Mutluluk Zamanı’ndan Görkemli Gala

Elçin Sangu, Barış Arduç ve Cengiz Bozkurt’un oynadığı romantik komedi Mutluluk Zamanı’nın gala gecesi 08 Kasım Çarşamba günü Levent Cinemaximum Kanyon Sineması’nda gerçekleştirildi. Sanat, medya ve iş dünyasından önde gelen isimlerin bir araya geldiği görkemli geceye, Cengiz Bozkurt, Dilşad Şimşek, Barış Arduç, Elçin Sangu, Dila Bayrak, Şenol Sönmez, Buğra Gülsoy, Cem Yılmaz, Mert Fırat, Gupse Özay, Sedef Avcı gibi sevilen ünlü isimler katıldı.

Mutluluk Zamanı’ndan Görkemli Gala yazısına devam et

Gerçek Hikayelerden Esinlenilen Scrabble, 12. Boston Türk Festivali Belgesel ve Kısa Film Yarışması’nda

Sosyal ve ekonomik açıdan birbirinden farklı dört kadının bir araya gelerek scrabble oynamasını anlatan Scrabble, 02 – 12 Kasım 2017 tarihleri arasında gerçekleşen 16. Boston Türk Festivali Belgesel ve Kısa Film Yarışması’ında yer alıyor. Film yapımcılarının ABD’de filmlerinin uluslararası izleyicilere ve film eleştirmenlerine ulaştırması için mükemmel bir platform olan Boston Türk Festivali Belgesel ve Kısa Film Yarışması, 12. yılını kutluyor. Yarışmaya her yıl Ermenistan, Belçika, Kanada, Kıbrıs, Çekya, Estonya, Fransa, Almanya, Hollanda, Hindistan, İran, Irak, İrlanda, İsrail, İtalya, Güney Kore, Meksika, Nepal gibi ülkedenlerden 300’den fazla film katılıyor.

7. Malatya Uluslararası Film Festivali’ne Görkemli Açılış

7. Malatya Uluslararası Film Festivali, görkemli bir gece ile başladı. Gala gecesine Malatya Valisi Ali Kaban ve Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır’ın yanı sıra, sinema ve televizyon dünyasının önemli isimlerinin yer aldığı çok sayıda davetli katıldı. Geceye Onur Ödülleri ve Belksı Özener’in seslendirdiği Yeşilçam şarkıları damga vurdu. Konuşmalar ardından oyuncu Halil Ergün, şarkıcı Belkıs Özener ve yönetmen Mesut Uçakan ile Nacer Khemir’e Onur Ödülü verildi.

7. Malatya Uluslararası Film Festivali’ne Görkemli Açılış yazısına devam et

Kanadalı Yönetmen Denis Villeneuve İki Filmiyle 23. Gezici Festival’de: Kaderini Bilseydin, Yine de Yapar mıydın?

23. Gezici Festival’in bu yılki programında Kanadalı usta yönetmen Denis Villeneuve yer alacak. Bu bölümde yakın zamanda ismi pek çok gişe başarısı gösteren yüksek bütçeli filmlerle özdeşleşen Kanadalı yönetmenin İçimdeki Yangın (Incendies) ve Politeknik (Polytechnique) adlı iki filmi gösterilecek. Kanadalı yönetmen, günümüz sinemasının en bilinen yönetmenlerinden. Bunun nedeni, ticari başarı kazanan filmlerinin eleştirmenler ve festivaller tarafından da beğenilmesi.

  • Basın Bülteni
  • Tanıtım Filmi
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Kanadalı Yönetmen Denis Villeneuve İki Filmiyle 23. Gezici Festival’de: Kaderini Bilseydin, Yine de Yapar mıydın? yazısına devam et

23. Gezici Festival’in Bu Yılki Güncel Sanatçı Konuğu İsrailli Guy Ben Ner: Aile, Yalanlar ve Videoteyp

Gezici Festival’in, bu yılki güncel sanatçı konuğu İsrail’den bir sanatçı. 2015 yılında Venedik Bienali’nde İsrail’i temsil eden Guy Ben Ner, New York Magazine tarafından MoMA PS1’in düzenlediği Büyük New York sergisinde yer alan çalışmalarıyla “yeni bir atılımın eşiğine gelen sanatçı” olarak nitelenmişti. 2007’de prestijli DAAD bursuyla ödüllendirilen Guy Ben Ner, Kudüs’teki Bezalel Sanat ve Tasarım Akademisi’nde okutmanlık yapıyor.

