7. Uluslararası Dadaş Film Festivali’nde En İyi Film: Mar

Bu yıl 7.si yapılan Uluslararası Dadaş Film Festivali’nde Caner Erzincan’ın yönettiği Mar En İyi Film seçildi. Yüksel Aksu’nun yönettiği Entelköy Efeköy’e Karşı 3, Hakan Algül’ün yönettiği Berlin Kaplanı ise 2 ödüle layık görüldü. Akasya Asıltürkmen’in sunuculuğunu yaptığı ödül töreninde En İyi Senaryo Ödülü Kurtuluş Son Durak filmiyle Barış Pirhasan’a, En İyi Yönetmen ve Halk Jürisi Ödülü Yüksel Aksu ve Entelköy Efeköy’e Karşı filmine gitti. En İyi Erkek Oyuncu Ödülü Ata Demirer ile Volga Sorgu arasında paylaşıldı.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Ödül listesi ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    7. Uluslararası Dadaş Film Festivali’nde En İyi Film: Mar yazısına devam et
  • Hakan Meriçliler, Kanal D Cinemania’da

    Ömür Gedik’in hazırlayıp sunduğu sinema programı Kanal D Cinemania’da bu haftanın stüdyo konuğu sevilen oyuncu Hakan Meriçliler.
    Yalan Dünya TV dizisindeki Çağatay karakteriyle bir anda şöhrete kavuşan Hakan Meriçliler sanat hayatına nasıl başladı? Yalan Dünya’dan sonra hayatında ne gibi değişiklikler oldu? En büyük hayali ne? Tiyatro dünyasına ilişkin görüşleri ne?
    Editörlüğünü Fırat Sayıcı’nın yaptığı programda vizyona giren yeni filmler, haberler, vs. yer alıyor. Ömür Gedik tarafından sunulan Cinemania Programı her Cumartesi Kanal D’de.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Hakan Meriçliler, Kanal D Cinemania’da yazısına devam et
  • Sezgin Cengiz ve Oktay Gürsoy, Klak Sinema Programı’nda

    Bugün TV Klak Sinema Programı bu hafta, Osmanlı döneminin büyük dolandırıcılarından Eyüplü Halit’in hayat hikâyesinden esinlenen komedi filmi Öz Hakiki Karakol’un oyuncuları Sezgin Cengiz ve Oktay Gürsoy, konuk ediliyor. Cengiz ve Gürsoy, filmdeki karakterlerini, set anılarını ve oyunculuk serüvenlerini Klak’a anlattı. Ayrıca, yeni sinema haberleri, en çok izlenen filmler ve vizyondakiler Klak’ta sizleri bekliyor. Gizem Ertürk’ün hazırladığı Klak Programı, 19 Mayıs Cumartesi 13:20’de Kanaltürk’ün haber kanalı Bugün TV.de.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Sezgin Cengiz ve Oktay Gürsoy, Klak Sinema Programı’nda yazısına devam et
  • Karanlık Gölgeler’in Gölgelerin Ardındaki Adam Adlı Özel Videosuna Ait Yayın Linkleri Açıklandı

    Ülkemiz sinemalarında 15 Temmuz 2012 tarihinde vizyona girecek olan Karanlık Gölgeler (Dark Shadows) filminin Gölgelerin Ardındaki Adam (Man Behind the Shadows) adlı özel videosuna ait yayın linkleri açıklandı. Bu 3.46 dakikalık video, filmin yönetmeni Tim Burton’a odaklanıyor ve filmden kamera arkası görüntüleri ile başrol oyuncuları Johnny Depp, Michelle Pfeifer, Eva Green ve Helena Bonham Carter röportajlarını içeriyor. Filmin diğer oyuncuları arasında Jackie Earle Haley, Bella Heathcote, Ray Shirley gibi isimler var.

