Uluslararası İzmir Artemis Film Festivali 2013

Uluslararası İzmir Artemis Film Festivali, 13 – 15 Aralık 2013 tarihleri arasında düzenleniyor. Festival kapsamında Kurmaca, Deneysel, Animasyon ve Belgesel dallarında yapılacak olan Yalıçapkını Kısa Film Yarışması’na sinemaya ilgi duyan sinemasever herkes katılabilecek. Yarışma jürisi oyuncu Selda Alkor, Şemsi İnkaya, Cansel Elçin, Sema Öztürk, yönetmen Aydın Bağardı, senarist İlker Barış ve yapımcı yönetmen Muammer Sarıkaya’dan oluşuyor. 25 Kasım 2013 tarihine kadar bütün kısa filmcilerin kısa film festivali yarışmasına katılması bekleniyor. Festivalde ayrıca bir de İzmir’de çekilen bir kısa filme ödül verilmesi gerçekleştirilecek.

Uluslararası İzmir Artemis Film Festivali 2013 yazısına devam et

Türk Sinemasının Sultanı Türkan Şoray Kartallı Gençlerle Buluştu

Kartal Belediyesi Gençlik Kariyer Merkezi, Kariyer Günleri etkinliği kapsamında Türk Sinemasının sultanı Türkan Şoray’ı ağırladı. Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nde düzenlenen Kariyer Günleri etkinliğinde gençlerle bir araya gelen Türkan Şoray, büyük bir coşku ile karşılandı. Türkan Şoray gençlerin bu ilgisi karşısında mutluluğunu dile getirerek gözyaşlarına engel olamadı. Kartal Belediyesi’nin bugüne kadar yaptığı etkinliklere katıldığını ifade eden Türkan Şoray, “Kartal’a bu üçüncü gelişim. Kartal’da inanılmaz sanat etkinlikler var.” diye konuştu. Gençlere hayal güçlerini hiçbir zaman kaybetmemelerini ve hayallerinin peşlerinden gitmeleri gerektiğini de söyleyen Türkan Şoray yeni projeleriyle ilgili bilgileri de ilk kez Kartallı gençlerle paylaştı.

  • Basın Bülteni
  • Türk Sinemasının Sultanı Türkan Şoray Kartallı Gençlerle Buluştu yazısına devam et

    Hülya Avşar İlk Kez Kısa Metrajlı Bir Filmde Oynadı

    Hülya Avşar, 31 yıllık sinema kariyerinde ilk kez kısa metrajlı bir filmde rol aldı. Avşar Ana filminde gündelikçi bir kadını canlandırdı. Filmin yönetmeni, daha önce kısa filmleriyle ödül almış olan Hüseyin Eken. Hülya Avşar’ın başrolünü üstlendiği filmin galası, 06 Kasım Çarşamba günü saat 18:00’de Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde yapılacak. Aynı akşam galası yapılacak olan diğer kısa film ise Re-Era. Emir Mavitan’ın yazıp yönettiği filmin başrollerinde Aslı Mavitan, Birce Akalay, Murat Onuk ve Deniz Arna oynuyor. Emir Mavitan ve Hüseyin Eken, Yeditepe Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü öğrencilerinden. Galaya filmlerde rol alan oyuncular da katılacak.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • SEYAP Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği’nden Açıklama

    SEYAP Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği, önümüzdeki günlerde düzenlenecek olan 4. Malatya Uluslararası Film Festivali Ulusal Uzun Metraj Film Yarışma programından çıkarılan filmlerle ilgili açıklama yaptı. Açıklama şöyle: “Bu yıl 15 – 21 Kasım 2013 tarihleri arasında dördüncüsü düzenlenecek olan Malatya Film Festivali’ne başvuran filmlerden Hayatboyu, Köksüz ve Daire isimli filmler eser işletme belgeleri 27.10.2013 tarihi itibariyle festivale ulaşmadığı gerekçesiyle, ön jürinin olumlu değerlendirmesine rağmen, ulusal yarışma programından çıkarıldı. Çıkarıldı diyoruz çünkü festivalin programının açıklandığı, The Four Seasons’da yapılan basın …”

  • Açıklamanın devamı için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • 33. İstanbul Film Festivali

    İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 33. İstanbul Film Festivali, 05 – 20 Nisan 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Onuncu kez Akbank sponsorluğunda yapılacak İstanbul Film Festivali’ne Türkiye’den katılacak filmler için son başvuru tarihi 31 Ocak 2014 olarak belirlendi. Festival kapsamında yapılacak yarışmada yer alacak filmlere jüri tarafından En İyi Film, En İyi Yönetmen, Jüri Özel Ödülü, En İyi İlk Film, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Senaryo, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Kurgu ve En İyi Özgün Müzik dallarında ödüller verilecek. Ulusal Yarışmada En İyi Filme 150.00 TL verilecek.

    33. İstanbul Film Festivali yazısına devam et

    Benim Dünyam’a Almanya’da Sevgi Seli

    Beren Saat ve Uğur Yücel’in başrollerini paylaştığı, görme ve işitme duyularını kaybeden ve bu nedenle çevresiyle uyumsuz bir çocuk olan Ela ile ablasını aynı sebep ile kaybetmiş Mahir Hoca’nın yollarının kesişmesi ve birbirlerine adanan umut hikâyesini konu alan Benim Dünyam filminin Almanya galası Almanya’nın başkenti Berlin’de yapıldı. Berlin’de bulunan Alhambra Sineması’nda gerçekleşen galaya filmin başrol oyuncuları Uğur Yücel ve Beren Saat katıldı. Galaya yönelik büyük ilgi nedeniyle biletler tükendiği için ek salonlar açıldı. Alhambra Sineması’nda 7 salonda gerçekleştirilen galaya 1.200 biletli izleyici katıldı.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Benim Dünyam’a Almanya’da Sevgi Seli yazısına devam et

    Semi, Umud Vaad Ediyor

    Bu yıl, 13. düzenlenen Frankfurt Türk Film Festivali, 02 Kasım akşamı görkemli bir kapanış töreni ile sinemaseverlere veda etti. Cine Star Metropolis Sineması’nda yapılan ödül töreninde, En iyi Erkek Oyuncu ödülü Küf filmindeki başarılı performansı ile Ercan Keşal’a verilirken, Umut Vaad Eden Oyuncu ödülü Refik Çakar’ın yönettiği Semi filminde başrol oynayan 12 yaşındaki Semi Çakar’ın oldu.
    Ödülden sonra duygularını ifade eden genç oyuncu, “bir rüyada gibiyim, hâlâ inanamıyorum, jüriye ve amcama bana bu rüyayı yaşattıkları için çok teşekkür ederim” ifadelerini kullandı. Semi Çakar, filmde oynadığı Semi karakterinin yalnızlığın gerçek olması fikrini hep ürkütücü bulduğunu ve onun üzüntüsünü  hissederek oynadığını söylüyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Semi, Umud Vaad Ediyor yazısına devam et

    13. Frankfurt Türk Film Festivali’nin En İyi Filmi: Küf

    13. Frankfurt Türk Film Festivali, 02 Kasım Cumartesi akşamı Frankfurt’un tarihi sineması Cine Star’da yapılan ödül töreniyle sona erdi. Festival kapsamında bu yıl ilk kez gerçekleştirilen Uzun Metraj Film Yarışması’nda büyük ödülü Ali Aydın’ın yönettiği Küf filmi kazandı. Küf ayrıca En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu (Ercan Kesal) ödüllerini de aldı. En İyi Kadın Oyuncu ödülünü Şimdiki Zaman ile Sanem Öge, En İyi Senaryo ödülünü Elveda Katya ile Nalan Merter Savaş, En İyi Müzik ödülünü Mar ile Can Erzincan, En İyi Görüntü Yönetmeni ödülünü ise yine Mar ile İlke Berke ve Canan Özcan kazandı.

    13. Frankfurt Türk Film Festivali’nin En İyi Filmi: Küf yazısına devam et

    Hasankeyf ve Amazon’un Ortak Belgeseli Portekiz’de Ödül Aldı

    19 – 26 Ekim 2013 tarihlerinde, Portekiz’de gerçekleştirilen Uluslararası CineEco Çevre Filmleri Festivali kapsamında düzenlenen yarışmada, Ilısu Barajı projesi nedeniyle yok olma tehdidi ile karşı karşıya olan Hasankeyf ve Amazon’u konu alan Damocracy belgeseli ödül aldı. 1996 yılından bu yana her yıl ekim ayında gerçekleştirilen CineEco Festivali, çevre temalı filmlere adanıyor. Her sene 40’tan fazla ülkeden 600’ün üzerinde çevre konulu filmin katıldığı festivalde jüri 10 filmi ödüle layık görüyor. Yarışmanın en prestijli ödüllerinden biri olan Çevresel Antropoloji ödülünü bu sene Damocracy filmi aldı. Doğa Derneği adına Kanadalı ünlü yönetmen Todd Soutgate’in hazırladığı film, Amazon ve Hasankeyf halkının baraj karşıtı ortak mücadelesini konu alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Uluslararası Boğaziçi Film Festivali Kısa Metraj Filmlerin Yarışma ve Gösterim Seçkileri Belirlendi

    14 – 30 Kasım 2013 tarihleri arasında düzenlenecek olan Uluslararası Boğaziçi Film Festivali’nin Kısa Metraj Yarışma ve Gösterim Seçkileri belirlendi. Yarışma seçkisinde Amok Koşucusu (Baki Erdi Mamikoğlu), Buhar (Abdurrahman Öner), Sessiz (Rezzan Yeşilbaş), Şeref Dayı ve Gölgesi (Buğra Dedeoğlu), Yüksük (Enes Yurdaün), Zamanı Öğütmek (Yusuf Cinbulak); gösterim seçkisinde ise Adem’in Kuyusu (Veysel Cihan Hızar), Canım Benim (Ahmet Baturay Tavkul), Elmayı Yemek (Mustafa Mert Güler), İstirahat Odası (Hakan Burcuoğlu), Leke (Nafi Ayvacı) gibi filmler var.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Tarlabaşı ve Savaş Ay ve Aziz Ayşe

    Siz hiç çöplerden yiyecek artıkları toplayıp karnınızı doyurdunuz mu?

    Hiç çorba parasına adamların altına yattınız mı?

    Sokaklarda aç kalıp dilendiniz mi?

    Renginizden, cinsel yöneliminizden, ayrıksı dış görünüşünüzden dolayı şiddete uğradınız mı?

    Gece ayazda hayatınızı riske atıp yol kenarlarında fuhuş yaptınız mı?

    Hiç karakollarda copların tadına baktınız mı?

    Bakmayın, gazete köşelerinde keyif çatan yazarların insan hakları vurgularına… Bir davet, gala, konser çıkışı yanlarına sokak çocukları yanaştığında oradan hızla uzaklaşırlar. Toplumun en dibine itilmiş ve sadece yaşamaya devam edebilmek için çırpınan, sokaklarda sürünüp bir umut ışığı arayan insanlara, gazetecilerimizin / sanatçılarımızın ilgisi hep sınırlı kalmıştır.

    Tüm eksikliklerine karşın iyi ki bir “Ağır Roman” sinema filmi olarak çekildi… 9 Kasım’da yitirdiğimiz Savaş Ay, 1990’lara “A Takımı” ile iyi ki damga vurdu. Ve iyi ki, Elfe Uluç (her ikisi de aramızdan ayrılmış olan, Türkiye’nin en iyi birkaç öykü yazarlarından Sevim Burak ile ressam Ömer Uluç’un kızları) “Aziz Ayşe”yi çekti… Çünkü alt sınıfların nefes alıp verdikleri son yer olan Tarlabaşı, parça parça yok ediliyor. Yerine ‘her türden’ kapitalistin para basacağı yapıların olduğu bir ruhsuz bölge oluşturuluyor.

    Tarlabaşı’na dair görsel hafızamıza katkı niteliğinde belgeler daha fazla olmalıydı kuşkusuz. Fakat bunun için orada yaşamaya çalışan insanların içine sızan, onlardan biri gibi davranan, onlar gibi kokan gazeteciler ve sanatçılar pek çıkmadı. ‘Savaş Abi’, 90’larda, gece-gündüz o sokaklarda rastladığımız ve keşlerin, eşcinsellerin, seks işçilerinin, ayyaşların, trans kadınların, hayranı olduğu Çingenelerin de çok zengin öykülere sahip olduğunu gündeme getiren tek televizyon programcısıydı. ‘Korkunç sansür organizasyonu’ RTÜK’ün olmadığı dönemde stüdyosunu onlara açmış, dramatik hikâyelerini ekranlarda paylaşmalarını sağlamıştı. Hiç kimse bu insanlara onun gibi yaklaşamamıştı; Savaş Ay’ın yaydığı güven benzersizdi.

    Elfe Uluç ise, ‘doku drama’ olarak çektiği “Aziz Ayşe”de, besin zincirinin en altında yer alan ve gençlik yıllarını geride bırakmış, travestimsi bir çöp toplayıcısının insani özüne ulaşmaya çalışmış. Bunu yaklaşık 5 yıllık bir zamanda ve Tarlabaşı’nın ara sokaklarını belgeleyerek gerçekleştirmiş. Asıl adı Melikşah Yardımcı olan Aziz Ayşe’nin belgeselini çekmek için onunla birlikte bu ‘çöp dünyanın’ içine giren genç kadın Elif’i ise, karakterinin tekâmülündeki yükselişine seyirciyi inandıran Feride Çetin oynamış (mükemmel seçim).

    Peki, “Aziz Ayşe”, biz ikiyüzlülere ne söylüyor: “İlk Taşı en günahsızımızın atmasını mı?”… İnsan suretinde hırs ve açgözlülükle dolaşmanın kolay, ancak gerçekte insan olmanın / hissetmenin zor olduğunu mu? Çöplerden beslenmenin, harabede yaşamanın, kötü görünmenin, sınırları çizilmiş ahlâk normlarının dışında davranmanın, evet, bunların hiç birinin iyi bir yüreğe sahip olmaya engel olmadığını mı, olamadığını mı? Kendisi muhtaç durumdayken eline geçen paraları yardım için harcamanın asıl erdem olduğunu mu?

    “Aziz Ayşe”, yukarıdaki soruların hepsine dair bir film: Bazı teknik yetersizlikleri olabilir ama insan kalbine dokunma anlamında, çoğu kibirli filmi ezer geçer. Bu Tarlabaşı’nın ruhu üzerine de bir film. Metin Kaçan’ların; kötü lokantaların masalarında, berbat barların kuytu köşelerinde ruhu üşümüşlerin; Savaş Ay’ların; ispirto içip kafa bulmaya çalışanların; Dolapdere tamirhanelerindeki bıyıkları yeni terleyen çırakların; sidik kokulu sokaklarda ‘koli kesen’ lubunyaların…

    Yürekli bir sinemacı Elfe Uluç’a bravo.

    Huzur içinde yat Savaş Ay.

    Not: Elfe Uluç’un şu görüşlerine de yer vermek istiyorum: “Ben bu proje üzerinde 2005’ten beri uğraşırken, Tarlabaşı ve Ayşe’nin, Fellini’nin ‘Ginger ve Fred’ filminde yaşlanan figüran oyuncuları gibi yavaş yavaş çöküşlerine ve silinişlerine şahit oldum. Ayşe ilk gördüğümde ve filmini çekmek istediğimde 52 yaşındaydı ama Tarlabaşı’nda bir yıl, 3 yıl gibi yaşanıyor. Filmi bitirene dek genç bir insan yaşlı bir insana dönüştü. Tarlabaşı da yıkıldı, evi de yıkıldı. Bu bir hayatta kalma savaşının hikâyesi oldu. Filmin kendi prodüksiyon macerası da öyle.”

    (10 Kasım 2013)

    Ali Ulvi Uyanık

    [email protected]

    Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu