“Şrek: Sonsuza Dek Mutlu”, son bölüm olamaz! Bir kere, ‘yazılım canavarları’ sayesinde serinin teknolojik olarak en gelişmiş filmi ve ses tasarımları da, görsel içerik denli ayrıntılı.
Rumpelstiltskin’in büyü içeren anlaşmasına imza atıp yaşamındaki tüm güzellikleri kaybeden ve kaybettiği için de değerlerini anlayan yeşil devin bu marifetiyle oluşan ‘alternatif Shrek dünyası’, canlılığı, renk yelpazesinin genişliği, mevcutların yanına katılan yeni tipleriyle, bir ‘masal diyarının içinde’ olmasına rağmen, yine ve daha şiddetli biçimde, Grimm Kardeşler’e ‘ters’! Zaten serinin küçükler kadar büyükler tarafından sevilmesinin sırrı bu yaklaşımda yatıyor. Verdikleri dersler doğrultusunda büyüdüğümüzde bizleri mutlu etmesi gereken masallar ve kahramanlarının o ‘gülümseyen son’larla aslında hep ‘akıllı, uslu’ yalanlar uydurdukları gerçeği, hayatın zorluklarına çarpıp toslarken kafamıza ‘dank’ ettiğinde ve intikam alma isteğimiz de kabardığında, Shrek serisinin sunduğu ‘münasebetsiz yaklaşım’ı seviyoruz. Ve sinsice yüklenmiş ‘inadına’ cinsel çağrışımları da…
Evet, bu seride de ‘mutlu son’lar var; fakat hep ‘aykırılıklarla’! Hayır, “Shrek” serisi bitemez! Hele bir de 3 Boyuta geçmişken… Zaten orijinal izlemeniz de şart: Mike Myers (Shrek), Eddie Murphy (Eşek), Cameron Diaz (Prenses Fiona), Antonio Banderas (Çizmeli Kedi) ve diğerlerinin performanslarına, herhangi bir seslendirme sanatçısının ulaşması olası değil!
“Frozen”, hareket etmeyen ve en az beş gün de hareket ettirilmeyecek bir telesiyejin oturma yerinde, dağın üst tarafında ve de yerden epey yüksekte unutulup, soğuk, kar, aşağıda aç kurtlarca mahsur bırakılan üç genç insanın yaşama mücadelesinin dramatik öyküsü. Çocukluklarından arkadaş iki erkek ve birinin yeni sayılabilecek sevgilisi kız: Sadece üç kişi! Umutla umutsuzluk arasında anılar, suçlamalar, özürler, çabalar, öneriler, pişmanlıklar, ağlamalar birbirine karışırken, senaryo yazarı – yönetmen Adam Green, gerçeklikten sapmayarak, hem açık havada ve fakat dar alanda ritmi düşmeyen bir gerilim yönetme becerisi gösteriyor; hem de bizleri çeşitli numaralarla kandırmaya çalışmadığı için takdirimizi kazanıyor. Kadrajları dikkat çeken görüntü çalışması ve yüreğinizi ele geçiren müzik, ayrıca vurgulanmalı.
(27 Mayıs 2010)
Ali Ulvi Uyanık
[email protected]