceğini anlamış olmalı ki bir kısım davalarını da kendisi takipsiz bırakarak düşürdü.

      2007 yılındaki 44. Altın Portakal Film Festivali sırasında Engin Yiğitgil’in şiddet ve hakaretine maruz kaldım. O sırada ben, Festivalin medya ilişkileri sorumluluğunu üstlenen BİR İLETİŞİM’in genel müdürü ve ortağı olarak, Engin Yiğitgil de TÜRSAK Vakfı Başkanı olarak Antalya’da, Festival’de bulunmaktaydık.

      Hakaret, küfür ve şiddete 13 ay 15 gün hapis…

      22 Ekim 2007 günü akşamı önce AKM fuayesinde başlattığı ve daha sonra da AKSAV idari bölüm koridorlarında devam ettirdiği hakaret, küfür ve şiddet gösterileri sonucunda üç yıl önce yargıya başvurmuştum. Şikâyetim üzerine Antalya 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nde açılan dava, 11 Ekim 2010 tarihinde bitti ve Engin Yiğitgil, hem hakaretten hem de yaralamaya teşebbüsten ceza aldı. Şuçu birden çok kez işlediği ve bir çok insanın önünde işlediği için cezası arttırıldı. Toplamda aldığı 13 ay 15 günlük hapis cezası 8.100.-TL’lik para cezasına çevrildi.

      Gerçekler yatsıya kadar ya da dava bitinceye kadar gizlenebilirdi! Açtığı tüm davaları kaybetti..

      Kazanınca “Hayvanları Koruma Derneği’ne” bağışlayacağını söyleyerek, RAHŞAN GÜLŞAN, ALİN TAŞCIYAN, AYŞE ÖZEK KARASU, ASLI ONAT, YASEMİN BAY ve RIDVAN AKAR gibi gazetecilerle, olayı protesto eden FİLMMOR, UÇAN SÜPÜRGE gibi kurumlar hakkında açtığı tazminat davalarının bir kısmını kaybetmeye başlayınca diğerlerini de kendisi düşürdü. Tüm şikâyetleri hakkında da takipsizlik kararı verildi. Böyle olacağını o da ben de biliyorduk!

      Gerçeği hiçbir güç değiştiremezdi zaten… Hukuk “haklıymışsın” dedi. Engin Yiğitgil cezasını aldı. Yiğitgiller ne yapacak? Cezayı da TÜRSAK’ın Altın Portakal’ın arkasına saklayabilecekler mi? Yoksa özür mü dileyecekler?

      Ben neler yaşadığımı biliyordum. O gerçeği yalan senaryolar, Engin Yiğitgil’i “İyi bilirdik, böyle bir şey yapmaz, odaya girdiğinizde ayağa kalkan, kapıları tutan, iskemlenizi çeken takımından centilmendir, klâsik müzik dinler, köpek besler” kampanyaları, insanların bilebildikleri veya bilmedikleri değiştiremez, değiştiremezdi. Ancak, bir erkeğin bir kadına; Engin Yiğitgil’in bana gösterdiği şiddetten ibaret olan gerçek, “bir kurumun Başkanlık Makamına” çekiştirilmeye çalışıldı. TÜRSAK ve ALTIN PORTAKAL’ın resmi web sitelerine bile konabilen (!) Senarist Sevinç Baloğlu’nun gerçeği bütünüyle tersinden yazdığı senaryo mektubu ile TÜRSAK ve ALTIN PORTAKAL adı, logosu, yönetimi, şiddet suçuna kalkan yapıldı. Konuya duyarlılıklarını eserlerinden bildiğim, ama tanıdıkları Engin Yiğitgil’e kondurmakta güçlük çekmelerini anlayışla karşıladığım bir çok sinemacıya ve diğer kamuoyuna TÜRSAK’ı, ALTIN PORTAKAL’ı, Türk Sinemasını yıpratmaya çalışıyormuşum gibi lânse edilip, bu kurumların arkasında şiddetin üstü örtülmeye çalışıldı. Beni bir kat daha yaralayan bu durumun, hukuk sistemi tarafından da “haklıymışsın” dendiği bir aşamaya gelmesi beni tabii ki mutlu etti. Haksızlığa uğrayan herkes gibi üçüncü kişi ve kurumlardan da “haklısın”ı duymak insanı rahatlatıyor.. Gene de buruk bir mutluluk bu…

      Adalet yerini buldu: Engin Yiğitgil 44. Altın Portakal sırasında işlediği suçun cezasını gene bir Altın Portakal gününde aldı.

      Üç yıl önce, Altın Portakal Film Festivali sırasında yaşadığım şiddet için, 44. Altın Portakal Film Festivali bittikten sonra suç duyurusunda bulunmuştum. O yılın festivalinin temasında sinema ve barış vardı. Sonunda, 11 Ekim 2010 günü (ve herhalde hukuksalın yanında ilâhi adalet de tecelli etti) gene bir Altın Portakal sırasında mahkeme bitti. Bu kez festivalin gündeminde sinema ve şiddet vardı. Ben yine “Altın Portakal”ın bitmesini bekledim!

      Kültür Bakanımızın bu seneki (!) ifadesiyle, şiddet olayına “insanca bakan”lar da çoktu çok şükür. (Nedense o yıl onun da aklına gelmemişti bu!)

      O dönemde konuya içtenlikle ve dikkatle bakan (çok şükür onlar da çoktu!), hiç olmazsa “acaba mı” diyen, bana destek olup moral veren herkese teşekkürlerimi sunarken; yazdıkları, yaptıkları, söyledikleriyle beni tekrar tekrar şiddete maruz bırakanlardan da (bilmeden, düşünmeden yapanlardan da) sonsuza kadar özür beklemeye devam edeceğimi belirtmek isterim.

    Yorumlar kapalı.