  • Basın Bülteni
  • Özel videoyu izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • 6. İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali

    Her yıl Ekim ayının ilk Pazartesi günü başlayan İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali, bu yıl 01 – 07 Ekim 2012 tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Festival, Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) üyesi 1.400.000 mimarla aynı anda kutlanan Dünya Mimarlık Günü vesilesiyle düzenleniyor ve Mimarlık ve Kent Şenliği etkinlikleri kapsamında yaşama geçiriliyor. İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali ile ülkemizde üretilmiş mimarlık, kent ve insan konulu belgesel ve canlandırma filmlerini desteklemek, dünyanın diğer ülkelerinde bu alanda üretilmiş ve beğeni kazanmış filmleri seyirci ile buluşturmak amaçlanıyor.

    6. İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali yazısına devam et

    Bir Zamanlar Anadolu’da Yeniden Boston Güzel Sanatlar Müzesi’nde

    Boston Türk Film Festivali, Nuri Bilge Ceylan’ın Bir Zamanlar Anadolu’da adlı filmini Boston’da 16 – 23 Mayıs tarihleri arasında seyirciyle yeniden buluşturuyor. Festival direktörü Erkut Gömülü, festival açılışında büyük ilgi gören film için sinemaseverlerden gelen yoğun talep nedeniyle özel bir gösterim programı düzenlemiş olmaktan büyük mutluluk duyduklarını belirtti. 2001 yılından beri Boston Güzel Sanatlar Müzesi’nde yapılmakta olan Boston Türk Film Festivali yıl boyunca değişik programlarla Türk sinemasının seçkin örneklerini A.B.D.’li sinemaseverlerle buluşturuyor.

    Allah’ın Sadık Kulu: Barla’nın DVD.si Çıktı

    Motion capture – MOCAP tekniğiyle, Türkiye’de yapılmış ilk uzun metraj 3D animasyon film olan Allah’ın Sadık Kulu: Barla’nın merakla beklenen DVD’si artık raflarda. Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatının en çarpıcı dönemlerinden biri olan Barla hayatını animasyon türünde anlatan filmin yapımcılığını Fatih Gök, yönetmenliğini Esin Orhan üstlendi. 100.000 adet basılan DVD, İngilizce, Almanca, Fransızca, Hollandaca, Flemenkçe, İspanyolca ve Kürtçe olmak üzere 7 farklı dilde altyazı ve 3 farklı dil seçeneğine sahip.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Bal ve Kan Diyarında Trajediler

    Kan ve Aşk (In the Land of Blood and Honey)
    Yönetmen-Senaryo: Angelina Jolie
    Müzik: Gabriel Yared
    Görüntü: Dean Semler
    Oyuncular: Zana Marjanoviç (Ayla), Goran Kostiç (Danijel), Vanessa Glodjo (Leyla), Rade Serbedzija (Vukojeviç), Nicola Djuricko (Darko), Branco Curiç (Aleksandar), Fedja Stukan (Petar), Dzana Pinjo (Nadja), Alma Terziç (Hana)
    Yapım: GK Films (2011)

    Hollywood’un ünlü kadın oyuncularından Angelina Jolie’nin yazıp yönettiği “Kan ve Aşk”, Bosna’nın iç savaşındaki trajedileri etkileyici bir görsellikle anlatıyor. Yönetmen, ölümü ve korkuyu seyircisine hissettirebiliyor.

    Film, 1992 yılında açılıyor. Ressam Ayla, bebeği olan ablası Leyla’nın resmini yapıyor. Sonra, Boşnak Ayla, Sırp polis Danijel’le disko barda buluşuyor. Dans ederlerken mekânda bomba patlıyor. Disko barda bombayı Boşnaklar mı koymuş? Bal ve kan ülkesi Bosna, kanlı bir iç savaşın içine düşüyor 1990’ların sonuna kadar. Film birkaç ay sonrasına gidiyor. Sırplar, kadınları topluyorlar. Kendi karargâhlarında hizmet gördürüyorlar. Bir Sırp askerleri, sırada beğendiği Boşnak kadına herkesin önünde tecavüz ediyorlar. Hareket eden her şeye de ateş ediyorlar. Kadınları, yaşlıları ve çocukları, hatta bebekleri hiç acımadan ve vicdanı sızlamadan öldürebiliyorlar. Sırada duran Ayla’ya Sırp askeri tecavüz edecekken, şimdi yüzbaşı olan Danijel, Ayla’yı fark ediyor ve onu himayesine alıyor. Bu bir aşk mı yoksa daha başka bir şey mi? Sevişme sanki daha önde. Çünkü, hayatta kalmak her şey. Özellikle Boşnaklar için. Danijel, duygusal gibi görünüyor. Hatta bir aşık. Ama sonuçta o, Nebojsa Vukojeviç’in oğlu. Vukojeviç, Danijel’in aşırı milliyetçi babası. Vukojeviç, bir Bosna’daki Sırp askerlerinin komutanı. Sırp faşistlerine “Çetnik” deniyor. Vukojeviç, elinden gelse Boşnakların tümüyle yerryüzünden silebilecek bir Nazi ruhunu taşıyan bir faşist. Yönetmen sadece Sırp şiddetini göstermiyor. Yer yer Boşnak direnişçilerin bombalı saldırılarını da gösteriyor. Tek bir bakış açısıyla yansıtmak istememiş filmini yönetmen. Ama Boşnaklara karşı sıcaklığı da hissediliyor. Zaman zaman Boşnak direnişçiler de yansıyor içeriden. Sırp karargâhı alabildiğine soğuk ve korkuyu hissediyorsunuz. Ellerinde gelişmiş makinelileriyle her an her şeyi yaparlar diyorsunuz içinizden Sırpları gördüğünüzde. Danijel, Ayla’nın hayatta kalması için kaçmasını bile teşvik ediyor. Bir türlü kaçış plânlandığı gibi gitmiyor. Ayla’yla ilişkisi, babası Vukojeviç’in de kulağına gidiyor Danijel’in. Filmin finali, onca trajidilerden sonra bile yine de trajik. Hikâyeyi seyircilere Danijel anlattığını da belirtelim.

    Gerçek savaş atmosferi gibi…

    Sinemaskop çekilmiş bu filmde, enkaza dönüşmüş mekânlar savaşın atmosferinin içine alıyor seyircileri. Yönetmen Angelina Jolie, filmini Bosna’nın yanında Macaristan’da çekmiş. Macaristan’da sinema altyapısı gerçekten sağlam. Hollywood, hem gelişmiş hem de ucuz maliyetli Macaristan’da istedikleri atmosferi yaratabiliyorlar. Aslında bu filmde unutulmaz ve insanı titreten, hatta insan olduğu için utandıran sahneler var. İnsanın zihnine yerleşiyor. Sırp askerlerinin öldürdüğü ve karlar üzerinde yatan Leyla’nın bebeğinin ölüsü. Sırp askerlerinin Boşnak kadınlara herkesin gözü önünde tecavüz etmeleri. Hem insan onuru açısından hem de insanlık açısından sarsıcı. Dünya bu soykırıma yıllarca sessiz kaldı. Sırplar, Nazilerin toplama kampları gibi gibi Boşnakları da topluyorlar. Açlık ve sefalete tanıklık ediyorsunuz. Vukojeviç’in Ayla’nın odasına girdiği sahnede korkuyu gerçek anlamda iliklerinizde hissediyorsunuz. Zaman birden yavaşlıyor, tedirginlik usul usul yükseliyor. İnsanın nefesi kesiliyor bu sahnede.

    Müziklere dikkat…

    Müteveffa Anthony Minghella’nın Oscarlara boğulmuş 1996 yapımı “The English Patient-İngiliz Hasta” filmiyle “En İyi Özgün Müzik” dalında Oscar kazanmış Beyrut doğumlu Fransız besteci Gabriel Yared’in müzikleri Joli’nin filminde de muhteşem. Fonda, Emir Kusturica filmlerinden aşina olduğumuz Balkan tınıları da duyuluyor. Kan ve şiddetin doğal olduğu bu atmosferde müziklerde hüzün ve coşku iç içe. Filmin orijinal adı “Bal ve Kan Diyarında” demek. Müziklerde de bunu hissediyorsunuz. Ünlü aktör Jon Voight’un 1975 doğumlu kızı Angelina Jolie, oyunculuğunun ardından yönetmenlik de yapmaya başladı. Jolie, Phillip Noyce’un 1999 yapımı “The Bone Collector-Kemik Koleksiyoncusu” filmiyle öne çıkmıştı. Ardından James Mangold’ın 1999 yapımı “Girl, Interrupted-Aklım Karıştı” filmiyle 2000 yılında “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” dalında Oscar kazanmıştı. Onunla özdeşleşen “Lara Croft” serisi oldu. Aksiyon filmlerinde başarılı işler çıkardı. Kazak yönetmen Timur Bekmambetov’un 2008 yapımı “Wanted” filminde aksiyon sahnelerinde nefesleri kesti. Jolie, 2007’de “A Place in Time-Zamanda Bir Yer” belgeselini de yaptı. Jolie, BM Mülteciler Yüksek Komisyonu (UNHCR) İyi Niyet Elçisi. Faşist Vukojeviç karakterini oynayan 1946 doğumlu Hırvat oyuncu Rade Serbedzija’yı Makedon yönetmen Milcho Manchevski’nin 1994 yapımı “Before the Rain-Yağmurdan Önce” filmindeki fotoğrafçı Aleksander olarak hatırlıyoruz. Filmin İngilizce konuştuğunu da belirtelim.

    (Bu yazı 24 Mayıs 2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)

    (24 Mayıs 2012)

    Ali Erden

    [email protected]

    Ermenistan Türkiye Sinema Platformu’ndan Film Projeleri İçin Çağrı

    Ermenistan Türkiye Sinema Platformu (ETSP), 09 – 11 Temmuz 2012 tarihleri arasında Erivan’da, Altın Kayısı Uluslararası Film Festivali’nde düzenlenecek proje geliştirme atölyesi için çağrıda bulunuyor. Platformun yeni çağrısına Ermenistan – Türkiye ortak yapımına uygun kısa film ve belgesel projeleri başvurabilecek. Ön elemeyi geçen 10 proje Erivan toplantısına katılacak ve projelerden biri Eurasia Partnership Foundation tarafından verilen 10.000 USD.lik desteği almaya hak kazanacak. Başvuru için son tarih: 01 Haziran 2012.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ermenistan Türkiye Sinema Platformu’ndan Film Projeleri İçin Çağrı yazısına devam et
  • Sekans Sinema Grubu Film Eleştirisi Yarışması’na Katılım 20 Mayıs’ta Sona Eriyor

    Sekans Sinema Grubu, Film Eleştirisi Yarışması düzenliyor. Düzenlenen yarışmayla film eleştirisi alanında ürün veren amatör / profesyonel yazarların ürünlerini değerlendirmek, bu alanda üretim yapan kişilere ortam sağlamak ve ulusal sinemanın, film eleştirisi alanında üretilen yazılar aracılığıyla daha geniş bir platformda tanınması ve tartışılmasının önünü açmak amaçlanıyor. Yarışma başvuruları 20 Mayıs tarihine kadar posta, elden (Konur 2 Sok, No: 54/12, Kızılay, Ankara) veya e-posta ([email protected]) ile yapılabiliyor.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Sekans Sinema Grubu Film Eleştirisi Yarışması’na Katılım 20 Mayıs’ta Sona Eriyor yazısına devam et
  • Akademİda 2012 Programı: Sinemanın Ustaları ile Birebir Atölye Çalışmaları

    Tiyatro ve sinema alanında kendisini geliştirmek isteyen herkese, uluslararası başarıları ile tanınan senarist, oyuncu, yapımcı ve yönetmenlerle birlikte, birer haftalık atölye çalışmaları fırsatı sunan Akademİda’nın 2012 senesi dahilindeki programının kesinleşen ilk isimleri açıklandı. Atölyeler arasında, Yamaç Okur (Yaratıcı Yapımcılık), Berat İlk (Stop Motion Canlandırma), Altyazı Dergisi (Sinema Okur Yazarlığı), Serdar Yılmaz (Sanat Yönetmenliği ve Yapım Tasarım), Özcan Alper (Film Geliştirme), Ümit Ünal (Senaryo Geliştirme), Reha Erdem Atölyesi var.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Diğer bağlantılara ve yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Akademİda 2012 Programı: Sinemanın Ustaları ile Birebir Atölye Çalışmaları yazısına devam et
  • Bu Krallıkta Büyük Aşk Var

    Moonrise Kingdom
    Yönetmen: Wes Anderson
    Senaryo: Roman Coppola-Wes Anderson
    Müzik: Alexandre Desplat
    Görüntü: Robert D. Yoemon
    Oyuncular: Jared Gilman (Sam), Kara Hayward (Suzy), Bruce Willis (Sharp), Edward Norton (Ward), Bill Murray (Walt), Frances McDormand (Laura), Tilda Swinton (Sosyal Hizmetler), Harvey Keitel (Pierce), Bob balaban (Anlatıcı)
    Yapım: Focus-Indian Paintbrush (2012)

    Amerikalı ünlü yönetmen Wes Andreson’ın bu yılki Cannes Film Festivali’ni açan “Moonrise Kingdom” filmi, 1960’lara ve kültürüne bir saygı sunuşu. Hayatlarında ilk defa pikap ve plak görecek insanlar var bu filmde.

    1965 yılının yaz sonları. Birkaç gün sonra Eylül başlarında kuvvetli fırtına bekleniyor. Burası New England’ın New Penzance Adası. Çocukların boyama resimlerinden düşmüş gibi görünen kırmızı boyalı evde baba, anne, üç küçük oğul ve büyüme sancıları çeken kızlarıyla Bishop ailesi yaşıyor. Bu adanın tek bir şerifi var, oda Yüzbaşı Sharp. Evin canı sıkkın kızı Suzy elinde dürbünle uzakları gözlüyor. Evin küçük oğlanları pikapta müzik dinliyorlar. Anne Laura, bu can sıkıntısı veren adada şerifle kaçamak yapıyor. Şerif Sharp, yalnız ve mutsuz. Elbette canı sıkkın. Evin babası Walt da sıkkın ve sonunda karısının ilişkisinden haberli oluyor. Bu kapalı ve kasvetli havada adanın başka bir yerinde 55 numaralı Ivanhoe İzci Kampı var. Burada haki izciler, doğayla iç içe, disiplinle hayatı ve paylaşmayı öğreniyorlar. Sabah bir sorun ortaya çıkıyor. Çünkü izci çocukların içinde pek göze batmayan Sam ortadan kaybolmuş. İzci lideri Ward telâşlanırken Sam, adanın bir yerinde Suzy’yle buluşuyor. Ama bir geriye de gitmek gerekiyor. Sam ve Suzy, okul müsameresinde karşılaşıyorlar, mektup arkadaşı oluyorlar ve sonunda beraber kaçıyorlar. Onların peşinde herkes var. Bu iki çocuk bu küçük adanın neresine saklanabilirler. Arada bir anlatıcı olarak filme dahil olan bir adam yardımcı oluyor. Gerçekten çocuklukta yaşanabilecek en heyecan verici macera da başlıyor. İlk öpücükler, ilk danslar ve ilk macera. Yeryüzünün en şanslı iki çocuğu onlar. Elbette bu heyecan verici macerada hüzünler de var. Sam, hem yetim hem öksüz. Onu evlâtlık aile ondan kurtuluyor. Araya Sosyal Hizmetler giriyor. Şerif Ward, görür görmez yalnız Sam’e kanı ısınıyor. Güzel bir mutlu son herkes için gelse de mutsuz Walt karısının aldatmasını unutabilecek miydi?

    Müzikler ve görüntüler muhteşem…

    Bu filmin estetiğine de dokunmak gerekecek. Filmin girişi, muhteşem kameranın hareketleri unutulmaz anlar yaşatıyor. Bishop ailesinin evinin içinde sağa-sola kayıp duran kamera, insana kısa film tadı yaşatıyor. Bu filmde pikap da göreceksiniz. Plâğı (phonograph record) alıyorsunuz, pikaba (fonografa) yerleştiriyorsunuz, pikabın iğnesini disk üzerinde dönen plâğın üzerine koyuyorsunuz ve o gelen muhteşem sesle şarkıları dinliyorsunuz. Tıpkı Françoise Hardy’nin “Le Temps de L’Amour” (Aşk Zamanı) şarkısı gibi. 1962’de kaydedilmiş bu şarkıyı çok seveceksiniz. Şarkının girişi şöyle diyor: “C’est le temps de l’amour (Bu aşk zamanı) / Le temps des copains et de l’aventure (Arkadaşlık ve macera zamanı) / Quand le temps va et vient (Zaman gelir ve gider) / On ne pense a rien (Hiçbir şey düşünme) / Malgré ses blessures (Yaralamasına rağmen) / Car le temps de l’amour (Aşk bir süre için) / C’est long et c’est court (Uzunu var, kısası var) / Ça dure toujours (Bu sonsuza kadar sürer) / On s’en souvient (Hatırlayacağız)…” Yönetmen bununla da kalmamış ve seyircilerine unutulmuş makaralı teyp de gösteriyor. Kaydı ve sesi çok iyidir bu makaralı teyplerin. Filmin müzikleri de gerçekten harika.

    2012 yapımı “Moonrise Kingdom” filmi New England’da geçse de çekimler Rhode Island’da yapılmış. Buraları Amerika’nın kuzeydoğusu. Filmde New Penzance Island olarak anılıyor bu ada. Bu film, bu yılki 65. Cannes Film Festivali’ni de açmıştı. 1969 Teksas doğumlu Wes Anderson’ın 1998 yapımı “Rushmore-Çılgın Liseliler”, 2001 yapımı “The Royal Tenenbaums-Tenenbaum Ailesi”, 2004 yapımı “The Life Aquatic with Steve Zissou-Steve Zissou ile Suda Yaşam” ve 2007 yapımı “The Darjeeling Limited-Küskün Kardeşler” bizim sinemaseverlerle de buluşmuştu. 2008’deki İstanbul Film Festivali’nde gördüğümüz “Küs Kardeşler Limited Şirketi” filminin önünde 2007 yapımı “Hotel Chevalier” kısa filmi gösterilmişti. Paris’te geçen bu kısa filmin başrolünde de Natalie Portman vardı. Ünlü oyuncu Bill Murray de 2004 yılından bu yana Anderson’ın filmlerinin vazgeçilmezlerinden. Yönetmenle senaryoyu yazan Roman Coppola, büyük yönetmenlerden Francis Ford Coppola’nın 1965’te Paris’te doğmuş oğlu. Roman Coppola, ünlü oyuncu Nicolas Cage’in de kuzeni, yönetmen Sofia Coppola’nın da abisi. “Moonrise Kingdom”, sadece çocuklar için değil, içinde çocuk ruhu taşıyanlar için de.

    (24 Mayıs 2012)

    Ali Erden

    [email protected]

    Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu