Pinokyo: Yeni Macera

Orlando Corradi’nin yönettiği animasyon film Pinokyo: Yeni Macera (Bentornato Pinocchio – Welcome Back Pinocchio), 14 Eylül 2007’de Best Line Pictures dağıtımıyla Horizon International tarafından vizyona çıkarıldı.
Geppetto Usta’nın ellerinde bir kukladan gerçek bir çocuğa dönüşen Pinokyo hayatının en mutlu günlerini geçirmektedir. Arkadaşlarıyla beraber okula giden ve oyunlar oynayan Pinokyo’ya Mavi Peri tarafından öğütler verilmiştir. Eğer herhangi bir kötülük yaparsa yeniden tahta bir kuklaya dönüşecektir. Perinin öğütlerinden dışarı çıkmamaya çalışan zavallı Pinokyo günün birinde Mutluluk Hırsızları tarafından kandırılır.

Pinokyo: Yeni Macera yazısına devam et

Eski Oyuncularımızdan Kenan Artun Vefat Etti

Sinemamızın eski oyuncularından Kenan Artun, 25 Ağustos 2007 Cumartesi günü vefat etti. Mimarlık eğitimi alan Artun, sinemamızdaki kısa oyunculuk döneminde Ateşten Damla, Arzu ile Kamber, Tahir ile Zühre, Kader, Dağları Bekleyen Kız ve ilk renkli filmimiz Salgın’da oynamıştı. Senaryosunu da yazdığı Kıbrıs’ın Belası Kızıl Eoka filminini, bir zamanlar eşi olan oyuncu Sezer Sezin ve İlham Filmer ile birlikte kurdukları Export Film adına çekmişler fakat film çekildiği günlerin siyasi ortamında Yunanistan ile ilişkiler yüzünden sansür edilmiş, daha sonra jeneriğinde Vatan Uğruna ve Hürriyet Uğruna adları birlikte yazılarak gösterilmişti. (Haber: Orhan Ünser)

Gün Batımı (Yönetmen: Lajos Koltai)

Lajos Koltai’nin yönettiği ve Claire Danes, Toni Collette, Patrick Wilson ile Meryl Streep’in oynadığı Gün Batımı (Evening), 12 Ekim 2007’de Bir Film dağıtımıyla Tiglon Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Ölüm döşeğinde hayatının son anlarını yaşayan Ann Lord’un başında kızları Nina Ann ve Constance bulunmaktadır. Yaşlı kadının şuuru bulanıklaşmıştır ve geçmişini hatırlamaktadır. Ann Lord daha önce kızlarının adını hiç duymadığı bir adamın ismini sayıklamaktadır: Harris. Peki ama, kimdir bu Harris? Ann’in yarım asır boyu sakladığı büyük bir sırrı ve kalbinde büyüttüğü gizli bir aşkı vardır.

Serbest Bölge

Amos Gitai’nin yönettiği ve Natalie Portman, Hanna Laslo, Hiam Abbass ile Carmen Maura’nın oynadığı Serbest Bölge (Free Zone), 07 Eylül 2007’de Bir Film dağıtımıyla Mars Production tarafından vizyona çıkarıldı.
Birkaç aydır Kudüs’te yaşamakta olan Amerikalı Rebecca, nişanlısından henüz ayrılmıştır. İsrailli kadın şoför Hanna’nın kullandığı bir taksiye biner, oysa Hanna, Ürdün’deki “Serbest Bölge”ye gitmektedir ve kocasının ortağı olan “Amerikalı” ile buluşup ondan yüklü miktarda para alacaktır. Rebecca, kendisini de götürmesi için Hanna’yı ikna eder.

Saklı Yüzler

Handan İpekçi’nin yönettiği ve Şenay Aydın, İştar Gökseven, Cem Bender ile Berk Hakman’ın oynadığı Saklı Yüzler, 23 Kasım 2007’de Bir Film dağıtımıyla Yeni Yapım Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Zühre köyde sevdiği genç bir adamdan hamile kalır. Kızlarının evlilik dışı bir ilişkiden hamile kaldığını öğrenen aile meclisi toplanır ve genç kız hakkında ferman verilir. Bebeğin doğmasına izin verilecek, doğumdan sonra hem bebek, hem de Zühre öldürülecektir. Genç kadın sahte isimle hayatına devam etse de, töre cinayetleri ile ilgili bir belgesel sayesinde ailesi, tekrar Zühre’nin izini bulur.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Teaser
  • IMDb

Saklı Yüzler yazısına devam et

Öteki’ni Kucakla!

Bu hafta evlere şenlik bir film gösterime giriyor. Öncelikle filmin ismini Türkçe’ye çevirenleri başarılarından dolayı kutlamak istiyorum çünkü Damadı Öpebilirsin tam da filmin İngilizce isminin yarattığı şaşkınlık ve gerginlik durumunu Türkçe dile getiriyor. İngilizce ismi “Sizi karı – koca ilan ederim” cümlesinin iki erkek ismiyle söylenişi; yani “Sizi Chuck ve Larry ilân ederim.” İki erkeğin evlenmesi fikri hepinizi şaşkınlığa uğrattı değil mi? Üstüne üstlük bu öyle keyifli bir şaşkınlık değil, neyi nereye koyacağınızı şaşırdığınız bir gerginlik durumu olsa gerek. O zaman bu filmi izleyin ve şaşkınlık ve gerginliğinize gülmeyi ekleyin.

Film iki itfaiyecinin sıradan yaşamlarıyla başlıyor. Sıradan dedik ama itfaiye görevlerinde sürekli eşleşen bu çift, aslında günlük hayatlarını birbirinin zıttı şekillerde yaşıyorlar. Biri çok-eşli (hâttâ ona çok-eşli de denemez, “her zaman birileri var ama hiç biri eş değil” daha uygun), çapkın bir hayat sürerken, diğeri fazlasıyla tek-eşli (ki onunki de epey çarpık, çünkü artık hayatta olmayan birine bağlılığını koruyarak, yani “hiç-eşli”) ve mazbut aile babası hayatı sürüyor. Aslında bu iki adam da son aşamada birbirlerinin aynısı; yani “hiç-eşli” oluyor çünkü ikisi de varolan bir eşe sahip değiller. Bu da onları aynı elmanın iki yarısı kıvamına getiriyor. Hem durumları gereği birbirlerine benziyorlar, hem de zıtlıklarıyla birbirlerini tamamlıyorlar.

Eşini kaybettiği için sigorta haklarını da kaybeden ve çocuklarının geleceği hakkında dertten derde savrulan baba Larry en yakın arkadaşı Chuck’ı domestik partneri olmaya ikna ediyor. Domestik partnerlik iki eşcinsel kişinin birbirleriyle eş olma isteklerini akit etmesi, yani evlenmesi oluyor. Bu iki adam tamamıyla heteroseksüel olmalarına rağmen, geleceklerini düşündükleri miniklikler adına bu çılgınlığa girişiyorlar. Çılgınlık diyorum, çünkü hiç hesaba katmadıkları olaylarla yüzleşmek durumunda kalan çiftin başına bin bir çeşit olay geliyor.

Damadı Öpebilirsin, sanıldığının aksine bir “eşcinsel hakları” filmi değil. Tabii onu da içinde barındırıyor ama daha genel bir düzlemden bu konuya giriyor: İç içe yaşadığımız herkeste bizden bir parça var ve onları dışlayarak, “öteki” yapmak yerine kabullenmek ve sevmek daha yapıcı bir çözüm. Çevremizdekileri farklılıklarıyla kabûl etmek bize bir zarar vermez, bilâkis hem ufkumuzu genişletir hem de yaşamımızı daha canlı kılar çünkü hayat tek tipli olduğunda yeterince boğucu ve sıkıcı, oysa rengarenk olunca bu yaşam daha güzel. Ayrıca kalkıp, tüm sevdiklerimizi, aslında bizim pek hoşumuza gitmeyen özelliklerimizi yansıttığı için “öteki”lere boğup, “hiç-eşli” olmak yani şu koca dünyada yapayalnız kalmak yerine onlarla hayatı paylaşmak daha keyifli olmaz mı? Burada en zor olan ise tüm sorunun kendimizden kaynaklandığını kabûl etmek. Çünkü biz sinir oluyoruz; biz kıllanıyoruz; biz o kişiyi veya kişileri dışlayarak, kendimizi yalnızlığa mahkûm ediyoruz. Oysa hayat sevdiklerimizle paylaştıkça güzelleşiyor, yeşeriyor, canlanıyor. Biz de sevdiklerimizle daha sağlıklı ilişkiler kurdukça iç dünyamızı zenginleştiriyoruz.

Larry çok mutsuz ve yalnız; varolan bir ilişki yaşayamıyor çünkü kendini tek bir yere kitlemiş durumda. Rahmetli karısını seviyor ve özlüyor ama yaşamaya devam etmiyor. Chuck ise “bekarlık sultanlık”tır adı altında çiçekten çiçeğe konan, hâttâ aynı anda birçok çiçekle olan bir böcekken gerçekten varolan bir ilişki yaşayamıyor. O da birisini sevme ve ona bağlılık gösterme konusunda kısır kaldığı için aslında “yaşamıyor”.

Bu iki adam da, birbirlerine duydukları içten sevgiyle (evet, bu arkadaşlık sevgisi, birbirlerine cinsel arzu duymuyorlar) gerçekten varolan bir ilişki kuruyorlar. Bir evliliğin gerektirdiği gibi birbirlerinin iyi gününde ve kötü gününde yan yana oluyorlar. Zorluklarla birlikte savaşıyorlar. Evlilik bir toplumdaki en küçük kurum. İki kişi yeterli. Peki toplumun diğer alanları için de bu söz edilenler geçerli değil mi? Din, dil, ırk, cinsel yönelim, siyasi görüş gibi bir çok etiketimiz var. Karşımızdakileri ve dolayısıyla kendimizi tanımlamamız için bunlara ihtiyacımız oluyor ama bunlar tanımlama araçlarından çok saldırı araçlarına dönüşmeye başladığında iş çığırından çıkıyor.

Damadı Öpebilirsin, kendisinden beklenenin aksine bu konuları tatlı bir dille irdeliyor. Bir yandan güldürüyor, bir yandan düşündürüyor. Size tavsiyem, kendinize biraz zaman ayırın ve bir düşünün, aklınıza son dönemde sizin hoşunuza gitmeyen bir özelliğe sahip olduğu için soğuk davrandığınız bir eşiniz, dostunuz, arkadaşınız geliyor mu? Onu arayın ve birlikte bu filme gidin. Hem aranızdaki buzlar erir, hem de keyifli, güleç bir gün geçirirsiniz.

(02 Eylül 2007)

Nur Özgenalp

Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikastı

Andrew Dominik’in yönettiği ve Mary – Louise Parker, Brad Pitt, Casey Affleck ile Zooey Deschanel’in oynadığı Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikastı (The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford), 16 Kasım 2007’de Warner Bros. dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı. Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikastı, Amerika’nın en ünlü kanun kaçağının ve onun şaşırtıcı katilinin özel yaşamlarını ele alarak, efsaneye yeni bir bakış açısı sunuyor ve ünlü vurulma olayının öncesindeki aylarda gerçekte neler olmuş olabileceği sorusuna yanıtlar arıyor.

Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikastı yazısına devam et

Sinemasever Ankaralılar İçin AFM Cepa Açıldı

Türkiye’nin halka açık tek eğlence firması olan AFM, 24 Ağustos’ta 10 salon ve 1889 koltuklu AFM CEPA Ankara Sinemaları’nın açılışını gerçekleştirdi. AFM Sinemaları Yönetim Kurulu Başkanı A. Adnan Akdemir:10 Ağustos’ta faaliyete soktuğumuz 7 salonlu AFM Samsun ve 12 Eylül’de hizmete açacağımız 12 salonlu AFM İstinye Park Sinemaları ile toplam salon sayımızı 179’a çıkarmış olacağız. Ankara ülke genelindeki en yüksek sinemaya gitme frekansına sahip ilimiz. Biz de AFM olarak Ankaralı sinemaseverlere, başkentimize 10 salonlu dev bir kompleks kazandırarak teşekkür etmiş oluyoruz” dedi.

Sinemasever Ankaralılar İçin AFM Cepa Açıldı yazısına devam et

Güçlü Bir Yürek

Michael Winterbottom’un yönettiği ve Angelina Jolie, Dan Futterman, Jillian Armenante ile Zachary Coffin’in oynadığı A Mighty Heart, ülkemizde sinemalarda gösterilmedi.
Wall Street Journal muhabiri Daniel Pearl’ün Pakistan’ın Karaçi kentinde kaçırılmasından sonra gelişen olayları tüm dünya beş hafta boyunca endişeyle izlemişti. Sonra vahşice öldürülüşünün şok edici haberleri geldi. Kitapta ve filmde Daniel Pearl’ün Karaçi’de bulunma sebebi, kaçırılışı ve onu bulabilmek için sergilenen yoğun çabaların öyküsü ilk kez tüm detaylarıyla anlatılıyor.

Güçlü Bir Yürek yazısına devam et

Jim Carrey’den Yeni Sürpriz: A Christmas Carol

Walt Disney Pictures’ın yeni komedisi A Christmas Carol’un başrolünde Jim Carrey oynayacak. Charles Dickens’ın aynı adlı kitabından uyarlanacak filmin yönetmenliğini ve senaryo yazarlığını Robert Zemeckis üstlenecek. Filmde, Ebenezer Scrooge adlı bir adam ile onun başına belâ olan üç hayaletin öyküsü anlatılıyor. Ünlü aktör, başroldeki Ebenezer Scrooge karakterinin yanısıra hayaletleri de canlandıracak.

Almanya / Detmold’da Türk Filmleri Haftası

Ankara Uluslararası Film Festivali’ni düzenleyen Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı, Kultur und Art Initiative’in işbirliğiyle, 20 – 27 Eylül 2007 tarihlerinde Almanya’nın Detmold kentinde, dünyanın dört bir yanından konukların ağırlanacağı Uluslararası Detmold Kısa Film Festivali ile eşzamanlı Türk Filmleri Haftası – Detmold etkinliğini gerçekleştirecek.
Dünyanın tek Uçurtma Müzesi’ne, Uluslararası Sokak Tiyatrosu Festivali’ne ve birçok önemli müzik festivaline ev sahipliği yapan Detmold’da, Türk Sineması’nın son dönem nitelikli örnekleri, Almanca altyazılı olarak 7 gün boyunca sinemaseverlerin beğenisine sunulacak.

Almanya / Detmold’da Türk Filmleri Haftası yazısına devam et

Arı Filmi

Steve Hickner ile Simon J. Smith’in yönettiği ve Jerry Seinfeld, Renee Zellweger, Matthew Broderick ile John Goodman’ın seslendirdiği animasyon film Arı Filmi (Bee Movie), 14 Aralık 2007’de UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
Barry B. Benson, üniversite mezunu genç bir arıdır. Ancak yaşadığı arı kovanına dönünce onu bekleyen tek kariyer seçeneğinin bal yapmak olduğunu görünce hayal kırıklığına uğrar. Kovandan çıkıp New York’a yolculuk yaptığı bir günde ölümün eşiğine gelen Barry’nin hayatını Vanessa adlı bir çiçekçi kadın kurtarır. İkisi arasında sağlam dostluğa dayalı bir ilişki gelişir.

Arı Filmi yazısına devam et

Titanik’ten Sonra Yine Birlikte

Leonardo DiCaprio, Kate Winslet ve Kathy Bates Titanic’ten sonra ikinci kez DreamWorks’ün Revolutionary Road adlı filminde kamera karşısına geçecekler. Richard Yates’in 1961 yılında yazdığı ve toplumda savaş sonrası meydana gelen hayal kırıklıklarını konu alan kitabından uyarlanan filmin yönetmenliğini Sam Mendes yapacak. Kitapta 1950’li yılların ortasında iki çocuklarıyla mutlu gözüken bir hayat yaşayan, ama konforlu bir yaşam elde edebilmek için göğüslenen baskılarla kendi gerçek arzuları arasında sıkışıp kalan, bir çiftin öyküsü anlatılıyor.

İstanbul Modern Sinema, Yeni Sezona “Bağdat Yanıyor” Başlıklı Programla Başlıyor

Irak ve savaş üzerine çarpıcı filmlerin gösterileceği programda, Laura Poitras’ın 2007’de “En İyi Belgesel Film Oscar Adayları” arasında gösterilen Memleketim Memleketim, Amerikalı yönetmen James Longley’in, başta Sundance Film Festivali olmak üzere birçok festivalde ödül alan Parçalara Ayrılmış Irak, Samir’in 2002 Locarno Film Festivali’nde Jüri Ödülü’nü kazanan Bağdat’ı Unut ve Amos Gitai’ın Cannes Film Festivali’nde Hanna Laslo’ya En İyi Kadın Oyuncu Ödülü kazandıran Serbest Bölge adlı filmleri yer alıyor.

İstanbul Modern Sinema, Yeni Sezona “Bağdat Yanıyor” Başlıklı Programla Başlıyor yazısına devam et