“A Takımı”, kendine özgü mantığın bile sınırlarını aşıp, seyirciye sunduğu ‘neredeyse fantastik’ aksiyon sahnelerini ufak bulmacalarla ‘satarak’, “Cehennem Melekleri” gibi iç boş, kaba bir tür filmi olmadığını hissettirmeye çalışan gösteri. Farklı özellikleriyle bir bütün olan can dostu dört asker ile ABD Ordusu ve CIA arasındaki lâfazanlıklara takılmadan, ‘hareket’in hücrelerine nüfuz etmek için ‘kaçabilirsiniz’.
“Kapı”, Almanya’dan gelen ve Hollywood’un ürettiği fantastik gerilimlerle aynı düzeyi tutturmuş bir film. Affedilemez bir ihmâl sonucu küçük kızının ölümüne neden olan adamın, beş yıl sonra karşısına çıkan ‘bir geçit’ten zamanda geriye doğru giderek ‘o gün’e dönmesi ve biricik evlâdını kurtarması üzerinden gelişirken, kızın hayatı karşılığı ödenecek bedel, hikâyenin ‘bıçak sırtı’nda yürünen kısmını oluşturuyor. ‘İlginç bir cinayet’le, giderek çevredeki insanları da içine alan olaylar, bir John Carpenter filmi cazibesi kazanıyor… Tabii ki ‘tanıdık’ , fakat kendine özgü duygusal-fiziksel sertliği ile etki kurabiliyor; bir yönüyle de ‘dördüncü boyutta yolculuk’ üzerine düşünmenizi sağlıyor.
“Ölümsüz”, bir kez mensubu olunduğunda, ayrılmanın -ölüm dışında- söz konusu olamadığı, “bıraktım” demekle bırakılmayan mafyanın iç işleyişini, para ve güç için merhametlerini gömen patronların kendine özgü mantıklarını, kısaca, yasa dışı suç örgütünün lâfzını ve ruhunu en iyi yansıtan filmlerden biri. İşte bunun için de içerdiği şiddet, olması gerektiği gibi; yani yüksek! Jean Reno, ‘insan kalmış’ nadir ‘tövbekârlardan’ birini canlandırırken, yüreğini alabildiğine açtığı bir performansla övgüleri hak ediyor.
(18 Ağustos 2010)
Ali Ulvi Uyanık
[email protected]