Adam ya da kadın, gazeteci olmuş, yazar olmuş, ‘saygın’ diye belki Yeşilçam Ödülleri adlı ‘şaka gibi’ organizasyonda (bu konuyu da yazacağız) oy kullanacak ve ne yapıyor: Evine servis edilen korsan filmleri izleyip, bir de utanıp sıkılmadan henüz gösterime girmemiş bu filmler hakkında ahkâm kesiyor. Yani her tür yasa dışı faaliyete karşı çıkması ve içinde yer almaması gereken büyük ya da küçük gazetelerin yazarları yasa dışı ürünleri ‘bizzat’ kullanıyor, sonra da akıl veriyorlar: Memlekette şu bu oluyor diye… Pes; daha da ötesi oha! Sen önce kendin yasa dışılığa para ödeme yahu! Ha, bir de, içinde bulunduğun grubun desteklediği kötü filmleri övüp durma!
Sinema bir sanat dalı! Anlamayan varsa bir daha yazayım: SANAT! Çok komplike, üretimi çok zor, her saniyesi plânlanır ve öyle çekilir. Sinemada izlenir. Anlamayanlara: SİNEMA SALONUNDA İZLENİR! Sonra da hem sahip olmak isteyenler ve hem de sinemada kaçıranlar için yasal DVD kaydı satın alınır, evde izlenir. Ancak bu şartlarda izlenerek bir filmin artistik, teknik, öyküleme vs. değerlendirmesi sağlıklı yapılabilir. Bunun dışında “herkesten önce görüp ukalâlık yapayım” diye korsandan seyredilip yarım yamalak cahilce yorumlar yapılmaz. Bu cehaletle Türkiye’de köşe yazarı olunur da, sinema yazmak için önce asgari kurallara uymak ve saygılı olmak gerekir. Peki, benim bu yazdıklarımdan kim etkilenir. Sinema yazarlarının bile korsan izlediği bu memlekette hiç kimse! Böyle olur da ne olur? Kendi kendimizi kandırır durur, hayaller görüp, ömür tüketiriz işte; AB falan diye!
Yazık oluyor ve ben bu okumuş cahillerden çok korkuyorum. Kendi alanıma bakarsak, onları ciddiye alıp okuyanlara çok kötü örnek oluyorlar, çok…
Hakan Ruhi Sitro Adlı Okura Not:
Değerli okur, basını takip ettiğiniz aşikar; o kadar fazla örnek var ki… Belli ki son zamanlarda adama değil de ‘bir kadın’a kızmışsınız. “Kimlik açıkla” diyerek birazcık beni tahrik etmek istemişsiniz. Ben genel olarak ‘korsan’ kavramına nasıl teslim olduğumuzu vurguladım ve aslında yazının düzeyini de yüksek tuttum. Meselâ o kadınlardan bir kadının arka arkaya film izleyip “Sahtekar – Changeling” için yaptığı “Angelina Jolie’nin dudakları Mandrake’nin Abdullah’ı gibi olmuş” yorumundaki gibi ilk mektep seviyesine inmedim. Yanıtınızı aldınız sanırım. Eğer Türkiye’de yaşıyor, sinemaya da ilgi duyuyorsanız, benim bu yazıyı yazarken neremden konuştuğumu gayet iyi bilmeniz gerekir. Somut olmayan hiç bir şeyi kaleme almam. Bundan emin olabilirsiniz.
(25 Ocak 2009)
Ali Ulvi Uyanık