Filistin Filmi Bu Denizin Tuzu, 15 Eylül’de Kanal 24’te

Zeyno Film’in Türkiye dağıtımcısı olduğu Filistin filmi Bu Denizin Tuzu (Milh Hadha Al-Bahr / Salt of This Sea), 15 Eylül 20:45’de Kanal 24′te gösteriliyor. Bu Denizin Tuzu, FIBRESCI ve Özel Jüri Ödülü almış çarpıcı bir yapıt. Annemarie Jacir’in senaryosunu yazıp yönettiği Bu Denizin Tuzu, inanılması zor bir yumuşaklıkla Filistinlilerin 1948 Nakba felâket’inden beri yaşadıkları dramı çarpıcı bir şekilde beyaz perdeye yansıtıyor.

Sinemalarda Bayram Havası

Bayram günlerini sürdüğümüz şu günler sinemaya gitmek için en ideal zamanlar… 10 yeni filmin vizyona girdiği hafta, sinemaseverlere bol seçenek sunuyor. Özellikle son aylarda vizyona giren korku – gerilim türündeki filmler izlenmeye değer. Bu hafta da türde 3 yeni film izlenmeyi bekliyor. Bruce McDonald’ın yönettiği Öldüren Kelimeler / Pontypool, mutlaka görülmesi gereken filmlerde başı çekiyor. Haftanın bir diğer gerilimi Alex ve David Pastor ortak yapımı Veba / Carriers’da aşağı kalır değil. Mats Stenberg yönetimli Şeytanın Oteli 2 / Fritt Vilt 2 türünün müdavimlerine hitap ediyor. Göçenler, Göçürenler… Ne Varsa Götürenler / Immigrants – L. A. Dolce Vita ise tüketim çılgınlığına dikkat çekerek haftanın sosyal sorumluluğunu üstlenen tek film ve kaçırılmamalı… Kocaman çocuklar için özellikle… G-Force ise ünlü oyuncu kadrosu ve teknolojisiyle zaten seyircini bulmuştur. Son Vampir / Blood’ı ise merak etmekteyim. Her türlü vampir filmine karşı zaafım var.

TÜRK FİLMLERİNDE HAYAL KIRIKLIĞI

Yavaş yavaş ve korkarak haftanın 4 Türk filmine doğru ilerliyorum. Bu 4 filmden 3’ünün gösterimlerini kaçırdım ama görüyorum ki çok bir şey kaçırmamışım… Sizi Seviyorum’dan zaten beklentim yoktu, boşa çıkmadı… Luk Piyes’in yazıp, yönetip, oynadığı Kanımdaki Barut ile ilgili de çok iç açıcı şeyler duymadım ne yazık ki… Bir tek Cemal Şan’ın Sonsuz’u ile ilgili güzel şeyler okudum ama konusunun kanser hastalığı nedeniyle kesişen farklı dünyalardan üç insanın hayatının son günlerini olduğunu bilmediğimden izlemeye yanaşmadım açıkçası…

Gelelim Egemen Ertürk’ün Çıngıraklı Top’una… Konusunu okuyunca ilgimi çekmişti açıkçası… Hikâyeye göz atalım; eskiden sahalarda fırtınalar estiren futbolcu Kerem alkolizmin derin batağına saplanmıştır. Kumar borçlarından dolayı mafya da peşindedir. Aynı günlerde Boğaz Körler Derneği’nde olimpiyatlar için takım kurma telâşı vardır. Kerem’in yolu bir şekilde dernekle kesişir ve Kerem körler takımının antrenörü olur. Dernekteki iyilik perisi ile Kerem birbirlerinden pek hoşlanırlar.

Bitirmeden oyuncular ile ilgili birkaç şey söylemeliyim. İlyas Salman hayranlık duyduğum, Türk sinemasının çok değerli bir oyuncusudur. Oyununu da çok beğendim. Sevgili Osman Tanburacı ise aynen gerçek hayatta olduğu gibi güler yüzlü ve yardımsever… İlk oyunculuk deneyiminde perdede çok sevimli duruyordu, bence hiç de fena değildi…

BİZ KUMLANMIŞ KOT GİYİYORUZ, ONLAR ÖLÜYOR!!!

Haftanın hiç şüphesiz en önemli filmi Silikozis belgeseli… Geçtiğimiz Perşembe günü galası yapılan filmin ekibi artık çok yakından tanıdığımız, Ethem Özgüven, Petra Holzer ve arkadaşları… Geçtiğimiz yıl Tuzla’da yaşanan insanlık dramını 4857 isimli filmleri ile belgeleyen ekip aynı günlerde yaptığım söyleşide kot kumlama işçilerinin ölümleri ile ilgili “Hiç kimse bizim giydiğimiz kotu yaparken ölmek zorunda değil. Hepimiz emekçiyiz, hepimizin yaşamaya hakkı var.” diyerek düşüncelerini dile getirmişlerdi. Akabinde de aynı kolektif ve gönüllü çalışma ruhuyla yola çıkmışlardı.

SİLİKOZİS NASIL BİR HASTALIK?

Birçoğumuzun adını bile ilk kez duyduğu bu hastalık ne nasıl şey? 2004 yılında tekstilde ortaya çıktı Silikozis hastalığı… Akciğerleri saran ölümcül bir hastalıktı bu… Aslında hastalık normal şartlarda tozlu ve kumlu ortamda 15-20 yıl gibi uzun bir süre çalıştıktan sonra ortaya çıkabiliyor. Ancak Türkiye’deki kot kumlama işçilerinin 6 aylık bir çalışması bile hastalığın ölümcül boyutlara ulaşmasına yetiyor. Daha yirmili yaşlarını süren, gencecik insanların bu hastalıktan hayatlarını kaybettiklerini biliyoruz. Henüz tanı konmamış, hastaneye bile gidecek durumu olmayan, dolayısıyla tespit edilemeyen birçok silikozis hastası var. Sayının en az 5 bin olduğu tahmin ediliyor.

Ne yapabiliriz?

Aslında şu an her şeyin başındayız ve hepimizin üzerine büyük sorumluluk düşüyor. Kot kumlama yasaklandı ama bu ölen insanları geri getirmiyor veya hastaların durumunu değiştirmiyor. Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesi aylardır il il dolaşarak bu hastalığa yakalanmış işçileri tespit ediyor; hastaların hastanelere yatırılmasını sağlıyor. İşçileri ve kamuoyunu bilinçlendirmek için seminerler ve hekimler ile birlikte sunumlar yapıyor. En önemlisi de işçilerin haklarını almalarını sağlamak için davalar açıyor. Bir işçinin tüm içtenliğiyle söyleyiverdiği gibi; “Patronlar o dandik maskeleri vermeseydi, uygun sağlık koşullarında çalışma sağlansaydı, şu an bu yaşananların hiç biri olmayacaktı.”

Şu an yapılması hedeflenen en önemli konu, işçilerin kanunen emekli olmalarını sağlamak. Çünkü bir çoğu çok genç yaşta olmalarına rağmen iş güçlerini tamamen yitirmiş durumdalar ve bakmakla yükümlü oldukları aileleri var.

Yapabileceğimiz ilk şey, konunun sıcaklığını muhafaza etmek ve istenilen sonuç alanına kadar destek vermeye devam etmek. Silikozis belgeselinin gösterilmesini sağlamak en önemli adımlardan birisi… Küçük ya da büyük bir TV kanalından tutun, küçük bir cafeye kadar, belgeselin ne kadar çok yerde gösterilmesini sağlarsak bu sorunu o kadar görünür kılacağımızı unutmayalım.

http://www.kotiscileri.org adresine tıklayıp gelişmelerden haberdar olabilir ve imza kampanyasına katılabilirsiniz. Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesi’ne destekte bulunmak için;

İnsan Sağlığı ve Eğitim Vakfı Hesabı
Türkiye İş Bankası İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Şubesi
Şube Kodu: 1200
Hesap Numarası: 3146645
Önemli Uyarı: Dekontun açıklama bölümüne “Kot İşçileri ile Dayanışma İçin” yazmayı unutmayın!

(21 Eylül 2009)

Gizem Ertürk

Köprüdekiler, 34. Toronto Film Festivali ile Uluslararası Yolculuğuna Devam Ediyor

Dünya prömiyerini 07 Ağustos’ta Locarno Film Festivali’nde yapan Aslı Özge’nin yönettiği Köprüdekiler, Saraybosna Film Festivali’nin ardından uluslararası yolculuğuna 34. Toronto Film Festivali’nde devam ediyor. Köprüdekiler, bu yıl 10 – 19 Eylül tarihlerin arasında gerçekleştirilen Toronto Uluslararası Film Festivali’nin Contemporary World Sinema Bölümü’nde 15, 16 ve 18 Eylül tarihlerinde dünya seyircisiyle buluşuyor.
Yeni Sinemacılar ve Endorphine Production’ın yapımcılığını üstlendiği Türk-Alman yapımı Köprüdekiler Türkiye’de Kasım ayında izleyiciyle buluşacak.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.