Prenses ve Kurbağa (The Princess and the Fog), Ejder Kapanı, Aklı Havada (Up In The Air), Kaptan Feza, Yahşi Batı, Arızalı Çiftler (Couples Retreat), Vavien, Türkler Çıldırmış Olmalı, 22 – 28 Ocak 2010 seansları için tıklayınız.
Kısa Filmler “Kötülük”e Karşı Yarışıyor
06 – 13 Mayıs 2010 tarihleri arasında 13. kez sinemaseverlerle buluşacak olan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, “kötülük” temalı Kısa Film Yarışması düzenliyor. Yarışmaya son başvuru tarihi 09 Nisan 2010. Kısa filmin gelişmesine katkıda bulunmanın yanı sıra, toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulanmasına ve filmlerde kadın bakış açısının geliştirilmesine olanak sağlamak amacıyla yapılacak yarışma, Çankaya Belediyesi’nin katkılarıyla gerçekleşecek. Festival 2010 yılında, şiddeti, yoksulluğu, savaşları, göçleri, ekonomik krizleri, emek sömürüsünü ve dünya yüküyle sıkıntıyı eteğinde taşımaya zorlanan kadınlara atfedilen ‘kötülüğü’ sorgulayacak.
Sine-Sen 32. Yılında Orman Düzeni Değil “Sinema İş Yasası” İstiyor
05 Kasım 1977’de gerçekleştirilen “Sansüre Hayır” Ankara yürüyüşü ile başlayan süreç, sinema emekçilerinin yan yana durabildiklerinde neyi başarabileceklerini gösteren öğretici bir süreç olmuştu. Bu öğretici süreç, bundan tam 32 yıl önce Sine-Sen’in kuruluşu ile taçlanarak yeni bir boyut kazanmıştı. Sine-Sen, 32. yılında ilgili ve yetkilileri sorunlarına karşı duyarlı olmaya ve Sinema İş Yasası’nı bir an önce gündemlerine almaya çağırıyor.
Sine-Sen 32. Yılında Orman Düzeni Değil “Sinema İş Yasası” İstiyor yazısına devam et
İnternette Bedava Uzun Metraj Film: Kilis
Mezuniyet sinema filmi ile “Türkiye’nin en genç yönetmeni ve ekibi” ünvanını kazanan Doğa Can Anafarta ve ekibi, yeni gerçekleştirdiği Kilis adlı uzun metraj filmi internetten bedava yayınladı. Film ilk 8 günde 45.000 kez izlendi. Maddi karşılık beklenmeden yapılan ve sahasında öncü olan filme benzer uygulamaların yayılması bekleniyor.
İnternette Bedava Uzun Metraj Film: Kilis yazısına devam et
Ladik ’76 2
Sayın Orhan Ünser,
Yazınızın ve eleştirinizin bana göre yanıtlanması gereken can alıcı yanı, aşağıda aldığım satırlarınızda yatıyor. “Böyle bir soyutlamada, sizin çekim sırasında içinde bulunduğunuz koşullar ve de bir zaman olmuş veya başka bir yerde olmuş bir takım olayları (doğal veya toplumsal) mizansen düzenleyerek yeniden oluşturarak belgelemek düşüncesi bulunmamaktadır.” demektesiniz. Yargınız çok kesin ve sanki her şeye bir bir tanık oldunuz gibi… Neyi ve neleri yeniden oluşturmuş olabileceğimi düşünüyorsunuz. Sonra; “Böyle bir soyutlamada…” yargısının nereden kaynaklandığını da ben bilemedim. Sanıyorum, bu çalışmanın; farklı zamanlarda ve farklı mekânlarda ve oyuncularla ve oyun kurmalarla, kurmaca bir temelde yapılıp, kotarıldığını yazmaktasınız. Bilemedim, bunu mu anlatmaya çalışmaktasınız? Bunu da pek bilemedim. Daha sonra da şu kesin yargınız geliyor. “Benim düşüncemdeki belgesel film soyutlaması, yukarıda da değindiğim gibi belgeselerin düzenlenmiş mizansenler olmadan saptanmış görüntülerle yapılmasıdır.” Bu yargınıza bakarsak, Ladik ’76 bir belgesel film değil. Kurgusal bir film ve her şey düzmece, yapay!… Oyuncular başta her şey yeniden yaratılıp, yapılmış film ve belgesel diye bize yutturulmuş. “Köylüler, yörede yaşayan köylüler değil, oyuncular kullanılmış…” diyeceksiniz kendinizi alamasanız. Bütün bunları nereden çıkardığınızı, nereden ve nasıl bilebildiğinizi (!) ben bir bilebilsem!…
Bu yargıya nasıl vardığınızı da bilmiyorum, *soyut sinema” yapmayı da bilemediğim gibi… Bu yargınızın nedenlerini de hiç bilemedim. Ancak bu yakıştırıp, yapıştırmalarınızın doğru olmadığını iyi biliyorum ve ancak bunu söyleyebilirim size. “Bu belgesel tümüyle ve tüm ögeleriyle kurgulanmış bir film çalışmasıdır!…” demek istiyorsanız. Bu yargıya nasıl vardığınızı da sormak isterim.
Ben gerçekten sizi anlamakta zorluk çekiyorum. Değerlendirmelerinizi de, kavram kargaşası yarataran; “soyutluk” tanımlarınızı anlamakta da zorlanıyorum. Bu işi, bu temelde, bu işin ve bu uğraşın dışındakilerle konuşmak ve bir yere varmak giderek zorlaşıyor. Körlerin bir file dokunarak, filin ne olduğunu ve neye benzediğini; dokunduğu kadarıyla tanımak ve sonra da bu fili (!) başkalarına ballandıra ballandıra anlatmaya dönüşecek bizim işimiz.
Gelin isterseniz bana da kendinize de, bir iyilik yapın ve “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayın!” Ve bunu, bu işleri, bu konularda düşünceler üretip de paketlenmiş hazır eleştiriler yazarak temelsiz ve birikimsiz düşüncelerinizi çevreye saçmayı denemeyin… İnanın bana, suya girmeden, kıyıda çırpınarak yüzme öğrenilmez ve elbette öğretilemez de… Bu ve benzeri işler; yapmadan, emek ve zaman vermeden, çaba sarf etmeden olmaz, olamaz öğrenilemez… Deneyim ve birikim edinmek ve üretmek kaçınılmaz olur. Bu işin temelinde: “üreterek öğrenmek” ilkesi her koşulda ve her durumda ağır basar. Bence bu sağlıklı bu işler için temel bir yaklaşım ve temel ilke edinilmelidir. Bu ve benzeri işler yapmadan denemeden de; öğrenim olmaz, öğrenilmez ve elbette öğretilemez de… Öğrenildiği sayılarak arabanın üstüne çıkarsanız; araba sizi altına alır ya da götürür bir duvara burnunuzu sürter. İlk uygulamalı dersimizi de, böyle almış oluruz… Yazılı metinler ve sözlerin gücünü yeterli görerek ve öyle sayarak araba kullamaya yeltenenler olduğu gibi… Son yıllarda, yaşamı boyunca bir televizyon yapımı için stüdyoya ya da çalışma alanına girmemiş, bir kameraya dokunacak kadar yakın bile olmamış bazı kişilerin, bu işleri öğretmek (!) üzere bir yerlere geldiklerini, ders bile verdiklerini görerek şaşırıyorum. Giderek bu konularda yetkinliklerini (!) Prof. olmaya bile vardırdıklarına tanık olunuyor. Bence sorun da budur. Oku, oku yaz. Yaz, yaz oku. Biraz da; yazılıp yapılanlardan aktarma yap; olsun bitsin. Aman, yapmayın sakın ve bilmeden yapmadan anlat, anlat; inananlar olacaktır. Bu da çoğumuza yetiyor olmalı. Ne demeli ki… Yapar gibi, bilir gibi öykünmeler yetiyor olmalı…
Filmi eleştirebilirsiniz, beğenebilirsiniz ya da beğenmeyebilirsiniz. Bu farklı bir durum. Görüşlere, farklı yaklaşımlara saygı duyarım. Böylece öğreniriz, besleniriz ve gelişiriz de… Her türlü eleştiriye özenle yaklaşmanın sayısız yararları vardır. Ancak, tümüyle, bilgi eksekliğine bağlı olarak bir filmi, kendinize göre bir yerlere oturtursanız; işte bu olmaz. Olursa da biraz saygısızlık olur ve bir de; cin olmadan adam çarpmak olur…
“Öğrenmeden ve uygulamadan düşünmek zaman yitirmektir. Düşünmeden öğrenmekse; yanıltıcı ve tehlikelidir. Ve elbette, öğrenmenin ve düşünmenin birlikte harmanlandığı eğitim süreçleri gereklidir ve yararlıdır. Bu yol, bu yöntem; bizi doğrulara, yararlı ve etkin olana götüren güvenilir yoldur.
En iyi dileklerimle ve saygılarımla.
(28 Ocak 2010)
Güner Sarıoğlu
Tiglon Film Filmleri
Pıtırcık (Le Petit Nicolas – Little Nicolas), Kim Kiminle Nerede (Whatever Works), Amelia, Kuzey Yamacı (Nordwand – North Face), Gir Kanıma (Let The Right One In), Aşkım (Cheri), Aşka Ruhunu Kat (Soul Kitchen), Alvin ve Sincaplar 2 (Alvin and the Chipmonks 2), Acı Aşk, Avatar, 22 – 28 Ocak 2010 seansları için tıklayınız.
Özen Film Sinemaları ve Filmleri
Suadiye Movieplex, Şişli Movieplex, Çemberlitaş Şafak, Beyoğlu Sinepop, Kutsal Damacana 2: İt Men, Orada, d@bbe 2, 22 – 28 Ocak 2010 seansları için tıklayınız.
Kırık Kucaklaşmalar
Los Abrazos Rotos – Broken Embraces, 22 – 28 Ocak 2010 seansları için tıklayınız.
Nişantaşı City Life (City’s AVM) Sinemaları
Nişantaşı City Life (City’s AVM) Sinemaları, 22 – 28 Ocak 2010 seansları için tıklayınız.
Safranbolu Atamerkez Sinemaları Tekrar Açıldı
Daha evvel 19 Aralık 2003 – 01 Mayıs 2009 tarihleri arasında Umut Sanat Ürünleri T. A. Ş. işletmesi altında faaliyet gösteren Safranbolu Atamerkez Sinemaları, bölgede yaşayan halkın ilçe ve AVM yönetimine ulaştırdığı 1.000 adetlik imza kampanyası üzerine AVM yönetimi tarafından yeniden açıldı. Sinemaya ait sinema bilgi formu ve 22 Ocak 2010 haftasına ait seanslara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
Sivas Polat Center, Kastamonu Barutcuoğlu, Kastamonu Cine Zirve ve Tokat Asberg Sinemaları
Sivas Polat Center Sinemaları, Kastamonu Barutcuoğlu Sinemaları, Kastamonu Cine Zirve Sinemaları, Tokat Asberg Sinemaları, 22 – 28 Ocak 2010 seansları için tıklayınız.
İzmit Cinepark Sinemaları
İzmit Cinepark Sinemaları, 22 – 28 Ocak 2010 seansları için tıklayınız.
Eskişehir Yapay Sinemaları ve Eskişehir Kültür Merkezi
Eskişehir Yapay Sinemaları, Eskişehir Kültür Merkezi, 22 – 28 Ocak 2010 seansları için tıklayınız.
Ankara Cinemalltepe Sinemaları
Ankara Cinemalltepe Sinemaları, 22 – 28 Aralık 2009 seansları için tıklayınız.
Percy Jackson & Olimposlular: Şimşek Hırsızı
Chris Columbus’un yönettiği ve Logan Lerman, Uma Thurman, Rosario Dawson ile Pierce Brosnan’nun oynadığı Percy Jackson & Olimposlular Şimşek Hırsızı (Percy Jackson & the Olympians: The Lightning Thief), 19 Şubat 2010’da Tiglon Film dağıtımıyla Tiglon Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Yunan tanrıları Olimpos Dağı’ndan dünyamıza geliyorlar ve bir gencin hayatını değiştiriyorlar. Yarı tanrı olduğunu ve tanrıların soyundan geldiğini öğrenen genç Percy, Denizler Tanrısı Poseidon ile ölümlü bir annenin çocuğudur. Dünyanın kaderi tehlike altındadır ve kahramanımız Percy, kendini sonuçları çok karmaşık olabilecek bir mücadelenin içinde bulur.