Ciddi Bir Adam

Joel Coen ile Ethan Coen’in yönettiği ve Michael Stuhlbarg, Richard Kind, Fred Melamed ile Sari Lennick’in oynadığı Ciddi Bir Adam (A Serious Man), 06 Ağustos 2010’da Tiglon Film dağıtımıyla Tiglon Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Ortadirek fizik profesörü Larry Gopnik’in hayatı altüst olmuştur. Karısı Judith, onu havalı iş arkadaşı Sy uğruna terk edecektir. İşsiz kardeşi Arthur hâlâ kanepesinde yaşamaktadır. Oğlu esrar almak için, kızı da estetik ameliyat için cüzdanından para aşırmaktayken Larry Gopnik daha da dibe vurmamak amacıyla üç farklı hahama danışmaya karar verir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • sadibey.com yazarlarının eleştirilerine ve diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ciddi Bir Adam yazısına devam et
  • Anneler ve Kızları

    Rodrigo Garcia’nın yönettiği ve Naomi Watts, Samuel L. Jackson, Kerry Washington ile Annette Bening’in oynadığı Anneler ve Kızları (Mother and Child), 30 Temmuz 2010’da Tiglon Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Yıldız oyuncuların bir araya geldiği, üç kadının kesişen hayatlarını konu alan film, kadınlık ve annelik kavramlarını mercek altına alıyor. Üç ünlü Meksikalı yönetmenin, yürütücü yapımcılığını üstlendiği Anneler ve Kızları üç kadını izliyor: Ellili yaşlarındaki Karen, otuz beş yıl önce evlâtlık verdiği kızı Elizabeth ve bir çocuk evlât edinmek isteyen yirmi yaşındaki Lucy.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Ulvi Uyanık Yazıyor
  • Diğer basın bültenleri ve haberlere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Anneler ve Kızları yazısına devam et
  • Dünden Bugüne Yeniden Ama Yenilenemeyen Bir Film: Mine Vaganti

    “Caddelerinde kızlarla oğlanlar, oynaşıyordur şimdi hem de nasıl
    Başlayan, biten tazelenen aşklar… Başlıyor Önümüzde yeni bir fasıl…”

    Sezen Aksu’nun bu dizeleriyle noktalanıyor Serseri Mayınlar. Belki kendinden emin bir duruşla belki de sindirilememiş öfkesiyle. Hayata karşı tek tabanca olmaya mahkûm edilmiş insanlarıyla ve onların danslarıyla kendi içine çekiliyor. Hikâye de anlamını bulamadığı yolda kendi içine çekilerek Sezen Aksu’yu dinlemeye çalışıyor. Ama filmin içindeki hoş ezgiler bile tarif edemiyor duyguları. Ferzan Özpetek sanırım bu kez kendi anlattığı hikâyeden bile sıkılmış olacak ki sürekli çemberin içinde koşup duruyor. Aynı fiziksel hazlardan hoşlanmamanın, bunun duygusal tepkimelerinin, cesur olup her şeyi geride bırakmanın altını çiziyor yönetmen. Ama öyle koyu renkli bir kalemle çiziliyor ki bu ana fikirlerin altı… Okumayı gerektirecek, beynimizi zorlamamızı sağlayacak başka hiçbir şey kalmıyor filmde. İstanbul Film Festivali’nde Javier Fuentes – Leon’un Contracorriente (Akıntıya Karşı) filmine biraz fazla haksızlık etmişim sanırım. En azından olayı fantastik unsurlarla süsleyerek farklı bir algılama boyutuna yönlenmiştik.

    Vasatın altında bir film ne yazık ki Serseri Mayınlar. Epik tiyatroda gestuslar vardır. Verilmek istenen mesaj bariz bir şekilde seyirciye aksettirilir. Dördüncü duvar yıkılmamıştır çünkü zaten böyle bir duvar yoktur epik tiyatroda. Serseri Mayınlar’da da uluorta bir gestus bombardımanına tutuluyoruz. Ama izlediğimiz şey ne bir tiyatro eseri ne de teknik olarak tiyatroya sırtını yaslamış bir sinema filmi. (Bkz. Dogville) İkisinin de uzağında olan ve fazlaca bir neşeli hüzün barındıran bir eser. Bu sefer Serra Yılmaz’ı göremiyoruz. İtalyan filminde zoraki bir Türk kültürü esintisi var ama yine de. Anlayacağınız ne tarafından bakarsam bakayım Serseri Mayınlar’ın belini doğrultamıyorum. Yüz tiplerinin bile aynılaşmaya başladığı Ferzan Özpetek sinemasının içerikten öte teknik yeniliklere de ihtiyacının olduğunu hissettim bu filmde.

    Yazımı kısa tutmak zorunda olduğumu düşünüyorum. Zira ben de yönetmen gibi eleştirilerimi tekrarlayarak başa dönmüş olacağım.

    Yönetmen: Ferzan Özpetek
    Senaryo: Ivan Cotroneo, Ferzan Özpetek
    Oyuncular: Riccardo Scamarcio, Nicole Grimaudo, Alessandro Preziosi, Lunetta Savino
    Yapım: 2010, İtalya, 110 dk, Renkli

    (19 Temmuz 2010)

    Görkem Akgün

    http://gorkeminsinemadefteri.blogspot.com/

    İzmit Outlet Umut Sanat Eurimages Sinemaları Kapanıyor

    1998 yılında hizmete giren İzmit Outlet Umut Sanat Eurimages Sinemaları, 15 Temmuz 2010 tarihi itibarıyla faaliyetlerine son veriyor. Sinemaların dolgu zemininde giderilmesi teknik olarak çok uzun zaman alacak çökmeler oluştuğu ve bu çökmelerin seyircilerin can güvenliğini tehlikeye atacağı düşünüldüğünden sinemaların faaliyetlerine son verildiği açıklandı. Umut Sanat, İzmit’teki sinema hizmetinin bundan böyle digital teknoloji ile takviye edilerek yenilenecek olan NCity Umut Sanat Eurimages Sinemaları’nda sürdürüleceğini açıkladı.

    Istanbul

    Ferenc Török’ün yönettiği ve Johanna ter Steege, Yavuz Bingöl, Lukats Andor ile Varga Norbert’in oynadığı Istanbul (Isztambul), 21 Ekim 2011′de Tiglon Film dağıtımıyla Kuzey Film – Filmfabrik tarafından vizyona çıkarıldı.
    Janos, 28 yaşındaki genç öğrencisi için 55 yaşındaki 30 yıllık eşi Katalin’i terk eder. Eşinin terk ettiği Katalin’in sürüklendiği bu öngörülemeyen bunalım ailesi ve arkadaşları tarafından önemsenmez ve pek umursanmaz. Verdiği ani bir kararla hastaneden kaçan Katalin otostop çekerek bindiği araçla yola çıkar. Ailesi Katalin’in İstanbul’a gittiğini öğrenir. İstanbul’da Katalin’in kaderi kendisi gibi bir yalnız olan Halil ile kesişir.

    Istanbul yazısına devam et

    A Takımı

    Joe Carnahan’ın yönettiği ve Liam Neeson, Bradley Cooper, Jessica Biel, Patrick Wilson, Sharlto Copley ile Quinton ‘Rampage’ Jackson’ın oynadığı A Takımı (The A Team), 20 Ağustos 2010′da Tiglon Film dağıtımıyla Tiglon Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Senaryosu Brian Bloom ile Michael Brandt tarafından yazılan, 1980’li yılların ünlü televizyon dizisi A Takımı’nın sinema versiyonunun konusu şöyle:
    İşlemedikleri bir suçla yargılanan bir grup Özel Kuvvetler üyesi, isimlerini bu olaydan sildirmek için bir araya gelip, her birinin kendine özel yeteneklerini kullanarak asıl suçluyu bulmaya soyunurlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Ulvi Uyanık Yazıyor
  • Diğer haber ve basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    A Takımı yazısına devam et
  • Hüzün Yüklü Bir Polisiye

    2008’de 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde de gösterilen polisiye-suç filmi “İkinci Nefes”, şimdi DVD’de. Arşivlerde yer alması gereken film, kaybeden bir gangsterin hikâyesini anlatıyor. Bu filmin ilk çevrimini Jean-Pierre Melville usta siyah-beyaz yapmıştı.

    Fransız sinemasının önemli yönetmenlerinden Alain Corneau’nun “Le Deuxième Souffle – İkinci Nefes” polisiyesi gerçekten nefesleri kesiyor. “İkinci Nefes” filmini önce 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde yönetmen Corneau’nun katılımıyla görmüştük. “İkinci Nefes”, 1966 yılında siyah-beyaz olarak büyük usta Jean-Pierre Melville tarafından sinemaya uyarlandı. Roman da ünlü yazar-yönetmen José Giovanni’ye aitti. Giovanni, “İkinci Nefes” romanını 1958 yılında yayımlamıştı. Sinemaseverler Giovanni’yi büyük oyuncu Alain Delon’la beraber yaptıkları filmlerden anımsayabilirler. Delon-Giovanni işbirliğinden 1973’te “Deux Hommes dans la Ville – Şehirde İki Adam”, 1975’te “Le Gitan – Çingene”, 1976’da “Comme un Boomerang – Geri Tepen Silah” filmleri ortaya çıkmıştı. 22 Haziran 1923’te Paris’te doğan Giovanni, 24 Nisan 2004’te Lozan’da öldü. Alain Corneau, işte bu filmin yeni çevriminde hem renkleri öne çıkarmış hem de sinemaskop (geniş perde) tarzda çalışmış. Gerçekten bu birinci sınıf ve estetik değeri yüksek polisiye “İkinci Nefes”i sinema perdesinde görmek gerekiyor. İşte insanın içine yudum yudum çektiği ve tadını usul usul aldığı bu polisiye film, sinemanın başyapıtlarından biri artık. Sinemaseverler, 1943 doğumlu yönetmen Corneau’yu daha çok 1991 yapımı “Tous les Matins du Monde – Dünyanın Tüm Sabahları”yla, 1995 yapımı “Le Nouveau Monde – Yeni Dünya”yla anımsıyorlar. Corneau, ilk dönemlerinde yoğun olarak polisiye türünde filmler yaptı. 1976 yapımı muhteşem polisiyesi “Police Python 357 – Polis Piton”u ve 1979 yapımı “Serie Noire – Kara Seri”si hemen akla geliyor. Corneau, şarkıcı-aktör muhteşem Yves Montand’la iyi bir ikili de oluşturdu filmlerinde. Corneau’nun “İkinci Nefes” filmi, eski usül polisiye sinemanın tadını veren bir kara film başyapıtı.

    “Gu” hapisten kaçar…

    1960’lı yıllar. Paris ve Marsilya arasında gidip gelen bir hikâye. On yıl hapiste yatan ve sıfırı tüketen namlı ve gururlu gangster Gustave “Gu” Minda’nın hapisten kaçışıyla başlıyor film. Paris’te de gangsterler arasında hesaplaşma başlar bu sırada. Karşı çeteden gangsterler, “Gu”nün sevgilisi Simona “Manouche”un (Çigan) işlettiği gece kulübünü basar ve “Noter” Jacques’ı öldürürler. Bu olayların tam üstüne de ünlü müfettiş Blot düşer. Sonra da her şey nefes kesici bir gerilime dönüşüyor Corneau’nun bu filminde. “Gu”, eski dostu Venture Ricci’nin kardeşi Jo’dan intikamını almadan önce, Venture’ün plândığı altın soygununa katılıyor. Başarılı soygunun ardından Paris polisinin büyük komiserlerinden Blot da eski polisiyelerdeki gibi olayların içine dalıyor. Aslında Blot her şeyi biliyor. Bir oyunla “Gu”yü tuzağa düşüren Blot, “Gu”yü Paris polisinin pislik komiseri Fardiano’nun ellerine bırakıyor. Komiser Fardiano, işkenceci biri. Fransız polisinin ustası olduğu hortumla su içirme işkencesini Venture Ricci üzerinde uyguluyor. “Gu”, gururlu ve hüzünlü bir gangster. “Gu”nün bu hüznünü ve yalnızlığını, filmin her anında hissettiriyor yönetmen. Filmdeki renk tonları gerçekten çarpıcı ve estetik. Kırmızılar, yeşiller ve diğer renkler göze batıcı bir biçimde sinemaskop perdedeki görselliği destekliyor. Vitrin ışıklarının ıslak sokaklara düşüşü, şiirsel gerçeklik tadı vermiş bu kara filme. Corneau’nun filmine tam anlamıyla kanlı bir polisiye de diyebiliriz. Sorgulamadaki sahneler de gerçekten irkiltici. Ayrıca, fonda duyulan hüzünlü melodilere de kulak vermek gerekiyor. Özellikle filmin girişindeki tınılar insanın içine işliyor. Yönetmen, yer yer eski polisiye filmlerindeki gibi caz tınıları da kullanmış. Ama, çoğunlukla viyolensel tınıları duyuluyor fonda. Bir zamanların ünlü futbolcusu Eric Cantona, bu filmde Alban karakterini canlandırıyor. Sarışın “Manouche” rolüyle Monica Bellucci de iyi. Filmdeki tüm perpormanslar gösterişli ve etkileyici. Daniel Auteuil, “Gu”nün kederini yüzünde yaşatabiliyor. Gerçekten etkiliyeci bir performans bu. Filmin kameramanı da büyük biri. Yves Angelo’nun yönettiği 1994 yapımı “Le Colonel Chabert – Albay Chabert” filmini anımsayabilirsiniz belki. Corneau’nun “İkinci Nefes” filminin kanlı finali de akılda kalıyor. Sinemada az görülür bir final bu. Tıpkı filmin giriş bölümü gibi.

    İkinci Nefes (Le Deuxième Souffle)
    Yönetmen-Senaryo: Alain Corneau
    Roman: Jose Giovanni
    Müzik: Bruno Coulais
    Görüntü: Yves Angelo
    Oyuncular: Daniel Auteuil (Gu), Monica Bellucci (Manouche), Michel Blanc (Blot), Eric Cantona (Alban), Gilbert Melki (Jo), Daniel Duval (Venture), Philippe Nahon (Fardiano)
    Yapım: Fransa (2007)

    (18 Temmuz 2010)

    Ali Erden

    [email protected]

    Mar

    Caner Erzincan’ın yönettiği ve Volga Sorgu, Begüm Kütük, Güray Kip ile Mahmut Gökgöz’ün oynadığı Mar, 20 Nisan 2012′de Özen Film dağıtımıyla Yeniden Film – Logos Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Mar, taşrada yaşayan, çocuk, ergen, yaşlı, üç erkeğin, fotoğrafını çekmeye çalışıyor. Üç erkek de yalnız ve bu ıssızlıklarını kapatacak bir sevgi – kadın arayışı içinde. Üçü de bu eksikliği tamamlamak için çırpınıp duruyor. Ama buralarda hırçın olan yalnız doğa değildir. Küçük bir yerde, küçük düşler görmeye çalışan bu insanlar için de hayat her an hırçınlaşabilecektir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Diğer haberlere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Mar yazısına devam et
  • Arka Pencere Dergisi, Korku Sinemasının En Etkileyici Çığlığına Kulak Veriyor

    Arka Pencere Dergisi, 37. sayısında Alfred Hitchcock’un Sapık filmini kapağına taşıyor. Tunca Arslan, Yeni Sinema Hareketi’nin “Silâhlar Sussun, İnsanlar Konuşun” başlıklı açık mektubundan hareketle Emir Kustarica’nın kulaklarını çınlatıyor! Vizyon filmleri Gece ve Gündüz ile Büyük Hata’nın eleştirildiği derginin 37. sayısı, yine bir Alfred Hitchcock alıntısıyla sonlanıyor: “Sapık’ı izlerken insanların nutkunun tutulacağı söyleniyor. Neyse ki adamlarımdan bazıları eşlerini zaten bazı gösterimlere götürmüştü. Kadınlar titreyerek çıkmışlar ama yine de filmden coşkuyla bahsediyorlarmış.”

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Arka Pencere Dergisi, Korku Sinemasının En Etkileyici Çığlığına Kulak Veriyor yazısına devam et
  • Kara Köpekler Havlarken, Kenya’da

    Yılın genç ve dinamik filmi Kara Köpekler Havlarken, yurt dışı serüvenine Afrika’da devam ediyor. Kenya’nın başkenti Nairobi’de düzenlenen Lola Screen Film Festival’inde Dünya Panoraması Bölümü’nde Ağustos’un ilk haftasında gösterilecek olan film, katıldığı bir çok etkinlikten de ödülle dönmeyi başardı. Türünün önemli örneklerinden olan film Türkiye’de 09 Temmuz 2010′da ikinci kez vizyona çıktı. Yönetmenliğini Mehmet Bahadır Er ve Maryna Gorbach’ın yaptığı Kara Köpekler Havlarken’in başrollerinde Erkan Can, Volga Sorgu ve Cemal Toktaş oynuyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu