Yoğun Talep Üzerine If İstanbul Dört Gün Daha Uzadı

5. If / AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nde yoğun talep üzerine biletleri tükenen filmlere AFM Beyoğlu Fitaş’ta ek gösterimler konuldu. Gösterilecek sekiz film şunlar: Ödüllü Çek filmi olan Mutluluk Gibi Birşey, Japonya’nın animasyon harikası Katakulli, Macaristan’dan eğlenceli bir dünya eleştirisi olan Mahalle, birbirinden ünlü dokuz kadının oynadığı Dokuz Hayat; Sundance ödüllü ve Oscar adayı Mürekkep Balığı ve Balina; Bruce LaBruce’un öyküsünden yola çıkan Şeker; türleri alt üst eden gişe rekortmeni Ne @#!* Biliyoruz ki!? ve kaçırılmaması gereken, ünlü Mel Brooks komedisi Yapımcılar.

  • Seanslar
  • Filmlerin konularına ve fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Yoğun Talep Üzerine If İstanbul Dört Gün Daha Uzadı yazısına devam et
  • Filmi Sinemada İzlemek “Daha” İyi

    Gençler, o günleri yaşamamıştır; eskiden Yeşilçam’ın siyah-beyaz günlerinde, yabancı, çoğunlukla da ABD filmleri ülkemize birkaç yıl gecikme ile gelirdi, şimdiki gibi yurt dışı ile birlikte gösterim hayâl bile edilemezdi. Daha da ilginci renkli filmler Anadolu’da siyah-beyaz kopyalarıyla gösterime çıkarılırdı, filmin orijinal lobilerinde ve jeneriğinde renkli olduğu belirtilse de, siyah-beyaz seyredilmesi yadırganmaz, çoğunlukla da orijinalin renkli olduğunun farkına varılmazdı. Bu handikap Cinemascope filmlerde de vardı. Cinemascope 50’li yıllarda sinemanın araştırdığı teknik yenileşme çabalarının ulaştığı en uzun soluklu ve yaygınlaşmış gelişme biçimlerinden biri olarak, ülkemizde de pek çok sinemada kullanılmış bir teknik. Göstericiye bir objektif eklenmesi ile elde edilen bu tekniğinde, bozularak ortadan kaldırıldığı durumlar gerçekleşmiştir. Geniş perde sisteminden vazgeçilince, Cinemascope film beyazperdede, karenin üstünde ve altında siyah bir kuşak ile seyrediliyordu. Bu sakıncayı gidermek için ek bir objektif kullanılır ve kare içindeki siyah kuşaklar giderilmiş olurdu. Bu şekle dönüştürülen Cinemascope filmler aynı zamanda renkliden de siyah-beyaza döndürülmüş ise film iki kere budanmış oluyordu. 50’li 60’lı yıllarda görülen bu uygulamalar artık sona ermiş bulunuyor vede filmlerin sıcağı sıcağına da gösterime girmesi -uygulama olarak- sevinilecek bir başka nokta. Bütün bunlar sinema salonlarında olan yakınmalardı. Cinemascope’un normale döndürülmüş haline getirilmiş şeklini, özel objektif ile gösteren sinemaların olduğu söyledik. Bu uygulamayı yapan sinemalardan biri -Tokat’ta Erses Bahçe Sineması- normal filmleri de bu objektifle oynatarak her filmi Cinemascope havasında oynatmak yoluna gidiyordu. Yalnız gözden kaçan veyahut bilerek yapılan hata şu idi: Cinemascope’tan dönme filmlerde görüntünün üst ve altında oluşan siyah kuşaklar kadar kısım görüntünün -üstünden ve altından- kesiliyordu. Böylece filmin tamamını görüntüsü her karede daraltılmış olarak seyretmek durumunda kalıyordu seyirci. Görüntüdeki, bu kesilen yerlere denk gelen kısımlar önemli olsun olmasın, seyirciye budanmış kareler ulaşıyordu.

    Gelelim bu girişin varacağı yere…

    Ülkemizde televizyonun başlangıç günlerinde, ağırlıklı olarak ABD kaynaklı diziler bol bol yayınlanıyordu. Önce garipsenen bir olgu sonra çözüldü, dizilerin belli yerlerinde görüntü kararır, sonra aynı mekânda –çoğunlukla- bir omuz çekimle tekrar açılırdı. Bu kararıp açılma, çekim sırasında hazırlanmış reklâm yerleri idi. (Bu bir) Televizyon o günlerde yayınladığı film aralarında reklâm koymaz, filmi bütün olarak yayınlardı. Sonra gazetelere haber olarak da giren, film aralarına reklâm alma olayı başladı. Keşke hiç başlamasa idi…

    Günümüzde gerek filmlerde gerek dizilerde reklâma katlanmama lüksümüz yok. Bir aralar dizi jeneriğinin hemen bitiminde konulan “uzun” reklâm bantları eleştirilmişti. Şimdilerde bu uygulama yapılmıyor. İyi bir gelişme, fakat film ve dizilerini son otuz saniyesinden önce konulan reklâm bantları hâlâ azap verici, bu reklâm yerine final jeneriğinin tamamı -çoğunlukla kesilerek gösterilmiyor- gösterilse, daha iyi olur. Film (ve dizilerin) aralarında kısa süreli ve az sayıda reklâm gösterilmesi kabûl edilse bile, film (ve dizilerin) yayını sırasında alttan devamlı yazı veya reklâm geçirmek kabûl edilebilecek bir olgu değil. Bu ancak film es verdiği yerlerde ve daha çok geniş açılı çekim sahnelerinde kullanılırsa -ve bu kullanım daha önceden belirlenmiş olursa- iyi olur. Fakat bu yapılmıyor, gösterilen sahnenin, o andaki dramatik durumuna ve sahnenin açısına hiç bakılmadan, önceden belirlenmiş reklâm bantları film (ve dizilerin) görüntüsü üzerine bindiriliyor, kare işgâl ediliyor. Bunu reklâm bandını girerken kareyi küçülterek, işgâl etmeden yapan kanallarda var, ama bu da değinildiği gibi kareyi küçülterek yapıyor… Hele iki-üç dakika sonra yayınlanacak programın haberini alt yazı olarak girmek ve kareyi işgâl etmek iyice moda. Şimdilerde sinemalarda altyazı kuşağı ile reklâm olgusu yaşamıyoruz, ama yakında bununda uygulamasına başlarlar. Final jeneriğinin kesilmesi artık alıştığımız bir şey oldu, ama kesmeyenlerde var, haklarını yemeyelim. Her halükârda çekilen kareleri tam görebileceğimiz sinema (ve televizyon) gösterimleri dileyelim… İyi seyirler.

    (24 Şubat 2006)

    Orhan Ünser

    Kadersizlik

    Lajos Koltai’nin yönettiği ve Marcell Nagy, Béla Dóra, Bálint Péntek ile Áron Dimény’nin oynadığı Kadersizlik (Sorstalanság – Fateless), 10 Mart 2006’da Bir Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    14 yaşındaki Gyuri Koves, savaşta Alman Nazi kamplarında geçen günlerden sonra Budapeşte’ye döner ve insanların kendisine düşmanlık beslediklerini farkeder. Bazıları bu kötü deneyimleri unutmasını, bazıları ise kampların birer cehennem olduğunu söyleyip daha da kötü hissetmesine sebep olur. Gyuri, hiçbirine kulak asmaz, anılarıyla baş başa kalır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Belgesel Proje Geliştirme ve Uluslararası Ortak Yapım Atölyesi Başlıyor

    Belgesel Sinemacılar Birliği tarafından düzenlenen Belgesel Proje Geliştirme ve Uluslararası Ortak Yapım Atölyesi, 24 – 28 Şubat 2006 tarihleri arasında Boğaziçi Üniversitesi İbrahim Bodur Oditoryumu’nda başlıyor. Atölyeye, belgesel alanında çalışan profesyoneller, yapımcılar, yönetmenler, şirket sahipleri, akademisyenler katılıyor. Sadece başvuru yapanlarla gerçekleştirilecek olan Atölye için başvurular 06 Şubat 2006 tarihinde tamamlandı. 217 belgeselci’nin kayıt yaptırdığı atölye çalışmasında toplam 21 belgesel projenin geliştirilmesi bekleniyor.

  • Basın Bülteni
  • Görseller
  • Program
  • Büyük Yolculuk

    Ismael Ferroukhi’nin yönettiği ve Nicolas Cazale, Mohamed Majd ile Nacky Nercessian’ın oynadığı Büyük Yolculuk (Le Grand Voyage), 03 Mart 2006’da Bir Film dağıtımıyla Ankara Sinema Kültürü Derneği tarafından vizyona çıkarıldı.
    Büyük Yolculuk, Tunus asıllı Fransız bir baba – oğulun dramatik öyküsünü anlatıyor.
    Müslüman kültürü ile yetişmiş baba, daha çok Fransız kültürü ile yetişmiş oğlundan kendisini Mekke’ye, Hac’ca götürmesini ister. Oğul için, çok da iyi tanımadığı bu kültürle tanışmak hiç de kolay olmayacaktır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • 1001 Atölye, İki Ülke, İki Belgesel Sinema Başlıyor

    Belgesel Sinemacılar Birliği tarafından Fransız Kültür Merkezi’nin desteğiyle gerçekleştirilecek etkinlikte, Fransa’da ve Türkiye’de son yıllarda üretilmiş belgesel filmlerden örnekler yer alacak. Gösterimler, 01 – 04 Mart tarihleri arasında yapılacak. Belgesel Sinemacılar Birliği, nitelikli belgesel film üretiminin artması için bağımsız ve etkili alanlar yaratmaya yönelik ulusal – uluslararası çalışmalarına bu yıl bir yenisini daha ekledi. Bundan böyle her Mart ayında düzenlenecek 1001 Atölye ile, seçilen ülkenin belgesel sinemacıları ile köklü bir ilişki anlayışı geliştirme hedefleniyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • DV333, 3 Film 3 Ay 3 Dakika, British Council Dijital Film Yarışması Sonuçlandı

    DV333, 3 Film 3 Ay 3 Dakika, British Council Dijital Film Yarışması sonuçlandı. British Council, ilk 3 ödülü kazanan yarışmacılara bir haftalığına Yunanistan’da film çekme imkânı sunuyor. Yarışmaya katılan 61 film tüm jüri üyeleri tarafından izlendi. Yarışma jürisi bu filmler arasından 11 filmi ödüle ve mansiyona değer buldu. Ödül dağıtım töreni 03 Mart 2006 Cuma günü, saat 19:45’de Karum İş Merkezi’nde (D Asansörü, K: 5, No: 430, Kavaklıdere, Ankara) açıklanacak, ödül ve mansiyon alanlara plâketleri verilecek.

  • Basın Bülteni
  • Senaryo Yazarları Derneği Senaryo Atölyesi 2006 Bahar Programı

    2005 yılında çalışmalarına başlayan SEN-DER Senaryo Atölyesi ikinci dönem çalışmalarını da bitirdi. Böylece iki dönem sonunda, Safa Önal, Macit Koper, Birol Güven, Barış Pirhasan, Aylin Doğan, Ümit Ünal, Kürşat Başar atölyelerinden ders alan toplam 150 öğrenci sertifika aldı. Bu süre içinde Birol Güven Atölyesi öğrencileri Mart ayında vizyona girecek olan Anadolu Kaplanları adlı dizide stajyer yazar olarak çalıştılar. Macit Koper Atölyesi’nden 4 öğrenci ise Levent Kazak’ın süpervizörlüğünde Kızlar Yurdu adlı dizinin senaryo gurubunda çalışıyorlar. Senaryo Atölyesi, 2006 yılında yeni bir formatta eğitim vermeye başlayacak.

  • Basın Bülteni
  • The Elementary Particles, Berlin’de Ödül Kazandı

    Erman Film’in önümüzdeki günlerde vizyona sunacağı Michel Houellebecq’in romanından sinemaya uyarlanan The Elementary Particles isimli film Berlin Film Festivali’nde ödüle lâyık görüldü. Türk izleyicilerin Koş Lola isimli filmden tanıdıkları Moritz Bleibtrue, The Elementary Particles filmindeki rolüyle Gümüş Ayı En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandı. Koş Lola isimli filmiyle tüm dünyanın tanıdığı aktrist Franka Potente de bu filmin önemli oyuncuları arasında bulunuyor.

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu