Turgutreis’te hanımla birlikte Bodrum’a kalkacak otobüslerin bulunduğu yere giderken göz aşinası olduğumuz bir arkadaşla karşılaştık, hâl-hatır sorarken Bodrum’a ineceğimizi söyleyince: “Ben de gidiyorum; buyrun gelin.” dedi. Bizi Bodrum’da Migros’un yanında indirdi, ufak tefek alışverişimizi yaptıktan sonra, sahile inmek için caddeden aşağıya doğru yürüdük, biraz ileriden sağa saptık, az aşağıda Otel Karia Princess göründü. Otelin önüne, duvara biri sağa biri sola ok şeklinde iki tane levha koymuşlar. Sağdakinde “Tiyatro Bodrum”, altındaki sol tarafı gösterende ise “Sinema Bodrum” yazıyor. Antrakt Dergisi eski sinemaları anlattığım yazıları dizi halinde yayınlamaya başladığından beri, her ne sebeple olursa olsun gittiğim ilçelerde ilk iş olarak sinemaları araştırıyorum. Bodrum sinemalarını “kime soracağımı” daha tespit etmemişken, yerini bilmediğim halde ayaklarımın beni yazlık sinemaya götürmesi hoş bir anı oldu. Günün o saatinde Bodrum’da herkes deniz ile haşır neşir olduğundan yazlık sinemada tabidir ki in-cin top oynuyordu, ama biz yine de önünden geçerken içeriye bir göz atmadan yapamadık. Daha sonra indik aşağıya ve Bodrum sinemalarının hikâyeleri böylece ortaya çıkmış oldu.
Otuz yıl önce Bodrum’un yerlileri pek denize falan girmezmiş. İşte böyle bir yaz günü genç bir kız sahilde denize girerken, kızın babası yoldan geçen delikanlıyı çevirmiş: “Benim kızımın denize girdiği yoldan geçmeye utanmıyor musun?” diye bağırmaya başlamış. Şimdi ise Bodrum’da giyinmiş kız bile zor bulunur. Sahildeki eski büyük servi ağaçlarını “pıldır pıldır eserlerdi, (*) de gidi hey.”diye anlatan 30-40 yıllık Bodrum’lular: “‘Hey Yavrum Hey’ barının önünde, ‘Hadi Gari’nin yan tarafında denize girdim.” diye anlatan 5-10 yıllık maziye sahip olan yeni hemşehrilerine güceniyorlar. Oysa onların eski Bodrum’unda zamanın delikanlıları: “Mahfel’de denize girdik; kale altında balık tuttuk.” derlermiş. Onun için son zamanlarda yapılan tarifler Bodrum’lulara çok dokunmaktaymış. Ben söyleyeyim de yolunuz düştüğünde, siz ona göre hareket edin.
Günümüzde Bodrum’un muhtelif yerlerindeki, devasa boyutlara ulaşmış okaliptüs ağaçlarını 1936’larda balıkçıların sahilde ağ ördükleri kahvehaneye çıkan Halikarnas Balıkçısı ekmiştir. Zamane çocuklarının: “Cevat amca, Cevat amca.” diyerek ve etrafını sararak kızdırdıkları Cevat Şakir’in: “Yapmayın bre çocuklar.” diye tatlı tatlı sitemlerde bulunduğu anlatılıyor. Yazlık Gözen Sineması sokağının eskilerinden, -ki sinemanın tam karşısına rastlayan çıkmaz sokakta oturuyor- koyu demokrat, ihtiyar dedem de Halikarnas Balıkçısı’nın çıktığı yukarıda anlattığımız kahvenin açık hava bahçesinde oturmayı çok severmiş. Bodrum’u yeni keşfeden Zeki Müren bir gün bahçeye gelmiş, tam dedemin yanına oturmuş. Sanat güneşinin o kadar adam içinde gelip kendi yanını aydınlatmayı tercih ettiğini gören dedemin de ayranı kabarmış, kendi kendine: “Gazoz ısmarlayayım şuna.” diye düşünmüş ve: “Bey, gazoz içer misin?” diye sormuş. Birden afallayan Zeki Müren şöyle bir dönmüş ve dedemi “Ben gazoz istesem kendim içemiyor muyum?” diye bir güzel azarlamış. Dedem de diyo ki: “Ben de döndüm çıkımı, oturdum denize doğru.” Bu dedem Bodrum’da: “Adnan Menderes’i rahmetle anmazsan vallahi çarpılırsın oğlum.” cümlesi ile tanınır. Böyle dediği bir adamın onunla konuştuktan sonra gidip çarpılacağı tutmuş. Artık Allah’ın hikmeti mi, yoksa tesadüf mü, orası bilinmiyor.
Sinema sanatçılarımızdan Bilal İnci’nin kebap salonu, Ayfer Feray ile Güzin Özipek’in bar, Fikret Hakan’ın da motel işlettiği İstanbul basınına yansıyan Bodrum’un, en uzun ömürlü sineması olan Yazlık Gözen Sineması’nın önündeki Kaymakam sokağının zemini eskiden toprakmış. Seyyar ekmekçiler atlarının iki yanına koydukları sepetlerin içindeki ekmekleri dağıtırlarken, sakinleri akşam sıcağında sokağı suladıklarında, mis gibi ekmek ve toprak kokusu birbirlerine karışırmış. Şimdi ise betonu sulasanız bile ne fayda, beton mecburen mis gibi kokamıyor, çünkü kokusu yok. Sinemanın bulunduğu yerde ise sırasıyla, sokağa bakan kısımda ev, videocu ve döner tezgâhı var, arka tarafına da bahçeli büyük bir kıraathane yapmışlar.
Bodrum tarihinde 94-95 sezonu öncesine kadar bilinen tek kışlık salon olan kapanmış Turgutreis Sineması Cumhuriyet Caddesinde Halk Eğitim Merkezinin yanında faaliyet göstermiştir. Şimdi yerinde üst katında şehir kulübü olan bir pasaj var. Turgutreis Sineması’nda film seyreden Bodrum’lular anılarını zorladıklarında sinemanın inşa tarihi 1950’lere kadar gidiyor. Hacı Molla’lar tarafından çalıştırılan sinemaya gelenler hemen yanı başındaki, mülkiyeti yine Molla’lara ait olan gazoz ve buz fabrikasından getirilen gazozlarla serinletilirmiş. 1980’lerde kapanan sinema, Neriman Köksal’lı “Fosforlu Cevriye”leri, Aysel Tanju’lu “Sazlı Damın Kahpesi”ni, Ahmet Tarık Tekçe’li “Köyün Çocukları”nı, “Toros Canavarı”nı, yabancılardan “On Emir”i göstermiştir. Erkek sinemaseverler Turgutreis’in ahşaptan merdivenle çıkılan aileye mahsus ahşap balkonuna kesinlikle tek başlarına çıkamazlardı. Çünkü balkona çıkmak için sinemaya eş ile gelmek mecburiyeti vardı. Sinema kapandıktan sonra makinesi ile bir süre Turgutreis İlkokulu’nda yazlık sinema olarak gösteriler yapılmıştır.
Turgutreis Sineması’nın yazlık bahçesi -aynı zamanda Bodrum’un ilk yazlık sineması- Cumhuriyet Caddesi’ndeki şimdiki Alimbey pasajının bulunduğu yerde faaliyete başladı, daha sonra Baraz Oteli’nin bulunduğu geniş yere geldi, 4-5 sene çalıştı. Kapı önündeki “üç tane selvi ağacı” (yukarıda “pıldır pıldır eserlerdi” diye bahsi geçen serviler bunlardır) otele kurban gitti. Ege’deki turizm patlaması tam bu yıllara rastlamaktadır. Turizm patlayınca yazlık sinemanın yerine bir de Gözen Oteli’ni sıkıştırdılar. Sinemanın gösteri makinesini ve sandalyelerini, para almadan, “kullanın” diyerek Kaymakam sokakta mandalina bahçesi bulunan akrabalarına verdiler. 1972’de açılıp, 17-18 sene film gösteren sinemayı işletenlerin enişteleri de şu yaptığımız sohbete iştirak etmişti ve sohbetin buralarına gelindiğinde: “Yazık ettik güzelim mandalina bahçesine.” diye hayıflanmıştı. Hemen burada araya girip işin içine biraz yorum karıştırmak gerekiyor. Hayıflanma meselesi insanoğlunun karşısına genellikle eskiye özlem olarak çıkmaktadır. Zaten yazlık sinema kapandıktan sonra da sinemaseverler Gözen’cileri nerede yakalasalar: “Niye kapadınız şu güzelim yazlık sinemamızı.” diye sitem ediyorlarmış. Muhtemelen yarın öbür gün de bahçedeki kıraathane yıkılıp, yerine evelallah pansiyonlar yapıldığında da bu sefer kahvehane tiryakileri: “Yahu ne elli birler, okeyler oynamıştık şurada, niye yıktınız burayı?” diye sitem etmeyecekler mi?
Bodrum’un 750-800 kişilik seyirci kapasiteli, makine dairesi sahil tarafındaki Yazlık Gözen Sineması’nda genellikle tek film gösterilirdi. Bodrum’da çevrilen “Bodrum Hakimi” (Oy: Türkân Şoray/Aslında Türkân’ı belirtmeme hiç gerek yoktu, ama olsun, “Sultan”ın adının bulunması yazı için ekstra bir değerdir), “Kır Gönlümün Zincirini” (Orhan Gencebay) Gözen’de çok iş yaptı, birer hafta oynadı. Sık sık sinemaya gelen Zeki Müren’in filmleri de çok iş yaparmış. Zeki’nin yeri her akşam boş tutulur, seyirci “Zeki’nin önünde, yanında, orasında, burasında oturayım” diye bilet istermiş. Şimdilerde Gözen Kıraathanesi’ni çalıştıran Raşit, Zeki ile çok samimi imiş.
1977’den kapandığı 1992’ye kadar 15 sene, Türkkuyusu mahallesini sahildeki palmiyeli caddeye ulaştıran Gerence sokakta gösteri yapan, Adil Karabağlı’ya ait Yeni Sinema’da zaman zaman toplantılar ve düğünler yapılmaktadır. Tahta kapısındaki aralıktan baktığımda, karşıda perde ve gözümün görebildiği yerde bir kaç tane araba vardı, dış duvarında ise üzerine badana yapıldığı halde alttan okunan “Yeni Sinema” yazısı durmaktaydı.
Kadıköy Moda Sineması’nı çalıştıran Moda Film’ciler takımı 94-95 kız sezonunda Bodrum’daki Karia Princess Oteli’nin konferans salonunu düzenleyip Sinema Bodrum adı altında gösteriler yapmışlar. Sinemaseverler 200 kişilik salona bir hayli rağbet göstermiş. Otelden ayrı müstakil girişi olan salon için kira ve bilet üzerinden yüzde hesabıyla anlaşma yapılmış. Yaz mevsiminde de otelin az ilerisinde Ergün Soykan sokakta Sinema Bodrum’un yazlık bahçesi işletmeye açılmış. Sinemalarla “Camdan Kalp”in yönetmeni Fehmi Yaşar ilgileniyor. Kışlıkta hafta içi 18 ve 21’de yapılan seanslar hafta sonunda üçe çıkarılıp haftada bir de sanat filmleri gösterilmiş, ayrıca yine hafta sonlarında bir seansı çocuklara yönelik filmlere ayırmışlar. 95-96 sezonunda da kapalı sinema faaliyetine devam edecek.
94-95 sezonu Bodrum için sinema sahasında hayli bereketli geçmiş. Faaliyete başlayan diğer kışlık salon Cine Marin’in bulunduğu yer önceden mağazaymış. İstanbul Site Sineması’nın eski koltuklarının kullanıldığı salona meyil de verilmiş. 1994 Aralık ayının 16’sında çalışmaya başlayan salon, binanın sahibi değişince 95 Nisan’ının ilk haftasında kapanmış. Sinemanın koltuklarını depoya kaldırmışlar, makinesinin ise yaz sezonunu Turgutreis’te açılan yazlık sinemada geçirdiğini daha önce Sinema Gazetesi’nde anlatmıştık. Konuştuğumuzda Urfa’lı makinist Mehmet, kışlık Cine Marin’in kapanışına film adı vererek hoş bir tarih düştü: “Abi” dedi, “tam Özen Film’in ‘Helena’yı Sarmak-Boxing Helena’sı yeni gelmişti, kutuları boşaltıp filmleri ekledim, makineye yerleştirdim, ertesi gün filmi göstereceğiz, bina el değiştirince sinemayı kapamak zorunda kaldılar.” Tesis el değiştirdiğinde binanın yeni sahibi salon ve müştemilâtını beğeniyle gezip görünce sinemanın işletmecisi Cenk Sezgin fazla kira isterler diye sözleşmesini yenilememiş. Sinema kapanınca yeri kafeterya, bilardo salonu vs. gibi birden fazla sahada çalıştırılmaya başlanmış. Cine Marin’i işleten ve ünlü türkücümüz Ahmet Sezgin’in oğlu olan Cenk Sezgin Bodrum’da başka bir yer bulurlarsa kış sezonunda yeniden kapalı sinema çalıştırmayı düşünüyor. (**) Cine Marin’de işler gayet iyiymiş, Michael Stone, Sharon Douglas’lı “Temel İçgüdü” videoda, Cine 5’te, TV’lerde gösterildiği, video kaseti dergi eki olarak verildiği halde iyi iş yapmış.
Bodrum merkezindeki sinemaların hikâyesi şimdilik bu kadar. Turgutreis yazlık Cine Marin’in açılışında yaptığımız ilk görüşmede Cenk Bey, Bodrum’dan İzmir’e doğru otobüs ile 30. kilometrede sola dönen yol ile ulaşılan Güllük beldesinde iki üç bin kişilik ve kapısında “Turgutreis Sineması” yazısı halen duran bir bina olduğunu söylemişti. Fakat Bodrum’da yaptığım araştırmada karşıma yine “Turgutreis” adında bir sinema çıkınca: “Herhalde Cenk Bey’in kastettiği sinema budur.” diye düşündüm, adları aynı olduğu için Güllük’teki Turgutreis Sineması aklımdan kaydı gitti. Veda için son defa Cenk Bey’e uğradığımda, ısrarla kendisinin de gözleriyle gördüğü Güllük’teki sinemanın ihtişamından bahsetti. Bodrum’daki son günüm olduğundan gidemedim, kısmet olursa başka bir zaman gider, belki oradan da başka bir “eski sinemalar” hikâyesi çıkarırız. Hatta “belki” değil, “mutlaka” çıkarmamız lâzım, çünkü bu boynumuza borç oldu. İlk görüşmemizde “eski sinemaların izini sürdüğümü” belirterek: “Bodrum sinemalarını sizden başka kimlerden öğrenebilirim.” dediğimde Cenk Sezgin’in gözleri parlamış ve: “Ben yarın soruşturur, size söylerim.” demişti ve hemen ertesi gün sorup soruşturmuş, emin olmak için Güllük’teki eski sinema binasını tekrar görmeye gitmiş, ayrıca Muğla’nın Milâs ilçesinde de kapalı duran iki tane eski sinema olduğunu öğrenip gelivermişti.
Gönül borcu ve minnet duygularımın ifadesi olarak yazının sonunda kendimi bu açıklamayı yapmaya zorunlu hissettim. Sizin de bana hak vereceğinize adım gibi eminim, çünkü sizde bir Antrakt ve Sinema Gazetesi okurusunuz. Sinema yazarı ve okuru olarak varlığımızın birinci nedeni sinema salonlarında film seyretmek değil midir? Bunun adına da “Greed-Tutku” demiyorlar mı?
Sadi Çilingir
(*) Aslında esen rüzgârdır, ama demek ki esinti yüzünden serviler böylece ses çıkarıyormuş. Kulakları çınlasın Bodrum’lu öyle anlattığı için ben de öyle yazmışım demek ki.
(**) Aldığımız haberlere göre kışlık Cine Marin 95-96 sezonunda gösterilerine yeniden başlamıştır