TÜRVAK Müzesi, Sömestr Programında Kukla Sinema Atölyesi Gerçekleştiriyor

TÜRVAK Sinema – Tiyatro Müzesi’nin Kukla Sinema Programı, çocukların kukla yapımı ve oynatımı hakkında bilgiler edinecekleri, hayal güçlerini açığa çıkartan, özgür ve yaratıcı bir atölye programı. Çocuklar, farklı materyal ve tekstil malzemeleri kullanarak yapacakları el kuklalarına ve kaşık kuklalara hayat vererek onları birer film karakterine dönüştürecekler. Atölye danışmanlığını UNIMA üyesi ve Kültür Bakanlığı sanatçısı Hakan Arısoy (VAVSanat) yapıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • TÜRVAK Müzesi, Sömestr Programında Kukla Sinema Atölyesi Gerçekleştiriyor yazısına devam et

    Arka Pencere Dergisi’ne Göre Mavi En Sıcak Renktir

    Arka Pencere Dergisi, 219. sayısında, kapağına, 41 Arka Pencere yazarının oylarıyla seçilen yılın en iyi filmi Mavi En Sıcak Renktir’i (La Vie D’Adèle) yerleştiriyor. Tunca Arslan, Trendeki Yabancı köşesinde Adnan Şenses’i Beyaz Kuş filmiyle hatırlıyor. 
    Vizyon filmleri eleştirileri arasında Oldboy, Kusursuzlar, Patron Mutlu Son İstiyor, Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı ve Halam Geldi filmleri inceleniyor. Dikkat çekici hatırlatmalar bulacağınız Sapık köşesiyle devam eden Arka Pencere Dergisi’nin 219. sayısı, her hafta olduğu gibi bu hafta da bir Alfred Hitchcock alıntısıyla nihayete eriyor: “Benim film aşkım, ahlaksal değerlendirmelerden çok daha önemlidir.”

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Hepsi Birarada Kapak Fotoğrafları
  • Sonsuz Aşk (Yönetmen: Shana Feste)

    Shana Festi’nin yönettiği ve Alex Pettyfer, Gabriella Wilde, Robert Patrick, Bruce Greenwood, Rhys Wakefield, Dayo Okeniyi ile Emma Rigby oynadığı Sonsuz Aşk (Endless Love), 14 Şubat 2014’de UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
    Genç bir kadın olan Jade, sorunlu bir geçmişi olan David’den etkilenir. David de ona sırılsıklam aşık olur. İlişkileri Jade’in babasının kızını David’den uzaklaştırma çabalarıyla çatışır. Bu arada annesi, ilişkilerinin gelişmesini teşvik etmektedir ve babasını uyarır. Unutulmaz yaz mevsimi boyunca iki genç aşık mantığa meydan okuyacak ve güçlü tutkularının geleceklerine birlikte karar vermesini sağlayacaklardır.

    • Basın Bülteni
    • Fotoğraflar
    • Web Sitesi
    • Fragman
    • IMDb

    Sonsuz Aşk (Yönetmen: Shana Feste) yazısına devam et

    Scarlett’in Beklenen Bilimkurgusu If’te

    13 Şubat’ta başlayacak olan 13. If İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nin programında yer alan filmlerden biri de, Scarlett Johansson’ın erkekleri baştan çıkararak yok eden bir uzaylıyı canlandırdığı bilimkurgu Derinin Altında (Under The Skin). Jonathan Glazer’ın yönettiği Derinin Altında, kendisine seksi bir kadın imajı vererek erkekleri avlayan tehlikeli bir uzaylıyı anlatıyor. Yolda gördüğü yalnızca belirli özelliklere sahip otostopçu erkekleri arabasına alan ve onları baştan çıkararak yok eden uzaylı rolünde Scarlett Johansson’ı izleyeceğimiz bilimkurgu, Kuzey İskoçya’nın donuk ve sessiz manzarası eşliğinde seyirciyi büyülüyor.

  • Basın Bülteni
  • Filmekimi hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Scarlett’in Beklenen Bilimkurgusu If’te yazısına devam et

    Filiz Ahmet’ten Yepyeni Bir Film ve Karakter: Kadın İşi Banka Soygunu

    A. Taner Elhan’ın yönetiminde çekilen, acemilikten komediye dönen bir soygunu anlatan Kadın İşi: Banka Soygunu adlı filmde, farklı nedenlerle hayal kırıklığına uğramış, kalpleri kırık dört kadının gerçekleştirdiği banka soygunu macerası anlatılıyor. Birçok diziye ve filme farklı karakterlerle imza atan Filiz Ahmet, 17 Ocak 2014′de vizyona girecek filmde, arkadaşı için gözünü kırpmadan hayatını tehlikeye atan, düzene isyan eden, asi ruhlu Bilge karakteri ile sinemaseverlerin karşısına çıkıyor.

  • Basın Bülteni
  • Filiz Ahmet röportajı için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Pera Müzesi’nde Belgesel Gösterimleri: Gerçekleri Konuşalım

    Pera Film, İngiltere’nin önde gelen belgesel dağıtımcısı Dogwoof işbirliğiyle hazırladığı Gerçekleri Konuşalım başlıklı belgesel gösterimlerini 2014’ün ilk programı olarak sunuyor. Geçtiğimiz üç yıldan seçilmiş altı belgesel, güçlü hikâyeleri biraraya getiriyor. Belgesel ve etnografik film alanında uluslararası bir otorite kabul edilen Bill Nichols, belgesel film hakkında şöyle konuşuyor: “Belgesel filmin canlı anlatımını, ses yelpazesini ve dramatik popülerliğini göz önünde bulundurursak, bu filmlerin ortak noktasının ne olduğunu, hatta böyle bir ortak noktalarının olup olmadığını pekala sorgulayabiliriz.” Belgesele övgü niteliğindeki program, büyüleyici ve şoke edici hikâyelere odaklanırken, bir yandan da benzersiz belgesel formunu inceliyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Pera Müzesi’nde Belgesel Gösterimleri: Gerçekleri Konuşalım yazısına devam et

    Anneler ve Büyümesine İzin Verilmeyen Oğullar

    Bizde ilk kez 32. İstanbul Film Festivali seçkisinde yer almış olan Berlinale Altın Ayı ödüllü Romen filmi ‘Çocuk Pozu / Pozitia Copilului’, bu haftadan itibaren ‘Başka Sinema’ projesinin programına konuk oluyor. Son dönemde ülkemizde de beğeniyle izlenmiş olan yükselen Romanya sineması örneklerinden farklı olarak varlıklı bir çevrede geçen sorunlu bir ana oğul ilişkisi üzerine ‘Çocuk Pozu’.

    Saygın bir doktorla evli olan mimar Cornelia’nın hali vakti yerinde ancak evlilik hayatı sorunlu. Bu nedenle bütün ilgisi hayatının projesi haline gelmiş biricik oğluna yönelmiş. Otuzlu yaşlarına gelmiş olmasına rağmen koca oğul Barbu’nun yaşamı hâlâ anne kontrolü altında. Annesinin onaylamadığı bir beraberliği sürdüren genç Barbu bu patolojik duruma kazan kaldırır. Beklenmedik trajik bir trafik kazası ana ile oğul arasındaki fırtınalı hesaplaşmanın tetikleyicisi olacaktır.

    Festival sırasında ülkemizi ziyaret etmiş ve filminin Atlas Sineması’ndaki gösterimine katılarak sorularımızı yanıtlamış olan yönetmen Calin Peter Netzer’in üçüncü uzun metrajı ‘Çocuk Pozu’. Netzer’in -İstanbul’da yine festivalde izlenmiş olan- 2010 yapımı ikinci uzun metrajlı filmi ‘Şeref Madalyası / Medalia Di Onoare’, ülkesinin komünizm sonrası 90’lı yıllarını etkileyici bir dille anlatır. Netzer’in son filminin adı birden farklı anlamda kullanılıyor. Genelde bilinen anlamıyla, yogada vücudun rahatlama duruşlarından birine verilen ad ‘Çocuk Pozu’. Romence ölüm raporlarında cesedin duruşunu tarif için de kullanılıyor. Kaza kurbanının bir çocuk olması ve anne ile küçük çocuğu kalmış yetişkin oğlu arasındaki ilişki de düşünülünce çok zengin çağrışımları olan bir isim bu.

    Otobiyografik özellikler taşıyan bir hikâye üzerine kurulmuş film üzerine söyleşirken yönetmenden aldığımız bilgi doğrultusunda, 60’lı yaşlardaki Cornelia ile tek oğlu arasındaki nevrotik ödipal ilişki, büyük ölçüde Netzer ve ortak senaryo yazarı Razvan Radulescu’nun kişisel deneyimlerinden şekillenmiş. ‘Her ana oğul ilişkisinde kontrol ve tahakküme dayalı böylesine bir ilişki biçiminin izlerini görmek mümkün’ diye ekliyor Netzer.

    Kendi toplumumuzda da benzer örneklerine sıkça rastladığımız bu ezeli ebedi evrensel hikâye, Netzer ve ekibinin elinde çağdaş Romanya sinemasının temel özelliklerini taşıyan, özellikle finale doğru uzun tek çekimlerle etkileyiciliğini arttıran bir drama haline gelmiş. Film çok kısıtlı bir bütçeyle, yalnızca iki el kamerasıyla ve toplam 30 gün içinde çekilmiş. Gerçekçi olabilmek ve izleyiciyi olayların içine alabilmek amacıyla kamera operatörleri çekimlerde büyük ölçüde özgür bırakılmış. Bu bilinçli seçim doğrultusunda, benzer bir deneyimden geçmiş olan Netzer olan bitene dışarıdan bakabilme fırsatı bulabilmiş. Açık uçlu bir finalle noktalanan ‘Çocuk Pozu’, bu anlamda yönetmenin kişisel terapi çalışması da sayılabilir. Birçok Romanya filminde irili ufaklı rollerde izlemiş olduğumuz usta oyuncu Luminita Gheorghiu’nun benzersiz anne kompozisyonunun filme çok şey katmış olduğunu belirterek sözü noktalayalım.

    [‘Çocuk Pozu’, ‘Başka Sinema’ projesi kapsamında İstanbul, Beyoğlu Pera; Kadıköy Moda Sahnesi (eski Moda Sineması); Ankara, Kızılay Büyülüfener; (24.01.2013’den itibaren) Eskişehir, Kanatlı Cinema Pink; (31.01.2013’den itibaren) Bursa, Cinetech Korupark Sinemaları’nda dönüşümlü seanslarda gösterilmektedir.]

    (10 Ocak 2014)

    Ferhan Baran

    [email protected]

    Pera Müzesi’nde Azerbaycan Sineması: Bu Kino Çox Gözal

    Pera Film, Azerbaycan Avrupa Topluluğu (TEAS) işbirliğiyle, 24 Ocak – 02 Şubat 2014 tarihleri arasında Bu Kino Çox Gözal  başlığı altında Azerbaycan sinemasının yönelimlerini sergileyen sekiz filmlik bir seçki sunuyor. Fransız fotoğrafçı ve kameraman Alexandre Michon, Bakü’nün ilk filmini 1898’de çekti. Belçikalı Pirone kardeşler 1915’te Filma adında bir anonim şirket kurduktan sonra Azerbaycan’daki film endüstrisi hızla büyüdü. Son 5 – 6 yılda Bakü’de yeni sinemalar açıldı, eski sinemalar yenilendi, kamuoyunun ilgisi sinemaya çekildi. Azerbaycan sinemasının son derece parlak tarihinde yetenekli oyuncular ve film yönetmenleri var.

    Pera Müzesi’nde Azerbaycan Sineması: Bu Kino Çox Gözal yazısına devam et

    Amerika’nın Karanlık Tarihi Bir Kez Daha Beyazperdede: 12 Years a Slave

    “Mandela: Long Walk to Freedom”, “Butler-Uşak” ve “12 Years a Slave” bu yıl beyazperdeye Afrika asıllı kahramanların gerçek yaşam öyküleri ve mücadeleleri damgasını vurdu.

    New York Film Eleştirmenleri Birliği’nce Yılın En İyi Yönetmeni Ödülüne layık bulunan ve gerçek bir yaşam öyküsüne dayanan “12 Years a Slave” Amerika Birleşik Devletleri’nin karanlık (kölelik) tarihinden bir kesiti beyazperdeye yansıtıyor.

    “12 Years a Slave”, 1841’lerin New York’un da özgür bir insan olarak yaşamını sürdüren Afrika asıllı bir Amerika Birleşik Devletleri vatandaşının (Solomon Northup) hayatının alt üst olmasını (Louisana eyaletine kaçırılarak köle olarak geçirdiği oniki korkunç yılı) konu alıyor. Bu karaktere hayat veren ise bugüne kadar üç kez Altın Küre adaylığı kazanan ve “Children of Men”, “2012”, “American Gangster” gibi filmlerle tanınan Chiwetel Ejiofor.

    Mütevazi bir bütçeyle (yirmi milyon dolarla) ortaya çıkan ve dev bütçeli rakipleriyle kıyaslandığında mucizevi film olarak öne çıkan “12 Years a Slave” Toronto Festivali’nde seyirci ödülünü kazanarak bu yılın en iddialı filmlerinden biri olduğunu kanıtlamıştı.

    “12 Years a Slave”, “Hunger-Açlık” ve “Shame-Utanç” filmleriyle adını duyuran Afrika asıllı İngiliz yönetmen Steve McQueen’in imzasını taşıyor.

    “12 Years a Slave” Kadrosunda Kimler Var?

    * “Aslan Kral”la Oscar kazanan Hans Zimmer filmin müziğinin bestecisi.

    * “212 Maymun”, “Moneyball-Kazanma Sanatı”, “Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi”yle Oscar adaylığı elde eden Brad Pitt filmin yapımcıları ve oyuncuları arasında.

    * “Shame-Utanç”la Altın Küre adaylığı elde eden, “300-300 Spartalı”, “Inglourious Basterds-Soysuzlar Çetesi” ve 2014’te gösterime sunulacak olan yeni “Macbeth” uyarlamasının da oyuncusu olan Michael Fassbender filmin kötü adamlarından biri.

    * “Cross Creek”le Oscar adayı Alfre Woodard oyunculardan biri.

    * “Cinderella Man”le Oscar adaylığı kazanan Paul Giamatti filmin bir diğer oyuncusu.

    * “Sherlock”la Altın Küre adaylığına ulaşan Benedict Cumberbatch’da oyuncu kadrosunda.

    Köleliği Konu Alan Başlıca Filmler

    * Irkçılığı savunan “Birth of a Nation-Bir Ulusun Doğuşu” (1915) bir utanç kaynağı ve hasılat rekortmeniydi.

    * Bir başka yüz kızartıcı film, kölelerin hayatından çok memnun olduğunu iddia edebilecek kadar utanmaz bir yapım olan “Gone with the Wind-Rüzgar Gibi Geçti” (1939) ırkçı filmlerin en önemli örneklerinden biriydi… Çok satan ucuz bir romandan bugüne kadar başka hiçbir filme yapılmayan tanıtım ve reklâm kampanyasıyla seyirciye sunuldu. İkinci Dünya Savaşı nedeniyle ABD dışında uzun yıllar sonra gösterildi. Ne yazık ki hasılat ve ödüle (Oscar’lara) boğuldu.

    * “Roots-Kökler” (1977): Köleliğin ne olduğunu bütün dünyaya öğreten mini dizi.

    * 36 milyon dolara malolan “Amistad” (1997; yönetmen: Steven Spielberg) senaryonun çalıntı olduğu iddiaları üzerine hak ettiği ödüllerden mahrum kaldı. Dört dalda Oscar adaylığıyla yetindi.

    * “Beloved-Sevilen” (1998) Toni Morrison’un romanından “Kuzuların Sessizliği”nin yönetmeni Jonathan Demme tarafından 80 milyon dolarlık bir bütçeyle uyarlandı; başrolde Oprah Winfrey vardı.

    * “Glory” (1989) 18 milyon dolara mal oldu ve üç Oscar kazandı.

    * 100 milyon dolar bütçeli “Django Unchained-Zincirsiz” yardımcı erkek oyuncu (Christoph Waltz) ve özgün senaryo (Quentin Tarantino) Oscar’larının sahibi oldu…

    * 65 milyon dolar bütçeli “Lincoln” (2012), Alice Walker’ın Pulitzer ödüllü romanının uyarlaması olan, 11 dalda Oscar ödülüne aday gösterilen “Color Purple-Renklerden Moru” ve “Amistad”la en etkileyici ırkçılık karşıtı filmlerden birkaçını yaratan Steven Spielberg’ün mucizevi yapımlarından biri; Daniel-Day Lewis’e üçüncü Oscar’ını kazandırdı.

    * “Ride with the Devil-Şeytanla Yolculuk” (1999) yönetmen dalında iki kez Oscar kazanan Ang Lee’nin 38 milyon dolar bütçeli filmi.

    * “Manderlay” (2005) Avrupalı bir dehanın (Lars von Trier) elinden çıkmış 14 milyon dolar bütçeli bir yapım.

    (10 Ocak 2014)

    Hakan Sonok

    [email protected]

    Patron Mutlu Son İstiyor Filminin Özel Gösterimi Ankara Cinemarine Taurus AVM Sinemaları’nda

    BKM Yapım imzalı Patron Mutlu Son İstiyor filminin başrol oyuncuları, 04 Ocak Cumartesi günü Ankara Cinemarine Taurus AVM Sinemaları’nda seyircisiyle filmi izleyecek.Yeni yılın ilk sürprizi olarak, son teknolojik yeniliklerle sinemanın doyumsuz keyfini farklı bir atmosferde sunan Ankara Cinemarine Taurus AVM Sinemaları, filmin başrol oyuncuları Tolga Çevik ve Ezgi Mola ile seyircisini bir araya getiriyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu