Hayatımın en büyük derslerinden birini bir manken kız vermişti. Bir tarihte, iş için gittiğim büyük bir Anadolu kentindeki otel lobisinde, yanımdaki arkadaşım, defileye gitmek için bekleyen mankenleri görünce, onların duyacağı şekilde konuşmaya – saçmalamaya başladı; onları peşinen yaftalayıp bu tiplerin onun gibi delikanlılara yüz vermeyeceğini tercihlerinin paralılardan yana olduğunu vb… Yani ne tarafından tutsanız berbat ve utanç verici bir lâf atma durumu. İçlerinden biri aniden yanımıza yönelip asla unutamayacağım şu lâfı etti: “Ben sana bedava da verirdim ama sen adam değilsin!”
Çok önemli bir tespit: “Adam değilsin!”. Diğer anlamı, insan değilsin! Bir ‘delikanlı manken kız’ vermişti bu dersi.
Şimdi, internette rumuzların arkasına sığınıp yalan ve yanlış yazan korkak tipler bana hep bu örneği hatırlatıyor… Siz adınızla soyadınızla resminizle cisminizle ortada yazıyorsunuz. Yüz binlerce film, yüz binlerce farklı beğeni / düşünce / yaklaşım / dünya görüşü olan seyirciler tarafından değerlendiriliyor; siz de onlardan fakat daha deneyimli birisiniz. Yazılarınızın içeriğine katılmayanlar, sizi başka yönlerden de sorgulamak isteyenler olabilir. Uygar dünyaya aitlerse, adlarını soyadlarını kullanıp e-postanıza başvurabilir ya da kimliğini açıklayarak istediği web sitesinde yazabilir. Siz de yanıtlarsınız. Bu iş bu denli basittir.
Ama ne yapıyorlar? Yüz yüze geldiğinizde gözlerinizin içine bakıp konuşacak cesareti olamayanlar rumuzlarla saldırıyorlar. Dertleri ‘üzüm yemek değil bağcıyı dövmek’ zaten.
İnternetin büyüyen reklâm pastasında ‘tık’lama sayısını arttırmak için insanlara rumuz bahşedip onların, kendilerini, sanalda önemli biri / kişilik sahibi hissetmelerini sağlayan yöneticilerin suçu büyük elbet. Rumuzlarla saldırmak kadar, birilerinin, tanıdığı birilerine yağcılık yapmasının da önü açık… Yahu bir site düşünün, her sayfasında “bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir” ve “yazılardan yazarları sorumludur” deyip reklâm topluyor. Bu nasıl haksız ve tatlı bir kazanç kapısıdır böyle? Yazıklar olsun! Hukuksal işlemlerin önünü kapatmak için tedbirler almış ama yalanın hiçbir müeyyidesi yok. Yalan, resmen yalan yazılıyor.
Kuşkusuz hem akraba ve yakın, hem de mesleki çevremde gençlerden çok şey öğreniyorum. Gençlerle sıkıntım yok. Kuşak çatışması gibi bir sorunum hiç yok. Bunu, rumuzlarla yazanların daha çok gençler olduğunu bildiğimden özellikle vurguluyorum. Beni eleştirenlere de sabırla yanıt veriyorum zaten. Yanıtlayamayacağım hiçbir şeyi yazmamayı da ilke edindim. Fakat rumuzların arkasındaki -belki de gerçekte tanıdığım- korkaklarla asla muhatap olmayacağım. Benimle ve yazdıklarımla derdi olanlar sağlıklı iletişim yollarına başvururlar. Ben de, hangi filmi neden beğenip, hangisini neden beğenmediğimi daha ayrıntılı açıklarım. Başka sıkıntıları varsa onlara da yardımcı olmaya çalışırım.
Yani adam gibi adamlara, insan gibi insanlara her zaman açığım!
(25 Nisan 2009)
Ali Ulvi Uyanık
[email protected]
NOT: Değerli meslektaş ve -‘bir parçacık’ değil, dost ismini gerçek anlamıyla her daim buluşturduğu için- dostum Ali Murat Güven’e, desteği, görüşleri ve deneyimlerini bizlerle paylaştığı için çok teşekkür ederim. Ölçüyü aşanlar için hukuksal yollara başvuracağımı da özellikle belirtirim. – Ali Ulvi Uyanık (26 Nisan 2009)