  • Basın Bülteni
  • Tanıtım Filmi
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

23. Gezici Festival’in Bu Yılki Güncel Sanatçı Konuğu İsrailli Guy Ben Ner: Aile, Yalanlar ve Videoteyp yazısına devam et

Yeşilay’ın Sağlıklı Fikirler Senaryo Yarışması Sonuçları Açıklandı

Gerçekleştirdiği projelerle kültür sanat faaliyetlerine de destek veren Yeşilay, sinema sektörü çalışanları, iletişim fakültesi ve edebiyat fakültesi öğrencileri başta olmak üzere bu alana ilgi duyan herkes için tütün, alkol, uyuşturucu madde ve teknoloji bağımlılığına yönelik düzenlediği Sağlıklı Fikirler Kısa Film Senaryo Yarışması’nın sonuçları açıklandı. Bu yıl 3.sü gerçekleştirilen kısa film senaryo yarışmasına toplam 800 başvuru yapıldı. Kazananların ödülleri 22 Aralık’ta verilecek.

Yeşilay’ın Sağlıklı Fikirler Senaryo Yarışması Sonuçları Açıklandı yazısına devam et

The Crossbreed Görücüye Çıkmaya Hazırlanıyor

Biray Dalkıran’ın ABD’de çektiği ilk film The Crossbreed’e dünya çapındaki festivallerden davetler yağıyor. Çekimleri tamamlanan ve geçtiğimiz günlerde dünya gösterim tarihi 13 Nisan 2018 olarak açıklanan korku gerilim türündeki filme festivaller talip olmaya başladı. Başrollerinde Angela Durazo ve Nathan Schellerup’un yer aldığı filmin Türkiye prömiyerini hangi festivalde yapacağı merak ediliyor.

Süha Kapkı’yı Kaybettik

Sinemamızın sevilen görüntü Süha Kapkı, 09 Kasım 2017 Perşembe günü (bugün) hayatını kaybetti. 07 Şubat 1957 doğumlu Süha Kapkı’nın görüntü yönetmenliği yaptığı sinema filmleri arasında Sabahın İlk Işıkları, Aşk Yarası Derindir, Aile Pansiyonu, Biri Beni Gözlüyor, Oruç Reis, Demir Atlı Gringo gibi filmler var. Cenazesi, 10 Kasım 2017 Cuma günü, Güzelce Kasımpaşa Camii’nde öğle namazını müteakip kılınacak cenaze namazı sonrasında Feriköy Mezarlığı’nda defnedilecek olan merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

7. Pembe Hayat KuirFest

26 – 28 Ocak 2018 tarihleri arasında İstanbul’da takipçileriyle bir araya gelecek olan 7. Pembe Hayat KuirFest (7th Pink Life QueerFest) için geri sayım başladı. Festival, LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılık ve şiddete dikkat çekmeye, Türkiye’de kuir teorinin ve sanatın konuşulmasına, tartışılmasına ve anlaşılmasına olanak sağlayacak buluşma zeminleri oluşturmaya devam ediyor. KuirFest, bu yıl da film gösterimlerinin yanı sıra farklı türleri buluşturacağı bir program sunacak. Festival ayrıca, sergiler, paneller, söyleşiler ve atölyelerden oluşan bir dizi farklı etkinliğe de ev sahipliği yapacak; Türkiye’den ve dünyadan kuir sanatçıları bir araya getirecek.

7. Pembe Hayat KuirFest yazısına devam et

Suç ve Ceza

Hayır hayır, Dostoyevski’nin ölümsüz romanından söz etmiyorum. Yunan Yeni Dalgası’nın haşarı çocuğu Yorgos Lanthimos’un bu hafta sinemalarımıza gelen son filmine ilişkin yazım. Bizde ‘Kutsal Geyiğin Ölümü’ adıyla gösteriliyor ancak özgün adı ‘The Killing of a Sacred Deer’in dilimizdeki doğru karşılığı ‘Kutsal Geyiğin Öldürülmesi’. Bunu özellikle belirtmemin nedeni, suç ve adalet kavramları üzerinde yoğunlaşan filmde doğal bir ölüm değil, bir cinayet ya da ölüme neden olan eylem yargılanıyor.

Film, Schubert’in ölümsüz ‘Stabat Mater’inin giriş bölümüyle açılıyor. Çarmıha gerilmiş Hz. İsa’nın yasını tutan Hz. Meryem’in hüznünü dile getiren koral bölümdür bu. Daha sonra yakın plan bir açık kalp ameliyatının görüntüleriyle Lanthimos’un oyunbaz evrenine dalıyoruz. Takip edenlerinin çok iyi bileceği gibi bir kez daha çekirdek aileden yola çıkarak kuruyor dünyasını yönetmen. Başarılı bir cerrahtır Cincinnati’li Steven Murphy. İlerlemiş yaşına rağmen hâlâ çok cazibeli göz doktoru eşi ve ergenlik çağının başındaki kızı ve ondan iki yaş küçük oğlu ile lüks evlerinde yaşarlar. Yönetmenin alamet-i farikası haline gelmiş donuk oyunculuk tercihi, mesafeli diyaloglar ve çiftin tuhaf sevişme alışkanlıklarının da ilavesiyle bu proje ailenin yapaylığının altını çizer Lanthimos.

Kendinden emin cerrahın 16 yaşındaki Martin’le tuhaf arkadaşlığı vasıtasıyla meraklandırır izleyicisini önce. Steven’ın pahalı hediyeler aldığı bu genç çocuk kimdir. Cinsel bir çekim ya da yasak bir aşkın meyvesi olduğu şüphelerine kapılırız bir süre. Martin ile cerrah arasındaki ilişkinin sırrına vakıf olduğumuzda Lanthimos’a özgü gerilim hızla devreye girer. Alkollü girdiği bir ameliyat sonucunda çocuğun babasının ölümüne neden olmuştur cerrah. Kısasa kısas bir adaletin tecellisini talep etmektedir Martin. Ya çocuklarından birisini ya da karısını feda etmelidir Steven, aksi halde çocukları önce elden ayaktan kesilecek, sonraki aşamada yemek yemeyi reddedecek, daha sonra gözleri kanayarak adım adım ölüme sürükleneceklerdir.

Filmin özgün adı antik Yunan kaynaklı. Esin kaynağı ise Euripides’in ölümünden hemen önce kaleme aldığı bilinen ‘Iphigenia Aulus’da’ adlı oyunu. Truva seferinin ünlü komutanı Agamemnon, gemilerinin yola çıkabilmesi için gerekli rüzgârı sağlayacak olan Artemis’e karşı suç işlemiştir. Tanrıça, kazara öldürdüğü kutsal geyiklerinden birinin karşılığında büyük kızı Iphighenia’yı kurban etmesini ister ondan. Oyun, işlediği suçun kefaretini ödemek durumunda kalan çaresiz komutanın karar verme süreci üzerinden ilerler. Lanthimos bu klasik öyküden yola çıkarak oyunbaz dünyasını kurar. Bir önceki filmi ‘The Lobster’da (İstakoz) olduğu gibi kendine özgü kuralları olan, inşa edilmiş bir evren değildir bu, içinde yaşadığımız dünyada geçer hikâye. Bu yaşanan dehşeti daha da büyütür.

Başlangıç sahnesindeki açıktaki kalbin çırpınışından başlayarak izleyicinin tedirginliği adım adım büyür. Bedenimizin ve varlığımızın ne kadar kırılgan olduğunu duyumsarız daha ilk sahneden. Saygın doktor çiftin dehşete sürüklenişlerine, umutsuzluklarına tanık oluruz. Bilim ve rasyonellik adına çaldıkları tüm kapılar yüzlerine kapanır. Çocukların kaçınılmaz ölüm yolculuğunu tıp izah edememektedir. Martin ise ‘Omen’ benzeri şeytani bir yaratık olarak çizilmemiştir. Onunla ve yaşadıklarıyla özdeşleşiriz. Giderek Tanrısal tecellinin cisim bulmuş haline dönüşür genç çocuk.

Değişmez ortağı Efthymis Filippou ile birlikte kaleme aldığı öyküsünden yola çıkan Lanthimos, kendine özgü kaos ve absürdü ilmek ilmek ördüğü bu en ürkütücü filminde, parmak ısırtan bir yönetmenlik sergiliyor. Görüntü, müzik ve kurgu çalışması kusursuz olarak hizmet ediyor tedirgin serüvene. Başlangıçtaki klasik Bach, Schubert ezgilerinin yerini Ligeti’nin karanlık tonları, çağdaş Tatar besteci Sofia Gubaidulina’nın yaylılar ve vurmalılar için soyut yapıtları alıyor. Kamerayı görünmez, dünya dışı bir varlık olarak düşündüğünü ifade ediyor sinemacı. Film boyunca ‘Köpek Dişi / Kynodontas’ ile ‘The Lobster’da da birlikte çalıştığı görüntü yönetmeni Thimios Bakatakis’in ustalıklı üst ve alt açı çekimleriyle tepeden ya da yerden sürünerek ana karakterleri izliyor kamera görünmez bir varlık edasıyla.

İngilizce çektiği bu ikinci filmde bir kez daha Colin Farrell ile çalışıyor Yunanlı yönetmen. İçinde bulunduğumuz yılı pek verimli geçiren Nicole Kidman ve Martin’i canlandıran ve daha önce ‘Dunkirk’de izlediğimiz İrlandalı genç oyuncu Barry Keoghan’ın gözalıcı performanslarından sonuna dek yararlanıyor. Tek bir sahnede Martin’in annesi olarak gözüken doksanlı yılların çıtı pıtı, şimdinin yaşını almış oyuncusu Alicia Silverstone ise bu tekinsiz maceranın ‘tatlı’ bir sürprizi olarak gönüllerde yer ediyor.

(16 Kasım 2017)

Ferhan Baran

[email protected]

Kemal Sağlam’ı Kaybettik

Yeşilçam camiasında Deli Kemal olarak tanınan Kemal Sağlam, 06 Kasım 2017 Pazartesi günü hayatını kaybetti. Sinemamızın vefakar yönetmenlerinden Bülent Pelit, Deli Kemal’ı şöyle anlatıyor: “Kemal Sağlam, yıllarını sinemaya vermiş bir emekçi. Behçet’in yazıhanesinde ona uygun sürekli duran bir polis kostümü vardı, filmlerin kadrolu polisiydi, çatık kaşları, sert duruşu ile çok yakışırdı polisliğe. Nasıl Orhan Çoban kadrolu garson, Fahri ağabeyimiz kadrolu baterist ise Kemal de polisti. Bazen setlerde çalışırdı, genelde düşük bütçeli işlerdi bunlar. Aslında faydalı bir elemandı.” Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Fashion Film Fest Istanbul’un Starları Bu Yıl da İstanbul Marriott Hotel Şişli’de

İstanbul Marriott Hotel Şişli, 11 – 12 Kasım 2017 tarihlerinde Zorlu PSM’de bu sene üçüncüsü gerçekleştirilecek olan Fashion Film Fest Istanbul’a en başından beri konaklama sponsoru olarak destek vermeye devam ediyor. Her yıl olduğu gibi, dünyanın dört bir yanından büyük moda evlerinin, markaların, genç ve bağımsız tasarımcıların katılımıyla gerçekleşecek festivalin konukları Istanbul Marriott Hotel Şişli’de ağırlanacak.

Fashion Film Fest Istanbul’un Starları Bu Yıl da İstanbul Marriott Hotel Şişli’de yazısına devam et

Suç ve Ceza Filmleri Festivali’nde Ödüller Sahiplerini Buldu

7. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nde ödüller sahiplerini buldu. Atlas Sineması’nda gerçekleşen kapanış gecesinde Altın Terazi Uzun Metraj Film Yarışması En İyi Film Ödülü Erkekler Ağlamaz (Men Don’t Cry) filmine verildi. Atlas Sineması’nda ve Nişantaşı Cinemaximum City’s Sineması’nda gerçekleşen gösterimlerinde 30 uzun metraj, 10 kısa metraj ve 1 belgesel olmak üzere tam 41 film gösterildi.

Suç ve Ceza Filmleri Festivali’nde Ödüller Sahiplerini Buldu yazısına devam et

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu