Olgun Arun’un ilk filmi Tramvay, 2000’li yılların Türkiyesi üzerine trajikomik bir anlatı sunuyor. Görüyoruz ki aslında, “Dağ başını duman almış” marşı ile “Ceddin deden neslin baban” mehteran marşı ortasında kalan halk, yani biz, şiddetin göbeğinde yapayalnızız.
Töre cinayetleri, çocuklara yönelik tacizler, trafikte birbirini döven sürücüler, sokaklarda patlayan silâhlar, bir Tramvay’ın içinde temsil ediliyor. Başörtülüsü, lâiki, gayrimüslimi, mafya babası, kiralık katili, sanatçısı, normal vatandaşıyla 2000’li yılların Türkiye’si, aslında kimsesiz. Onlara sahip çıkan ne bir politikacı ne de bir politika var. Ortaya çıkan tablo şu ki, hepimiz herhangi bir şekilde herhangi bir yerde şiddetle karşı karşıya kalıyoruz.
İzzeddin Çalışlar’ın öyküsünden yola çıkılarak, yine İzzeddin Çalışlar, Olgun Arun ve Nazlı Çetinok Arun’un senaryolaştırdığı film, her yönüyle izlenmeye değer. Oyunculuk seçimi, karakterizasyon, replikleri ile film, toplumsal bir eleştiri yapıyor. Filmdeki tek sorun sanırım zaman zaman duymakta zorlandığımız replikler, yani ses sorunu. Şiddetin yoğun gösterildiği sahnelerle mizahi sahneleri arasındaki sağlanan akord, filmde akıcılığı belirleyen ana etmenlerden biri.
Bir akşamüstü Taksim girişindeki tramvaya farklı kültürlerden insanlar biner. Bir süre sonra da, babasından sinemadan çalınan bir koltuktan dolayı dayak diyen Hamit (Fırat Tanış) ve arkadaşı Mahmut (Itri Koşar) da tramvayın yolcuları olurlar. Babasından haksız yere şiddet gören, dövülen, hakaret edilen, kovulan, arkadaşının yanında küçük düşürülen ve sonra da sahipsiz bir şekilde sokağa atılan Hamit, bir süre arkadaşıyla birlikte Beyoğlu’nda yürüdükten sonra bindiği tramvayda içindeki tüm kini tramvayın diğer yolcularına kusar. Onu tetikleyen ise yolculardan birinden yükselen bir sözdür. Tramvay, sürücüsüz Taksim’in bir başından diğer başına kadar sahipsiz olarak gider gelir. Ama sahipsiz olan sadece bir tramvay mıdır?
Ne elinde silâhı olan bir kiralık katil, ne parası olan, ne mafya babası, ne toplumsal değerlendirmeler yapan bir sosyal bilimci kurtarabilmiştir tramvaydaki rehineleri Hamit’in elinden. Onları kurtaran, ona samimice yaklaşan Pelin’dir (Emel Çölgeçen). Hamit’in içindeki öfkenin zararsızca ortaya çıkmasını sağlar ve tramvaydakiler kurtulur.
Athena grubunun solisti Gökhan’ın rol aldığı bu film, hipnoz türüyle sanırım Türk Sineması’nda ilke de imza atıyor. Olgun Arun’un bu ilk filmini, Tramvay’ın içinde bulunan bizlerin mutlaka birkaç defa izleyip, kişisel ve toplumsal eleştiriler yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
(28 Temmuz 2006)
Asya Çağlar