Cinedergi 5 Yayında

Sanal dünyanın sinema dergisi Cinedergi beş yayında! Serdar Akbıyık, Banu Bozdemir ve Fırat Sayıcı’nın hazırladığı dergi yine dopdolu bir içerikle ile karşınızda. Bu ayın önemli yazıları, “Hellboy yeniden karşımızda”, “Fatih Akın ve Hüseyin Karabey’den dobra dobra söylemler”, “Son dönem Türk sinemasının yükselen mevzusu, Kasaba Öyküleri“, “Sinemada robot güzellemeleri” başlıklarını taşıyor. Eleştiri, vizyon, pek yakında, DVD’ler, kitaplar, hepsi Cinedergi’nin yeni sayısında, her ayın 25’inde bir sonraki ayın içeriğiyle bir tık ötenizde!

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Cinedergi 5 Yayında yazısına devam et
  • Yağmurdan Sonra

    Görkem Turgut’un yönettiği ve Serhan Yavaş, Pelin Batu, Turan Özdemir ile Demir Karahan’ın oynadığı Yağmurdan Sonra, 26 Aralık 2008′de Özen Film dağıtımıyla Uzman Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    12 Eylül askeri darbesi sonrasında tutuklanan Nuri, cezasını tamamlamasına 9 ay kala Gökçeada Yarı Açık Cezaevine sevk edilir. Cezaevinin karşıt görüşlü müdürü Halim ile aralarında oluşan gerginlik, değişik bir yola girer. Üzüm bağlarındaki çalışmalar sırasında tanışıp aşık olduğu Sumru, Halim ile yaklaşık 8 yıldır evlidir. Sumru, aralarında yaş farkı olan kocasını sevememiş, fikirleri ile yaşamı yorumlayışları hep farklı olmuştur.

    • Basın Bülteni
    • Fotoğraflar
    • Web Sitesi
    • Fragman
    • IMDb
    • Gizem Ertürk Yazıyor

    Yağmurdan Sonra yazısına devam et

    Kare As ve Yeni Kenarları, ya da Orhan Günşiray

    1957 yılında Lejyon Dönüşü (Orhon Murat Arıburnu) ile başlayan sinema serüveninde, Kıtıpiyoz (yahut MİT çalışanı Çetin) rolü ile Fosforlu Cevriye (-lerde) ünlenmeden önce Hayat Cehennemi’nde (Aydın Arakon – 1958) bir bestekârı oynayan Orhan Günşiray sonraki yıllarda avantür ağırlıklı filmlerin aranılan oyuncusu oldu. Fosforlu Cevriye (Arakon – 1959) Neriman Köksal’a yeni bir erkeksi tipleme kazandırırken, Günşiray’a da mizah ve avantürü birlikte yaşatan filmlerin kapısını açacaktır. Dolandırıcılar Şahı (Atıf Yılmaz – 1960) ve Tatlı Belâ (Atıf Yılmaz – 1961) Günşiray’ın başrol oynadığı filmlerdi. Her iki filmde de küçük rolleri bulunan bir oyuncu da Yılmaz Güney’di. Yılmaz Güney 1959’da Atıf Yılmaz’ın Bu Vatanın Çocukları ve Ala Geyik filmlerinde oynamıştı. Ama bir süre sinemaya ara vermek durumunda kalınca, yeni başrol oyuncuları ön plâna çıkar. Yıllar sonra, sinemada artık Çirkin Kral ünvanını taşıyan Yılmaz Güney başrolünü oynadığı (ve bir kısmını da yönettiği) İbret (1971) filminde senaryoyu da yazmıştır. Senaryodaki bir karakterin rolünü genişleterek (uzatarak) bu rolü -yıllar önce yanında ufak roller oynadığı– Orhan Günşiray’a verir.

    Sinemamız zaman zaman yabancılarla ortak yapımlar yapmıştır. Ortak yapım yapılan ülkelerden biri de Yunanistan’dır. Komşu olmamıza rağmen Yunan filmleri sinemalarımızda ender görülür. Bu filmlerden biri de, gösterildiği zaman hayli ilgi gören Aliki Vuyuklaki’nin başrolünü oynadığı Dayak Cennetten Çıkmadır’dır. Filmin gördüğü ilgi üzerine Vuyuklaki’nin oynayacağı bir ortak yapım yolları aranır. Çevrilen ortak yapımı Yunanlı Alekos Sakalarios yönetir, Sıralardaki Heyecanlar adındaki filmde Aliki Vuyuklaki’nin karşısında Orhan Günşiray oynar. Ayrıca Şaziye Moral, Sedat Demir, Muallâ Kavur, Rıza Tüzün, Kenan Büke, Fatma Kara, Haydar Karaer ve Zeki Dinçsoy da oynar. Ama bu bizim gördüğümüz filmdir. Yunanistan’da gösterime çıkan film ise farklılıklar gösterir, Vuyuklaki’nin karşısında Orhan Günşiray’ın oynadığı sahneler Yunanlı bir oyuncunun oyunu ile yeniden çekilir –bu diğer oyuncular içinde geçerli olacaktır, sanırım.

    Dolandırıcılar Şahı, Vedat Türkali’nin Gogol’ün Müfettiş oyunundan çıkardığı bir senaryodan çekilir, Günşiray kendini “ünlü” bir futbolcu gibi göstererek bir kısım adamları dolandırır ve dolandırdıklarından kaçarak gittiği kasabada kendini “müfettiş” diye tanıtarak o güne kadar yapmadığı işler yapar ve komşu kasaba ile yapılan maçta futbol bile oynar.

    Günşiray, Türk James Bond’u olarak anılıyor. Bond “majestelerinin gizli servis ajanı”, Günşiray’ın canlandırdığı Murat Davman ise bir gazeteci. Ümit Deniz’in bir roman kahramanı üretir: Murat Davman. Romanlardan dördü filme alınır, Ölüm Perdesi (1960) ve Azrailin Habercisi (1963) uyarlamalarını Atıf Yılmaz yönetir ve Davman’ı Günşiray oynar. Diğer iki uyarlama Sessiz Harp (L. Ö. Akad – 1961) ve Yakut Gözlü Kadın (N. Saydam – 1966) filmlerinde Davman’ı birincide Müşfik Kenter, ikinci de Cüneyt Arkın oynar.

    Günşiray, Atıf Yılmaz ile birlikte kurdukları Yerli Film adına senaryosunu Safa Önal’ın bir öyküsünden Vedat Türkali’nin yazdığı ve Atıf Yılmaz’ın yönettiği Allah Cezanı Versin Osman Bey (1961) filminde oynadıktan sonra, Osman Fahir Seden’in senaryosunu yazdığı ve Mehmet Dinler’e yönettirdiği Erkeklik Öldü mü Atıf Bey? (1962) filminde de oynayacak (oynatılacak) ve sinemamız için ilginç bir zıtlaşma örneğini örneği olması yanında, filmlerin –diğer bir– ortak noktasını da oluşturacaktır.

    Günşiray, yapımcılığını da yaptığı Oğlum Oğlum (Mehmet Dinler – 1965) filminde yıllar sonra ağırlıklı olarak tiyatroyu seçecek, fakat sinemada da oynayacak olan oğlu Mahir Günşıray’ı da oynatacaktır.

    Yeşilçam dönemindeki kadın oyuncular arasında kare as diye -hemen herkesin hem fikir olduğu- Girik / Şoray / Akın / Koçyiğit dörtlüsü gibi bir dörtlüyü (kare as’ı) erkekler için -herkesin kabûl edebileceği bir şekilde– kurmak olası değil gibi gözüküyor. Kadın oyuncular söz konusu olunca yukarıda verdiğimiz kare as’a Muhterem Nur ve Belgin Doruk’u da sokmak istiyoruz, ama o zaman kare’yi de bozuyoruz. Erkekler için, dediğimiz gibi hayli zor. Işık / Hakan / Kolçak / Arsoy’u söyleyebiliriz ama Yeşilçam’ın tamamını düşünürsek, bu kareye Günşiray / Hun / Günay / Tibet’i koyanlarda olacaktır. Güney kimlerle hangi kareye girecektir; dönemin sonuna yetişen İnanır / Akan’ı da sayarsak, dönem için genel kabûl gören bir kare as kurmak zorlaşır ama karelerden oluşacak bir küb’e dönüşüm içinde Günşiray mutlaka yer alacaktır.

    *****

    “AŞK – I MEMNU” Aman Dikkat (Özen)

    Bir gecede “iki film birden” gibi peşi peşine “diziler” yayınlayan Kanal D, bitirdiği dizilerinin arasını boş bırakmayarak yeni dizilere başlıyor. Bu dizilerden biride yıllar önce Halit Refiğ’in Halit Ziya’nın romanından uyarladığı -ve bana göre bunca dizi filmlerin içinde, halâ aşılamamış- Aşk-ı Memnu’yu yeniden çekip yayınlayacakmış. (İş nedeni ile yaptığım seyahatlerde, yanımda devamlı kitap bulundurur ve fırsat düştükçe okurum. Yıllar önce yine böyle bir seyahatte Aşk-ı Memnu’yu okuyordum. Yanımda oturan genç bir delikanlı “ne okuduğu mu” sordu, kapağını da göstererek söyledim. Bana kendisinin artık roman okumadığını, okumayı bıraktığını ve -artık- kendisinin yazmaya başladığını söyledi. Kimdi, ne yazmıştı, yazdıklarını bitirdi mi ve onları okuyan biri oldu mu bilmiyorum, bilmekte istemiyorum. Aşk-ı Memnu’ya karşı böyle cevap veren birinin, böyle tepki gösteren birinin yazdıkları beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor.)

    Refiğ bir sinema filmi gibi çektiği Aşk-ı Memnu’yu, sonradan yeniden kurgulayarak sinema için de bir versiyon hazırlar, ama asıl olan doğal olarak dizi olan halidir. Refiğ, güncel bir roman (1900) olarak yazılan Aşk-ı Memnu’yu bir “çağ filmi” televizyona uyarlar. Refiğ, Uşaklıgil’in 1924’de yayınladığı Kırık Hayatlar’ı 1965’de sinemaya uyarlarken, zamanına bağlı kalmaz ve güncelleştirir. Şimdi Kanal D’nin yapmayı düşündüğü de Aşk-ı Memnu’yu adını değiştirmemesine rağmen –eğer yanlış öğrenmedi isem- güncelleştirerek uyarlayacakmış. Dünya sineması da bir çok “çağ romanını” güncelleştirerek veya zamanı ileri veya geri alarak uyarlamıştır. Sinemamız, bir çok yabancı romanı ve filmi toplumuza (çevrildiği güne) uyarlamıştır, bir çok yerli romanı da.

    Reşat Nuri’nin hem oyun hem roman olarak yazdığı Yaprak Dökümü, fazla hacimli olmayan bir yapıdadır, bir ailenin dağılışını anlatır. Televizyon için yapılan üçüncü uyarlaması ise bu yılı da bitirdi, gelecek yılda devam edecekmiş, geliştikçe geliştirilmiş hali ile. Eğer Aşk-ı Memnu da güncelleştirmenin yanında böyle geliştirilecek ise hiç yapılmasın derim. Ve bu konuda “yanılmış” olmayı dilerim.

    (30 Ağustos 2008)

    Orhan Ünser

    Tüm Şirketler

    Tüm Şirketler,
    15 – 21 Ağustos 2008 Haftalık (Weekly),
    04 Ocak – 21 Ağustos 2008 Yıllık (Annual), Eski Yıllar Yıllık (Ex Years Releases Annual), Hafta Hafta (Week by Week) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.

    120, 30 Ağustos Zafer Haftası Nedeniyle Yeniden Sinemalarda

    15 Şubat 2008’de gösterime giren ve 1 milyondan fazla seyirci tarafından izlenerek “2008 Yılının En Çok izlenen İkinci Filmi” olan 120, 30 Ağustos Zafer Haftası nedeniyle, 29 Ağustos 2008 Cuma günü Türkiye genelinde yeniden gösterime giriyor.
    Murat Saraçoğlu ile Özhan Eren’in yönettiği ve Özge Özberk ile Cansel Elçin oynadığı filmin konusu şöyle: Van, 1915 Ocak. 1. Dünya Harbi’nin ilk ayları. Eli tüfek tutan herkes Ruslarla ölüm kalım harbindeyken sınır birliklerinde cephane tükenir. 120 isimsiz çocuk karlı dağlarda günlerce, gecelerce yürüyerek cephaneyi birliklere ulaştırır.

    Kadri’nin Götürdüğü Yere Git

    Onur Tan’ın yönettiği ve Şafak Sezer, Alp Kırşan, A. Mümtaz Taylan ile Esin Civangil’in oynadığı Kadri’nin Götürdüğü Yere Git, 16 Ocak 2009’da Medyavizyon Film dağıtımıyla Usta Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Kadri ve Cem birbirinden vazgeçemeyen iki yakın dosttur. Cem yaşadığı ve hayal kırıklığıyla sonuçlanan büyük aşkından bunalıma girmiş ve onu hayata döndürmek yine Kadri’ye düşmüştür. Kadri, onu Antalya’ya götürür. Cem’in eski sevgilisi Betül de, yeni sevgilisi Hakan ile aynı tatil köyüne gelirler ve kendilerini hiç tahmin etmedikleri birbirinden komik olayların içinde bulurlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kadri’nin Götürdüğü Yere Git yazısına devam et
  • İran 100 Film Festival Cinema Question’ın Tanıtımı 23 Ağustos’ta BSB Cep Salonu’nda

    Tahran’da Şubat 2009′da 6. defa gerçekleştirilecek olan 100 Film Festival Cinema Question, festivallerini tanıtmak ve filmlerinden seçkiler göstermek üzere 23 Ağustos Cumartesi günü saat 16:00’da BSB Cep Salonu’nda bir saatlik bir program sunacak. BSB Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği Cep Salonu, “Kuloğlu Mah, İstiklal Cad, Gazeteci Erol Dernek Sok, No: 6, K: 4, Beyoğlu, İstanbul” adresinde bulunuyor. İletişim Bilgileri: Tel: 0212 2458958, 0212 2459096; Faks: 0212 2458958; e-posta: mektup@bsb.org.tr; yazı ve öneriler için: editor@bsb.org.tr

  • Geniş bilgi için tıklayınız.
  • Web Sitesi
  • Süper Ajan K9’un Afişleri Hazırlandı

    Bülent İşbilen’in yönettiği ve Melih Ekener, Cengiz Küçükayvaz, Didem Erol ile Salih Kalyon’un oynadığı Süper Ajan K9′un afişleri hazırlandı. 26 Eylül’de vizyona çıkarılacak filmin konusu şöyle:
    Deşifre, dünyadaki terör örgütlerinin mal varlıklarını kontrol eden zengin, uluslararası bir teröristtir. Üzerinde çalıştığı kimyasal silâh başarılı sonuçlar vermiş ve artık kullanılmayı beklemektedir. İstanbul’da düzenlenecek olan Nato zirvesi Deşifre’nin plânını uygulamak için mükemmel bir fırsattır. Yoğun güvenlik önlemleri arasında başlayan zirve Deşifre’nin haince plânları yüzünden bir anda kâbusa döner.

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü afişlere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Süper Ajan K9’un Afişleri Hazırlandı yazısına devam et
  • Erol Köse


    Erol Köse (Komedi Dans Üçlüsü olarak ün yapan Erol Köse daha sonra en başarılı müzik yapımcısı oldu; Biz Doğarken Gülmüşüz adlı sinema filmi de var.)


    Georges Khabbaz (Bombalar Altında – Unter The Bombs’daki Tony.)

    Georges Khabbaz


    Georges Khabbaz (Bombalar Altında – Unter The Bombs’daki Tony.)


    Erol Köse (Komedi Dans Üçlüsü olarak ün yapan Erol Köse daha sonra en başarılı müzik yapımcısı oldu; Biz Doğarken Gülmüşüz adlı sinema filmi de var.)

    29 Ağustos 2008 Haftası

    “9,90 YTL”, tükettikçe mutsuzlaşan bireylerle acımasızca ‘oynayan’ reklâm sektöründen bir mutsuz adamın öyküsünden hareketle, dünyayı iliklerine kadar emen ve ‘Kâr – Para Tanrısı’na taparak semizleyen açgözlü şirketler düzenini keskince eleştiriyor; bunu çağdaş sinemanın tüm anlatım olanaklarını sonuna dek kullanarak gerçekleştiriyor. Tükenişe dair son uyarılardan biri ve sinema da böyle bir şey işte: Zeki, eğlenceli ve muhalif!

    “Akıllı Ol”, Bond tadında aksiyonu delice komiklikler içinde izlemek isterseniz diye… Sadece ama sadece, stresinizi bir süreliğine emanete verebilmeniz için!

    “Kayıp Yüzük”, aslında hep tek bir yüreğe ait olma ve son bir dileğin yaklaşık yarım asır sonra yerine getirilmesi ekseninde, sabır, fedakârlık, dostluk sınavlarının başarıyla verilmesinin, tam bir senaryo matematiği ile saat gibi işleyen hikâyesi: Abartısız bir hüzne sahip bu usta işi film, çok farklı kuşaklardan gelen, farklı yöntemlerin oyuncularını bir araya getirdiği için de dikkat çekici.

    (28 Ağustos 2008)

    Ali Ulvi Uyanık

    aliuyanik@superonline.com