O zamanlar karton film (cartoon) diyorduk. Sinemalarda filmlerden önce böyle kısa metraj Walt Disney kaynaklı, bu tarz filmler oynuyordu. Sonraki yıllarda böyle cartoon’ların uzun metrajlıları da sinemalarımız perdelerine yansıdı (Leydi’nin Aşkı). Bu arada cartoon’un daha genel adlandırılması ile animasyonun bir bölümü olduğunu öğreniyorduk. Walt Disney dışında, hatta ABD dışında da animasyonlar yapıldığı, zaman içinde edindiğimiz bilgiler oldu. Çok farklı yapılanmalar (teknik) gösteren bu animasyonlar, içerik olarak da farklılık gösteriyordu. Televizyonun gelmesi ile animasyon alanında Japon’ların farklılıklarına tanık olduk. Japon animasyonunun biri bitip biri başlarken, tekniğinin de farklılığını fark ettik. Şimdilerde Susan J. Napier’in Anime (ES Yayınları – 2008) kitabından Japon animasyonuna başka bir boyuttan tanıklık ediyoruz.
Anime, adı Japon animasyonu anlamına geliyor, öncelikle. Geçmişi de hayli gerilere gidiyor. Manga denilen çizgi-roman geleneğinden kaynaklanan anime, televizyon dizileri ve sinema filmleri olarak geniş bir pazara (öncelikle iç “Japonya” ve ABD’de) sahip. Napier bir anime uzmanı olarak, türü değişik boyutları ve ağırlıklı olarak ele aldığı bir takım örnekleri ile inceliyor.
Filmlerde kahraman olarak kadın tipleri öne çıkıyor, ülkemizde animasyon ile pek bağdaştırılamayacak cinsellik ağırlık kazanıyor, insan formatında (veya değil) değişik türden canlılar olaylara karışıyor (kahraman oluyor), farklı etkilerle cins değiştirmeler (kadın / erkek, erkek / kadın) sıradan olaylar. Dünyanın sonu / mahşer, farklı dünyalar ile ilişkiler, uzay, Japon tarihi, İkinci Dünya savaşı (atom bombası – Hiroşima / Nagazaki ) ve sonrasının Japon toplumuna etkileri farklı yorumlara konu oluyor.
Asıl ilginç olan, anime alanında uzmanların çoğunluğu; bir anime uzmanı olan kitabın yazarı Susan J. Napier anime uzmanı olarak pek çok isme gönderme yaparken, bunların bir kısmının da anime bir kısım alt konularında da uzmanlaştığını görüyoruz. Bunu kıskandığımı itiraf etmek isterim. Şimdiye kadar en fazla gişe hasılatı yapan Japon filminin (normal sinema filmleri de dahil) animasyon olması konusu ise, türün sinemamızdaki yerini düşündürüyor insana. Evvel Zaman İçinde (1951 Yön: Turgut Demirağ – Resim Direktörü: Yüksel Ünsal) hem de uzun metrajlı olarak yapılmasına rağmen, Hollywood stüdyolarında kaybolup gitmesinden sonra, animasyonun devam etmemesi, kısa metraj ve ağırlıklı olarak reklâm filmlerinde kalması ise sinemamızın bir gerçeği. Sinemamızın bir başka gerçeği de çizgi roman kaynaklı normal sinema filmleridir. Çizgi romanları dizi veya film olarak sinemaya uyarlamayan sinemamız, bunları normal (gerçek kişilerle) sinema filmi olarak yapmıştır. (Cicican / Bedri Koraman – Ertem Göreç – 1963, Hüdaverdi – Pırtık / Sezgin Burak – Lale Oraloğlu – 1971, tek film olarak çekilirken, Tarkan / Sezgin Burak, Malkoçoğlu / Ayhan Başoğlu, Kara Murat / Rahmi Turan, Karaoğlan / Suat Yalaz, dizi filme olarak çekilmişlerdir.)
Anime, türün çok sayıda örneğini inceleyen, bu arada türün ülkesinde gösterdiği çeşitlilikleri anlatan, sinemanın ne boyutlarda inceleme ve araştırma konusu yapıldığı hakkında ip uçları veren bir kitap. Bu kitabın, şimdiye kadar yayınladığı 58 kitabın tamamının sinema (ve türevleri) konusunda olması ile ülkemizde bir ilki gerçekleştiren bir yayınevi (ES Yayınları) tarafından yayınlanması ise ülkemizin ilklerinden birini oluşturuyor.
(23 Mart 2008)
Orhan Ünser