1. Dünya Savaşının Yüzüncü Yılında 3 Boyutlu Belgesel Gösterimi

Belgesel Sinemacılar Birliği tarafından düzenlenen 17. Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali kapsamında, 1. Dünya Savaşı’nın 100. yılı nedeniyle gösterilecek olan Savaşın Ortasında (Im Krieg) belgeseli, özel bir seansla izleyici karşısına çıkacak. Film, 03 Aralık 2014 Çarşamba akşamı Beyoğlu Cine Majestik’te izlenebilecek. Almanya’da gösterime girdiği dönem çok ses getiren üç boyutlu belgesel film Nikolai Vialkowitsch’in yönetmenliğinde çekilmiş bir yapım.

1. Dünya Savaşının Yüzüncü Yılında 3 Boyutlu Belgesel Gösterimi yazısına devam et

Kesik

Fatih Akın’ın yönettiği ve Tahar Rahim, Simon Abkarian, Makram J. Khoury ile Hindi Zahra’nın oynadığı Kesik (The Cut), 05 Aralık 2014’de Chantier Films dağıtımıyla Anka Film tarafından vizyona çıkarıldı.
1915, Mardin. Bir gece Osmanlı askeri şehirdeki tüm Ermeni erkekleri toplar, demirci Nazarat Manukyan’ı da ailesinden koparırlar. Yıllar sonra iki kızının hâlâ hayatta olduğunu duyan Nazarat kızlarını bulmayı kafasına koyar. Bu yolculuk onu Mezopotamya’dan Havana’ya, oradan da Kuzey Dakota eyaletinin ıssız ve çorak arazilerine sürüklemiştir. Bu serüven, Nazarat’ı iyi kalpli insanlarla karşılaştırdığı gibi kötü insanlarla da buluşturur.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman
  • IMDb

Kesik yazısına devam et

Latin Amerika’nın En Önemli Festivali’nden Sesime Gel’e Büyük Ödül

Hüseyin Karabey’in yönettiği Sesime Gel (Were Dengê Min) filmi Mar Del Plata Uluslararası Film Festivali’nden üç ödülle ayrıldı. Ödül töreni, Sesime Gel’e Kiliseler Birliği’nin verdiği onursal bir ödül olan Signis ödülüyle başladı. Gece, Seyirci En İyi Film ödülünün Sesime Gel’e vermesiyle devam etti. Finalde ise Hüseyin Karabey, Uluslararası Yarışma En İyi Film Ödülü’nü Türk izleyicisinin Taxi Driver’ın senaristi olarak tanıdığı Paul Schrader’in elinden aldı.

Gezici Festival, 03 – 07 Aralık’ta Eskişehir’e Konuk Oluyor

Gezici Festival, 20. yılında Eskişehirli seyircileriyle buluşuyor. Festival, Ankara gösterimleri devam ederken, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nin katkılarıyla, 03 – 07 Aralık tarihleri arasında Eskişehir’e konuk olacak. Festival kapsamında, Dünya Sineması, Sinema Aşkına, Murathan Mungan: Gerçeğe Açılan Üç Kapı, Türkiye 2014 ve 20 Yılın En İyi Kısaları bölümlerinde yer alan filmler Sinema Anadolu’da gösterilecek.

Gezici Festival, 03 – 07 Aralık’ta Eskişehir’e Konuk Oluyor yazısına devam et

8. Palto Film Günleri

İsmini Gogol’ün Palto hikâyesinden alan Palto Film Günleri, Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi ve Sinema Kulübü’nün desteğiyle 23 – 28 Aralık 2014 tarihleri arasında 8. kez gerçekleşiyor. Günler kapsamında gösterilecek 13 uzun metraj, 1 belgesel film ile Eskişehir yine sinemanın en iyi örnekleri ile buluşacak. 8. Palto Film Günleri, 23 Aralık Salı günü Anadolu Üniversitesi Sinema Anadolu’da Derviş Zaim ve Hüseyin Karabey’in katılımıyla açılacak. 12:00’de Balık ve 18:00’de Sesime Gel filmlerinin gösterimlerinin ardından Derviş Zaim ve Hüseyin Karabey seyirciyle buluşacak. Açılış coşkusu Görkem Han Jr. ile sürecek.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Tanıtım Filmi

8. Palto Film Günleri yazısına devam et

I. Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Kısa Film Festivali

Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi ve fakülteye bağlı İletişim Topluluğu’nun düzenlediği, I. Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Kısa Film Festivali, 03 – 05 Aralık 2014 tarihleri arasında 1 Eylül Kampüsü Mustafa Kemal Paşa Konferans Salonu’nda gerçekleşecek. 03 Aralık 2014 Çarşamba günü saat 13:30’da başlayacak festivalin ilk gününde Arne Ahrens’in yönettiği ve başrolünde Tim Seyfi’nin yer aldığı, Avrupa’da birçok ödül kazanan Sünnetim (Meine Beschneidung) adlı kısa filmin Türkiye’deki ilk gösterimi yapılacak. Belgesel, kurmaca ve deneysel türlerinde özel bir seçkiye ev sahipliği yapacak festivalde onbeş film Uşaklı izleyicilerle buluşacak.

I. Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Kısa Film Festivali yazısına devam et

Sürüngenin Gece Yolculuğu

Bizde yakıştırılmış ‘Gece Vurgunu’ ismi soygun filmi bekleyenleri yanıltmasın. Özgün adından hareketle başıboş bir gece sürüngeninin hikâyesini anlatıyor ve muazzam bir sistem eleştirisi getiriyor ‘Nightcrawler’.

Los Angeles gecesinin kopkoyu karanlığında düzenin çarkında öğütülmemek için mücadele veren Lou Bloom’un öyküsü nakledilen. Küçük çaplı hırsızlıklarla yolunu bulmaya çalışan genç adam varoşlardan indiği Melekler Şehri’nin göbeğinde kariyer peşindedir. Tescilli bir eğitimi yoktur ama internetten temel bilgileri edinmiştir. Hırslıdır, atılgandır. Tekinsiz gecenin karanlığında kurda kuşa yem olmamak için tetikteki sürüngen misali fırsat kollar. Otoyolda şahit olduğu kaza Bloom için dönüm noktasıdır. Yanan arabanın içindeki yaralıya aldırış etmeden vasıtanın içinden en çarpıcı görüntüyü almak için koşuşturan foto muhabirlerini şaşkınlık ve hayranlıkla izler. Çekilen materyalin haber kanallarına pazarlandığını, görüntülerin içerdiği kanla orantılı biçimde değer kazandığını öğrenir kaza ve felaket takipçilerinden. İzini sürdüğü kariyer fırsatına dört elle sarılır Bloom. Önce ucuz bir kamera edinir ve gecenin karanlığında av peşine düşer. Gece yolculuğu boyunca Bloom’un değişimi başdöndürücüdür. Reyting savaşından pay alabilmek için daha kanlı, daha yaralı görüntülere prim veren haber merkezlerinin gözbebeği olur kısa zamanda. Ahlak, vicdan, iş etiği gibi kavramları çoktan rafa kaldırmış medya yöneticilerinin emrinde giderek vahşi bir hayvana dönüşen gece sürüngeni, kurumsallaşma aşamasında yeni adımlar atmak üzeredir artık.

Senaryo yazarı Dan Gilroy’un bu ilk yönetmenlik denemesi şaşırtıcı bir olgunluğa ve tazeliğe sahip. Yetmişli yılların karanlık polisiyelerinin, Lumet, Pollack, Pakula gibi ustaların klasiklerinin izinde, kapitalizmin kırk küsur yıl sonra geldiği son aşamayı, kural tanımazlığın vardığı boyutları sergilemesi açısından son derece çarpıcı. Paul Thomas Anderson filmlerinin ve unutulmaz ‘Kan Dökülecek / There Will Be Blood’ın (2007) Oscar’lı usta görüntü yönetmeni Robert Elswit’in sinematografisi ve fondaki tedirgin soundtrack müthiş yakışmış bu kara öyküye. Ve kuşkusuz Lou Bloom’u canlandıran Jake Gyllenhaal’ün benzersiz yorumu filmi özel kılan bir diğer neden. Bu yıl içinde ilki sinemalarımızda gösterime girme şansını bulmuş iki Denis Villeneuve filmiyle (Düşman / Enemy ve Tutsaklar / Prisoners) karşımıza çıkmış olan genç oyuncu, çelimsiz bir fırsatçının özgüveni pompalanmış felaket avcısına dönüşümünde harikalar yarattığı performansıyla yaklaşmakta olan Akademi Ödülleri’nin favori isimlerinden biri olmayı hak ediyor.

(08 Aralık 2014)

Ferhan Baran

[email protected]

Hollywood Yıldızları Zorlu’da

Zorlu Performans Sanatları Merkezi, ikinci sezonuna Hollywood yıldızlarıyla devam ediyor. Aralık ayında Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz’ın da başrollerini oynadığı Son Umut filminin galası için Russell Crove, Zorlu’da hayranlarıyla buluşuyor. İstanbul’a gelen Avustralyalı çiftçi Connor’ın hikâyesini konu edinen filmin galası 05 Aralık’ta Zorlu’da gerçekleştirilecek. Gala öncesinde hayranlarının oyuncuları görebilmesi için Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi girişinde özel bir alan oluşturulacak. Ocak ayında Gerard Depardieu’nun sahne alacağı Zorlu Performans Sanatları Merkezi, Mart’ta ise son yılların gözde ismi Hugh Jackman’ı ağırlayacak.

Hollywood Yıldızları Zorlu’da yazısına devam et

Mavi Dalga’nın DVD.si Çıktı

Uluslararası prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapan, Zeynep Dadak ve Merve Kayan yönettiği, ilk uzun metraj film Mavi Dalga’nın DVD.si raflardaki yerini aldı. DVD içinde, filmden atılmış sahneler ve yönetmenlerin 2010 tarihli kısa filmi Bu Sahilde gibi ekstralar bulunuyor. 07 Mart 2014 tarihinde Başka Sinema kapsamında sinemalarda vizyona giren Mavi Dalga, Türkiye prömiyerini 50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yapmış, festivalden En İyi İlk Film, En İyi Senaryo ve En İyi Kurgu ödülleriyle dönmüştü. Mavi Dalga uluslararası festival yolculuğuna AFI (American Film Institute), Saraybosna, San Francisco, Jeonju ve Montevideo gibi dünyanın önemli film festivallerinde devam etti.

Russell Crowe ve Olga Kurylenko, İstanbul’da Kırmızı Halının Yıldızı Olacak

Russell Crowe’a Türkiye seyahatinde, Son Umut (The Water Diviner) filminin kadın başrol oyuncusu Olga Kurylenko eşlik edecek. Russell Crowe ve Olga Kurylenko, 05 Aralık gecesi Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde gerçekleşecek olan filmin görkemli prömiyerine katılacaklar. İki Hollywood yıldızı, aynı gün Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz’la birlikte katılacakları basın toplantısında, filmle ilgili merak edilen soruları yanıtlayacak. 26 Aralık tarihinde vizyona girecek Son Umut, Çanakkale Savaşı’ndan dört yıl sonra savaşa gönderdiği üç oğlunun kaderini öğrenmek üzere İstanbul’a gelen Avustralyalı çiftçi Connor’ın hikâyesini konu ediniyor.

Orhan Ünser Yazıyor: Gece

Şimdi, öncelikle şunu söyleyeyim, ben film eleştirisi yazmam, yazamıyorum. Bazı filmler üzerine yazı yazdım ama bunların hiç birine film eleştirisi diyemem. Şimdi Gece hakkında da yazacağım. Film eleştirisi değil ama baştan kısaca şunu söyleyeyim, Gece, iyi sinema; iyi film demiyorum, iyi sinema. Bir öykü anlatıyor, dört kardeşin öyküsü. Hiç biri aynı konumda olmayan dört kardeş. Kardeşlerin yaşamlarından kesitler verilirken, belirli … Devamı… »

Rawin Sterk Yazıyor: Metropol Kürdü’nün Çaresizlik Filmi: Kilama Dayîka Min

Her Kürd’ün kişisel gelişiminde dengbêjlere ilişkin anılar, hikâyeler, masal ve mesellerin yeri tartışmasız bir kadimiyete sahiptir. Devletin en acımasız yüzüyle varlık sürdüğü coğrafyasında Kürd’ün sığınabildiği tek şey ise ilahi adaletin ‘yokluğudur’. Yokluğudur diyoruz, zira keder kuyusuna dönmüş bu ‘Allah’ın belâsı’ coğrafyada Kürd’ün heybesine kalan, acı ve kayıpların ıstırabı iken, insanın doğası gereği zulüm … Devamı… »

Orhan Ünser Yazıyor: Roller Değişir mi?

Sinemamızın (Yeşilçam’ın) eleştirilecek yanlarından biri bazı oyuncuların hep aynı rolü oynamalarıdır. Filmin olayı ne olursa olsun, zamanı hiç önemli değil, bazı oyuncular (başrol oyuncularının bir kısmı ve filmin olumsuz kahramanları “kadın / erkek”) hep aynı karakteri -kişiyi- oynarlar, bu yapımcının, o oyunculardan seyircinin beklediği şeyin, hep aynı olması düşüncesinden kaynaklandığı gibi, oyuncunun da seyirciye farklı bir kimlik (görünüm) … Devamı… »

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu